Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/475 E. 2019/695 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/475
KARAR NO : 2019/695
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : 2014/292 Esas 2017/1268 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/05/2019
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin 2006 yılından beri hizmet sektöründe tedarikçi olarak faaliyette bulunduğunu ve 2014 yılından beri … Türkiye Genel Distribütörlüğünü yaptığını,davalı …’in firmada 19.03.2013 tarihinde işe başlayarak, 21.04.2014 tarihinde istifa mektubu ile işten ayrılana kadar pazarlama yetkilisi olarak görev aldığını, …’ın ise 01.03.2013 tarihinde pazarlama yetkilisi olarak 11.04.2014 tarihine kadar şirketin grup şirketleri …Ltd. Şti. ve ….Ltd. Şti. bünyesinde görev aldığını, davalıların 09.05.2014 tarihinde müvekkili şirketle aynı faliyet kolunda faliyet gösteren …Ltd.ünvanlı bir şirket kurduklarını, ayrıca ürün kataloguna göre müvekkil şirketin tedarik ettiği ürünlerin aynılarının satışının yapıldığını, … ürünlerini müvekkili şirkete bayilik veren (sonradan bayiliği yenilemeyen) … Ltd. Şti. (…) şirketinden tedarik ettiğini ve bunun müvekkili ile davadışı Üstünel arasındaki bayilik sözleşmesinin yenilenmemesinin sebebini oluşturduğunu gösterdiği gibi aynı zamanda kurdukları davalı şirketin müvekkili şirketle haksız rekabet ettiğini ve davalı kişilerinde müvekkili şirketle olan iş aktindeki rekabet etmeme hükümlerine aykırı davrandıklarını açıkça ortaya koymakta olduğunu,.. yurtdışındaki yol süpürme araçlarının üreticisi firmalarla 10 yıl süreli distribütörlük sözleşmesi imzaladığını, üretici firma … çalışacak işçiler ile 5 yıllık belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını talep ettiğinden, 10.01.2014 tarihinde işçilerle 5 yıllık süreli iş akdinin yapıldığını fakat davalıların imzaladıkları iş sözleşmesine riayet etmeyip şirket ticari sırlarını öğrenerek iş akdine aykırı olarak ayrılıp aynı iş kolunda şirket kurduklarını, … müşterisi olan belediyeler ile irtibata geçerek ve ihaleye girerek(Kırklareli Belediyesinin ihalesine teklif verdikleri), … bünyesinde elde ettikleri itibar ve ilişkileri kullanarak kendi şirketinin tanıtımını yaptığını, davalıların müvekkilin alt firması gibi tanıtarak rekabet etmeme yükümüne aykırı davrandığını, …, … logosundaki renkleri ve sloganını birebir taklit ettiğini,müvekkili şirketin katalog ve ürünlerin birebir taklit edilerek birebir benzer ürün satışı yaptıklarını, davalılar ile … arasındaki belirli süreli iş sözleşmesinin 14. maddesinde sözleşme sona erdikten sonra 2 yıl içerisinde firma ile rekabet içerisinde bulunan firmalar ile çalışmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, buna göre davalıların aynı faaliyet alanında şirket kurmalarının buna aykırılık taşıdığını, aynı maddede ayrıca işçinin bu sözleşme sona erdikten 5 yıl sonra aynı iş kolunda şirket kuramayacağı yükümlülüğünün yer aldığı, … şirketini kurarak … şirketi ile çalışmaya başlayan davalıların ayrıca müvekkil şirketten aynı tarihte istifa eden … ile çalışmaya başladığını ve bu şahsın … standında fuar süresince görevli olduğunu, kısaca müvekkil şirket çalışanlarını kendi bünyesine alma gayreti içinde olduklarını, müvekkil şirket müşterisine kötüniyetli olarak şirketin iflas ettiği bilgisini vererek kendi şirketlerine kanalize etmeye çalıştıklarını, sözleşmenin 14-a ve 14-b maddeleri uyarınca rekabet yasağı hükümlerine göre ödemesi gereken cezai şartın ödenmediğini, anılan sebeplerden dolayı,davalıların müvekkili şirketle imzaladıkları