Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/657 E. 2019/1313 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/657
KARAR NO : 2019/1313
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2018
NUMARASI : 2016/513 Esas 2018/103 Karar
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin KKTC’de faaliyet gösteren ve çeşitli markaların pazarlamasını ve satışını gerçekleştiren firma olduğunu, müvekkili ile davalı …A.Ş. şirketinin “…” marka temizlik ürünlerinin Kıbrıs dahilinde tek satıcılığının 2012 yılından beri devam ettirdiğini, müvekkili firmanın birden fazla markanın Kıbrıs dahilinde satışını gerçekleştirmekte ise de … kuruluşu davalı firma ile aralarında varılan mutabakat sonucu … markasını Kıbrıs’ta tanınan bir marka haline getirmek için azami özen ve çalışma gösterdiğini, reklam harcamaları yapmış olup satış noktaları oluşturduğunu … markasının yayılmasını ve satışını sağladığını, bunları yaparken de … aldıkları malların ödemesini zamanında yaptığını, ürünün satış miktarını artırıp cirosunu yükselttiğini, davalının müvekkilini zor durumda bırakmak amacıyla satış hedefini yükselttiğini, Kıbrıs’ta başka firmalara da satış yaptığını, bu nedenle müvekkilinin cirosunun düştüğünü, müvekkilini zarara uğrattığını, bu nedenle 5.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili firmanın … markasının sahibi olduğunu, … markalı ürünlerin KKTC’de satışının başlaması üzerine davacı tarafından ürünleri satmak üzere bir takım ürünler istendiğini, bu ürünlerin davalı tarafından satıldığını, taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi söz konusu olmayıp ticari ilişkinin de 2013 yılı sonunda karşılıklı sona erdirildiğini, tek satıcılık sözleşmesi kabul edilse dahi TTK 122. madde gereğince müvekkilinin organize ettiği reklam ve pazarlama faaliyetleri sonunda tanınırlık ve müşteri çevresinin oluştuğunu, davacının denkleştirme ödemesini gerektirecek ticari bir mağduriyetinin söz konusu olmadığını, ticari ilişkinin davacının haksız tutumu nedeniyle sona erdiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece tek satıcılık sözleşmesi karşılıklı edimler yükleyen bir sözleşme olup satıcının bağımsız olarak kendi adına ve hesabına hareket edebilme yetkisi ve sürümü arttırmaya yönelik faaliyette bulunma yükümlülüğü mevcut olduğu, davacı taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunduğunu iddia etmiş ise de davacının markanın tanınması konusunda satışın arttırılmasına ilişkin yatırım yaptığına dair delil bulunmadığı, taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesinin bulunduğunu ispat yükü üzerinde olan davacı ispat edemediği, taraflar arasında alım satım ilişkisi bulunduğu, bunun dışında ticari ilişkinin olduğuna dair delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; bilirkişi raporuna karşı itirazlarının göz ardı edildiğini, tek satıcılık ilişkisinin yazılı olarak kurulmasının şart olmadığını, fiili durum itibari ile de işbu ilişkinin devamlılığının mevcudiyetinin tespitinin mümkün olmasının hukuki bir gerçek olduğunu, müvekkiline davalı firma tarafından gönderilen belgenin bilirkişilerce sadece satış yetkisi verdiği şeklindeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, Kıbrıs sınırlarında … adlı ürünün satışı ile tam yetki verilmesinin müvekkili firmaya tekel sağlamak demek olduğunu, yine bilirkişilerin 2014 ve 2015 yıllarında … ürününün ….A.Ş. tarafından müvekkili davacı firmaya verildiğinden bahsedildiğini, müvekkilinin tüm ticari ilişkisini … şirketi ile devam ettirmesine rağmen ürünlerin … üzerinden Kıbrıs’a gönderildiğini, … adlı ürünün …’e ait olduğunu, kaldı ki ….A.Ş. ile ….San. Ve Tic. A.