Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/511 E. 2019/81 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/511
KARAR NO : 2019/81
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2017
NUMARASI : 2014/1169 E.- 2017/1105 K.
DAVA : Alacak( Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/01/2019
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya 90.000-USD değerinde halı-kilim satışı yaptığını ve halı-kilimlerin davalıya teslim edildiğini, buna ilişkin sözleşme düzenlendiğini, taraflar arasındaki başka bir ilişkiden dolayı müvekkilinin davalıya bonoya dayalı borcu olduğunu, bu borç mahsup edildikten sonra bakiye 59.000-USD alacağı olduğunu, sözleşmede 58.000-USD ifadesinin sehven yazıldığını, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 15/06/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, itirazın iptali davasını alacak davası olarak ıslah ettiklerini, müvekkilinin davalıdan olan alacağının esasen 90.000-USD olduğunu, ancak sözleşmede alacağın 59.000-USD olarak belirtilmesi nedeniyle takibin bu tutar üzerinden başlatıldığını, davalı ve kardeşinin müvekkilini altın ithali vaadiyle 31.000-USD masraf adı altında dolandırdıklarını, davalıya teslim edilen halı bedeli olan 90.000-USD’nin tümünün ödenmediğini ileri sürerek 90.000-USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı iddialarının gerçek dışı olduğunu, sözleşmedeki imza müvekkiline ait olmadığı gibi müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, aksine müvekkilinin davacıdan alacağının olduğunu ve buna ilişkin icra takibi başlatılmış olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili 13/05/2016 tarihli ıslah dilekçesinde, müvekkilinin her ne kadar savcılıkta alınan beyanında fotokopi belge üzerindeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiş ise de, malı teslim almadığını ve sözleşmenin taraflar arasında karşılıklı olarak yırtılıp atıldığını, ıslah haklarını kullanmak istediklerini, söz konusu fotokopi belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafça açılan itirazın iptali davasının ıslah edilerek alacak davasına dönüştürüldüğü, davacı tarafın alacak talebinin dayanağının 20/04/2012 tarihli sözleşme olduğu, davalının savcılıkta alınan beyanında fotokopi sözleşme üzerindeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, dolayısıyla taraflar arasında halı alım satımına ilişkin sözleşmenin kurulduğunun kabul edildiği, yine davalı, davacı tarafça halı teslimine ilişkin olarak sunulan ”teslim fişi” başlıklı belgenin altındaki imzayı inkar etmiş ise bilirkişi incelemesi sonucu bu belge altındaki imzanın davalıya ait olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla davacının davalıya 90.000- USD değerinde halı satıp teslim ettiğini ispat etmiş olduğu, ıslah dilekçesi ile dava değeri 90.000-USD olarak artırılmış ise de dava dilekçesi ile davalı tarafın 59.000-USD borcu kaldığının ikrar edilmiş olması nedeniyle ıslah edilen tutara itibar edilmediği, ayrıca yargılama giderleri tespit edilirken ıslah dilekçesinin ibraz edildiği tarihteki kur oranı dikkate alınarak vekalet ücreti ve harç miktarının belirlendiği gerekçesiyle davanın ıslah edilen hali ile kısmen kabulüne, 59.000-USD’nin 04/10/2016 tarihinden fiili ödeme gününe kadar 3095 Sayılı Kanunun 4.md/a bendi uyarınca Devlet Bankalarının USD ile açılmış bulunan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranında faiz uygulanarak davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Suç işlenerek düzenlenmiş olan “teslim fişi” başlıklı belgenin delil olarak kabul edilmesinin HMK’nun 189/2 maddesi hükmüne göre mümkün olmadığını, ayrıca bu belgenin kasadan çıkartılarak dosya içine alınması ve incelenmesinin talep edildiğini, ancak incelenmediğini, HMK 197.maddesi hükmüne aykırı davranıldığını, HMK 145.maddesi uyarınca da bu belgenin delil olarak kabulünün mümkün olmadığını, zira bu delilin kanuni süre geçirildikten sonra sunulduğunu, sahtelik iddiasına rağmen belgenin delil olarak dikkate alınmasının doğru olmadığını, HMK 209 ve devamı maddeleri hükmüne aykırı davranıldığını,
2-Son celsede tahkikat bitiminden sonra sözlü yargılama yapılmaksızın hükme geçildiğini, taraflarının tahkikata ilişkin açıklama yapma hakkının ihlal edildiğini,
3-Müvekkilinin sözleşmenin yapıldığı ancak sonrasında yırtıldığı iddiasında olduğunu, sözleşmenin var olduğu kabul edilse bile davacının senedin tek nüsha düzenlenip borçluda kaldığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,
4-Davacının mal teslim hususunu da ispat etmesi gerektiğini, önce bu hususta tanık dinletme talebinde bulunduğunu, ancak talebinin reddedilmesinden sonra teslim fişini bulduğunu, davacı hakkında bu belge ile ilgili sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın devam etmekte olduğunu,
5-Mahkemeden teslim fişine ilişkin iddialarıyla ilgili ATK’dan rapor alınması talebinde bulunulduğunu, belge aslı incelendiğinde dahi bonodan isal edildiğinin anlaşıldığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;davalının sahtecilik iddiasının doğru olmadığını, dava tarihi 2014 olduğu halde davalının davayı kaybettikten sonra sahtelik iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu belirterek istinaf isteminin reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, davalıya halı satıp teslim ettiğini, ancak bedelinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise taraflar arasında satım ilişkisine dair düzenlenen sözleşmenin feshedildiğini, kendisine halı teslim edilmediğini savunmuştur. Kural olarak ispat yükü kendisinde olan davacı, davalıya mal satıp teslim ettiğini ispat etmelidir.
