Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/562 E. 2019/125 K. 08.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/562
KARAR NO : 2019/125
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2017
NUMARASI : 2015/590 E.- 2017/948 K.
DAVA : Şirketin feshi
KARŞI DAVA : Ortaklıktan Çıkarma
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/02/2019
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davalılar ve karşı davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, dava dışı … ile ortaklık kurduğunu, bir süre sonra kişisel ve profesyonel anlaşmazlıkların oluştuğunu, ortaklığı sonlandırma konusunda görüşmelerine rağmen sürüncemede bırakıldığını, ortaklık ilişkisinin saygı çerçevesini aştığını, şirketten dışlandığını, alınmadığını, güven ilişkisinin zedelendiğini, müdür olarak maaşının yatırılmaması talimatının verildiğini, kendisinin 1 nolu şirkette, diğer ortağın ise 2 nolu şirkette tek başına müdür olduklarını, müdürlük görevinden istifa etmesi ile bu şirketinde diğer ortağa kaldığını, birlikte karar almanın imkansız olduğunu, bu nedenle öncelikle kayyım atanarak, 1 nolu şirket kasasındaki bedel için tevdi mahalli tayinini, TTK 636/3 maddesi gereğince davalı şirketlerin feshine, aksi halde payının gerçek değerlerinin hesaplanarak ödenmesine ve davalı şirketin ortaklığından çıkarılmasını talep etmiştir.
CEVAP:Davalılar-karşı davacı vekili ;…’nin tamamen atıl olup tasfiye isteminin olumlu olduğunu, ancak davacının davalı … Ticaret Limited Şirketi hakkında istemlerinin yerinde olmadığını, iddialarının gerçeği yansıtmadığını, diğer ortak … mesleki bilgi ve deneyiminin olduğunu, şirketi tek başına yönettiğini, TV kulesi projesini kendisinin tasarladığını, küfürlü yazışmalarına iddia edildiği gibi kızmadığı, bunun tartışma konusu edilmediğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davanın açılmasında haklı neden yok ise de ortaklık ilişkisinin sürdürülmesinin imkanı kalmadığını, fesih istemi haklı olmamakla birlikte, davacının … çıkarılması için haklı sebeplerin oluştuğunu, karşı dava olarak bu yönde talep ettiklerini, TV kulesi işi ile ilgili olarak altyüklenici firmalar ile görüşme yaparak ortağı olduğu firmayı kötülediğini, karşı davalarında hissesinin gerçek değerini ödemeye hazır olduklarını, … şirketi yönünden hukuki yarar olmadığından davanın reddini, … yönünden ise esastan reddi ile, karşı davanın … şirketinden davalının çıkartılmasına karar verilmesine, kar payı ayrılma akçesinin belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece,asıl dava yönünden haklı sebebin gerçekleştiği kabul edilerek davacının şirketten çıkmasına , ayrılma akçesi olarak 139.569,97- TLnin şirket tarafından davacıya ödenmesine , diğer davalı şirket …Tic.Ltd Şti için ise her iki ortağın şirketin atıl konumda bulunduğu hususunda iradeleri birleştiğinden fesih isteminin yerinde olup, devamında yarar kalmadığı için fesih ve tasfiyesine ,tasfiye memuru atanmasına ;Karşı dava açısından ise TTK 640/3 maddesi gereğince şirket ana sözleşmesinde haklı sebeple ortaklıktan çıkarma konusunda hüküm bulunmadığı, genel kurul toplantısında alınan bir karar olmadığı, bunun bir dava şartı olduğu gerekçesiyle karşı davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı-karşı davacı … Tic. Ltd. Şti. ve davalı …Tic.Ltd Şti vekili;1-fesih ve tasfiyesine karar verilen … yönünden davalının genel kurulda fesih ve tasfiye yönünde iradesini belli etmek yerine dava yolu ile talep ederek davanın açılmasına neden olduğu için masraf ve vekalet ücretinden sorumlu olmamaları gerektiğini , davalı … yönünden ise ortaklıktan çıkarılma taleplerinin reddedildiğini, ancak asıl davada davanın kabul edilerek haklı nedenle çıkmasına karar verildiğini, genel kurul kararı olmaksızın çıkartma davası açıklanan gerekçe ile reddinin yüzeysel bulunduğunu, şirketin 2 ortaklı olduğu, çıkartma davasının karşı dava olarak ileri sürüldüğünü, 2 ortaklı şirkette genel kurulda sadece … oy kullanarak karar alacağını, gerekçenin yerinde olmadığını, yine bilirkişi tarafından belirlenen ayrılma akçesinin tesbiti tarihi ile karar tarihi arasında 18 ay süre olduğu, devreden kdv’nin şirket değerlemesinde kullanılamayacağını,belirlenen ayrılma akçesinin bu sebeble yüksek çıktığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava TTK 636/3 maddesine dayalı açılmış davalı şirketlerin haklı sebeble feshine ilişkindir.Mahkemece ..ltd.şti yönünden haklı sebeble fesih yerine davacı ortağın şirketten çıkmasına karar verilmiş olup,davacı ortağın şirketten çıkartılmasına ilişkin karşı dava dava şartı yokluğundan usulden reddedilmiş,davalı …ltd.