iş sözleşmesinde yeralan haksız rekabet yasağına ilişkin hükmü ihlal edici davranışlarına son verilmesi için haksız rekabetin tespiti,önlenmesi ve durdurulmasına,rekabet yasağı nedeniyle herbir davalıdan tahsil edilmek üzere 1.000-er TL olmak üzere 3.000- TL manevi tazminatın,şimdilik herbir davalıdan 500-‘er TL olmak üzere toplam 1.500-TL maddi tazminatın ,müvekkilinin yoksun kaldığı kârın tespiti ile şimdilik 500-TL’nin ticari faiziyle birlikte tahsiline,müvekkili ile davalı gerçek kişiler arasındaki sözleşme gereği … ve …’ın ayrı ayrı ödemesi gereken 7.000-TL cezai şartın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:1-Davalı şirket 24.10.2014 tarihli beyan (cevap süresinden sonra) dilekçesinde;Dava dilekçesinde davacı şirketle müvekkili şirketin aynı işkolunda faaliyet gösterdiğinin ileri sürüldüğünü, davacı şirketin 28.04.2011 tarihi ve 7804 sayılı sözleşmesinin amaç ve konu başlıklı 3. maddesinin tadil edildiği sözleşme maddesine göre faaliyet konularının aynı olmayıp benzerlik dahi taşımadığını, müvekkili şirketin davacı şirketin çalışmakta olduğu kurumların ihalelerine teklif sunmadığını, bu ihalelerle ilgilenmediğini, davacının dava dilekçesinde birçok kurum ve kuruluş ismini peş peşe yazdıktan sonra yalnızca daha önce hizmet vermediği Kırklareli Belediyesini örnek göstererek aslında varolmayan haksız rekabeti ispatlama çabasına girdiğini, bunun yanı sıra davacının zaten Kırklareli Belediyesinin açmış olduğu ihaleyi kazandığını ikrar ettiğini, bu durumda ortada varlığı sadece iddia olunan ancak somut olaya bakıldığında var olmayan bir zararın söz konusu olduğunu, dava dışı …Limited Şirketiyle davacı şirket arasında her yıl yenilenen bayilik sözleşmelerinin neden yenilenmediği hakkında müvekkili şirketin veya yetkililerinin bir bilgisi bulunmadığını, periyodik olarak yenilendiği ifade olunan sözleşmenin yenilenmemesi sebebi olarak diğer davalıların gösterilmesinin gerçeği yansıtmadığını ,sözleşme yenileme çalışmaları esnasında diğer 2 davalınında firma ile iletişim kurmadığını,bununla birlikte günümüz ticari hayatında hiçbir firmanın henüz kurulmamış bir şirketle işbirliği yapmak için hazırda sorunsuz bir şekilde yürüyen ticari ortaklığını bozmasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının, dava dışı …şirketiyle periyodik olarak yenilediği sözleşmeyi 31.12.2013 tarihinde yenileyememiş ise bunun nedenlerini kendisinde araması gerektiğini ileri sürerek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 2-Davalılar …, … 30.10.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; davalılardan …’ın davacının sigortalısı olarak çalışmadığını fakat birbiri ile organik bağlantısı olan firmalardan kendi isteği dışında haber verilmeden SGK kayıtları üzerinden çıkışı yapılarak başka bir firmada işe başlatıldığını ve bu durumun işçinin kanunda kaynaklanan haklarının oluşmasını engelleme amacı taşıdığını,her iki davalınında davacı şirket ile ilişki içerisinde iken kendilerine mobing uygulandığını , davacının ibralarının mobinge uğrayan davalıların fazla mesai, kıdem ve ihbar alacaklarının başka bir şartla ödenmeyeceğine dair baskılar sonucu imzalatıldığını ve bununla ilgili iş mahkemesinde açılacak dava ve talep hakkının saklı tutulduğunu, davalıların, şirketin müşterileri ile herhangi bir iletişime geçmediklerini, davalıların şirketten ayrılmadan önce şirket kurma gibi bir düşüncesinin olmadığını, davacının çalışmakta olduğu müşterisi ile sözleşmesini her yıl yenilediğini kabul ettiğini, davalıların 2014 Mayıs ayında İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde