Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/469 E. 2018/1619 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/469
KARAR NO : 2018/1619
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/01/2018
NUMARASI : 2016/868 Esas- 2018/35 Karar
DAVA :Alacak(Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/12/2018
Davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı….Tic. Lt.d Şti. arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin adı geçen şirketten keşidecisi olduğu … nolu 03/06/2014 tarihli 15.000-TL bedelli çeki aldığını, çekin vadesinde ödenmemesi üzerine müvekkilinin bu çeke dayalı olarak icra takibi başlattığını, ancak takibin semeresiz kaldığını ve aciz vesikasına bağlandığını, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 2.maddesi uyarınca bankaların çek karnesi verirken o kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesi için gerekli araştırmayı yapması, gerekli basiret ve özeni göstermesi gerektiğini, davaya konu çekin vadesinden yaklaşık 6 ay önce adı geçen keşideci şirketten alındığını, davalı bankanın ise bu şirkete çek karnesi verdiğinde şirket kurulalı henüz 1 yıl bile olmadığını, dolayısıyla şirketin ne bilançosu ne ara bilançosu olmadığı halde şirkete çek karnesi verildiğini, davalı bankanın hiçbir ekonomik araştırma da yapmadığını, bu nedenle müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu(Emsal: Yargıtay 11 HD 05/04/2012 tarihli 2010/14251 E., 2012/ 5383 K. sayılı kararı) ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararın bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilmesi üzerine artırılmak üzere şimdilik 1.000-TL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 23/09/2017 tarihli talep artırım dilekçesi ile, 1.000-TL olan taleplerini 7.500-TL’ye çıkardıklarını bildirmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının tüm çek borçluları hakkında hukuki yolları tüketmeden hukuka aykırı olarak müvekkilinin sorumluluğuna gidemeyeceğini, ayrıca iddianın aksine müvekkilinin Çek Kanunu’nun 2.maddesinde düzenlenen tüm hususlara riayet ettiğini ve bankaların çek karnesi verilmesinde gerekli araştırmayı yapıp gerekli basiret ve özeni gösterme yükümlülüğüne uygun davrandığını, zira çek karnesi verilmeden önce 22/01/2014 tarihinde KKB üzerinden çek raporu sorgusu yapıldığını ve keşideci firmanın 17/01/2014 tarihine kadar ibrazında 26 adet toplam 582.5917-TL’lik çeki ödediğinin ve dava dışı iki bankada da çek hasapları bulunduğunun tespit edildiğini, ilk çek karnesi teslim tarihi 31/01/2014 olup Çek Kanunu’nun 2/3 maddesi uyarınca alınması gereken beyannamenin 31/01/2014 ve 08/05/2014 tarihlerinde alındığını, firmanın ilgili tarihlerdeki en güncel mali verileri olan 30/09/2013 tarihli geçici vergi beyannamesine bakıldığında 231.657,36-TL ciro ve buna karşılık 17.885,14-TL net kâr oluştuğunun görüldüğünü, çek hesabı açılışında gerekli yasal belgelerin de alındığını, dolayısıyla müvekkiline herhangi bir kusur atfedilemeyeceğini, doktrinde de ifade edildiği üzere çek hesabının açıldığı zamanda güvenilir olan ancak sonradan durumu bozulan ve karşılıksız çek keşide eden keşideci nedeniyle hamilin bankadan zararını istemesinin mümkün olmadığını, kaldı ki davacının çek hamilinin de çeki ciro yoluyla aldığı şirketle ilgili yeterli araştırmayı yapması gerektiğini, davacının bu yükümlülüğüne uymamasının bedelinin müvekkiline yüklenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, dava dışı … Ltd. Şti. tarafından davacı lehine çek keşide ettiği, çekin karşılıksız çıkması üzerine keşideci hakkında takip başlatıldığı ve takibin sonuçsuz kaldığı, aciz vesikası alındığı, dava dışı hesap sahibi… Ltd. Şti. adına davalı tarafından yalnız 9 aylık bilançosu dikkate alınarak çek hesabı açıldığı, dava dışı şirketin faaliyet süresinin 1 yıl kadar kısa olması, mal varlığının bulunup bulunmadığı konusunda araştırmaya gidilmeden çek hesabı açılması, basiretli tacirden daha ağır özen yükümlülüğü bulunan davalının gereken özeni göstermediği, aynı şekilde davacının da basiretli tacir ölçüsünde gereken araştırmayı yapmadığı, zarardan eşit oranda sorumlu oldukları, dolayısıyla karşılıksız kalan ve takibi sonuçsuz kalan çek bedelinin yarısının davalıdan alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6.500,00 TL’nin (talep gibi) davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava belirsiz alacak davası olduğu için tüm alacak yönünden dava tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini istemiştir. (Emsal Yargıtay 11 HD 18/10/2017 tarihli 2016/3159 E., 2017/5499 K. sayılı kararı)
