Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/550 E. 2019/1104 K. 12.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/550
KARAR NO : 2019/1104
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2017
NUMARASI : 2013/136 Esas 2017/563 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/09/2019
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı bankanın mevduat müşterisi olduğunu, bankanın kusurlu ve ihmalli davranışları nedeniyle opsiyon işlemlerinden yaklaşık 1.700.000,00 TL zarara uğradığını belirterek bu zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 22/11/2012 tarihli açıklama dilekçesi ile müvekkilinin Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm opsiyon işlemleri, 18/10/2010 tarihinden itibaren tüm netleşme opsiyon ödemelerinden dolayı müvekkilinin 1.890.000,00 TL zararı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın 11/04/2012 tarihli ihtarnamenin bankaya tebliğinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının yapılan işlemlerden bilgisi olduğunu, banka çalışanlarınca hatalı eksik bilgilerle ve yanlış yönlendirme yapılmasının söz konusu olmadığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan bir çok işlemler yapıldığını, davacının banka ile yaptığı tüm işlemlerden dolayı hiçbir alacak ve hakkının kalmadığına ilişkin ibraname düzenlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi savunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının dava konusu işlemlerden opsiyon işlemleri nedeniyle toplam 2.728.715 TL zararı bulunduğu, 14.04.2011 tarihli ibranamede ayrık tutulan opsiyon işlemleri nedeniyle 963.370 TL zararı bulunduğu, davacının 14.04.2011 tarihli ibranamesi ile 2 opsiyon işlemi hariç olmak üzere banka nezdinde gerçekleşen her türlü işlemle ilgili olarak bankadan herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını ve bankayı ibra ettiği dikkate alındığında 14.04.2011 tarihinden sonraki önceki işlemler nedeniyle davacının yeniden alacak talebinde bulunmayacağı, davacının işlemlere icazet verdiği, davalı Bankaya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; söz konusu çerçeve sözleşmelerinde yer alan yüzeysel ifadelerin hiçbir suretle davacının ilgili ürünün muhtemel riskleri hakkında yeterli bilgilendirme sayılamayacağının aşikar olduğunu, risk bildirim formlarının çoğunun tarihsiz ve boşluklarla dolu olduğunu, hatta bazı sayfalarda davacının imzasının dahi yer almadığını, banka personeli tarafından davacıya işlemlere ilişkin ayrıntı verilmediğini, mahkemenin davacının kâr ettiği işlemlerin hukuki niteliğine itiraz etmeyip daha sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettiği işlemlere itiraz etmekte olduğuna yönelik tespitlerinin hatalı olduğunu, tek kuruşluk dahi kârın olmadığını, tamamının davacının o anki zararını kapatmak amacıyla banka tarafından davacının hesabına geçilmiş olan prim tutarları olduğunu, bilirkişi raporunun işlemsel, rakamsal, tarihsel ve kronolojik olarak hatalı olduğunu, davacının delillerinin dikkate alınmadığını, banka personeli ile müşteri arasındaki en önemli delil olan ses kayıtlarının incelenmediğini, davacının bankanın yapması gereken bankacılık işlemlerini gerek bankacılık gerekse dürüstlük kurallarına harfiyen uygun şekilde yapmamış olması sebebiyle zarara uğratıldığını, usulsüzlük nedeniyle bankanın idari para cezası aldığını, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında imzalanan “Opsiyonlu Döviz Mevduatı ve Opsiyon İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi” ve bağlı sözleşmeler ile SPK mevzuatı çerçevesinde, davalı bankanın haksız ve usulsüz işlemleriyle gerçekleştirilen opsiyon işlemleri sonucu, davacıdan haksız şekilde tahsil edildiği iddia edilen tutarların geri tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ,bu karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili 22.11.2011 tarihli beyan dilekçesinde Eylül 2010-18.10.2010 tarihleri arasında davacının yapmış olduğu tüm opsiyon ve netleşme opsiyon ödemelerinin dava konusu olduğunu bildirmiştir. 14.04.2011 tarihli ibraname ile davacı takibi 63000 TL BSMV ve yürürlükte olan opsiyonlardaki hakları saklı kalmak kaydıyla 20.04.2011 vadeli işlemlerde erken sonlandırma nedeniyle ve bundan önce banka nezdinde gerçekleşmiş opsiyon işlemleri de dahil hertürlü işlemle ilgili bankadan her ne nam altında olursa olsun alacağı kalmadığı yönünde davacının davalı bankayı ibra etmiştir.Davacı ile davalı banka arasında sermaye piyasası araçları, muhafaza ve işlem çerçeve sözleşmesi, türev araçları alım satım aracılık çerçeve sözleşmesi, opsiyon çerçeve sözleşmesi, endekse bağlı değişken faizli mevduat hesabı sözleşmesi, tahvil bono vadeli alım satım çerçeve sözleşmesi, yatırım araçları alım satım ve aracılık çerçeve sözleşmesi, menkul kıymet kredi