Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/418 E. 2018/1657 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/418
KARAR NO : 2018/1657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2017
NUMARASI : 2015/351 E.- 2017/1012 K.
DAVA : Portföy Tazminatı (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2018
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 2000 yılından bu yana davalı şirketin bayiisi ve tek dağıtıcısı olarak Zonguldak ve Bartın illerinde faaliyet gösterdiğini, 21.12.2009 tarihli bayilik sözleşme ile anılan ticari ilişkide müvekkili şirketin yükümlülüğünün davalı şirkete ait ürünlerin ilgili bölgede perakende satıcılara satışı, pazarlaması ve dağıtımından ibaret olduğunu, yine bayilik sözleşmesi uyarınca müvekkilinin asli ödevlerinden bir tanesinin de davalı şirket ürünlerinin satışını arttıracak çaba sergilemek olduğunu, davalı şirketin Üsküdar … Noterliği’nin 20 Kasım 2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesini 21.12.2014 tarihi itibariyle sonlandıracağını bildirerek sonlandırıldığını, davalı tarafın fesih için hiçbir sebep bildirmediğini, bayilik ilişkisinin sonlandırılması sebebiyle müvekkilinin, davalı şirket işine özgülediği araç ve personel sebebiyle ciddi zararı doğduğunu, bununla birlikte çalışma hayatı süresince takdire şayan performansıyla davalı şirket portföyüne yansıyan olumlu katkının karşılığında TTK.’nın 122. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000- TL denkleştirme bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiş olup, daha sonra bu talebini 28/12/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle 42.000- TL’ye çıkartmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; …Şirketi’nin yeni bir müşteri çevresi yaratmadığını veya mevcut müşteri çevresini önemli ölçüde genişletmediğini, bu anlamda sözleşmenin sona ermesinden sonra … Şirketi’nin oluşturduğu bir müşteri çevresinden …’in menfaat sağlaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının, tütün sektörünün özellikleri ve yasal düzenlemeler gereği reklam, tanıtım, kampanya ve promosyon yapmak gibi sürüm arttırıcı faaliyetlerde bulunması söz konusu olmadığından, …’nın Zonguldak ve Bartın bölgesinde faaliyet gösterdiği tarihten bu yana …’in yeni bir müşteri çevresi oluşturduğu varsayılsa dahi bunun…’nın faaliyetlerinden ileri geldiğinin kabul edilemeyeceğini, tütün sektörünün özellikleri gereği sürümü arttırıcı faaliyetlerde bulunmasının mümkün olmayan davacının portföy tazminatına hak kazanmasının da mümkün olmayacağını, davacının iddia ettiği gibi … müşterilerinin … porföyünde kalmak suretiyle,…’e fayda sağlamaya devam ettiği iddiasının da tütün sektörünün özellikleri gereği teknik olarak mümkün olmadığını, davacının iddia ettiğinin aksine dava konusu olayda kötü niyetli feshin söz konusu olmadığını sözleşmenin sürenin bitimi nedeniyle kendiliğinden sona erdiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, Taraflar arasında 21.12.2009 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığı, bayilik sözleşmesinin süresinin dolduktan sonra davalı tarafından 21.12.2014 tarihinde sözleşmenin 10. Md. 1. F 2. Bendi gereği sözleşmeyi feshettiği, tarafların defterleri, bilirkişi marifetiyle incelendiğinde kademeli olarak davacının satışlarının düştüğü, davacının, davalının ürünlerinin satış adedini artıramadığı, Davacı taraf portföy tazminatı talep etmişse de tütün sektörünün kendine has özellikleri yani 4207 Sayılı yasa uyarınca tütün ürünlerinin üretici firmaların marka isim veya alametlerini kullanarak her ne suretle olursa olsun reklam ve tanıtımının yapılamayacağı, tütün ürünlerinin pazarlamasını yapan firmaların marka ve işaretlerini kullanarak hiçbir etkinliğe destek olamayacakları şeklindeki düzenleme sebebiyle davacının tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklı olarak kendi çabalarıyla müşteri çevresini artırması da mümkün olmadığı, ayrıca tek satıcılık sözleşmesi konusu olan Zonguldak ve Bartın illerinde tek satıcılık sözleşmesinin imzalandığı 2009 yılından sözleşmenin sona erdiği 2014 yılına kadar davacının bayii sayısını artırmadığı aksine bayi sayısının azaldığı, be sebeple iddia ettiği şekilde müşteri çevresinden kaynaklı davalı lehine bir maddi değer oluşturmadığı, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmediği, sözleşmenin sona ermesinden sonra yenilenmediği anlaşıldığından TTK’nun 122. Md. Uyarınca davacın denkleştirme tazminatına hak kazanmadığı, TTK’nun 122. md. uyarınca davacının denkleştirme tazminatına hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; denkleştirme isteminin şartlarının mahkemece yanlış değerlendirildiğini, dava konusu olayda acentelik hükümleri uygulansa da esasında bir münhasır tek satıcılık sözleşmesinin söz konusu olduğunu, dava konusu tek satıcılık sözleşmesinin denkleştirme istemine hak kazandıracak bir şekilde sona erdiğini, denkleştirme isteminde menfaat şartının ve tütün sektörünün denkleştirme istemi üzerinde etkisinin mahkemece yanlış değerlendirildiğini, hakkaniyet ilkesi gereğince müvekkili şirketin denkleştirme istemine hak kazandığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: TTK nun 122/5.maddesi gereğince acente tarafından talep edilebilecek denkleştirme tazminatının niteliğine uygun düştüğü ölçü de tek satıcılara da uygulanabileceği kabul edilmiştir.