Ş.’nin adresleri ve yetkililerinin aynı olup, 31 Mart 2017 tarihi itibari ile birleştiklerini, müvekkilinin yıllarca … markalı ürünün Kıbrıs sınırlarındaki tek yetkili satıcısı olduğunu, gerek fiili durum itibari ile Kıbrıs gümrük kayıtlarında … adlı ürünün müvekkili firma haricinde başkaca bir firma tarafından teslim alınmadığını ve bu kayıtların gümrük kayıtlarından edinilmesi gerektiğini, dosya kapsamında mevcut yetki belgesinin de müvekkiline verilen tek satıcılık yetkisini ortaya koyduğunu, nedensiz ve hakkaniyete aykırı olarak … firmasının müvekkilini ulaşılamaz hedeler ile zor durumda bıraktığını, mal göndermediğini, KKTC piyasasında ilk kez ve müvekkilinin haberi olmadan başka bir firmaya mal göndererek müvekkilinin yatırım ve harcamalardan faydalanarak müvekkilinin oluşturduğu müşteri çevresinden faydalandığını, müvekkilini zarara uğratarak iyi niyetli olmayan ve ticari temayüllere aykırı tavır ile kar elde etmeye devam ettiğini, müvekkilinin itibarını zedelediğini, mahkemece yeterince araştırma yapılmadan gümrük kayıtları dahi istenmeden karar verildiğini belirterek; kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir,Mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.6102 Sayılı TTK nun 122/5.maddesi gereğince acente tarafından talep edilebilecek denkleştirme tazminatının niteliğine uygun düştüğü ölçü de tek satıcılara da uygulanabileceği kabul edilmiştir. 6102 Sayılı TTK ‘nın 122.maddesinde ” (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.” hükmü düzenlenmiştir. TTK 122/4 maddesi uyarınca denkleştirme isteminin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Bu sürenin niteliği hususunda öğretide görüşbirliği olmadığı, hak düşürücü süre mi yoksa zamanaşımı süresi olup olmadığının yasal düzenlemede açıklanmadığı; maddenin gerekçesinde de sürenin niteliğinin uygulama tarafından belirlenmesi gerektiği, sebebinin de hukuk geliştirme olanaklarının önünün kapatılmaması olarak gösterildiği, bu hususun uygulamaya bırakıldığı anlaşılmaktadır. Kanunda dava açılmasından sözedilmediği tazminat talebinin ileri sürülmesinden sözedildiği ,1 yıllık sürenin tazminat talebinin ileri sürülebilmesi için bir hak düşürücü süre olduğu …(İst BAM 12H.D.2018/418 E- 2018/1657)6098 sayılı TBK ,’nın 142 ve 58. maddesi uyarınca borca aykırı davranış kişilik haklarını ihlal edecek bir zarara yol açması halinde manevi tazminata hükmedilebilecektir. Uyuşmazlık; Taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunup bulunmadığı ve davacının yönünden denkleştirme tazminatı ve manevi tazminat talep edebilme koşulları oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olayda taraflar arasında mevcut ticari olan ilişki uyarınca son işlem 30/11/2013 tarihinde yapılmış, bu tarihten sonra 2014 ve 2015 yıllarında davalı tarafından davacıya yapılan hiçbir satış bulunmamaktadır. Dava aradaki ticari ilişkinin sona erdiği tarihe göre TTK122/4 maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmamıştır. 30.11.2013 tarihinden sonra ise davacı … markalı ürünleri 2014 ve 2015 yıllarında dava dışı … şirketinden satın almıştır. Davacı davadışı … adlı şirketin faaliyet adresi ve yetkilerini aynı olması nedeniyle davalı ile ticari faaliyetinin devam ettiğini idda etmiş ise de şirketlerin faaliyet adresi ve yetkililerinin aynı kişiler olması bu şirketlerin farklı tüzel kişi ve şirket olduğu hususunun ortadan kaldırmayacaktır. Davacı tarafından dosyaya sunulan 01.01.2014 tarihli davacıya parex marka ürünlerin satımı konusunda tam yetki verilmesini ilişkin tek taraflı düzenlenen ve davacının imzasını taşımayan yetkili satıcı belgesi’nin davalı … temsil ve ilzama yetkili, temsilcisi tarafından imzalanmamış olup, bu haliyle tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde değildir. Bu dönem için taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunduğu ve davalının borca aykırı davranışı nedeniyle kişilik haklarına saldırı olduğu ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından ispat edilememiştir. Açıklanan nedenlerle maddi tazminat ve yasal koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddi yerine yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bununla birlikte dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2018 Tarih 2016/513 Esas 2018/103 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Maddi tazminat ve koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin REDDİNE”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gerekli 44,40 TL harcın; davacı tarafından peşin yatırılan 939,27- TL harçtan mahsubu ile fazla olan 894,87-TL’nin hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat nedeniyle 2.180,- TL, manevi tazminat istemi nedeniyle 2.180,-TL olmak üzere toplam 4.360- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/10/2019