şirket tescili yaptıklarını, yani … ile davacının şirket sözleşmesi yenilememesi ile şirketin tescili arasında 5 aylık bir zaman bulunduğu, şirketlerin faaliyet konularının aynı olunduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bunun dosyadaki Ticaret Sicil örneğinde açıkça yer aldığını, Sözleşme’de yer alan rekabet etmememe yasağının muğlak olduğunu, rekabet etmeme yasağının yer, zaman ve işin türüyle sınırlı olması gerektiğini,rekabet etmeme yasağının, makul bir çerçeve çizilmeden varlığını peşinen kabul etmenin Yargıtay içtihatlarında yer bulduğu üzere işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşüreceğini,davacının müvekkillerinin önüne koyduğu ve herhangi bir maddenin içeriğini tartışma veya değiştirme imkanı sunmadan imzalattığı sözleşmede de açıkça görüleceği üzere rekabet etmeme yasağının sınırlarının yer olarak belirlenmediğini,yine yalnızca mevcut çalıştığı müşterilerin yasak kapsamına alınmadığını, muhtemel tüm kurum ve kuruluşlarında yasak kapsamına sokulduğunu ,bu hususların bile sözleşmede yer alan maddenin geçersiz hüküm olduğunu açıkça ispatladığını , davalıların davacı şirket ile çalıştığı dönemde Kırklareli Belediyesi ile bir irtibata geçilmediğini ayrıca rekabet etmeme yasağını kabul etmemekle birlikte Kırklareli Belediyesi tarafından yapılan ihaleyi kazanan davacının bir zararının da mevcut olmadığını, müvekkillerin davacının çalışanlarına iş teklif ettiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bunun yanı sıra dava dilekçesinde belirtilen tarihte … müvekkili şirket çalışanı olmadığını, bu şahsın daha sonra bizzat kendi başvurusu üzerine nitelikleri göz önünde bulundurularak işe alındığını ,müvekkillerinin davacı şirket çalışanını arayarak kendisinden bayilik sözleşmesi ve belediyelerin listesini istediğine ilişkin davacı iddialarının hayal ürünü olduğunu açıkça ortaya koyduğunu,davacının iddia ettiği gibi müvekkillerinin davacı şirketin sırlarına vakıf ise,işten ayrıldıktan sonra risk alarak söz konusu ticari sırları davacı şirket personelinden talep etmesinin akıl ve mantıkla izah edilemeyeceğini ,müvekkili şirketin ve müvekkillerinin davacının iş yaptığı firmaları aramak, teklif etmek veya davacı firmayı kötülemek gibi bir eylem içerisinde hiçbir zaman bulunmadığını ,bu yönde ki iddiaların gerçek dışı olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin çalıştığı kurum ve kuruluşları arayarak müvekkili şirketi kötüleyenin davacının kendisi olduğunu , davacı tarafından dava dosyasına sunulan faturalar baz alınarak tüm kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılarak müvekkil şirket ile çalışıp çalışmadıklarını ve çalışmakta iseler fatura örneğinin mahkemeye gönderilmesini talep ettiklerini,böylelikle müvekkillerinin, davacının müşterileri ile herhangi bir bağı olup olmadığının açıkça ortaya çıkacağını , davalı şirket ile aynı renkleri kullanmanın suçlamaya konu teşkil edemeyeceğini, şirketin kendine has dizaynı içeren bir kataloğu olduğunu belirterek haksız davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece yapılan yargılama sonucu, rekabet yasağının kanun koyucu tarafından belirli bir faaliyet alanında, belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşme olarak tanımlandığı, Türk Borçlar Kanunu’nun 445. maddesinde belirtildiği üzere sınırların belirli olmadığı durumlarda geçerli bir rekabet yasağı hükmü olmayacağı, rekabet yasağının faaliyet alanları veya arazi ile sınırlandırılması gerektiği, tüm Türkiye içerisinde faaliyet gösteren … için rekabet yasağının Türkiye çapında kabul edilmesi halinde dahi dar bir zaman sınırının bulunması gerektiği, dosya ve davalılarla akdedilen hizmet sözleşmesi kapsamında TBK 444. Maddesindeki koşulları taşımayan sözleşme hükmünün geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı …’in davacı yanında pazarlamacı olarak 19.03.2013 yılında işe başladığını ve 21.04.2014 yılında istifa ettiğini, davalı …’ın ise 01.03.2013 yılında pazarlama yetkilisi olarak işe başladığını ve 11.03.2014 tarihinde işten ayrıldığını, davalıların aynı iş kolunda …Ltd.