Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/809 E. 2020/195 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/809
KARAR NO : 2020/195
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI : 2014/893 Esas 2017/1170 Karar
DAVA: Alacak
BİRLEŞEN İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2013/92 ESAS 2013/184 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/02/2020
Davanın kısmen kabulune ilişkin hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı … Ltd.Şti. arasında 16/11/2009 tarihinde akdedilen Akaryakıt istasyonlu bayilik sözleşmesi ve LPG bayilik sözleşmesi uyarınca davalı şirketin akaryakıt istasyonunu … markası altında işletmeyi kabul ettiğini, ancak davalı şirket tarafından bayilik lisans sahibi olarak yaptığı dış satışlara ilişkin satış belgelerini, dağıtıcı lisans sahibi olan müvekkili şirket tarafından düzenlenen irsaliyeler ile eşleştirme ve müvekkiline bildirme yükümlülüğü altında iken bahsi geçen irsaliye eşleştirmelerini yapmadığını ve müvekkiline bildirimde de bulunmayarak sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, müvekkili tarafından davalı şirkete Beyoğlu …. Noterliğinin … yevmiye numaralı 26/03/2012 tarihli ihtarnamesi ile bu durum hakkında ihtar yollandığını, davalı şirketin sözleşmelerin yüklendiği edimleri yerine getirmediği gibi Ankara …. Noterliğinin 12/11/2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında alınan 400.000-TL ve 150.000-TL tutarlı teminat mektuplarının iadesini talep ederek müvekkili şirket ile aralarında akdedilen bayilik sözleşmelerini feshettiğini bildirdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıl geçerli olduğunu, davalının haksız feshi nedeniyle müvekkili şirketin kâr kaybına maruz kaldığını, bununla birlikte taraflar arasındaki sözleşmelerin ilgili maddeleri gereğince sözleşmelerin feshi halinde bayiinin vadeli ve vadesiz bütün borçlarının fesih tarihi itibariyle muaccel olacağını, bütün teminatlarının paraya çevrilebileceğini kabul ve taahhüt ettiğini beyanla;Akaryakıt İstasyonlu Bayilik Sözleşmesinin ihlalinden doğan sözleşmenin 27.1 maddesi gereğince 50.000-usd cezai şart ,LPG (Otogaz) bayilik sözleşmesinin ihlalinden dolayı 100.000-usd cezai şart ,16/11/2009 tarihli sözleşmenin 10. maddesinin ihlalinden dolayı 250.000-usd cezai şartın haksız fesih tarihi olan 12/11/2012 tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalılardan tahsiline, sözleşmelerin erken feshine sebebiyet verilmesinden dolayı 16/11/2013 tarihinden sözleşmelerin normal bitiş tarihi olan 16/11/2014 tarihine kadar ki dönem için kâr mahrumiyetine ilişkin olarak şimdilik 2.500.-TL alacaklarının haksız fesih tarihi olan 12/11/2012 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVAYA CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde, müvekkili şirket tarafından taraflar arasındaki sözleşmelerin haklı sebeplerle feshedildiğini, müvekkili şirketin 2002 yılında davacı ile ticari ilişki kurduğunu, istasyon üzerinde davacı şirket lehine ipotek ve intifa hakkı tesis edildiğini, davacı şirketin bu ipotek ve intifa hakkını koz olarak kullanarak 2006 yılında akaryakıt ve LPG bayilik sözleşmelerini 5 yıllığına uzattığını, Rekabet Kurulu tarafından 12/03/2009 tarihinde yayınlanan bildiri ile bayilik sözleşmelerinin 5 yıldan uzun süreli imzalanmayacağını, intifa ve uzun süreli kira sözleşmeleri ile de bayilik sözleşmelerinin 5 yılı aşar şekilde uygulanamayacağını, 18/09/2005 tarihinden önce yapılmış olan tüm sözleşmelerin beşinci yılın dolumu olan 18/09/2010 tarihinde sona ereceğinin belirtildiğini, buna isitinaden uzun süren görüşmeler sonucunda müvekkili şirketin elindeki istasyonu intifa hakkı sebebiyle davacı şirkete teslim etmek zorunda kalacağını düşünerek intifa hakkının kaldırılması şartıyla 16.11.2009 tarihinde davacı ile akaryakıt ve LPG bayilik sözleşmelerini 5 yıllık süre için yenilediklerini, müvekkili tarafından davacıya akaryakıt bedellerine karşılık 400.000.