Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/738 E. 2019/252 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/738
KARAR NO : 2019/252
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZ İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ : 06/02/2018
NUMARASI : 2017/83 E.-2018/19 K.
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/02/2019
İlk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkili nezdinde sigortalıya ait tekneye 28/08/2011 tarihinde davalının maliki olduğu teknenin çarpması sonucu sigortalıya ait teknede maddi hasar meydana geldiğini, zarar nedeniyle müvekkilinin sigortalısına 7.125,21-Euro ödeme yaptığını ve davalının sigortacısından 1.736-Euro tahsil edildiğini, davalıdan bakiye 5.289,21-Euro alacakları kaldığını, bakiye borcun bir kısmı için dava açıldığını ve yargılama sonucu davalı tam kusurlu bulunarak davanın kabul edildiğini ve temyiz incelemesi sonucu kesinleştiğini, yine teknede meydana gelen değer kaybı nedeniyle sigortalı tarafından müvekkili ve davalı aleyhine dava açılmış olup sigortalı ile sulh olunarak 24/11/2015 tarihinde 7.743,31-Euro tazminat ödendiğini, bu ödeme ile TTK’nun 1472.maddesi uyarınca müvekkilinin sigortalının haklarına halef olduğunu, davalı aleyhine toplam 13.132,52-Euronun tahsili talebiyle başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, her ne kadar bu tutar üzerinden takip başlatılmış ise de itiraz sonrasında 5.389,21-Euronun kısmen tahsil edildiğinin, kalan kısmının ise zamanaşımına uğradığının farkedildiğini, bu nedenle kısmen tahsil edilen ve kısmen zamanaşımına uğryana 5.389,21-Euro alacak için icra dosyasından feragat edilerek 7.743,31-Euro ve onun ferileri yönünden takibe devam edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin 7.743,31-Euro ve bu miktara isabet eden faiz ve diğer feriler yönünden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili yasal süreden sonra sunduğu beyan dilekçesinde, oluşan zarar müvekkilinin sigorta şirketi tarafından ödenmiş olup bu davada talep edilen fahiş tutarın kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini ve kendi sigortacısına ihbarını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunduğu, zamanaşımı definin HMK’nun 141.maddesi uyarınca süresinde olduğu, hasarın denizde çatmadan meydana geldiği, olay tarihi 28/08/2011 tarihi olup olay tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 1259.maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dava ve icra takibi tarihi itibariyle dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece zamanaşımı nedeniyle red yönünden kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira teknede meydana gelen değer kaybı nedeniyle sigortalının müvekkili ve davalı aleyhine açtığı davada 24/11/2015 tarihinde sigortalı ile sulh olunarak 23/11/2015 tarihinde tazminat ödemesi yapıldığını, davalı aleyhine 02/02/2016 tarihinde icra takibi başlatıldığını,01/03/2017 tarihinde ise iş bu davanın açıldığını, TBK 73.maddesi uyarınca rücuan tazminat davalarında zamanaşımı başlangıç tarihinin haksız fiil tarihi değil zararın zarar görene ödendiği tarih olduğunu, ödeme tarihinden itibaren 2 yıl içinde icra takibi başlatılmış olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, Nakliyat Tenezzüh Tekneleri Sigorta Poliçesine istinaden sigortalıya ödenen zarar bedelinin TTK’nun 1472.maddesi uyarınca rücuan tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Davalı taraf, yasal süreden çok sonra 09/06/2017 tarihinde cevap dilekçesi sunmuş, 15/08/2017 tarihli dilekçesi ile de zamanaşımı def’inde bulunmuştur.Zamanaşımı ilk itirazlardan olmayıp def’i niteliğinde bir müessese olduğundan karşı tarafın muvafakati bulunduğu takdirde yargılama sonuna kadar ileri sürülebilir. 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu dönemde zımni muvafakat de kabul edilmiş olmasına rağmen, 6100 sayılı HMK’nın 141/2. maddesi uyarınca bu konudaki muvafakatin açık olması gerektiği hükme bağlanmıştır. HMK’nun 141. maddesi “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.Yukarıda belirtilen yasa hükmünde sözü edilen “cevaba cevap” ve “ikinci cevap” dilekçeleri yasal sürede sunulan dilekçelerdir. Oysa somut olayda, davalı vekili cevap dilekçesini yasal süreden çok sonra sunmuş, kaldı ki bu dilekçede zamanaşımı def’ini ileri sürmemiştir. Dolayısıyla davalının yasal sürede cevap dilekçesi sunmaması üzerine dilekçeler teatisi aşaması tamamlanmıştır. Davalı taraf 15/08/2017 tarihli dilekçesinde zamanaşımı def’ini dile getirmiş ise de, teati aşaması tamamlandıktan sonra sunulan bu dilekçenin ikinci cevap dilekçesi olarak kabulü mümkün değildir, dolayısıyla somut olayda yasal sürede ileri sürülmüş geçerli bir zamanaşımı defi bulunmamaktadır. Dosya kapsamında savunmanın bu şekilde genişletilmesine davacı tarafça açıkça muvafakat edildiğine dair bir beyana da rastlanılmamıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/06/2017 tarihli 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. sayılı emsal kararı; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 22/11/2018 tarihli 2016/14046 E., 2018/7314 K. sayılı emsal kararı; Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 17/06/2013 tarihli 2013/6971 E., 2013/11269 K. sayılı emsal kararı).Öte yandan davalının 15/08/2017 tarihli dilekçesinde sözünü ettiği, dava dilekçesinde yer alan “5.389,21-Euro’nun bir kısmının tahsil edildiği ve tahsil edilemeyen kısmının zamanaşımına uğradığının farkedildiği, bu nedenle 5.389,21-Euro’ya yönelik takipten feragat edildiği” yönündeki beyanın, dava konusu edilen kısımla ilgili olmadığı da açıktır.O halde ilk derece mahkemesince yasal sürede ileri sürülmeyen zamanaşımı def’inin reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvusunun kabulü ile, HMK’nun 353(1)a-6 maddesi uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2018 tarihli 2017/83 Esas-2018/19 Karar sayılı hükmünün HMK’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yatırılan 35,90- TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 28/02/2019