Denkleştirme tazminatı talep edebilmek için acentelik sözleşmesinin sona ermesinin acente’nin kusuru nedeniyle olmaması ,sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak işletmeye bağlı müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti talep etme hakkını kaybediyor olması ,müvekkilin bulduğu yeni müşteriler sayesinde önemli menfaatler elde edilecek olması ,somut olayın özelliklerine göre denkleştirme isteminin karşılanmasının hakkaniyete uygun düşmesidir.
Davacı tek satıcının Zonguldak bölgesinde 2000 yılında ,Bartın bölgesinde de 2006 yılından itibaren hizmet verdiği , 21.12.2009 tarihinde her iki bölgenin bayilikleri birleştirilerek bir tek sözleşme haline getirildiği ve 1’er yıllık sözleşme 30 gün önceden sözleşmenin yenilenmeyeecği bildirilmedikçe 1 yıl süre ile uzayacağının kararlaştırıldığı ve birer yıllık yenilemenin 5 yılı aşamayaacğı kararlaştırıldığı, böylelikle 21.12.2014 tarihinde sözleşmenin sona ereceği bildirilmekle yeniden sözleşme imzalanmadığından davacı bayiinin kusuruyla sözleşmenin sonlanmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı tarafın davada ki savunmasının temeli ;müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği tütün sektörünün özelliği gereği Yönetmeliğin 16/3 maddesine göre sigara satış ruhsatına sahip noktaların talep etmesi halinde üretici ve dağıtıcı firmaların ruhsat almış nihai satış noktalarına satış yapmak zorunda oldukları, davacı bayii’nin müşteri çevresinin geliştirmesinin söz konusu olmadığı, zira ruhsat alan her bir nihai perakende satış noktasının kendiliğinden ilgili bayinin müşterisi haline geldiğini, netice itibariyle davacının yeni bir müşteri çevresi yaratmadığı veya müşteri çevresini önemli ölçüde genişletmediği, bu durumun …’nın Zonguldak ve Bartın bölgesinde faaliyet göstermeye başladığı tarihteki kutu satış rakamları ve sona erdiği tarihteki kutu satış rakamları ve bayii sayısının karşılaştırılması neticesinde ortaya çıkacağıdır.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle çözümü gereken husus davacı tek satıcının bölgesinde kazandığı müşterilerin kazanılmasında davacının katkısı bulunup bulunmadığı ;çalışılan dönemde edinilen müşteri çevresinin kendiliğinden oluşup oluşmadığı ,davacının sözleşmesi sona erdikten sonra davalının bu müşteri çevresinden önemli menfaat elde edip etmeyeceği noktasındadır.
Yine davalı vekilinin cevap dilekçelerinden alınan verilere göre; satış rakamlarının bayiilik sözleşmesinin başladığı 2000 yılında Zonguldak Bölgesi’nde 18.795- box, iken sona erdiği 2014 yılında 20.842-box, 2009 yılında bayi sayısı 961 iken, 2014 yılında 806 olduğu, Bartın ilinde; 2006 yılında 9.736 box iken, 2014 yılında 15.663 box, bayi sayısının da 2009 yılında 762 iken, 2014 yılında 646 adede düştüğü anlaşılmaktadır.
Bayii sayısının düşmesi doğrudan müşteri çevresinin kaybı anlamına gelmemektedir.Bayii sayısı azalmakta iken satış adedinin artması davalının gelirinin artması anlamına geldiğinden bu durum davacı tek satıcı aleyhine değerlendirilecek bir durum değildir.Zira netice olarak satış rakamının ve dolayısıyla müşteri sayısının arttığı (nihai tüketici )davalı tarafın da kabulünde olduğundan bu artışta davacının çabasının bulunup bulunmadığının üzerinde durulmalıdır.