-TL bedelli teminat mektubu ve alınan demirbaşlara karşılık ise 150.000.-TL bedelli iki parça teminat mektubunun verildiğini,davacıyı rekabet kurallarını ihlali nedeniyle Rekabet Kurumuna şikayet ettiklerini ancak yeni imzalanan bayilik sözleşmesi sebebiyle Rekabet Kurumu’nun davacıya ceza vermediğini, bu şikayet sebebiyle davacı tarafın müvekkili şirketin ticari koşullarını daha da ağırlaştırarak rekabet edemeyecek duruma getirdiğini, müvekkilinin bayilik sözleşmelerinin feshinin tamamen haklı olduğunu, aksi takdirde davacının tutum ve davranışları sebebiyle ticari varlığının son bulacağını, davacının sözleşmelerin feshinden dolayı istediği cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu beyanla davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; bayilik ilişkisi devam ederken davalının Ankara ….Noterliğinin 12/11/2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 400.000-TL ve 150.000-TL bedelli teminat mektuplarının iadesini talep ettiğini, müvekkili ile akdedilen sözleşmenin feshettiğini bildirdiğini, müvekkili ile davalılar arasında akdedilen 16/11/2009 tarihli sözleşmenin 5 yıl süre ile geçerli olacağını, davalının yaptığı erken feshin müvekkilinin kâr kaybına neden olduğunu, kâr kaybı ve önceki sözleşme nedeniyle düzenlediği cezai şart faturasının tahsili için davalılar hakkında İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, borca itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla; davalıların haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline ve takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, müvekkilinin ağır rekabet koşullarına karşı müvekkili şirketin ticari koşullarını iyileştirmediğini, müvekkilinin ticari koşullarını daha da ağırlaştırarak rekabet edemeyecek duruma girdiğini, davacının cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu beyanla davacının davasının reddi ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalının sözleşme ve EPDK kuralları gereğince yaptığı dış satımlara ilişkin satış belgelerini davacı tarafça düzenlenen irsaliyeler ile eşleştirme ve bildirimde bulunma yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu nedenle 16.11.2009 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesi ve LPG otogaz bayiliği sözleşmesinin 5 yıllık süresi dolmadan feshinin haksız olduğu,sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği sabit olduğundan; Akaryakıt İstasyonlu Bayilik Sözleşmesinin 27.1 maddesi uyarınca 50.000-usd cezai şart ; LPG (Otogaz) Bayilik sözleşmesinin 19. Maddesi uyarınca 100.000.-usd cezai şart alacağının kabulü, haksız fesih nedeniyle 250.000-usd uğranılan zarar nedeniyle cezai şart isteminin haklı olduğu, ancak yine sözleşmelerin 19 ve 27. maddeleri gereğince de cezai şartın tahsiline karar verildiğinden, kararlaştırılan cezai şartın borçlunun ekonomik mahvına sebep olacağı gözetilerek fahiş olduğundan 250.000-usd cezai şart talebinin reddine ,12/11/2013-12/11/2014 tarihleri arasındaki mahrum kalınan kârın bilirkişi raporu ile 326.750,20 TL olduğu taleple bağlı kalınarak 2.500-TL kâr mahrumiyeti