Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/414 E. 2018/1549 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/414
KARAR NO : 2018/1549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2017
NUMARASI : 2016/84 Esas- 2017/1282 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/12/2018
İlk derece mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
ASIL DAVA:Davacı vekili, müvekkili tarafından yurtdışına ihraç kaydıyla gönderilmek üzere hazırlanan 27/03/2015 tarihli fatura içeriği ürünlerin taşıma işinin davalı tarafça gerçekleştirildiğini, ancak taşıma esnasında ürünlerin taşındığı tıra yasaya aykırı olarak mülteci alındığını, mültecilerin ürünler üzerinde seyahat ettiklerini ve bu şekilde ürünlerde ağır hasara sebebiyet verildiğini, ürünlerin teslimi esnasında bir kısım ambalaj kolilerinin açılmış, bir kısmının ezilmiş olması, bir kısmında renk değişikliği oluşması, ambalaj üzerinde insan atıkları nedeniyle ağır bir kokunun sinmiş olması gibi bir çok sebeple alıcı tarafından ürünlerin reddedildiğini, ürünlerin ayıplı olduğunun ve teslim alınmayacağının CMR belgesine şerh düşüldüğünü ve 13/04/2015 tarihinde müvekkiline e-posta yoluyla bildirildiğini, müvekkilinin 14/04/2015 tarihli ihtarname ile davalı ile sigorta şirketinden zararının tazminini talep ettiğini, olumlu cevap verilmemesi üzerine 20/05/2015 tarihli yeni bir ihtarname gönderildiğini, bunun üzerine dava dışı sigorta şirketinin meydana gelen zararı kısmen poliçe kapsamında gördüğünü ve sovtaj bedelini de mahsup ederek 2.500- Euro(6.978,17- TL) hasar bedelini ödediğini, poliçe kapsamı dışında kalan zarar bedeli davalı tarafça ödenmediği gibi ayıplı hale getirilen ürünlerin akıbeti hakkında da bilgi verilmediğini, ağır kusurlu olan davalının zararı tazminle yükümlü olduğunu, teslim edilmeyen ürün tutarı 13.162- Euro’dan sigorta şirketince ödenen 2.500- Euro mahsup edilerek bakiye 10.662-Euro hasar bedeli ile toplam 3.279,83 TL yeniden üretilen ürün için nakliye bedeli ve noter masraflarının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, bununla birlikte takip tarihi itibariyle davalının müvekkilinden olan 19.739,92 TL alacağının mahsubu sonucu bakiye 5.150-Euro üzerinden iş bu davanın açıldığını ileri sürerek itirazın 5.150-Euro asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP :Davalı vekili, dava konusu taşıma CMR konvansiyonuna tabi olup müvekkiline süresi içinde hasar ihbarı yapılmadığını, fiili taşımanın dava dışı firma tarafından gerçekleştirilmiş olması nedeniyle ortada bir kusur var ise kusurdan bu firmanın sorumlu olduğunu, eğer araç içerisine mülteci alınmış ise bunun önlenmesi mümkün olmayan bir olay olması nedeniyle de müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, hasar bedeli 2.466,48- Euro olarak tespit edilip sigorta şirketince davacıya ödendiğini, davacı zararının daha fazla olduğunu iddia ediyor ise sigorta şirketine karşı dava açması gerektiğini, kaldı ki ödeme sonrasında sigorta şirketinin ibra edilmesi nedeniyle bu hasar nedeniyle davacının talep hakkının bulunmadığını, davacının takas-mahsup talebinin de yerinde olmadığını, müvekkilinin sorumlu olduğu kabul edilse dahi sınırlı sorumluluğun söz konusu olacağını, davacının hasar bedeli dışındaki taleplerinin de haksız olduğunu , eğer bir zarar söz konusu ise sovtaj bedelinin de mahsubunun gerektiğini savunarak davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında süregelen ticari ilişkide müvekkilinin davalı için muhtelif taşıma işleri yaptığını, faturalara konu ürünlerin tam ve eksiksiz olarak alıcılarına teslim edildiğini, ancak toplam 19.739,92 TL fatura bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Davalı vekili, davacının 19.739,92 TL navlun alacağı olduğunu, ancak asıl davanın müvekkilinin alacaklı olduğu tutardan davacı alacağının mahsubu suretiyle bakiye alacağa yönelik açıldığını, davalının kusurlu olduğunu savunarak davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, kara taşıması olması nedeniyle CMR hükümlerine uygulanması