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1- Müvekkilinin çek karnesi verilmesi esnasında Çek Kanunu’nun 2.maddesinde düzenlenen araştırma yükümlülüğüne uygun davrandığını, bu nedenle müvekkiline kusur aftedilemeyeceğini, zira çek karnesi verilmeden önce 22/01/2014 tarihinde KKB üzerinden çek raporu sorgusu yapıldığını ve keşideci firmanın 17/01/2014 tarihine kadar ibrazında 26 adet toplam 582.5917-TL’lik çeki ödediğinin ve dava dışı iki bankada da çek hasapları bulunduğunun tespit edildiğini, ilk çek karnesi teslim tarihi 31/01/2014 olup Çek Kanunu’nun 2/3 maddesi uyarınca alınması gereken beyannamenin 31/01/2014 ve 08/05/2014 tarihlerinde alındığını, firmanın ilgili tarihlerdeki en güncel mali verileri olan 30/09/2013 tarihli geçici vergi beyannamesine bakıldığında 231.657,36-TL ciro ve buna karşılık 17.885,14-TL net kâr oluştuğunun görüldüğünü, çek hesabı açılışında gerekli yasal belgelerin de alındığını,
2-Çek karnesi verilirken şirketlerin faaliyet süresinin 1 yıldan kısa olmaması gerektiği yönünde yasal düzenleme bulunmadığını, kaldı ki firmanın 9 aylık bilanço verilerine bakıldığında durumunun iyi olduğu ve kâr elde etmekte olduğunun anlaşıldığını, mahkemenin hatalı kararına uygun davranılması halinde bankaların hangi kriterlere uyarak rüştlerini ispatlayacakları bilinemeyen şirketlere öngörülemeyen süreler için çek hesabı açamayacaklarını, çek karnesi veremeyeceklerini, bunun kabulü halinde ise bankaların bankacılık faaliyetlerini gereği gibi yapamayacaklarını ve ticari hayatın sekteye uğrayacağını, bu karar ile şirketlerin bankalardan kuruluşlarından itibaren belirli bir süre çek karnesi alamayacaklarına hükmedildiğini, bu nedenle kararın Anayasa’nın 13.,15,48,6 ve 7.maddelerine aykırı olduğunu,
3-Çek Kanunu’nun 3.maddesi uyarınca karşılıksız çıkan çek yaprakları ile ilgili olarak bankaların sorumluklarının bugün itibariyle 1600-TL ile sınırlandırıldığını, bu tutarın üzeri için bankaların kanuni sorumluluklarının , kefalet veya garantilerinin bulunmadığını, Çek Kanunu’nun 2.maddesinin amacının ileride keşide edilecek çek bedellerinin ödenmemesi veya çek karnesi verilen kişilerin ekonomik ve sosyal durumlarının bozulması nedeniyle çeklerin ödenmemesi riskinin bankalara yükletilmesi olmadıığını,
4-Rapora itirazlarının ve heyet rapor alınması taleplerinin haklı ve hukuki bir gerekçe gösterilmeksizim reddedildiğini, rapordaki tespitlerin hiçbir objektif veriye dayanmadığını,
5-Yargıtay 11 HD 2015/14187 E. sayılı dosyada verilen kararda da belirtildiği üzere, bu davanın açılabilmesi için çek lehdarı davacının da ticari ilişkiye girdiği kişi veya kişileri seçmekte özenli davranması gerektiğini, eğer keşidecinin 1 yılı doldurmamış bir şirket olması nedeniyle ekonomik durumuna güvenilemeyecekse bu ekonomik riskin azaltılması için gerekli tedbirleri almanın bankanın değil davacının sorumluluğunda olduğunu, davacının basiretli tacir gibi davranması gerektiğini,
6-Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde Bankacılık Hiz. Söz.(çek taahhütnamesi ayrı bir belge olmayıp buna ilişkin hükümler sözleşme içeriğinde mevcut) ve hesap hareketlerinin sunulduğunu, ayrıca yasal zorunluluk olmamasına rağmen ortakların yerleşim yerlerinin mernis üzerinden dijital ortamda incelendiğinin ve teyitlerinin alındığının belirtildiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, davalı bankanın keşideci hakkında çek hesabının açılışı sırasında 5941 sayılı Kanun’un ve ilgili mevzuatın gereklerini yerine getirmediğini, yeterli araştırma yapmadan keşideciye çek karnesi verdiğini, çekin karşılığının bulunmadığını, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürmüş, davalı ise tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının kendi kusurunun sonucunu bankaya yükleyemeyeceğini savunmuştur.