Şti. adında şirket kurarak taraflar arasındaki haksız rekabet sözleşmesine aykırı olarak hareket ettiklerini, davalı tarafın aynı iş kolunda faaliyette bulunmak dışında müvekkili şirketin kendi müşterisi olan şirketlerle sözleşme imzaladığını, müvekkili şirkete yüksek miktarda zarar verdiğini, davalı tarafın müvekkili şirkete doktrinin tabiriyle parazit olarak varlığını sürdürüp müvekkili şirketin kazancına haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ortak olduğunu,bu durumun doktirinde parazit rekabet olarak adlandırılan rekabet kapsamında kaldığını, haksız rekabetin gerçekleşmesi için zararın meydana gelmesi gerekli olmayıp zarar tehlikesine maruz kalmış olmanın yeterli olduğunu, müvekkili şirketin ise birebir zarara uğradığını, mahkemece müvekkilinin mağduriyetinin gözardı edildiğini belirterek kararın bozularak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Taraflar arasındaki dava, davacı ile davalılar … ve … arasında imzalanan 10.01.2014 tarihli hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydını ihlal nedeniyle, TBK.nun 444 ve devamı maddeleri gereği,davalı şirketin ise davacı şirkete karşı haksız rekabette bulunması nedeniyle TTK.nun 54 ve devamı maddeleri gereği,haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat, ceza koşulu ve yoksun kalınan kâr istemine ilişkindir. Davacı firmanın ticarit sicilinde tescilli bulunan asıl iştigal alanını “her türlü inşaat taahhüt işleri, konut işyeri, ticarethane inşaatlarını yapmak, satmak, kendi hesabına arazi ve arsalar almak, bunlar üzerinde veya başkalarına ait arsa ve araziler üzerinde kat karşılığı binalar yapmak ve ana sözleşmede yazılı olan diğer işler” şeklinde olduğu, davalı … firmasının asıl faaliyet alanı ise “şirket her türlü yol süpürme, sulama, temizleme makinelerini ve araçlarını sıkıştırma ve çöp kasalarını geri dönüşüm çöp sepetler, çöp kutuları, çöp kovaları, atık üniteleri, dönüştürülebilir atık üniteleri…” şeklindedir.Somut olayda, Sancaktepe Belediye Başkanlığı’nın 01/06/2015, Avcılar Belediye Başkanlığı Destek Hizmetleri Müdürlüğü’nün 01/06/2015, Avcılar Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nün 11/06/2015 tarihli yazılarında ilgili belediyelerin davalı …ile çalışma yapmadığının bildirildiği, dava dışı … arasındaki ticari ilişkinin davacının bu şirketle 31.12.2013 tarihinde ilişkisi bittikten sonra 09/07/2014 tarihinde başladığı,… Ltd. Şti.’nin,… şirketinin, … Ltd. Şti. ile … A.Ş.’nin, davalı … ile ticari ilişkisinin bulunmadığı, davalı şirket ürününün davacı ürünü ile birebir aynı olduğu, ancak markasının davalı ürünü üzerinde kullanılmadığı anlaşılmıştır.Somut uyuşmazlıkta, davalı gerçek kişiler hakkındaki davada,sözleşme ve dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve devamı maddelerinin tatbik edilmesi gerekmektedir.TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; davacı ve davalı gerçek kişiler arasında akdedilen 10.01.2014 tarihli hizmet sözleşmenin İşçinin Rekabet Etmeme Yükümlülüğü başlıklı 14.maddesi:“a) İşçi, işbu Sözleşme herhangi bir nedenle sona erdikten