gerektiği, taşıma senedi düzenlendiğinden yükün taşıyıcı tarafından kabul edildiğinin anlaşıldığı, sorumluluğun yükün teslim alınması ile başladığı, yükün hamiline teslimi ile biteceği, mal fatura bedelinin 13.162,56- Euro olduğu ve Cmr üzerine hasara ilişkin şerh düşüldüğü, 13 adet paletin üst sıralarında bulunan ambalaj kutularında renk bozulması kenar ve köşelerde bükülmeler, renk bozukluğu, paletlerin üst sıralarında bulunan kolilerin kapakları açılmış durumda ve kötü koku mevcut olduğu, kolilerden 16 adedinin ağızlarının açılmış ve hasarlı olduğunun tespit edildiği ve raporlandığı, davacı taraf sigortacısından bir miktar bedeli tazmin ettiğinden kalan bedel yönünden davada indirime giderek alacak miktarını belirlediği, hasarın tır içindeki mallar üzerinde mülteci taşınması şeklinde gerçekleştiğinden bunun mücbir sebep sayılmayacağı kanaati oluştuğu, davalı taşıyıcı CMR m. 29 gereğince taşımacının alt taşıyanın pervasız hareketinden sorumlu olması nedeniyle sorumluluktan kurtulamayacağı, ekspretiz raporunda belirtilen hasarın meydana geldiği, hasar sebebinin de taşıyıcının kötü taşımasından kaynaklandığı görüldüğü, buna göre davacı alacağından davalının birleşen davaya konu 19.739,92 -TL lik alacağı kabul ederek mahsup yapılmak sureti ile dava açıldığından bakiye kalan 5150- Euronun döviz cinsinden faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesi gerektiği, ancak yargılama sonucu likit alacak belirlendiğinden icra inkar tazminatı talebinin yerinde olmadığı, birleşen dava alacağı davacı tarafça kabul edilerek ve mahsubu yapılarak asıl davanın açıldığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, davalının icra takibine itirazının kısmen iptali ile takibin 5.150-Euro asıl alacak üzerinden asıl alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a uyarınca döviz üzerinden faiz yürütülmesi suretiyle devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, asıl davada takas mahsup yapıldığından birleşen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı vekili istinaf dilekçesinde;
1- Fiili taşımanın ihbar olunan … A.Ş. tarafından yerine getirildiğini, taşıma sırasında araç içerisinde mülteci çıkması sonucu bir kısım malların hasarlandığını, ancak bu olay nedeniyle müvekkilinin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, zira bu olayın önlenmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla CMR m.17/2 uyarınca sorumlulukları bulunmadığını, CMR m.29’dan hareketle pervasızca hareket olarak nitelendirmenin de doğru olmadığını,
2-Taşıma sonucu ürünlerin bir kısmının hasarlandığını, davacının hasarlı ürün bedelini sigorta şirketinden tahsil ettiğini ve sigorta şirketini ibra ettiğini, dolayısıyla talep hakkının sigorta şirketine geçtiğini, hasarlı olmayan ürünler yönünden davacının talepte bulunamayacağını, mahkemece hatalı olarak talepten fazlasına hükmedildiğini, heyet raporunda davacının taraf sıfatının kalmadığının açıkça belirtildiğini,
3-Asıl davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, mahkemece icra inkar tazminatı talebinin reddinin doğru olmadığını,
4-Birleşen davada davalının alacağın varlığını ikrar ettiğini, ancak davacının asıl davada mahsubunu istediği tutar içerisinde müvekkili alacağı bulunduğu gibi navlun alacağı ile ihtar/ihbar masraflarının da bulunduğunu,
5-Birleşen davada icra inkar tazminatı taleplerinin kabulünün gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak asıl davanın reddi ile birleşen davanın kabulüne, asıl ve birleşen davada davacının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP: Asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı vekili istinafa cevap dilekçesinde;
1-Davalının ağır kusurlu olması nedeniyle CMR m.29 uyarınca tam sorumluluk esasının uygulanacağını,
2-Poliçe kapsamı dışında kalan zararlardan davalının sorumlu olduğunu, davalının hasar gören malları teslim etmediği gibi hasarsız olduğunu iddia ettiği malları da teslim etmediğini,
3-Kararın doğru olduğunu belirterek istinaf isteminin reddini istemiştir.
