Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/548 E. 2019/341 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/548
KARAR NO : 2019/341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2017
NUMARASI : 2015/497 E.-2017/980 K.
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 14/03/2019
İlk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, davalı, müvekkili şirketin eski ortağı iken 01/12/2014 tarihinde şirketteki hissesini devrederek ayrıldığını, ancak ortak olduğu dönemde müvekkili şirket şubelerinden asılsız gerekçelerle nakit tahsilatlar yaptığını,mağazadan POS cihazı marifetiyle tahsil olunan şirket gelirlerinin dahi davalı tarafından şirket merkezine ödenmediğini, davalının 112.000-TL sermaye artırım borcunu da inkar ettiğini, davalıya ödenen kâr payları ile sermaye düzeltmeden kaynaklı olumlu farkların 10/03/2014 tarihli muavin defter kaydı ile davalı lehine olarak borcundan mahsup edildiğini, davalının müvekkili şirkete 2.185.361,30-TL borçlu olduğunu, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacı şirketin ortağı ve müvekkilinin kardeşi olan dava dışı … şirketle ilgili usulsüz işlemler yaptığını, müvekkiline ortaklıktan doğan hiçbir hakkını kullandırmadığını ve bu durumun zamanla arttığını, hatta müvekkilinin davalı hakkında müdürlük görevini kötüye kullandığından bahisle azli talebiyle dava açtığını, sonunda tarafların aralarındaki ticari ilişkiyi 28/11/2014 tarihli noter sözleşmesi ile karşılıklık hisse ve şube devirleri ile sona erdirdiklerini, buna göre müvekkilinin davacı şirketteki hissesini dava dışı … devredeceğini,… ise davacı şirketin şubesi olan … müvekkiline devredeceğini, tarafların bu devir ile ibralaştıklarını, dolayısıyla davacının alacak iddiasının haksız olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı şirkette ortak olan … ve …’in kardeş oldukları, davalının 28/11/2014 tarihinde düzenlenen hisse devir sözleşmesi ile ortaklıktan ayrıldığı, davalı ortaklıktan ayrıldıktan sonra davacı şirket tarafından başlatılan icra takibinin dayanağı belgelerin muavin defter kaydı ile tediye makbuzları olduğu, ancak bu makbuzlarda ödemeyi aldığı iddia edilen davalının imzasının bulunmadığı, şirket kayıtlarının birbirini tutmadığı, alacak tutarının ispata muhtaç kaldığı, davalının raporda sözü edilen 500.000- TL’lik çekin kendisine borç olarak değil 28/11/2014 tarihli anlaşma kapsamında verildiğini savunduğu, bu beyanın bileşik ikrar niteliğinde olup bölünmesinin mümkün olmadığı, dolayısyla davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalıya 16/03/2015 tarihli 500.000- TL bedelli ödemenin bankadan yapıldığını, bu tahsilata ilişkin bilirkişilerce inceleme yapılmadığını, çekin davacı şirket tarafından davalı namına düzenlendiğini, dolayısıyla çekin davalı tarafından tahsil edildiğinin açık olduğunu, bu çekin hisse devir sözleşmesine konu edilmediğini,2-11/12/2009 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayımlanan sermaye artırım borcu sabitken bu borcun hesaplamaya dahil edilmemesinin doğru olmadığını, davalının sermaye artırım kararında imzası olduğunu,3-Yeni bir heyetten rapor alınması zorunlu iken taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, 4-2014 yılı cari hesabında yer alan 226746 nolu 37.628,67- TL bedelli 04/05/2014 tarihli faturanın da incelemeye tabi tutulmadığını, sırf tediye makbuzlarında imza yok diye var olan belgelerin de görmezden gelinmesinin doğru olmadığını, 5-Tediye makbuzları ile yapılan ödemelere ilişkin, hem şirket ortaklarının kardeş olması hem de belgenin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olması nedeniyle tanık dinletme taleplerinin kabulünün gerektiğini, 6-Davalıya ödenen kar paylarının ve sermaye düzeltmeden kaynaklı olumlu farkların 10/03/2014 tarihli muavin defter kaydı ile davalının lehine olarak borcundan mahsup edildiğini, bu durumun da incelenmediğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;davacının alacak talebinin dayanak belgesi olmadığını bildiğini, bunu 28/11/2014 tarihli resmi belge ile de kabul ettiğini, ancak kötüniyetli olarak alacak talebinde bulunduğunu belirterek kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine ilişkin kısım yönünden hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, şirket hissesini devreden ortaktan, şirket alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı şirket sicil kayıtları incelendiğinde, davacı şirket ortağı olan davalının, şirketin 01/12/2014 tarihli kararı ile hissesini diğer ortağa devrederek ortaklıktan ayrldığı, ortaklıktan ayrılmadan önce temsilci sıfatının bulunmadığı görülmüştür.