TÜİK verilerine göre 2000 yılında ülke nüfusu 67.840 iken 111.710 adet sigara tüketimi var iken 2008 yılında nüfus 71.510’a çıktığı halde tüketimin 107.859 adede düştüğü anlaşılmaktadır.Ticari ilişkinin devam ettiği 2000 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütünün genel kurullarında alınan kararlar ve örgütün çabaları ile küresel sigara satıcısı şirketler aracılığıyla sigara tüketiminin arttığı ve toplum sağlığını bozduğu ifade edildikten sonra ülkeler de sigara ile mücadele kapsamında yasal düzenlemeleri hayata geçirmişler ve sivil toplum örgütleri de bu düzenlemelere destek vermişlerdir. Ülkemizde 2008 yılında kamuya açık alanlarda sigara yasağı getirilmesiyle tüketimin çok düşmese de artmadığı da bir gerçektir.Bu alanda yapılan mücadele kapsamındaki çabaların da sigara satışı üzerinde ki olumsuz etkileri mevcut olmasına rağmen davacının dolayısıyla davalının satışlarının arttığı bu artışta davacının çabasının mevcut olmaması mümkün görülmemektedir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3.2.5.maddesi bilahare düzenlenen 13 kasım 2010 ve 15 ocak 2012 tarihli tarihli ek protokollerle hizmet bedeli bakımından değiştirilmiş ; 13 kasım 2010 tarihli protokolün 1.maddesinde bayii satış faaliyetlerinin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla bölge dahilinde yer alan cafe,restoran ,bar ,kahvehane gibi satış noktaları dışında kalan bakkal,market gibi satış noktalarında ürünlerin bulunabilirliğini ve perakende satıcılar tarafından tanınma düzeyini maksimum ölçüde artıracak faliyetlerde bulunmayı taahhüt eder.
a)Bayii bu kapsamda; ziyaret kapsamına alınacak satış noktalarına ilişkin ziyaret planlarını hazırlayacak ,uygulamaya koyacak ,gerekli hallerde değişiklik önerecektir.
b)Satış faaliyetleri konusunda işbirliğinde bulunacak ve satış noktaları ile iyi ilişkiler kuracak ve sürdürecektir.
c)Satış noktalarında ki satış ünitelerinin montajını gerçekleştirecek ve tüm faaliyetleri belirlenen esaslara göre yerine getirecek,
d)Bölgedeki satış hacmi ve bulunabilirlik konusunda gerekli raporlamaları yapacaktır.
4.madde de bayiinin 1.madde de ki yükümlülüklerini yerine getirmesi karşılığında bayii’ e her üç ayda bir kdv hariç 8.395-TL, 15 ocak 2012 tarihli protokole göre de her yıl iki eşit taksitte 20.000-TL hizmet bedeli ödeyecektir. Görüldüğü üzere davalı sektörün özelliği gereği tek satıcının müşteri portföyünün oluşmasında geliştirilmesinde katkısı olmadığını,müşteri çevresinin davacının çabaları sonucu artmadığını savunmakta ise de ; ürünlerin bulunabilirliğini ve perakende satıcılar nezdinde tanınma düzeyini artırma hususunda faaliyette bulunmak üzere davacıya sözleşme süresince hizmet bedeli ödemiştir.Basiretli tacir olarak davranması beklenen davalının fayda getirmeyecek bir faaliyet için davacıya ücret ödemesi beklenemez.
Tütün sektöründe nihai tüketici nezdinde reklam yapılması yasaktır.Kamuya açık TAPDK verilerine göre tütün sektöründe davalı şirketin de dahil olduğu 9 ürün sağlayıcı bulunduğu ve satış noktalarında yer alabilmek pazar payını artırabilmek ,koruyabilmek için birbirleriyle rekabet halinde oldukları bir gerçektir.Tek satıcılar bu sektörde de yeni müşteri çevresi kurmak ,devamlılığı sağlamak üzere çaba sarfetmek durumundadırlar. Davalı tarafın ruhsat sahibi her noktanın otomatikman müşteri haline geldiği savunması da yukarıda açıklanan protokoller ve sözleşme içeriğine göre yerinde değildir. Ancak davalının ürünlerinin tüketici nezdinde tanınılırlığının yüksek olduğu ,sektörün en yüksek pazar payına sahip olduğu gerçeği de tazminatın takdirinde gözönünde bulundurulmalıdır.