talebinin sözleşmenin 10.maddesi gereğince kabulüne, icra takibinin dayanağı olan 27/12/2012 tarihli … numaralı ve 601.077,85 TL tutarlı faturanın açıklama kısmında kısmi kâr kaybı 19.11.2012-16.11.2013 açıklaması bulunduğu, davacının bu nedenle davalıdan 326.750,20 TL mahrum kaldığı kâr isteyebileceği (sözleşmenin fesih edildiği 16/11/2013 ve sözleşme sürenin sona ereceği 16/11/2014 tarihleri arası için davacının bu kârın 2.500,00 TL’sini asıl dosyasında istediği), bu kârdan 156.935,40 TL davalı cari hesap alacağının mahsubu gerektiği, davacının icra takibinin dayanağı olan 27/12/2012 tarihli 331705 numaralı 90.913,84-TL tutarlı faturanın açıklama kısmında cezai şart bedeli 16/11/2009-19/11/2012 yazdığı, davacının sözleşmenin 10 .maddesi gereğince faturada açıklanan dönem için talep edebileceği cezai şart miktarının 52.987,24-TL olacağı, sonuç olarak mahrum kalınan kâr ve cezai şart alacağının toplamının 222.802,04-TL olduğu, toplam 222.802,04-TL alacak üzerinden itirazın iptaline, davacı alacağı yargılamayı gerektiğinden İİK.nun 67/2. maddesi hükmü gereğince takdiren icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Asıl ve birleşen davada davacı vekili; davalıların talebi olmadığından cezai şartın tenkis edilemeyeceğini, talimat raporunda dava konusu cezai şart alacağının davalının ekonomik olarak mahvına sebep olup olmayacağının incelenmediğini, davalının ticari defterleri incelenmeksizin cezai şart alacaklarının davalının ekonomik olarak mahvına sebep olup olmayacağı hususunda görüş bildirmenin Yargıtay içtihatları gereğince hatalı olduğunu, davalı şirket tarafından sunulan evraklara göre akaryakıt istasyonu işleten bir firmanın banka hesabında 1,28 TL olması ve 3 yıl boyunca bu rakamın değişmemesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi gerçekçi olmadığını, davalı şirketle,…. Tic.Ltd.Şti.’nin yetkililerinin aynı kişiler olduğunu, iki şirketin de aynı dağıtım şirketi ile bayilik sözleşmeleri imzaladığını, her iki şirketin de aynı yerde faaliyette bulunduğunu, davalı şirketin bayilik lisansının 15/01/2013 tarihinde sonlandığını, … Ltd.Şti.’nin bayilik lisansının 16/01/2013 tarihinde başladığı dikkate alındığında davalı şirketin bayilik lisansının sonlandırılmasının muvazaalı olduğunu, bayilik sözleşmesi feshedilerek davalı şirketin atıl durumda bırakılarak …. Ltd. Şti. üzerinden faaliyete devam etmelerinin TMK 2.maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması olduğunu, tenkisi kabul anlamına gelmemek kaydıyla Yargıtay içtihatlarında mahkeme tarafından yapılacak tenkisin cezai şart alacağını tamamen ortadan kaldırmaması gerektiğinin kabul edildiğini, birleşen dosyada talep edilen tonaj taahhüdüne ilişkin cezai şart alacağının eksik hesaplandığını, taraflar arasındaki 16/11/2019 tarihli sözleşmenin cezai şart başlıklı 10.1.maddesinde sözleşmeye uygun davranılmaması halinde müvekkilinin cezai şart talep edebileceğinin düzenlendiğini, sözleşme ile belirlenmiş bir durumun ihtarının zorunlu olmadığını, ihtar yapılmaması sebebi ile bu husustan zımnen feragat edildiğinin kabulünün mümkün olmadığını, birleşen davada bilirkişi kök raporunda kâr kaybı hesabının hatalı olduğunu, alacağın likit olduğunu, icra inkar tazminatı talebinin reddi kararının hatalı olduğunu, asıl dava açısından cezai şart alacağına sözleşmenin feshedildiği 12/11/2012 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, tenkis edilen miktar üzerinden karşı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini, bu nedenlerle