sonra 2(iki) yıl süresince İşveren’in ve/veya bağlı kuruluşlarının faaliyet konusu ile doğrudan veya dolaylı olarak rekabet içinde olan rakip firmalarda İşveren’in yazılı ön onayı olmaksızın işbu Sözleşme’de belirlenen görevi ile doğrudan ilişkili veya işverenle rekabete sebep olabilecek herhangi bir görevde yer alamayacağını, rekabet teşkil edecek herhangi bir işle iştigal etmeyeceğini ve/veya firmalarda çalışmayacağını kabul ve taahhüt eder.b)İşçi, işbu Sözleşme süresince ve/veya Sözleşme’nin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde sona ermeden itibaren 5 yıl boyunca; İşveren’in müşterileri ve müşteri olmaları ihtimali bulunan şahıs ve/veya şirketlerle, İşveren çalışanları ile kendi adına doğrudan veya dolaylı olarak ticari bir ilişki tesis etmeyeceğini ve/veya mevcut ticari ilişkilerini sona erdirmeleri konusunda herhangi bir telkinde bulunmayacağını; ayrıca aynı iş kolunda şirket kurmayacağını ve/veya yönetim kurulu üyesi olmayacağını beyan ve taahhüt eder. c)İşçinin, işbu Sözleşme’de Madde 14.a) ve 14.b) kapsamında düzenlenen taahhütlerini ihlal etmesi halinde, Çalışan, İşveren’e aldığı son brüt ücreti üzerinden [5(beş) aylık] tutarında bir cezai şartı ..ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder. İşveren, bu ihlalden dolayı uğradığı zararlar nedeniyle, ayrıca …ilgili mevzuat uyarınca tazminat ve/veya dava haklarını saklı tutar. İşbu maddede kararlaştırılmış cezai şartın ödenmesi, işbu maddeyi veya işçinin bu yöndeki diğer yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davalı işçinin, bu rekabet yasağı kaydına rağmen iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacı ile aynı işi yaptığı iddia edilen ve aynı ilde(İstanbul) faaliyet gösteren rakip bir şirket kurduğu gözetildiğinde, işletmenin bulunduğu yer, yapılan iş ve davalının işletmedeki durumu değerlendirilerek davacı şirket ile davalıların kurduğu şirketin faaliyet alanlarının tespiti, davalının, davacıda çalışırken yaptığı işe bağlı olarak şirket sırlarına vakıf olabilecek pozisyonda bulunup bulunmadığının ve davalının öğrendiği bilgileri rakip bir işletmede kullanarak eski işverenine önemli ölçüde bir zarar verme ihtimalinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve TBK 445/2 madde gereği uyarlama yetkisini kullanması gerekirken sınırları belli olmayan rekabet yasağı kaydının geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekçesi itibarıyla doğru olmamıştır.6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. TBK 445. maddesi ile süre konusuna yasada açıklık getirilmiş özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşmayacak şekilde rekabet yasağı öngörülebileceği belirtilmiştir. Yargıtayca da, Türkiye sınırları içinde rekabet etmeme yönünden öngörülen düzenlemelere geçerlilik tanınmamıştır. Yine, il sınırları ya da belli bir bölge ile sınırlandırma işin niteliğine göre yerinde görülebilir. Öte yandan rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığı net biçimde belirlenmelidir. Özellikle şirketlerin ticaret siciline kayıt sırasında faaliyet alanlarının geniş tutulduğu ülkemizde işçinin bütün alanlarda çalışmasının sınırlandırılması mümkün olmaz. İşçinin işverene ait işyerinde yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili ve işverenin asıl faaliyet alanına giren işler bakımından böyle bir sınırlama getirilmelidir.Taraflar arasındaki sözleşme hükmü değerlendirildiğinde, rekabet etmeme yükümlülüğünün sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren 2 ve 5 yıl için, tüm Türkiye’de ve davacı şirket ile aynı iş kolundaki bütün iş