Öncelikle davacı şirket tarafından kabul edildiği anlaşılan 22/11/2018 tarihli Hisse Devir Sözleşmesinde, davalının hissesini devretmiş olması nedeniyle şirkete olan sorumluluğunun sona erdiği yönünde bir hüküm yer almadığından davacının alacak iddiasının doğru olup olmadığının tespiti gerekir.Davacı iddialarının değerlendirilmesi için davacı şirketin uyuşmazlık konusu yıllar olan 2012-2014 yıllarına ait ticari defterleri ve sunulan belgeler incelenmiş ve buna göre davalı adına toplam 2.185.361,30-TL borç kaydı bulunduğu görülmüş ise de, davalı adına borç kaydedilen tutarların dayanağı olan belgelerin sunulmadığı görülmüştür. Sunulan tediye makbuzlarında ise davalı imzası olmadığı tarafların kabulünde olup bu makbuzların ispata yarar belge olarak kabulü mümkün değildir.Davacı taraf bilirkişi raporu ve ek raporuna itiraz dilekçesinde özellikle hisse devrinden sonra 16/03/2015 tarihinde davalıya bedeli ödenen keşidecisi davacı şirket, lehdarı davalı olan 16/03/2015 tarihli 500.000-TL bedelli çek, 2014 yılı cari hesapta yer alan 226746 nolu 37.628,67- TL bedelli 04/05/2014 tarihli fatura ve 112.000-TL sermaye artırım borcundan söz ederek yeni bir bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir.Öncelikle çek kural olarak bir ödeme aracıdır, davalı çekin davacı şirketin kendisine olan borcuna karşılık verildiğini ileri sürmüştür, bu durumda davacının, bu çekin davalıya sermaye artırımına ilişkin olarak verilen borç nedeniyle düzenlendiği yönündeki, çekin hukuki vasfına ve hayatın olağan akışına uygun olmayan iddiasına itibar edilmemiştir. Öte yandan 226746 nolu 37.628,67- TL bedelli 04/05/2014 tarihli faturanın “Adat Faiz Geliri” açıklamalı bir fatura olduğu görülmüştür, ancak bilirkişi ek raporunda da belirtildiği üzere bu faturanın ekinde sunulan tabloda yer alan ödemelerin davalıya yapıldığına dair dayanak belge sunulmamıştır. Dolayısıyla bu faturaya yönelik alacak iddiası da ispat edilememiştir. Davalının sermaye artırım borcuna ilişkin iddiaya gelince; davacı şirket kayıtlarında yapılan inceleme sonucu davalının sermaye borcu olmadığı açık bir şekilde tespit edilmiştir. Kaldı ki hisse devir sözleşmesinde davalının davacı şirketten olan ancak feragat edilen sermayeye bağlı alacağından söz edilmektedir.Davacı şirket ortağı dava dışı … davanın tarafı olmadığından ve sunulan tediye makbuzları yazılı delil başlangıcı vasfında görülmediğinden, davacı tarafın tediye makbuzları ile yapılan ödemelere ilişkin tanık dinletme talebi de haklı görülmemiştir.O halde davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş olup, ilk derece mahkemesince davanın reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Davalının istinafına gelince; davacının icra takibinde haksız olduğu kabul edilebilir ise de kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden kötüniyet tazminatı koşulları oluşmamış olup, davalının tazminat talebi de yerinde görülmemiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularını ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, Davacı vekilinden alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 13- TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davalı vekilinden alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 13- TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına. Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın birer örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 14/03/2019