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 2/1 fıkrası “Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine göre araştırırlar; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler.” hükmünü haizdir.
Bir banka, çek hesabı açarken müşterisinin kimliği, ekonomik durumu ve ikameti v.s konularında gerekli araştırma ve incelemeyi yapmadan çek karnesi vermiş ve çek karşılıksız çıkmış ise çek hesabının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 5941 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile mülga 6102 sayılı TTK’nın 18. maddelerinde öngörülen basiret ve itinayı göstermemek suretiyle birinci derecede ve daha ağır bir biçimde kusurlu olduğunun ve bu davranışının sonuçlarına katlanması gerektiğinin kabulü icap eder. Çekin hamili de ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak durumundadır. Ayrıca, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, karşılıksız çek için davacının evvela kendi akidinden alacağını tahsil yoluna gitmesi, tahsil edememesi halinde davalı bankaya müracaat etmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafından dava dışı çek keşidecisi hakkında 22/07/2014 tarihinde başlatılan icra takibi sonuçsuz kalmış ve 17/06/2016 tarihinde Borç Ödemeden Aciz Belgesi düzenlenmiş olup, dolayısıyla davacının davalı bankaya müracaat hakkının bulunduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan dava dışı keşideci …. İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti.’nin 31/01/2013 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği, 22/01/2014 tarihinde davalı banka nezdinde vadesiz mevduat hesabı açıldığı ve akabinde bu şirkete çek karnesi verildiği, çek karnesi verilirken şirketin yasaklı olup olmadığını gösteren KKB belgesinin (Çek sorgu raporu) sistemden sorgulanmak suretiyle alındığı, bu rapora göre çek keşidecisi şirketin” çek kullanma yasağının” olmadığı, 0101/2013-30/09/2013 dönemi geçici bilançosu ve mizanının alındığı, alınması gereken belgelerin ağırlıklı olarak alındığı, ancak şirketin ve ortakların malvarlıklarının araştırılmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Keşideci şirketin yeni tescil edilmiş bir şirket olması tek başına, çek karnesi verme talebinin reddine gerekçe olamaz. Ancak davalı banka yeni kurulmuş bir firmaya çekle işleyecek hesap açarken ve yasanın, mevzuatın öngördüğü görev ve yükümlülükleri yerine getirirken bu işin gerektirdiği basiret ve özeni göstermesi gerekir, müşterisi ile yeterli ve zorunlu bir süre çalışmadan, işlem profilini ve kapasitesini öğrenip ticari faaliyetini izlemeden, ayrıca şirketin ve ortakların malvarlığını araştırmadan, şirketin bulunduğu mahalde istihbarat çalışması yapmadan, çek sorgulama raporu ve henüz kesinleşmemiş mizan kaydına dayanarak, başvurusundan çok kısa bir süre sonra çek karnesi vermekte kusurlu sayılmalıdır.
Öte yandan davacı da, bahse konu 6 ay ileri keşide tarihli çeki alıp karşılığında mal/hizmet verirken basiretli bir tacir gibi gerekli araştırmayı yapmadan çekleri kabul etmiş, dolayısıyla üzerine düşen edimleri gereği gibi ifa etmemiştir.
Bu durumda tarafların %50’şer oranda müterafik kusurlu olduklarının tespiti ile bu doğrultuda karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bununla birlikte, dava belirsiz alacak davası olup, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmuş ve bilirkişi incelemesinden sonra sunulan dilekçe ile talep artırımında bulunulmuş olup, bu durumda hükmedilen tüm alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır, ancak bu eksiklik yeniden yargılamayı gerektirmemektedir.Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve davanın artırılan hali ile kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2018 Tarih 2016/868 Esas 2018/35 Karar sayılı hükmünün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın artırılan hali ile KABULÜNE; 7.500-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ;
“Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan harçlar tarifesine göre tahsil edilmesi gereken harç 512,32- TL’den, 29,20-TL peşin harç ile 103,-TL tamamlama harcının mahsubu ile 380,12-TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 132,20-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 132,10 -TL ile bilirkişi ücreti 600-TL olmak üzere toplam 732,10- TL yargı giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.180- TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Gider avansının kalan kısmının talep halinde yatıran taraflara iadesine,”
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan toplam 128,08- TL harcın, alınması gerekli 512,32-TL istinaf karar harcından mahsubu ile, 384,24- TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 14-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/12/2018