şti.nin de fesih ve tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir. Davacı davalı şirketlerde %50 oranında ortak olduğu ve şirketlerin iki ortaktan ibaret bulunduğu anlaşılmaktadır. TTK nun 621-(1)-h gereği bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebebten dolayı şirketten çıkarılması için ,ortaklar kurulu kararı alınabilmesi için temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması gerekmektedir.Şirket tarafından açılan çıkarma davaların da ortaklar kurulu kararının bir dava şartı olduğu kural olarak benimsenmiştir.(Yargtay 11.HD nin 2015/10688 esas 2016/4780 karar sayılı kararı aynı yöndedir.)Şirketin çıkarma davası açabilmesi için ağırlaştırılmış nisapla alınması gereken ortaklar kurulunun dava şartı olduğu, esasen doktrinde iki kişilik limited ortaklıkta ortaklar kurulu kararı aranmaması gerektiği,çıkarma davasının ,actio pro socio’dan doğduğu savunulmakta ise de Yargıtay yerleşmiş uygulaması yasal düzenlemeyi esas aldığından ,yasal düzenleme gereği davacı şirketin oy durumunun eşitliği ve ortaklık yapısı gereği ortaklar kurulunda karar alınması da mümkün olmadığından davalı karşı davacı vekilinin karşı davanın reddine yönelik ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı … şirketinin fesih ve tasfiyesine ilişkin hüküm yönünden ,davacının çıkma sebeblerinin gerçekleştiği yönünde ki gerekçe ve hüküm davalılar -karşı davacı tarafça istinaf edilmemiştir .HMK 326(1) gereği kanunda yazılan haller dışında ,yargılama giderinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davalı vekili tarafından fesih ve tasfiyesine karar verilen …ltd.şti yönünden yargı giderleri ve vekalet ücreti yönünden istinaf edilmiştir. Dava tarihi 8.6.2015 olup,davalı vekili 7.9.2015 tarihinde verdiği cevap dilekçesinde davalı şirketin atıl vaziyette bir şirket olduğu ,son iki yıldır hiç bir hesap hareketi olmadığını bu şirketin alınacak bir kararla tasfiye edilebileceğini beyan etmekle birlikte hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Feshe ilişkin hüküm esas bakımından istinaf edilmemekle birlikte ,ancak fesih iradesi şirkete bildirilmeden dava açılması nedeniyle yargı gideri ile sorumlu tutulmamasını talep etmektedir. Dava açıldıktan sonra yapılan genel kurulda davacının feshe karşı olumsuz oy kullandığı savunulmuş ise de ,her davanın açıldığı tarihte ki koşullara göre değerlendirileceği tabiidir.Sonuç olarak fesih hususunda iradelerin birleştiği,fesih koşullarının mevcut olduğu davalı tarafın da kabulünde olduğundan davalı şirketin HMK 326 gereği yargı gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının çıkmasına karar verilen …ltd.şti yönünden ise davalı karşı davacı vekili verilen hükmü ayrılma akçesinin fazla belirlendiği kdv nin ayrılma akçesi hesabına dahil edilmemesi gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Ayrılma akçesinin karar tarihine en yakın tarih olması davacı lehine konulmuş bir hükümdür.Davalı vekilinin bu hususu bilirkişi raporuna itiraz sebebi olarak ileri sürmesi nedeniyle bu hususta bilirkişi kurulundan ek rapor alınmıştır. Kurul bu itiraza iflasın ertelenmesi konusunda yazılı bir esere atıf yaparak; “KDV Kanunu gereği indirim konusu olmamış devreden kdv şirketin tasfiyesi veya iflası halinde şirkete iade edilmez.İcra daireleri tarafından haczedilen ve iflas idaresi kontrolüne geçen mallarda tasarruf yetkisi ilgili merciye ait olduğu için ,malların çıkışında şirket açısından kdv hesaplanması gerekmemektedir.Bu şartlarda devreden kdv tutarının tüketilmiş değer olarak görülmesi mümkün ise de ; iflasın ertelenmesi talep eden şirketin talebinin kabulü halinde faaliyetine devam edecek ve yaptığı satışlardan elde ettiği KDV den ,devreden kdv tutarını düşebileceği,dolayısıyla devreden kdv nin şirket için alacak niteliğinde olduğu ” görüşüne yer vererek cevap vermiş olup; davalı şirketin de davacının çıkartılmasına ilişkin karar kesinleştiğinde tek ortaklı olarak faaliyetine devam edeceği gözetildiğinde bilirkişi görüşüne itibar eden mahkemenin takdirinde isabetsizlik olmadığından kdv nin aktife dahil edilmemesi gerektiğine yönelik davalı-karşı davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İncelenen ve cevaplanan davalılar -karşı davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde olmadığından davalılar-karşı davacı vekilinin hükme yönelik istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar -karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 88,80- TL harçtan, davalı-karşı davacı vekili tarafından peşin yatırılan 71,80- TL’nin mahsubu ile bakiye 17,- TL’nin davalılar-karşı davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/02/2019