Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/686 E. 2019/437 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/686
KARAR NO : 2019/437
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2017
NUMARASI : 2016/184 E.- 2017/1351 K.
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/03/2019
İlk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş. arasında akdedilen 08/04/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, sözleşme uyarınca kullandırılan kredilere ilişkin borcun ödenmemesi üzerine hesap kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacı ile asıl borçlu arasında iki ayrı kredi sözleşmesi imzalandığını, ancak müvekkilinin sadece 08/04/2013 tarihli sözleşmede kefil olarak imzasının bulunduğunu ve bu sözleşme uyarınca herhangi bir kredi kullandırılmadığını, dava konusu kredilerin 18/04/2014 tarihli müvekkili imzasını içermeyen sözleşme uyarınca kullandırıldığını, dolayısıyla müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, 18/04/2014 tarihli sözleşmenin imzalanmasıyla 08/04/2013 tarihli sözleşmenin ortadan kaldırıldığını savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının sadece 08/04/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu ve davalının kefil olduğu bu sözleşme kapsamında borçlu şirkete herhangi bir kredinin kullandırılmadığı, 18/04/2014 tarihinde davacı banka ile dava dışı borçlu arasında yeni bir genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davalının kefaletinin bulunmadığı, davalının imzasını taşımayan ve kefil olmadığı sözleşmeden kaynaklı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin çerçeve sözleşme niteliğinde olduğunu ve bu sözleşme uyarınca birden fazla kredi kullandırılabileceğini, krediler cari hesap usulü uygulanarak kullandırılabileceği gibi ödeme planına göre ödenmesi kararlaştırılarak karz akdi şeklinde de kullandırılabileceğini, sözleşmenin çerçeve sözleşme olmasının sebebinin ise bankanın kullandıracağı kredilerin teminatı olmasından kaynaklanmakta olduğunu, dava konusu … ve… nolu krediler karz akdi şeklinde kullandırılmış olup ödeme planlarının dosyaya sunulduğunu, … nolu kredi ise cari hesap şeklinde kullandırılmış olup ödeme planı bulunmadığını, tüm bu kredilerin 08/04/2013 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırıldığını, ödeme planında davalı kefilin imzasının olmamasının davalının borçtan sorumlu olmayacağı anlamına gelmediğini, kefilin sorumluluğu banka ile imzalanan tek kredi sözleşmesi ile sınırlı kalmayıp banka tarafından verilecek diğer krediler ve imzalanacak bankacılık işlemlerinde de kefalet limiti ile sınırlı olarak sorumlu olacağını, ayrıca davalının kredili mevduat hesabından doğan borç nedeniyle de sorumlu olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı bankanın hangi kredinin hangi sözleşme uyarınca kullandırıldığını ve kefilin hangi sözleşmede kefaletinin bulunduğunu bilebilecek durumda olduğunu, davacının müvekkilinin borçlu olmadığını bilmesine rağmen kötüniyetli olarak takip başlattığını, ancak mahkemenin kendilerinin kötüniyet tazminatı talepleri hakkında olumlu-olumsuz karar vermediğini belirterek davanın reddi ile davalı aleyhine kötüniyet tazmminatına hükmedilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı, kendisinin sadece 08/04/2013 tarihli kredi sözleşmesinde kefil olarak imzasının bulunduğunu, ancak bu sözleşme uyarınca herhangi bir kredi kullandırılmadığını, bu nedenle kendisinin dava konusu borç nedeniyle bir sorumluluğunun olmadığını savunmuştur.Dosya kapsamında mevcut delillerden, davacı banka ile dava dışı …. San. Ve Tic. A.Ş. arasında 15/02/2010, 08/04/2013 ve 18/04/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmelerinin imzalandığı, davalının sadece 08/04/2013 tarihli sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, sözleşme/sözleşmeler uyarınca asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilere ilişkin borcun ödenmemesi üzerine hesabın 21/04/2015 tarihi itibariyle kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiği, davalı kefilin 24/04/2015 tarihi itibariyle temerrüde düşürüldüğü ve 05/06/2015 tarihi itibariyle icra takibi başlatıldığı tespit edilmiştir.Uyuşmazlık, dava konusu kredilerin hangi kredi sözleşmesi/sözleşmeleri uyarınca kullandırıldığı, buna bağlı olarak davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için alınan kök ve ek rapor dava konusu kredilerin hangi sözleşme/sözleşmeler uyarınca kullandırıldığı yönünde net bir tespit içermediği gibi, gerek dava konusunun bu bilirkişinin uzmanlık alanı dışında olması gerekse banka şubesinde yerinde inceleme yapılmamış olması nedeniyle denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte de değildir.O halde ilk derece mahkemesince bankacılık alanında uzman bir bilirkişiden banka şubesinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18/09/2018 tarihli 2017/697 E., 2018/4247 K. sayılı emsal kararı), eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, hükmün kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere mahkemesine iadesine, davalı vekilinin istinaf başvusuru hakkında şimdilik bir karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/184 E.-2017/1351 K. Sayılı ve 07/12/2017 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine”Davalı vekilinin istinaf başvurusu hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına,İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan 35,90-’ar TL istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 28.03.2019