Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/541 E. 2018/1468 K. 22.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/541
KARAR NO : 2018/1468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2017
NUMARASI : 2015/586 Esas 2017/632 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2018
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketin %2 hissedarı olduğunu kendisinin şirket merkezine dahi gitmediğini, şirket ortağı ve müdürü olan davalı … ile davalı …’ın davacıya haber vermeksizin imzasını taklit ederek kararlar aldıklarını, hiçbir genel kurul toplantısına davet edilmediklerini, davalıların yakını olan … ile davacının ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti’nin davalı… Ltd.Şti’den olan alacakların alınması noktasında sorun yaşandığını, davacıya yasaya aykırı faaliyeti olan bir kısım kişiler vasıtasıyla baskı yapıldığını, nakti ödeme yerine gayri nakti ödeme aracı olarak ithal Otolar verilmiş ancak bunların ithalinde ve vergilendirilmesinde usulsüzlük olduğu gerekçesiyle maliye tarafından gerek davalı… Ltd. Şti gerekse davacının ortak olduğu … Ltd. Şti’ye yönelik araştırma başlatıldığı,…’ın davalı şirketin dava dışı … Ltd.Şti’ne olan borçları nedeniyle davacıya yaptığı baskı ve işlediği suçun tespit edildiğini, yapılan soruşturma sonucunda da İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/89 esas sayılı dosyası ile şüpheliler aleyhine dava açıldığını, davalı gerçek kişilerin şirketin adresini değiştirerek usulsüz ve yasa dışı işlemler yaptıklarını, usulsüz şekilde vergi iadesi alındığı iddiasıyla Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/18349 esas sayılı dosyasında şüpheli sıfatıyla ifade vermek zorunda kaldığını,müvekkilin yapılan bu işlemlerden hiçbir bilgisinin ve menfaatinin söz konusu olmadığını gelinen noktada şirketin amacını gerçekleştiremeyeceğini beyanla hisselerinin diğer davalılar tarafından ödenerek şirketten çıkmasına aksi takdirde davalı şirketin feshi ile tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : 1-Davalılar usulen yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemişler ise de ;Davalı … duruşmada alınan beyanında “.. dava konusu şirkette her ne kadar resmiyette müdür olarak gözüküyor ise de sadece kayıtta yer aldığı, şirketin kurucuları ortakları … ile kardeşi …olduğu ,… her ne kadar resmiyette görünmese de şirketin davacı ile birlikte kurucusudur, ortak işler yaptıkları kardeşinin sadece kağıt üstünde olacağından ahsederek müdür olması yolunda ikna ettiği kendisinin de imza atmakta sakınca görmediği beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı şirketin belirtilen karar defterlerindeki imzaların davacıya ait olmadığı ve sahte olduğu grafolojik raporla tespit edilmiş ise de ve ayrıca davaya konu şirket bakımından suç örgütleri ile olan bağlantıya dair adli dosyalardan suret konulmasına karşın, şirketin gerek vergi cezaları, SGK ve vergi borçlarına dair amme alacaklarının da doğmasının mümkün bulunduğu ve davacı tarafından şirketin ve davacının borcu olmadığına dair bir belge de sunulmadığı ve buna dair bir ispatlayıcı vakıanın da davacı tarafça ileri sürülmediği (Yargıtay 11. HD.nin 2014 / 1426 E. Ve 2014 / 8142 sayılı ve 30.04.2014 tarihli içtihadı), kişinin kusurlu fiilleri ile şirkete ilişkin hususların ayırt edilmesine dair Yargıtay 11. HD.nin 2009 / 3111 E. Ve 2010 / 9200 sayılı ve 27.09.2010 tarihli içtihadı da gözetilmiş, ayrıca davaya sunulan delillere göre de, davacının, ceza hukuku soruşturma dosyasında avukatı huzurunda verdiği 8.6.2015 tarihli şüpheli sıfatı ile savunmasında da, davalı şirkete, o şirketin ithalat belgesinden istifade etmek için ortak olduğunu ve amacının kendine ait … Ltd. için araç ithal etmek olduğunu, bu amaçla davalı şirkete sembolik ortak olduğunu belirtmesine dair ikrarı da dikkate alınmış, bu durumun ise davalılar aleyhine kusur olarak kabul edilemeyeceği çünkü bizzat davacının sonuçlarına katlanabileceği kendi fiili olduğu gözetilmiş, neticede, davacının davalı şirketten çıkmasına karar verilmesi için haklı sebebin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; ticaret şirketine ortaklığın, ortakların şahsına duyulan güven ve karşılıklı itimat ile yapılacağını, ortada bu güveni kaldıracak eylemler ve işlemler varsa ortaklıkta devama zorlanmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin müvekkilinden habersiz yaptığı işlemler yaptığını, ortaklardan birinin, diğerini suç örgütüne “satarak” “kaldırtması” ve buna rağmen ortaklığın devamının gerektiğinin ileri sürülmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin imzası taklit edildiğini, şirket ortağından alacağını tahsil etmemesi için tehdit edilip hürriyetinden yoksun bırakıldığını ve .. Ltd.Şti. ile hiçbir ticari ortak amaca sahip olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, davacının öncelikle ortaklıktan çıkma, aksi halde TTK 636/3 maddesi gereğince limited şirketin feshine ilişkindir.
