Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/706 E. 2020/556 K. 03.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/706
KARAR NO: 2020/556
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2017
NUMARASI: 2015/838 Esas-2017/1155 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2020
Davanın kabulüne yönelik hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalının müvekkili hakkında kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, ancak müvekkilinin takibe konu çekler nedeniyle borcunun olmadığını, zira söz konusu çeklerin müvekkilinin çeklerin keşidecisi olan dava dışı … Ltd. Şti. tarafından borcuna mahsuben verildiğini, ancak keşideci şirket çekleri ödemekte zorluğa düşünce müvekkilinden yenileme talebinde bulunduğunu ve günü gelmeyen çekler kendisine iade edilerek yeni çekler alındığını, ancak çekler iade edilirken arkalarındaki ciroların iptal edilmesinin unutulduğunu, daha sonra keşideci şirketin yeni çekleri de ödeyememesi üzerine keşideci hakkında icra takibi başlatıldığını, keşidecinin ise ciro iptali unutulan çekleri müvekkilinden sonra cirolayarak piyasaya sürdüğünü, çekler incelendiğinde müvekkilinden sonraki cironun …’na ait tahsil cirosu olduğunun ve sonra ise keşidecinin cirosu bulunduğunun görüldüğünü, keşidecinin çeki kendine cirolaması yani alacaklı-borçlu sıfatının birleşmesi nedeniyle ciro silsilesinin bozulduğunu, dolayısıyla müvekkilinden sonraki tüm ciroların geçerliliğini kaybettiğini, kaldı ki müvekkilinin çeki tahsil için bankaya ibraz ettiğini, bankanın tahsil cirosu attığını, bu aşamadan sonra çekin sağlıklı bir şekilde tedavülü için müvekkilinin geriye dönüş cirosu atması gerektiğini, ayrıca keşidecinin çekleri keşide tarihlerinde oynama yaparak müvekkilinin iradesine aykırı bir şekilde tedavüle soktuğunu, müvekkilinin keşideci şirkete borcunun olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine köyüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, bir çekin kaç defa ciro edilebileceği hususunda yasal bir sınırlama bulunmadığını, çekin keşideci dahil olmak üzere bu çek nedeniyle daha önce kambiyo ilişkisine girmiş herhangi bir kişiye ciro edilebileceğini ve bu kişilerin de çeki tekrar ciro etmek suretiyle tedavüle koymalarının mümkün olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli meşru hamil olduğunu ve davacı ile dava dışı keşideci arasındaki ilişkiyi bilebilecek durumda olmadığını, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, hamil davalı, çeki keşideci dava dışı şirket ile ilk hamil ve ciranta konumunda olan davacı aleyhine takibe koymuş ise de, keşideci çeki yeniden tedavüle sokmakla lehtar/ciranta adına keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden çek ilk kez tedavüle çıktığı sırada ciranta olarak çek arkasında unvan ve imzaları yer alan kişiler yönünden değil, keşideci ile hamil arasında bir sorumluluk olduğundan, alacaklı ciranta tarafından çek lehdarı/önceki cirantalar çek geriye ciro yolu ile yeniden keşidecinin eline geçtiğinde ilk hamil ve ciranta konumunda bulunan davacının sorumluluğu ortadan kalkacağı, çeklerin ikinci kez tedavülü halinde, sorumluluk ilk kez tedavüle çıktığında çekte imzası bulunan davacı değil, çeki ikinci kez tedavüle çıkaran keşideci dava dışı şirkete ait olacağı, önceki ciranta davacının sorumluluk zincirinde yer alması mümkün olamayacağı, davacının çekleri keşideciye iade ettikten sonra cirosunu çizilmediği ve çeklerin keşide tarihinde tahrifat yapıldığına yönelik iddiaları işin esasına etkisi olmayacağından bu yönde herhangi bir inceleme yapılmadığı, davalı hamilin sadece çekleri kendisine ciro eden cirantalara ve keşideci dava dışı şirkete yönelebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemenin davacının çekleri iade ederken cirosunun çizmemesinin işin esasına etkili olmayacağına dair kabul ve değerlendirmesinin yasaya ve somut olaya uygun düşmediğini, aksine çekteki ciro iptal edilmeden teslim edilmesinin cirantanın çeki tesllim ettiği kişiye borçlu olduğunu göstereceğini, TTK 788 madde hükmü gereğince çekin keşideci dahil olmak üzere bu çek nedeniyle daha önce kambiyo ilişkisine girmiş herhangi bir kişiye ciro edilebileceğini ve bu kişilerin de çeki tekrar ciro etmek suretiyle tedavüle koymalarının mümkün olduğunu, 2-Müvekkilinin iyiniyetli meşru hamil olduğunu ve davacı