türleri bakımından düzenlenmiştir. Kanun hükmü gereği sözleşme, süre ,yer ve işlerin türü bakımından aşırı sınırlamalar içermektedir.Somut olayda davacı ile davalı arasında rekabet yasağını düzenleyen sözleşme hükümleri ile rekabet yasağına atıf yapan hükümler değerlendirildiğinde; rekabet sözleşmesinde rekabet yasağı süresinin 2 yıl ve rekabet mahalli olarak İstanbul il sınırlarının belirlenmesi ve İşçinin işverene ait işyerinde yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili ve işverenin asıl faaliyet alanına giren işler bakımından böyle bir sınırlama getirilmelidir. Davacının Ticaret sicil kayıtlarına göre faliyet alanının çok geniş olduğu,neredeyse tüm iş alanlarını kapsadığı,bu durumda asıl faliyet alanlarından olan ve distribütörlüklerini de yaptığı yol süpürme, sulama, temizleme makinalarının ve araçlarının alım satımı ile sınırlamak gerektiği, davalıların kurduğu davalı şirketin asıl faliyet alanının(…her türlü yol süpürme, sulama, temizleme makinalarını ve araçlarını,sıkıştırma ve çöp kasalarını …. almak satmak”) davacı şirketin alanı ile aynı olduğu,bu durumda davalı gerçek kişilerin ve davalı şirketin davacı şirketle rekabet halinde bulunduğu sonucuna ulaşılabileceği (Yargıtay 11. H.D. 07.02.2019 tarih 2017/1636E, 2019/959K sayılı,07.12.2015 tarih, 2015/5612E, 2015/13054K sayılı ilamları), yukarıdaki şekilde sözleşmedeki aşırı nitelikteki sınırlamalar uyarlandığında, bu konuda rekabet yasağı sözleşmesinde yer alan yer ve süre ve işlerin türü sınırlamasının davalıların iktisadi geleceğini tehlikeye atacak mahiyette hakkaniyete aykırı bir sınırlama teşkil etmediğinin kabulü gerekir. Davacı şirketin satış sorumlusu konumunda olan davalıların, davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi edindiği ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğuda izahtan varestedir.Bu durumda,davalı gerçek kişilerin, hizmet sözleşmelerini istifa ile sona erdirdikten sonra ve rekabet yasağı süresi içinde, davacı ile aynı iş kolunda davalı şirketi kurarak rekabet yasağı kaydına aykırı davrandıkları sonucuna varılmaktadır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBKnun 446/3 maddesinde ” İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında,sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesinide isteyebilir.” hükmüne yer verildiği, taraflar arasında düzenlenen 10.01.2014 tarihli Belirli Süreli İş Sözleşmesinin 14/c. maddesinde rekabet yasağına aykırılığın müeyyidesi olarak “ceza koşulu ” kabul edildiği,ayrıca “…ihlalden dolayı uğradığı zararlar nedeniyle ayrıca BK,TTK ve ilgili mevzuat uyarınca tazminat ve/veya dava haklarını saklı tutar.İş bu maddede kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi ,iş bu maddeyi ve işçinin diğer yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz” düzenlemesine yer verildiği,bu düzenlemede açık olarak “yasağa aykırı davranışa son verilmesi” ifadesine yer verilmemiş olduğu,anılan hüküm sınırlayıcı nitelikte olup dar yorumlanması gerekmektedir.Sözleşmenin 14. maddesi kapsamında rekabet yasağının ihlalinin önlenmesini istenemeyeceği(Yargıtay 11.HD.2017/4096E,2019/1035K sayılı İlamı),yine anılan maddede, sözleşme ile kararlaştırılan ceza koşulu,doğabilecek ek zararların ödenmesi ve açıkça saklı tutulması şartıyla “yasağa aykırı davranışa son verilmesi” dışında “rekabet yasağına aykırılığın tespitine” karar verilmesinin istenebileceği açıkça hükme bağlanmadığından, davacı tarafın rekabet yasağına aykırılığın tespitine yönelik talebininde reddi gerekmektedir.Davacı taraf, davalıların rekabet yasağına ilişkin