Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/539 E. 2019/290 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/539
KARAR NO : 2019/290
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2018
NUMARASI : 2017/501 Esas 2018/46 Karar
DAVA : Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/03/2019
Davanın usulden reddine ilişkin hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; davacıların …AŞ.de …’nun %5, …’nun ise %45 paya sahip olduğunu,davalı şirket YK na ve davalı şirket pay sahiplerinden davalı …’na, hisselerinin devrini gerçek piyasa değeri üzerinden bir üçüncü kişiye yapacağını ihtarname ile bildirerek pay defterine işlenmesini talep ettiğini, EPDK’ya yaptığı 12/07/2016 tarihli bildirim ile EPDK’nın bilgilendirildiğini ve EPDK tarafından 18/01/2017 tarihli yazı ile hisse devirlerine engel teşkil edecek TTK’da hiçbir hüküm olmadığının bildirildiğini, davalıların ise 3. Kişiye pay devrinin yapılamayacağını ancak kendilerine satışın çok az bir değer üzerinden yapılabileceğini, yıldırma politikası ile müvekkillerinin satışı kendilerine yapmasını sağlayıcı davranışlarda bulunduğunu ileri sürerek, TTKna ve esas sözleşmeye göre devir işlemlerine ve bu devrin pay defterine işlenmesine engel teşkil eden bir hüküm olup olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı … ve …. A.Ş. vekili; davacıların %50 pay sahibi ve YK üyesi olduğu, diğer davalı …. Tic diğer %50 payın sahibi olduğunu, davacı …’nun kendi adına Şirket’teki % 45 payını ve diğer davacıya vekaleten % 5 payı, şirket dışından … isimli bir 3. Kişiye devrettiğini, … tarafından Ankara … Noterliği kanalıyla gönderilen 6 Ocak 2017 tarih … yevmiye sayılı ihtarname ile Şirket’e bildirildiğini ve aynı ihtarname ile söz konusu devre ilişkin EPDK onayının alınması ve sonrasında devrin pay defterine işlenmesi için YK kararı alınması hususunun da ihtar edildiğini, hissesini devreden …’nun iadeli taahhütlü posta ile gönderdiği yazıda, hisselerinin tamamının devri, devrin ortaklar pay defterine işlenmesi ve 2016 yılına ait hesapların incelenmesi için yönetim kurulunun toplanmasını talep ettiğini, davacıların bu talepleri Şirket esas sözleşmesine ve davacılardan … ile davalı … arasında imzalanmış olan “Ortaklık Protokolü”ne aykırı olduğunu, şirket esas sözleşmesinin “Pay Senetlerinin Devri ve Pay Defteri” başlıklı 7. maddesi uyarınca, şirket sermayesinin %10 veya daha fazlasını temsil eden payların devri için işlem gerçekleştirilmeden önce EPDK’dan onay alınmasının zaruri olduğunu, davacılar … ve … böyle bir taleple Şirket’e başvurmadıkları gibi payları devraldığı iddia edilen … ise, davacılar ile aralarındaki pay devri işlemini 02/01/2017 tarihinde gerçekleştirdikten sonra 09/01/2017 tarihinde Şirket’e tebliğ edilen ihtarname ile EPDK’dan onay alınması talebinde bulunduğunu, davacılar ve hisseleri devraldığını iddia eden 3. gerçek kişi tarafından pay devir işlemi gerçekleştirilmeden önce EPDK onayı alınmamış olduğundan ve bu durum esas sözleşmeye aykırılık oluşturduğundan dolayı, davacı …’nun, paylarının tamamının devrinin ortaklar pay defterine işlenmesine ilişkin yönetim kurulu kararı alınması talebinin müvekkili … tarafından, hem davalı Şirket’i temsilen hem de kendi adına, 10 Şubat 2017 tarihli ihtarname ile reddedildiğini , haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. A.Ş. davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının hisse devir işleminin ve bu devrin deftere işlenmesine engel teşkil edecek bir hükmün olup olmadığının tespitini talep etmekte hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili; bahse konu pay devir bedelinin 2.200.000 USD olup davalının dürüstlük kuralına ve TMK 2.maddesinde tanımlanan hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir şekilde bu devre engel olduğu bir ortamda işbu tespit davasının açılmasında hukuki yararın bulunduğunu, mahkemenin … A.