TTK nun 636(3). Haklı sebeblerin varlığında her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.
TTK nun 638(2) gereği de her ortak haklı sebeblerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.
Ne var ki, şirket ortaklığından çıkmaya mahkemece izin verilebilmesi için haklı nedenin varlığının kanıtlanması gerekir.Somut olayda ortaklıktan çıkmak isteyen davacının %1 pay sahibi ise de şirketi tüm işlemlerde temsile yetkisi bulunan vekaletnamesi bulunduğu “dosyaya getirtilen vergi tekniği raporlarında ” şirketle ilgisi bulunan çalışan ve iş sahiplerinin ifadelerine göre şirketin tüm işlemlerinde … ve …’ın adı veriliği ,…’in verdiği ifadelerinde şirket adına tüm ithalatı kendisinin yaptığı,araçların bir kısmını kendi şirketi olan … Otomotiv adına kullanıcılara sattığını .bir kısmını ise …aracılığıyla diğer bayilere satıldığını beyan ettiği,….’ın ise tüm ithalatı …’in yaptığını beyan ettiği ,tüm ithalatı sermayesi ile üstlenen …’in %1 ortak olması ve bu ortaklığı kabullenmesinin mümkün görülmediği,yapılan tesbitler değerlendirildiğinde şirket ortağı …’in 2011 yılında taşıt ithalatı ve satış işlemlerini fiilen yürüttüğü ,bu işlemlerle ilgili mükelllef kurumun (davalı şirket) yetkili yöneticisi olduğu ,…’ın ise ortak olmamasına rağmen işlemlere iştirak ettiği “tesbitlerine yer verilmiştir. İthalat işlemlerinde ki usulsüzlükler nedeniyle bir çok vergi tekniği raporu düzenlenip yasal işlemler yapılan şirketin ortaklarının ve şeriklerinin ceza soruşturmasına da maruz kaldığı ;vergi tekiniği raporlarında alınan davacı beyanlarına göre davacının şirketin iş ve işlemleriyle ilgili olarak %1 pay sahibi ortak olarak hareket etmediğinin anlaşılmakta olduğu ; haklı neden olarak ileri sürülen hususların gerçekleşmesinde davacının kusuruyla sebebiyet vermemesi gerektiği ,ancak somut olayda davacı ortağın şirketten çıkmasına izin verilmesini isteyebilmesi için haklı sebebin doğumunda kusursuz olması koşulu aranmamakta ise de, kusurlu eylemi ile haklı sebebe yol açan ortağın çıkma hakkını kullanmasının mümkün olmadığının kabulü gerekmektedir. Aynı şekilde şirketin feshi için ileri sürülen sebeblerin doğumunda da davacının kusuru bulunmaması gerekmekte olup ;fotokopi belgeler üzerinde yapılan inceleme neticesinde kararlarda ki imzaların davacıya ait olmadığının tesbit edilmiş olması ,fotokopi belgeler üzerinde imza incelemesi neticesi alınan rapora itibar etmek mümkün olmadığı gibi ,davacının bizzat alınan ifadelerinin değerlendirilmesinde soruşturmaya konu hususlarda aktif olarak yer aldığı,gerek ceza soruşturması gerekse vergi incelemelerine kusuruyla sebebiyet verdiği anlaşılmakla davanın aynı gerekçelerle reddine karar veren ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine kara verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Peşin harcın karar harcına mahsup edilmesine başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2018