GEREKÇE : Asıl dava, taşıma sözleşmesi uyarınca oluşan zarar bedeli ile masrafların tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine; birleşen dava ise taşıma sözleşmesi uyarınca düzenlenen navlun bedeli faturalarının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı, davalının yurtdışına ihraç kaydıyla gönderilecek emtianın taşıma işini üstlendiğini, ancak taşıma esnasında araca mültecilerin alınması ve emtia üzerinde taşınmaları suretiyle emtiaya zarar verildiğini, bu şekilde taşınan emtianın alıcısı tarafından kabul edilmediğini, hasarlı emtia bedeli dava dışı sigorta şirketince ödenmiş olmakla birlikte teslim edilmeyen emtia bedeline ilişkin olarak poliçe kapsamında olmadığından bahisle ödeme yapılmadığını, bakiye zarar bedeli ve yapılan masraflardan davalının sorumlu olduğunu, davalının navlun alacağı davacı toplam alacağından mahsup edilerek iş bu davanın açıldığını ileri sürmüş, asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı ise davacı için muhtelif taşıma işleri yaptığını ve bu nedenle alacaklı olduğunu, asıl davaya konu taşıma işinde fiili taşımanın dava dışı firmaca yapılmış olması nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca araca mültecilerin girmiş olmasının önlenmesi mümkün olmayan bir durum olduğunu, sigorta şirketi tarafından hasarlı ürün bedelinin davacıya ödenmiş olması ve sigorta şirketinin ibra edilmiş olması nedeniyle davacının talep hakkının bulunmadığını savunmuştur.
Uluslararası kara taşımacılığından kaynaklanan uyuşmazlıkların Türk Ticaret Kanununun taşımaya ilişkin hükümlerine göre değil, uluslararası bir anlaşma olan CMR ( Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyat İçin Mukavele Sözleşmesi) hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
CMR 17/1 maddesi uyarınca taşımacı yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar,bunların kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan sorumludur.
CMR’nin 30/1 maddesi uyarınca ise, alıcının taşımacı ile beraber durumlarını kontrol etmeden, veya ziyan ve hasarın açıkça görüldüğü hallerde teslim anında veya açıkça görülmediği hallerde teslimden 7 gün içinde durumu kendisine bildirmeden malı tesellüm ederse, bu hususun onun yükü sevk mektubunda belirtilen şekilde aldığına kanıt oluşturacaktır.