kararın asıl dava açısından reddedilen cezai şart talebine ve tüm cezai şart alacak kalemlerine dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin kısmı ile birleşen dava açısından reddedilen cezai şart ve kâr kaybı talebi ile icra inkar tazminatı talebine ilişkin kısmının ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücretlerine ilişkin kısmın kaldırılarak; asıl ve birleşen dava açısından tüm taleplerin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Asıl ve birleşen davada davalılar vekili; asıl dosya yönünden; müvekkili şirketin tüm bildirimlerini zamanında yaptığını, dava dilekçesinde dayanak edilen ve gerekçeli kararda da anılan 06 Mart 2012 tarihli ihtarnamenin 1240 Kurul Kararının uygulanmasından evvel olduğunu, müvekkilinin henüz uygulamaya geçilmeyen bir kurul kararı gereği ihtar edildiğini, ihtarın tarafına keşide edilme tarihi ile fesih tarihi arasında yaklaşık 10 aylık bir zaman bulunduğunu, sözleşmelerin hiçbir hükmünde 1240 sayılı Kurul kararına uyulması gerektiğinin yazmadığını, kurul kararına aykırı davranışa ilişkin tespit ve cezai yaptırım işletebilecek merciinin EPDK olduğunu, sözleşme kapsamında verilen 400.000-TL bedelli teminat mektubunun davacı tarafça habersiz şekilde ve sözleşmeye aykırı olarak tamamen kötü niyet ile nakde çevrilmesi akabinde fesih hakkının kullanıldığını, bilirkişilerin müvekkilinin sözleşmeyi feshettiği ve daha sonradan davacının teminat mektubunu nakde çevirdiği algısı ile rapor hazırlandığını, taraflar arasında imzalanan Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve LPG Bayilik Sözleşmesinin asıl sözleşmeler olup, sözleşme isimli protokolün ise geçici nitelikte olduğunu, teminatın bozdurulmasının sözleşmelerde kararlaştırılan şartların gerçekleşmesine bağlı olduğunu, eksik inceleme yapıldığını, fesihin haklı olduğunu, birleşen dosya yönünden;kâr mahrumiyeti yönünden mahkemece davacı şirketin aynı bölgede başka bir bayi ile anlaştığı saptanarak ve akabinde varsa müvekkili şirketin fesih tarihi itibari ile başka bir bayi ile anlaşma yapılması tarihine kadar zarar hesaplanması yapılması gerektiğini, aylık %10 akdi faiz hükmü yönünden fahişlik irdelemesi yapılmadığını, bu nedenlerle eksik inceleme ile verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Asıl dava; akaryakıt bayilik sözleşmesi uyarınca cezai şart ve kâr mahrumiyetinin tahsili; birleşen dava ise İİK 67. maddesi uyarınca akaryakıt bayilik sözleşmesinden kayraklanan (tonaj ihlali nedeniyle )cezai şart ve sözleşmenin erken feshinden kâr mahrumiyeti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vakii itirazın iptali istemine ilişkindir. Birleşen dava da; 12.11.2012 -16.11.2013 tarihleri arası için davacı tarafından düzenlenen 27.12.2012 tarihli 601.077,83-TL bedelli faturaya dayalı kar kaybı talep edilirken ,asıl dava da ise 16.11.2013-16.11.2014 tarihleri arası için kısmi dava açılarak 2.500-TL kar kaybının tahsili talep edilmiştir. TBK’nın 112. ve devamı maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Borç, bir sözleşme ilişkisinden yüklenilen edimlerle sınırlı değildir; bu edimlerin yerine getirilmemesinden veya sözleşme dışı haksız eylemden doğan tazminat alacağı da borç kavramı içindedir. Müspet zarar; Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Tandoğan, Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Kâr mahrumiyeti ve cezai şart talep edilebilmesi için davalı bayiinin borca aykırı davranması ve bu borca aykırı davranış nedeniyle davacı dağıtıcının sözleşmeyi feshetmesi ya da davalının haklı sebep olmadan sözleşmeleri feshetmiş olması gerekmektedir.6098 Sayılı TBK 179. maddesi uyarınca sözleşmenin hiç ve gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun yada cezanın ifasını isteyebilir. Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Bu hükme göre borçlunun borca aykırı davranması halinde alacaklı hem aynen ifayı hemde kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilmesi için alacaklının borcun ifasını ceza koşulu alacağını saklı tutarak kabul etmesi gerekmekte olup, ifanın ceza koşulu alacağını saklı tutmadan kabul edilmesi halinde alacaklı ceza koşulu talep etme hakkını kayıp edecektir. Alacaklı ifaya eklenen ceza koşulu alacağını kayıp etmemesi için bu hakkını saklı tuttuğunu en geç ifa anına kadar açıkça ortaya koyması gerekir. Alacaklı taraf bu iradesini açıklamadığı takdirde ceza koşulu talep edebilme hakkını kayıp eder.Ceza koşulu alacağa bağlı ( fer’i ) nitelikte bir alacak olduğundan ifa ile birlikte TBK 131 maddesi gereğince son bulur. (Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu Borçlar Hukuk Genel Hükümler Sayfa 808-809 ) Taraflar arasında 16.11.2009 tarihli 5 yıl süreli Akaryakıt istasyonlu bayilik ve LPG Otogaz bayilik sözleşmesi imzalanmıştır.Uyuşmazlık taraflar arasında ihtilafsız olan akaryakıt ve bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haklı sebeple fesih edilip edilmediği ve davacının cezai şart ve kâr mahrumiyeti zararı talep edip edemeyeceği noktasındadır. Davacı davalının sözleşmeyi haksız feshetmesi ve EPDK ‘nın 11.02.2012 tarihli ve 28901 sayılı resmi gazetede yayınlanan kurul kararının 5-15 maddesi uyarınca bayilik lisans sahibi olarak yaptığı dış satışlara ilişkin satış belgelerini dağıtıcı lisansı sahibi olan şirketler tarafından düzenlenen ilk irsaliyeler ile eşleştirme ve şirketlerine bildirimde bulunma yükümlülüğüne aykırı davranması sözleşmelere aykırı olduğu ileri sürerek ve erken feshin haksız olduğu nedenleriyle cezai şart talep etmektedir. EPDK düzenlediği kural ve kararlar bayilik sözleşmelerinde uygulanması zorunlu yükümlülükler olup sözleşmeler bu çercevede imzalanıp uygulanmalıdır. EPDK’nın kararlarının ihlal edilmesinin idari yaptırımları kurul tarafından belirlenmektedir. Sözleşmelerde sözleşmeye aykırılık halinde ödenecek cezai şart düzenlenmiş olup, sözleşmelerde açıkca EPDK’nın kararlarının ihlal edilmesi halinde cezai şart ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi davacı tarafından keşide edilen ihtar sonrası durumun düzeltilip düzeltilmediği belli olmadığı, bu sebeble sözleşme davacı tarafından fesih de edilmediğinden davacı EPDK kurul kararlarına aykırılık nedeniyle imzalanan sözleşmeler uyarınca cezai şart talep edemeyecektir. Davalı 16.11.2009 tarihli taraflar arasında akdedilecek istasyonlu bayilik sözleşmesi ve otogaz bayilik sözleşmesi şartları çerçevesinde işletme şartlarını düzenleyen sözleşmesinin geçici ön sözleşme olduğu ve belirtilen sözleşmelerin imzalanması ile geçersiz hale geldiğini ileri sürmektedir. Davalı bayiinin diğer sözleşmelerde bulunmayan asgari alım taahhüdünü de içeren 16.11.2009 tarihli sözleşme içeriğinde istasyonlu bayilik ve otogaz bayilik sözleşmelerinin imzalanması halinde bu sözleşmenin yürürlükten kalkacağı yada sözleşmenin geçici nitelikte olduğu veya bu anlama gelecek herhangi bir ibare bulunmadığından bu sözleşmenin taraflarını bağladığı ve geçici nitelikte olmadığının kabulü gerekmektedir.Davalı bayii 12.11.2012 tarihinde davacı şirketin uyguladığı ticari