ile dava dışı keşideci arasındaki ilişkiyi bilebilecek durumda olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibine konu çekler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, takibe konu çeklerin keşidecisinin borcun yenilenmesi talebi üzerine keşide günü gelmeyen bu çekleri arkalarındaki ciroları iptal etmeyi unutarak keşideciye iade ettiğini ve karşılığında yeni tarihli çekler aldığını, ancak keşidecinin iade aldığı çeklerin keşide tarihlerini değiştirerek piyasaya sürdüğünü, keşidecinin çeki kendine cirolaması yani alacaklı-borçlu sıfatının birleşmesi nedeniyle ciro silsilesinin bozulduğunu, dolayısıyla kendisinden sonraki tüm ciroların geçerliliğini kaybettiğini ileri sürmüş; davalı ise çeklerin ciro silsilesinde bozukluk olmadığını, davacının kişisel defilerinin kendisine karşı ileri sürülemeyeceğini, davacının tacir olarak basiretli davranması gerektiğini savunmuş; ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu çekler incelendiğinde, keşidecisi dava dışı … Ltd. Şti., lehdarı davacı olan, arka sayfasında sırasıyla davacının, …’in(tahsil cirosu), keşidecinin, dava dışı … A.Ş.’nin ve davalının ciroları olan, keşide tarihinde keşideciye atfen parafla düzeltme yapılmış çekler olduğu, davalı tarafından süresinde ibraz edildiği görülmüştür. 6102 sayılı TTK’nun 788/3 maddesi “Ciro, düzenleyen veya çekten dolayı borçlu olanlardan herhangi biri lehine de yapılabilir. Bu kişiler çeki yeniden ciro edebilirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükümle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde borcun düşeceğine ilişkin kurala istisna getirilmiş olmaktadır. Buna göre çekin keşideciye geriye ciro edilmesi ve keşideci tarafından 3.kişilere ciro edilmesi mümkündür. Bu durumda ciro silsilesi içinde yer alan kişiler hamile karşı müteselsil borçlu sıfatıyla mesul olup, hamil bunlardan birine veya hepsine müracaat edebilir (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18.02.2016 tarihli 2015/12521 E., 2016/2505 K. sayılı emsal kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 27.12.2016 tarihli 2016/6901 E., 2016/9809 K. sayılı emsal kararı). Öte yandan TTK 793.maddesi “(1)Protestonun düzenlenmesinden veya aynı nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ciro, ancak alacağın temlikinin sonuçlarını doğurur. (2) Tarihsiz bir cironun, protesto veya aynı nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin geçmesinden önce yapıldığı, aksi sabit oluncaya kadar karinedir.” hükmünü haizdir. Somut olayda ise, çeklerde davacı cirosundan sonra dava dışı bankanın tahsil cirosu olduğu görülmüş ise de, davacı tarafça tahsil için bankaya ibraz edildiğine dair bir kayıt olmadığından ve bizzat davacı beyanıyla çeklerin keşide tarihleri gelmeden davalıya iade edildiği bildirildiğinden, olayda TTK 793.maddesi hükmünün uygulama yeri bulunmamaktadır. Yine davacı tarafça çeklerdeki keşide tarihlerindeki düzeltmelerin bizzat dava dışı keşideci tarafından yapıldığı ileri sürülmüş olup, düzeltme imzalarının incelenmesi gerekli görülmemiştir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesinin 09/10/2015 tarihli ara kararı ile, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği ve kararın infaz edildiği görülmüş olup, bu durumda İİK 72/4 maddesi uyarınca davacı aleyhine tazminat şartlarının oluştuğunun kabulü gerekir. O halde ilk derece mahkemesince davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)b-2 maddesi uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine, davacı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2017 tarihli 2015/838 Esas-2017/1155 Karar sayılı kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE, İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararı infaz edildiğinden İİK 72/4 m. uyarınca takip tutarının TL karşılığı olan 215.748,24-TL’nin %20’si oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gerekli 54,40 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 3.684,45-TL harçtan mahsubu ile 3.630,05-TL fazla harcın davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 43-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir edilen 23.552,38-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 3.685,90-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 32,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 03/06/2020