Dava dilekçesi ekinde sunulan başlıksız ve bila tarihli belge incelendiğinde, toplam mal bedelinin 90.000-USD…olduğunun, borcun davalı tarafından davacıya ödeneceğinin, borç senetleri teslim edildikten sonra borcun 58.000-USD olduğunun, bu borcun 25.000-USD’sin 30/04/2012 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Taraflarca belge aslı sunulmadığından incelenememiştir. Davalı yargılama sırasında sözleşmedeki kendisine atfen atılan imzayı inkar etmiş ise de, davacının şikayeti üzerine davalı, hakkında dolandırıcılık suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/69175 Soruşturma sayılı dosyası ile başlatılan soruşturmada savcılıkça alınan 21/01/2016 tarihli beyanında, belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu, ancak malın teslim edilmediğini, daha sonra sözleşmenin feshedildiğini beyan ederek sözleşmedeki imzayı ikrar etmiştir. Sözleşme aslının sunulmamış olması bu beyan karşısında önemli değildir. O halde davalı dava konusu satım ilişkisi nedeniyle davacıya 58.000-USD borcu olduğunu kabul etmiş olduğundan, ayrıca satışa konu malın davalıya tesliminin ispat edilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bu durumda davacı tarafın kabulünde olan söz konusu belgede davalının bakiye borcunun 58.000-USD olduğu belirtilmiş olduğundan, davacının bu tutarın üzerindeki talebinin haksız olduğu kabul edilmelidir.
Bununla birlikte davacı bu davayı önce itirazın iptali davası olarak açmış, daha sonra davasını tamamen ıslah ederek alacak davasına dönüştürmüş, icra dosyası incelendiğinde icra takibinin USD üzerinden değil TL üzerinden başlatıldığı görülmüştür. TBK 99/son maddesi uyarınca seçimlik hakkını kullanmış olan davacının (iradeyi sakatlayan sebeplerin bulunması hali dışında) ıslah ile dahi bu hakkından dönmesi mümkün değil ise de(Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 22/01/2009 tarihli 2008/4907 E.,2009/255 K. sayılı kararı),davalı tarafça bu husus savunma olarak ileri sürülmemiş olduğundan ve re’sen dikkate alınamayacağından Dairemizce bu hususa değinilmekle yetinilmiştir.
Davalı tarafça son celsede tahkikat bitiminden sonra sözlü yargılama yapılmaksızın hükme geçildiği, taraflarının tahkikata ilişkin açıklama yapma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de, son celse tarafların sözlü yargılama aşamasına geçildiği hususunda uyarıldıkları ve son sözlerinin sorulduğu görülmektedir. HMK’nun 184 ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat bitirilmeden önce taraflara tahkikat hakkında açıklama yapmaları için söz hakkı verme gibi bir zorunluluk olmadığı gibi, sözlü yargılama aşamasına geçildiği belirtildikten sonra davalı tarafın sözlü yargılama için ayrı bir gün tayini talep etmediği de görülmektedir. Dolayısıyla bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Dava tamamen ıslah edilelerek itirazın iptali davası, alacak davasına dönüştürüldüğünden, dava tarihindeki kur esas alınarak harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti hesabı yapılması gerektiği kabul edilmiş, kabul edilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilebilir ise de ilk derece mahkemesince ıslah harcının yatırıldığı tarihten itibaren işletilmiş ve bu husus davacı tarafça istinaf konusu edilmemiş olduğundan, davalı lehine kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak Dairemizce de faizin başlangıç tarihi olarak 04/10/2016 tarihi esas alınmıştır.
Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK 353(1)b-2 gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2017 Tarih 2014/1169 Esas 2017/1105 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın KISMEN KABULÜNE; 58.000-USD’nin 04/10/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranında faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;
“Alınması gereken 8.407,32 TL nispi harçtan, 4.513,48- TL peşin nisbi harcın mahsubu ile bakiye 3.893,84- TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından ödenen 4.513,48- TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından ödenen 29-TL ilk masraf ve 168,30-TL posta ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 197,30-TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 127,14-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 12.596,08- TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 7.819,44- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan toplam 3.120,30- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,
Haklılık oranı dikkate alınarak taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi . 24/01/2019