koşullar nedeniyle rekabet şansını kaybettiği ve ağır satış koşulları sebebiyle zarar ettiği ve teminat mektuplarının iadesi talep edilmesine rağmen iade edilmediği ve temerrüde düşürülmüş hiçbir borç bulunmadığı halde teminat mektubunun nakde çevrildiği ,ticari örf ve adetlere göre şirkete farklı muamelelerde bulunulduğu ve o şirketin ağır yük altına sokulduğu taraflar arasında güvenin sarsıldığı ve bundan sonra sağlıklı çalışma imkanı kalmadığı belirtilerek taraflar arasında imzalanan 16.11.2009 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve LPG Otogaz bayilik sözleşmesini tek taraflı feshetmiştir. Davalı şirket davacının davalıyı zarar uğratmak amacıyla kasti davranışlar içerisinde bulunduğunu ve haksız ticari koşullar uyguladığı yönündeki idiasını dosya kapsamındaki delliler ile ispatlayamamıştır. Davalı, davacının teminat mektubunu haksız olarak paraya çevirdiği gerekçesi ile sözleşmeyi fesh sebebi ise 16.11.2009 tarihli sözleşmenin 8. maddesi uyarınca verilen ve akaryakıt ürün bedelinin ödenmemesi riskini de temin eden 400.000-TL’lik teminat senedini davacı şirketin başkaca ihtara ve ihbara gerek olmaksızın mektubunun paraya çevirebileceği düzenlendiği gibi taraflar arasındaki yazışmalardan da davalının uzatılmış süreli yeni teminat mektubunu verdiğini iddia etmediği gibi ihtarname ile teminat mektuplarının iadesini istediği anlaşılmakla teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihte davacının davalıdan cari hesap alacağı bulunduğu ve bu alacağını tahsili amacıyla paraya çevirdiği, haksız olarak paraya çevirmediği anlaşılmıştır. Buna göre sözleşmenin davalı tarafından süresinden evvel feshinin haksız olduğunun kabulü gerekmiştir. Davacı kural olarak sözleşmelerin herhangi bir hükmünü kısmen veya tamamen ihlal edilmesi halinde cezai şart talep edebilecek olup ,davalı tarafından süresi bitmeden sözleşme haksız feshedilmiş olmasına göre asıl davada; Bayinin ödeyeceği kararlaştırılan Akaryakıt istasyonlu bayilik sözleşmesinin 27.1 Maddesinde düzenlenen 50.000-usd cezai şart bedeli ve LPG Otogaz Bayilik sözleşmesinin 19. maddesinde düzenlenen 100.000-usd cezai şart bedelini davacı talep edebilecektir. Birleşen davada icra takibine konu 331705 nolu 90.913,84 TL bedelli fatura tonaj ihlalı nedeniyle cezai şart alacağına ilişkin düzenlenmiştir. YHGK.’nun 20.01.2013 tarih 2012/19-670 E. ve 2013/171 K. sayılı kararında ve sonraki kararları uyarınca (Y,19.HD. 07.04.2014 tarih 2014/4694 E. ve 2014/6585 K.), Bayiden, önceki yıllara ilişkin olarak ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş ise eksik alımda ancak son yıla ait cezai şart talep edilebilir. 16.11.2009 tarihli sözleşmenin 6.b maddesi uyarınca ; davalı şirket, yıl esasına göre akaryakıt bayilik sözleşmesinin devamı müddetince geçerli olmak üzere, asgari ürün alma taahhüdünde bulunmuş, bu satış taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde, cezai şart ödemeyi kabul etmiştir. Akaryakıt bayilik sözleşmesinin fesih tarihine kadar davalı şirket alımlarına çekince konmadan ifaya devam edilmiş ve borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşturulmuş ve oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşulları talep edilemeyecektir. Ancak davalı tarafından sözleşmenin haksız feshi üzerine davacı 28.11.2012 tarihli ihtarname ile cezai şart talep etmesine göre sözleşme uyarınca taahhüt edilen miktarlara göre denetime elverişli bilirkişi raporunda hesaplanan son yıla ilişkin KDV dahil 52.987,24- TL cezai şart istenebilecektir.