Somut olayda, asıl davaya konu emtianın taşınması hususunda tarafların anlaştıkları, ancak fiili taşıma işinin dava dışı firmaca yerine getirildiği esnada araca mültecilerin alınması, mültecilerin emtia üzerinde seyahat etmeleri ve bu şekilde emtiaya zarar verilmesi nedeniyle emtianın alıcısı tarafından kabul edilmediği ve bu hususun CMR senedine şerh düşüldüğü, ayrıca birleşen davada davacının 19.739,92 TL navlun alacağı olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık, ekspertiz raporunda hasarlı olarak tespit edilen emtia dışında kalan emtianın fiili taşıyan tarafından alıcısına teslim edilip edilmediği, alıcına teslim edilmemiş ise bu zarardan davalının sorumlu olup olmayacağı,sorumluluğunun sınırının ne olacağı, asıl davada davacının taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, yeni ürün navlun bedeli ile noter masrafları talep etmekte haklı olup olmadığı, davacının takas mahsup defi de dikkate alındığında alacaklı olduğu bir tutar olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle dava dışı sigorta şirketince davacıya dava konusu edilmeyen hasarlı ürün bedeli ödenmiş olmakla, ancak bu tutar yönünden sigorta şirketinin ibra edildiğinin ve bu tutar yönünden dava açma hakkının sigorta şirketine geçtiğinin, dolayısıyla dava konusu edilen tutar yönünden davacının taraf sıfatının bulunduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan CMR senedinde emtianın alıcısı tarafından kabul edilmediği yönünde şerh bulunması, emtianın alıcına teslim edildiği yönünde herhangi bir delil sunulmamış olması karşısında buna ilişkin zarardan davalının sorumlu tutulması gerekir.
CMR 29.maddesi “1. Hasar, tasımacının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete esdeger sayılan kusurundan ileri gelmis ise tasımacı,sorumlulugunu kaldıran veya sınırlayan yahut da kanıt yükünü karsı tarafa yükleyen bumaddenin hükümlerinden yararlanamaz.
2. Bilerek kötü hareket veya kusur tasımacının vekil veya çalısanları tarafından görevlerisırasında islenmis ise, aynı hüküm uygulanır. Bundan baska, böyle bir durumda adı geçenvekiller, çalısanlar ve diger kisiler kisisel sorumlulukları yönünden 1 inci paragrafta belirtilen bu bölüm hükümlerinden yararlanamazlar.” düzenlemesini içermektedir.
Somut olayda emtianın alıcıya teslim edilmemiş olması kasta eşdeğer kusur(pervasızca hareket) niteliğinde olduğundan ve akdi taşıyan fiili taşıyanın pervasızca hareketinden sorumlu olacağından, davalının zararın tamamından yani teslim edilmeyen emtia bedeli 10.662-Eurodan sorumlu olduğu açıktır. Bu kapsamda araca mültecilerin girmiş olması mücbir sebep olarak da kabul edilemez.
Öte yandan birleşen davaya cevap dilekçesinde, asıl davada talep edilen 5.150-Euro’nun nasıl hesaplandığı açıkça belirtilmiş, hesaplamada asıl davaya konu icra takibine konu tüm alacak kalemlerinin dikkate alındığı görülmüştür. Asıl davada davalı tarafın 2.741,24 TL yeniden üretilen ürün için nakliye bedeli alacağı, 58,24 TL işlemiş faiz , 216,42 TL ve 264,03 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 3.279,93 TL tutara açık bir itirazını olmadığı, sadece kusurunun olmaması nedeniyle bu tutarlardan sorumlu olmadığı yönünde itirazda bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla dayanak belgeleri de sunulan bu tutarlar hesaplamada dikkate alınmalıdır. Buna göre asıl davada 5,150-Euro alacağın bulunduğunun tespiti ile bu yönde hüküm kurulmasında,ayrıca asıl davaya konu alacak likit olmadığından mahkemece icra inkar tazminatı talebinin reddinde isabetsizlik görülmemiştir.
Birleşen davaya gelince, birleşen davaya konu alacak asıl davada takas mahsup konusu yapıldığından, birleşen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı da isabetli olduğu gibi, birleşen davaya konu alacağın tespiti, asıl davaya konu alacağın tespitine bağlı olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddi de doğru görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı … A.Ş. vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı … Loj. A.Ş. vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken asıl davaya ilişkin 1.152,51-TL istinaf karar harcının asıl dava davalısı-birleşen dava davacısından alınarak hazineye gelir kaydına,
Alınması gereken birleşen davaya ilişkin 35,90 TL peşin harcın karar harcına mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
Asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı …. Ltd. Şti. gider avansından karşılanan 42- TL nin asıl dava davalısı-birleşen dava davacısından alınarak asıl dava davacısı-birleşen dava davalısına verilmesine,
Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/12/2018