Ş.’nin EPDK mevzuatına tabi olduğu pay devirlerinin EPDK onayına tabi olduğu gerçeğini gözden kaçırdığını,genel kurul kararı ile müvekkili … ve davalı …’nun münferit imzalarıyla şirketi temsile yetkili kılındığını, ancak hiçbir haklı gerekçe yok iken,kötü niyetli bir şekilde davalıların Yönetim Kurulu’ndaki çoğunluğundan istifade ederek …’ya ait imza sirkülerinin iptaline, …’nun münferiden her konuda en geniş şekilde şirketi temsil ve ilzamına karar verildiğini,şirkete ilişkin tüm işler, daha önemlisi EPİAŞ’tan şirkete gelen tüm gelirler üzerinde davalılar tarafından keyfi olarak tasarrufta bulunulduğunu, şirket kilitlenmesi meydana geldiğini, 2015 ve 2016 yılına ait olağan genel kurul toplantılarında finansal tabloların onaylanmadığını, müvekkillerinin özel denetim taleplerine ilişkin karar alınamadığını,YKnun ibra edilemediğini, yeni yönetim kurulu seçilemediğini, 2.200.000 USD karşılığında … ile hisse devir sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafın kanuna aykırı bir şekilde hisse devrine ilişkin müvekkili ve hak sahibinin talebini reddettiğini, EPDK’ya gerekli bildirimde bulunmadığını, esas sözleşmenin 7.maddesine istinaden karşı savunma yapılmasının mümkün olmadığını, davalı yan her ne kadar 09.10.2014 tarihli protokol ile hisse devrinin sınırlandığını iddia etmiş olsa da protokol hükümlerine ilişkin tescil ve ilan edilmiş herhangi bir sözleşme hükmü bulunmadığını,adi yazılı bir protokole istinaden hisse devrinin sınırlandığının ileri sürülemeyeceğini, mahkemece hatalı, hiçbir somut hukuki gerekçeye dayanılmadan,davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulü ile, müvekkillerinin … A.Ş.’deki hisselerini üçüncü bir kişiye devrine ve bunun pay defterine işlenmesine engel bir durum olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:6100 sayılı HMKnun 106. maddesinde tespit davasıyla ilgili olarak “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir. Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir. Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır. İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (Aynı ilkeler HG K’nun 22.05.2013 gün ve 2013/22-561 Esas, 2013/733 Karar sayılı kararında da benimsenmiştir.). TTK nun 499.(e.417)maddesi kapsamın da pay devrine ilişkin kaydın pay defterine yazılması isteminin reddi halin de ,payı devreden ile payı devralanın haklarının ne olduğunun üzerinde durulmalıdır.Her şeyden önce payı devralanın ortaklığa karşı bir ifa davası açma hakkı bulunmaktadır.Bu ifa davası ortaklığa karşı ileri sürülebilir. Bu davanın eda davası olarak açılması gerekir.(Bkz.Gönen ErişTicari işletme ve şirketler sahife:2439 ) Yargıtay 11.HD 24.4.2002 tarih ve E.402-K.3803 sayılı kararında “davacının sahibi bulunduğu ve devretmek istediği (davalı şirkette ki) hisselerini istekli olanlara devrettikten sonra ,davalının devri tanımayarak pay defterine tescile yanaşmaması halinde ,devrin pay defterine kayıt ve tescilini talep edebileceği “yolunda hüküm verilmiştir.Somut olayda davacıların talep ettiği kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü,tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.Somut uyuşmazlıkta talep doğrultusunda verilecek bir tespit hükmü, davacının hisse devrini sağlayıcı ve hissenin devredilememesi nedeniyle oluşması muhtemel zararı giderici nitelikte değildir. Davacıların eda davası yerine tespit davası açmalarında hukuki yararları bulunmamaktadır.Eda davası açılması gereken yerde tespit davası açılmasında HMK.nun 106/2 maddesi gereği hukuken korunmaya değer güncel bir yarar bulunmadığından dava şartı olan hukuki yarar bulunmaması nedeniyle HMK 114/1-h,115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine karar veren ilk derece mahkeme kararında isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacılar tarafından yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/03/2019