sözleşmeyi ihlal ettiği gerekçesiyle, manevi tazminat isteminde de bulunmuştur. Oysa,rekabet yasağının ihlali nedeniyle davacı, TBK’nun 446. maddesine göre sadece, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle düçar olacağı zararları, cezai şartın tahsili ile muhalefetin menini isteyebilir. Kaldı ki, her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmediği gibi, somut olayda davacının şahsiyet haklarının ihlalini gerektirecek bir durum da söz konusu olmadığı gözetildiğinde, manevi tazminata yönelik talebin reddi gerekmektedir (Yargıtay 11. HD. 26/04/2016 tarih,2015/10097E,2016/4687K sayılı İlamı)TBK’nın 420/1.maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Somut olayda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, buna karşılık işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, bu geçersizlik hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir, dolayısıyla geçersiz sözleşmeye dayalı ceza koşuluna ilişkin davacı talebi de yerinde değildir. Yine tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporundaki mali tespitler gözetildiğinde, davacının maddi zarara uğradığı ve yoksun kalınan kara yönelik taleplerini ispata yönelik davacının bir delil ileri süremediği,davalının davacı müşterileri ile bir ticari ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmakla,davacının maddi tazminat ve yoksun kalınan kâra yönelik taleplerinin de reddi gerekmektedir.Davalı şirkete yönelik TTK.nun 54 vd maddeleri kapsamında açılan dava bakımından,davacının yurtdışı firmalardan temin ettiği ürünlerin satışını yaptığı, davalının da benzer ürünleri davacının daha önce tedarikçisi olan ve davalı şirket kurulmadan yaklaşık 5 ay önce davacı ile bayilik sözleşmesini yenilemeyen davadışı … şirketinden temin ederek satışını yaptığı, tarafların satış ve pazarlamasını yaptıkları ürünlerin üretici olarak hak sahibi olmadıkları, TTK.54 maddesinde de vurgulandığı gibi kanunun bu kısma ilişkin hükümlerinin amacının, bütün katılanların menfaatine,dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğu,diğer bir deyişle rekabetin değil haksız rekabetin yasaklandığı,dürüst ve bozulmamış rekabetin ise amaç edinildiği,bu durumda davalı şirketin davacı şirketle benzer ürünleri farklı tedarikçilerden temin edip satmasının TTK.nun 55 maddesi kapsamında haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği, bunun dışında davacının davalıya karşı açık ve net olarak TTK 55 maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil edecek somut fiil isnadında bulunup ispat edemediği anlaşılmakla,davacının davalı şirkete yönelik davalarınında reddi gerekeceği,bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, rekabet yasağı kaydının geçersizliği nedeniyle davanın reddi isabetli olmamış olup,davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/292 Esas 2017/1268 Karar sayılı ve 15/11/2017 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği kaldırılmasına, davanın yukarıda yazılı gerekçelerle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/292 Esas 2017/1268 Karar sayılı ve 15/11/2017 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 44,40-TL harçtan peşin yatırılan 25,20- TL harcın mahsubu ile bakiye 19,20- TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davalı tarafından yapılan 77-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat ve zarar istemi nedeniyle 1.980- TL, manevi tazminat istemi nedeniyle 1.980-TL olmak üzere toplam 3.960- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 13-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 16/05/2019