Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/563 E. 2019/438 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/563
KARAR NO : 2019/438
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2018
NUMARASI : 2015/384 Esas 2018/91 Karar
DAVA : Ticari Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/03/2019
Davanın husumetten reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete ait elindeki ortaklık pay senetlerini kaydileştiremediğini, pay senetlerinin yasa gereği kıymetli evrak vasfını yitirdiğini, müvekkilinin paydaşlık hakkı yasa gereği son bulmasına rağmen bu pay senetlerini satın alabilmek için belirli bir bedel ödediğini, müvekkilinin elinde bulunan hamiline yazılı senetlerin Borsa İstanbul’da işlem gören … bir hisse değeri baz alınarak müvekkiline karşılığının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; Borçlar Kanunu’nun 126.maddesi uyarınca dava ve talebin beş yıllık zamanaşımı süresi geçildikten sonra açıldığını, borsada işlem gören anonim şirketlerin hisse işlemlerinin bu hususta özel yasal düzenleme olan Sermaye Piyasası Mevzuatı hükümlerine tabi olduğunun tartışmasız olduğunu, bu şartlarda yapılan açıklamalarda gözetilerek davacının pay sahipliği sıfatının da ortadan kalkmış olması sebebiyle işbu davanın öncelikle aktif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiği, yine cevap dilekçesinde belirtilen sebeplerle davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının hisse senedi şeklinde belgelerini ibraz ettiği 45.465.000 TL itibari değerde payın mülkiyeti ve dolayısı ile tasarruf hakkı davacıya ait iken 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun geçici 6. maddesi ile 31.12.2012 tarihinde davalı … geçecek iken, bu tarihten önce 30.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6362 Sermaye Piyasası Kanunu ile 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu yürürlükten kaldırılmış ve 6362 SPK ‘nun 13/4 maddesi ile bu payların kamu tüzel kişiliğine sahip dava dışı Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal edeceği ve YTM tarafından intikal eden payların üç ay içerisinde satılacağının düzenlendiği, bu düzenlemelere göre davacının dava konusu paylarının 31.12.2012 tarihi itibarıyla Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal ettiği, yine bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin 22.12.2015 tarihli kararı ile 6362 Sayılı Kanun’un 13/4 maddesinin bazı hükümlerini iptal etmesi nedeniyle davacının dava konusu paylarının hukuksal durumunda ortaya çıkan belirsizliğin 07/09/2016 tarihinde yürürlüğe giren “6362 Sayılı SPK ‘nun 13.Maddesinin 4.Fıkrasının Kısmen İptali Üzerine Yatırımcı Tazmin Merkezi Tarafından Yatırımcılara Yapılacak Ödemelere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile giderildiği ve davacının dava konusu paylarının YTM’ye başvurması halinde aynen ya da neması ile birlikte iade edeceği konusunda düzenleme getirildiği bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup, bu nedenle dava tarihi olan 15.04.2015 tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6362 Sermaye Piyasası Kanunun yukarda belirtilen ilgili hükümleri gereğince husumetin dava dışı YTM’ye yöneltilmesinin gerektiği gerekçesi ile pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; mahkemenin gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi kararına istinaden 07.09.2016 tarihinde Yönetmelik çıkarıldığını, oysa huzurdaki davanın açıldığı 2015 yılında müvekkilinin dava açtığında Yatırımcı Tazmin Merkezinin var olmadığı müvekkilinin başvurabileceği yegane yerin hisselerin sahibi olan … olduğunu, müvekkili açısından dava açılmasından başka bir çare olmamasına rağmen mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, yargılama safhası incelendiğinde 4 yıla yakın olduğunu, daha sonra idare tarafından çıkarılan bir yönetmelik nedeniyle davanın reddedildiğini, dava açılmasına sebebiyet verenin de davalı olduğundan vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu olması gerekirken bu yönde yanlış hüküm kurulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Taraflar arasındaki dava, davacının maliki olduğu, davalının ortaklık sermaye yapısını oluşturan hamiline yazılı hisse senetlerinin, mevzuat değişikliğinden habersizlik nedeniyle merkezi kayıt kuruluşunda kaydileştirilememesi sonucu kıymetli evrak vasfını yitirmesi karşısında, davalıya ait pay senetlerinin karşılığı olan güncel değerlerinin tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının maliki olduğu hamiline yazılı pay senetlerinin 30.