16/11/2009 tarihli sözleşme geçici bir sözleşme olmasa da; sözleşmenin 10.maddesinde düzenlenen sözleşmenin ihlali halinde ödenmesi kararlaştırılan 250.000-usd cezai şart, Akaryakıt istasyonlu bayilik ve LPG Otogaz Bayilik sözleşmelerinin imzalanmaması halinde ödenmesi kararlaştırılan bir cezai şart olup anılan sözleşmelerin imzalandığı,ve her bir sözleşmenin ihlali halinde cezai -şart hükümleri kararlaştırıldığından sözleşmede düzenlenen 250.000-usd cezai şart talebi mükerrer olduğundan koşulları oluşmadığı ve davalılardan talep edilemeyeceği gözetilmeden asıl davada yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile iktisaden mahvına sebeb olacağından reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre de;Asıl davada mahkemece bu kısım üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.Davalı bayii bilirkişi raporuna beyanında ve yargılama sırasında cezai şartın fahiş olduğu idiası üzerine mahkemece cezai şarttan indirim yapılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 24.maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz bir borçlu fahiş olduğu iddiasıyla ceza koşulundan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de kararlaştırılan cezai şartın borçlunun ekonomik yönden yıkımına neden olacak tarzda fahiş olduğunun belirlenmesi halinde cezai şarttan indirim yapılabilecektir. Mahkemece cezai şartın davalının ekonomik mahvına yol açıp açmayacağı yönünde konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulu aracılığıyla tarafların ticari defter ve belgeleri usulüne uygun incelemeden(Y 19. H.D nin 11/04/2019 tarih ve 2018/2661 E-2019/2508 K) eksik inceleme ile 16.11.2009 tarihli sözleşmede öngörülen 250.000 USD cezai şartın tenkisine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.Davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenerek talep olunan tutarların iktisaden mahvına yol açıp açmayacağı belirlenmelidir.Asıl ve Birleşen Davada Kâr Mahrumiyeti talebi yönünden; Sözleşme feshedildikten sonra müspet zarar talep edilebilmesi için sözleşmede bu yönde açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Taraflar arasında imzalanan 5 yıl süreli ve cezai şart yanında kâr mahrumiyeti talep edilebileceği yönünde düzenleme içeren 16.11.2009 tarihli bayilik sözleşmesi davalı bayii tarafından 16.11.2012 tarihinde haksız olarak feshedilmiştir. Fesih tarihi ile sözleşmenin sona ereceği 16.11.2014 tarihleri arasında davacı taraf kâr mahrumiyeti talep etmişse de kâr mahrumiyetinin tespitinde davacının aynı bölgede tesis edeceği yeni bir bayilik için gereken makul süre belirlenerek davalı bayininin günlük net kârına göre hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken makul süre dikkate alınmadan davacının talebine göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle hükme tesir edecek derecede delillerin toplanıp değerlendirilmediği,hükmün HMk 353819a-6 kapsamında kaldığı sonucuna varıldığından ;taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE; İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2017 Tarih 2014/893 Esas 2017/1170 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,”İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının(Davacı 71,80-TL., davalı 8.348,30-TL) istek halinde kendilerine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/02/2020