Buna göre; Tek satıcının işini aksatmadan yapması ,nihai satış noktalarının taleplerini hızla yerine getirmesi,davalının ürünlerinin tanınırlığını perakende satıcı nezdinde artırmak üzere gayret göstermesi gerekmektedir.davacı tek satıcı yeni ürünlerinin tanıtımının yapılması ,eski ürünlere olan talebin karşılanması ,eski ürünlerinin satışının devamına yönelik olarak faaliyetlerde bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
Davacının hizmet verdiği dönemde bayii sayısının düştüğü bir gerçek ise de müşteri çevresinin geliştirilmesi ya yeni müşteri bulunmasına yada var olan müşteri çevresiyle ilişkilerin geliştirilmesi sayesinde kalıcı bir müşteri çevresinin yaratılmış olmasına bağlıdır.Sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle zonguldak bölgesinde 807,Bartın bölgesinde de 646 bayiinin davalıya ve yeni tek satıcıya devredildiği ,davacının yerine belirlenen yeni tek satıcının işine başladığı gün bu bayilerle ticaretine devam ettiği anlaşılmaktadır.
TTK 122/4 maddesi uyarınca denkleştirme isteminin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerekir.Bu sürenin niteliği hususunda öğretide görüşbirliği olmadığı,hak düşürücü süre mi yoksa zamanaşımı süresi olup olmadığının yasal düzenlemede açıklanmadığı ;maddenin gerekçesinde de sürenin niteliğinin uygulama tarafından belirlenmesi gerektiği , sebebinin de hukuk geliştirme olanaklarının önünün kapatılmaması olarak gösterildiği bu hususun uygulamaya bırakıldığı anlaşılmaktadır.Kanunda dava açılmasından sözedilmediği tazminat talebinin ileri sürülmesinden sözedildiği ,1 yıllık sürenin tazminat talebinin ileri sürülebilmesi için bir hak düşürücü süre olduğu ,elde ki kısmi dava da 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olmakla ,tazminat isteminin bildirildiğinin kabulü gerektiği ,1 yılık süre içinde tazminat bildirimi yapıldıktan sonra davanın genel zamanaşımı süresi içinde açılabileceği sonucuna varılmıştır.
TTK nun 122/2 maddesi uyarınca tazminat acentenin 5 yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz.Bilirkişi kurulu tarafından yapılan hesaplama sonucunda davacı tek satıcının TTK 122/2 .maddesi uyarınca 899.090,74-TL olduğu ancak davacı şirketin tekel durumunda olmasının ve markanın tanınılırlığının yüksek olmasının dikkate alınması gerektiği ,marka hakkında yapılan araştırma da pazar payının diğer oyunculara göre çok yüksek düzeyde olduğu ,sigara bağımlılığının aynı zamanda sigara markasına bağımlılığı da beraberinde getirdiği buna göre müşteri portföyünün geliştirilmesinin tümüyle davacının çabasıyla olduğunun kabul edilemeyeceği ancak tüm anlatılanlara göre yok sayılamayacağı ,nihai tüketicinin perakende satış noktasına geldiğinde öncelikle devamlı kullandığı marka sigarayı isteyeceği gözönünde bulundurulmalıdır.
Elde ki dava da 10 yılı aşkın devam eden tek satıcılık sözleşmesinin 21.12.2014 tarihi itibariyle sürenin bitmesi nedeniyle sona erdiği, 2.4.2015 tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü süre içinde kısmi dava açılarak denkleştirme istemenin davalıya bildirildiği,tek satıcının sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak ,onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybettiği ,somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde portföy tazminatı ödenmesi hakkaniyete uygun düşmektedir. Davacının TTK nun 122/4 maddesi uyarınca üst sınırın hesaplandığı ancak markanın tanınılırlığı ve davacının tekel konumunda satışlarını yaptığı gözetildiğinde üst sınırın %4 üne tekabül eden ıslah yolu ile talep edilen miktarın ödenmesinin hakkaniyet ölçülerinde bulunduğu ,İlk derece mahkemesinin davanın reddine yönelik hükmünün somut olaya ve dosya kapsamına uygun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunduğundan davanın reddine yönelik hükmün kaldırılmasına ; davanın ıslah edilen şekliyle kabulüyle 42.000-TL portföy tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/351 Esas-2017/1012 Karar sayılı ve 29/12/2017 tarihli hükmünün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın ıslah edilen şekliyle KABULÜNE, 42.000-TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine”
İlk Derece Yargılamasına İlişkin Olarak;
“Alınması gereken 2.869,02- TL nisbi karar harcından, davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılan 915,70- TL peşin harçların mahsubu ile bakiye 1.953,32- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 943,40-TLpeşin harçların davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı tarafça yapılan 2.100- TL bilirkişi ücreti, 580- TL talimat gideri ve 228,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere 2.908,50- TL yargı giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 4.970- TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Gider avansının kalan kısmının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 81,30- TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2018