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu 13/4 maddesi gereği 31.12.2012 tarihi itibariyle yatırımcı tazmin merkezine(YTM) intikal ettiği, dolayısıyla husumetin tüzel kişiliği bulunan kuruma yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince yukarıdaki sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur .Davada sıfat , tarafın , dava konusu maddi hukuk ilişkinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı ( husumet ) maddi hukuka göre belirlenen bir sübjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir sübjektif hakkın davalı olarak talep edebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olarak taraf ehliyeti dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde , taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı , davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan red veya kabul edilir. Oysa dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hakim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat , davada taraflardan birinin davaya konu sübjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece resen göz önünde bulundurulmalıdır, bir davada taraflardan birinin davacı ya da davalı sıfatının ( aktif ya da pasif husumet ehliyetini ) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup almadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi , davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir defi de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde resen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur. Yukarıda kısaca değinildiği gibi, bir davada davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine (hamiline) aittir. Bir sözleşmeden dolayı, kural olarak yalnız sözleşmenin tarafları dava açabilir . Üçüncü kişilerin taraf sıfatı yoktur. Bununla birlikte taraf ( davacı ) sıfatı bulunmayan kişinin açmış olduğu bir davada taraf sıfatının yargılama aşamasında kazanılıp kazanılamayacağı üzerinde de durulması gerekmektedir. Şöyle ki yargılama aşamasında taraf (davacı) sıfatının kazanılabilmesi mümkün ise ilgiliye mevcut dosyada bu imkanın tanınması neticesinde taraf sıfatının kazanılması halinde davaya devam edilmesi hem 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/4. Maddesi ve yargılamaya hakim olan ilkelerden 6100 sayılı HMK30. Maddesi ( 1086 Sayılı HMUK m 77 ) gereğince ” usul ekonomisi ilkesine ” ve hem de HMK 125 ( 1086 saylı HMUK m 186) maddesi ” dava konusunun devri ” hükümlerine uygun olacaktır(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 03/07/2017 Tarih 2016/21937 E. , 2017/10891 K. Sayılı ilamı)Somut uyuşmazlık, yukarıdaki açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; mülkiyeti davacıya ait 45.465.000 TL itibari değerdeki hamiline yazılı hisse senedinden kaynaklanan dava konusu payları yasal sürede kaydileştirilemediğinden, 6362 SPK ‘nun 13/4 maddesi ile 31.12.2012 tarihi itibarıyla kamu tüzel kişiliği bulunan Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal ettiği, Anayasa Mahkemesinin 22.12.2015 tarihli iptal kararıyla ortaya çıkan davacının dava konusu paylarının hukuksal durumunda ortaya çıkan yasal belirsizliğin dava tarihinden sonra yürürlüğe giren yönetmelikle giderildiği, dava tarihi olan 15.04.2015 tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6362 Sermaye Piyasası Kanunun yukarda belirtilen ilgili hükümleri gereğince davacıya ait hisse senetlerinin mevzuatta yapılan değişiklik sonucunda davalıya dönmeyip önce YTM’ye intikal ettiği, hamiline yazılı hisse senetlerinin dava tarihi olan 15.04.2015 tarihinden önce 31.12.2012 tarihi itibariyle yasayla davalı yerine dava dışı Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal ettirilmesi karşısında, davalı … somut dava bakımından davalı sıfatının bulunmadığı, dolayısıyla davalı sıfatı bulunmayan davalı hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilmesine yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin dava tarihi itibariyle yatırımcı tazmin merkezinin var olmadığı yönündeki iddiasının yukarıda açıklanan mevzuat dosya kapsamı ile yerinde olmadığı, 31.12.2012 tarihi itibariyle husumetin davalı yerine dava dışı kuruma yöneltilmesi gerekeceğinden ve yine dava tarihi itibariyle hisselerin intikal ettiği YTM’ne husumet yöneltme yerine, davalı hakkında dava açılması sonucu, açtığı dava husumetten reddedilen davacı aleyhine avukatlık ücreti ve yargılama gideri hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığından davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.28/03/2019