sözleşmesi ve genel türev işlemler çerçeve sözleşmesinin düzenlendiğini, her bir sözleşmede risk bildirimlerinin yer aldığı, hususu ihtilafsızdır.Taraflar arasında imzalanan türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunun “risk bildirimi” başlıklı kısmının 2 ve devamı maddelerinde; sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği, aracı kuruluşun piyasalarda hesap sahibince yapılan işlemlere ilişkin kendisine aktaracağı bilgiler ve yapacağı tavsiyelerin eksik ve doğrulanmaya muhtaç olabileceğinin hesap sahibince dikkate alınması gerektiği, sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu, yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişki yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiği belirtilmiştir. Opsiyon sözleşmesi ,satın alan tarafa nitelikleri belirlenmişve tanımlanmış herhangi bir ürünün fiyatının bügünden saptanarak sabitlemesi koşulu ile sözkonusu ürünü belirli bir vadede yada belirli bir vadeye kadar herhangi bir yükümlülük altına girmeden satın alma yada satma hakkı sağlayan sözleşmedir. (Kırman,A;Opsiyon Sözleşmelerinin Hukuk niteliği ve İşlemin Vergisel Boyutu Prof.Dr.Seza Reisoğlu Armağanı Ankara 2016,s.623) Opsiyon işlemleri; Opsiyon satıcısı, ilerideki bir tarihte belli bir kur üzerinden belli bir miktar döviz satmayı taahhüt ettiği, opsiyon alıcısı ise belirlenen tarihte, belirlenen miktarda dövizi satın almayı taahhüt ettiği,sözleşme sırasında karşılıkla para alışverişi olmadığı, bir taahhüdün verilmesi ve alınmasından ibaret olan sonucu tesadüfe bağlı sözleşmelerdir.Opsiyon alıcısı banka, satıcının verdiği satım taahhüdü karşılığında opsiyon satıcısına “opsiyon pirimi ” denilen bir bedeli peşin olarak öder, opsiyon alıcısı, döviz kurunun ileride aşırı yükselmesinin yarattığı riski bertaraf etmiş olur. Opsiyon satıcısı ise, kararlaştırılan vadede döviz kurunun, vade tarihinde piyasada oluşacak gerçek döviz kurundan daha düşük olacağı beklentisiyle bu satım taahhüdünde bulunur ve kararlaştırılan kur ile piyasada vade tarihinde oluşacak kur tutarı arasındaki fark kadar kazanç elde edeceği inancıyla bu işleme girer. Aslında, opsiyon satıcısı bir risk almaktadır. Opsiyon alıcısının ise zararı, ödediği opsiyon primi kadar olacaktır. Çünkü, opsiyon alıcısı bankanın cayma hakkı vardır. Cayma halindeki zararı ise, satıcıya peşin olarak ödediği opsiyon primi kadardır. Opsiyon alıcısı banka, aldığı bu opsiyon taahhüdünü piyasadaki müşterilerine opsiyon primi karşılığında devretmekte ve banka, ödediği primle aldığı prim arasındaki fark kadar bankacılık kazancı elde etmektedir.İstinaf incelemesi, HMK.m.355 uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı tarafından Nitelikli Yatırımcı Beyan Formunun imzalandığı, yine davalı banka ile imzaladığı , opsiyon çerçeve sözleşmesi, Türev Araçları Risk Bildirim Formu ve Müşteri Risk Taahhütnamesi ve Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formu ile işlemlerin riski konusunda ,türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair bilgilendirildiği , davacının hesap hareketleri ve banka kayıtlarından dava konusu dönemler dışında da opsiyon işlemleri yaptığı ve davacının dava konusu işlemlerden önce de bir çok kez opsiyon işlemi gerçekleştirdiği,davacının bazı opsiyon işlemlerinde kâr elde ettiği bazı işlemlerde zarar ettiği, incelenen ses kayıtlarına göre davacının yapılan işlemleri ve hesabını takip ettiği davalı bankanın davacıyı yönlendirme, hatalı ve eksik bilgi vermeye yönelik bir konuşmaya rastlanmadığı, davacıya düzenli olarak ekstrelerin gönderildiği ve davacı tarafından imzalandığı, opsiyon işlemleri nedeniyle aldığı prim ve bloke tutarları hakkında bilgi sahibi olduğu davacının, kâr elde ettiği işlemlere itiraz etmeyip zarar ettiği işlemleri dava konusu yaptığı, kaldı ki bu işlemlerden sonra da hesabından işlemler yapıp gönderilen ekstreler ile hesaba vakıf olup sesiz kaldığı gibi davacının davalı bankayı davaya konu dönemler ile ilgili ibra ettiği, ibra etmediği işlemlerin bu davanın konusu olmadığı, davacının bankayı ibra ettiği işlemlere ilişkin riskler konusunda banka tarafından güncel ve doğru olarak yeterince aydınlatılmadığı, hileli hareketler nedeniyle hataya düşürüldüğü ve özen kurumu olan bankanın, özensiz davrandığına ilişkin bir husus kanıtlanmadığı (Yargıtay 11 HD 2016/1348 E 2016/9772 K 22.12.2016 T. ). anlaşılmakla mahkemece HMK’nın 282. maddesine göre, takdiri delil niteliğinde olan bilirkişi raporu, ses kayıtları üzerinde inceleme ile birlikte diğer deliller de dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucunda davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Açıklanan nedenlerle mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 13,- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 12/09/2019