Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/402 E. 2018/834 K. 28.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/402
KARAR NO : 2018/834
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17/11/2017
NUMARASI : 2017/250 Esas- 2017/905 Karar
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/06/2018 ( 20/07/2018 yazım tarihli )
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, müvekkilinin 21/08/2000 tarihinde davalı şirkete 15.223,500 TL yatırdığını, yatırılan bu paranın euro para birimine çevrilerek EURO hesabına kaydedildiğini ve müvekkiline … hesap no’lu kâr ve zarara katılma hesap cüzdanı verildiğini, davalı şirketin topladığı fonları verimli şekilde ve gerekli teminat almak suretiyle kullanmak yerine kanuna karşı hile yaparak kendisine menfaat elde etme amacıyla hareket ettiğini, davalı şirketin basiretsiz tacir gibi davranmasının özen borcunun ihlali olup, aynı zamanda davalı şirketin organlarının ve yöneticilerinin ağır kusurlu davranmasından dolayı zarara uğratıldığını, davalı şirket ile müvekkili arasında kurulan sözleşmenin davacının iradesinin sakatlanarak kurulduğunu, bu sebeple geçerli bir ortak ilişkisi kurulmadığını davalının sebepsiz zenginleştiğini TTK 553 gereği tasfiye memurlarının alacaklılara karşı şahsen sorumlu bulunduklarını, geçerli bir kâr zarar ortaklığı ilişkisinin kurulmadığının tespiti ile taraflar arasındaki sözleşmenin geriye etkili olacak şekilde feshi, müvekkilinden tahsil edilen 26.805,50 -euronun 21/08/2000 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP:1-Davalı şirket vekili, davacının müvekkili şirket nezdindeki hesabının kâr ve zarara katılım akdine dayanmakta olduğunu, davacının dava tarihi itibariyle müvekkili şirketten henüz kesinleşmiş muaccel ve likit bir alacağının bulunmadığını, şirketin münfesih olduğundan davanın reddi gerektiğini, dava konusu alacağın dava tarihi itibariyle muaccel ve talep edilebilir likit bir alacak olmadığından bu alacağa ilişkin herhangi bir faizde talep edilemeyeceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2_Diğer davalılar vekili ; davacının akdi ilişkisinin … AŞ ile olduğu taraflarına husumet yöneltilemeyeceğini ,benzer açılan davaların reddedildiğini ,tasfiye işlemlerinin halen devam ettiğini aleyhlerine açılan davanın reddine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, davalı şirketin halen tasfiye halinde olduğunu şirketin geriye doğru kar ve zararın tespit edilmesinin mümkün olmadığını,tasfiye memurlarının kusurunun iddia v eispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemenin eksik incelemeye dayanarak karar verdiğini, şirketin tasfiye aşamasında olduğuna ilişkin yapılan savunmanın hakkın kötüye kullanılması kapsamında olduğunu, taraflar arasında yapılan “Kar ve Zarara Katılma Sözleşmesi” davalı şirketin hakkın kötüye kullanılması yasağını açıkça ihlal etmesi nedeniyle ortadan kalktığını ve müvekkili yönünden sözleşmeye katlanılmasının kendisinden beklenmeyecek duruma geldiğinden işlem temelinin çöktüğünü belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Taraflar arasındaki ilişki , kar ve zarar ortaklığına dayalı katılım hesabına ilişkindir.Davalı finans kurumu hakkında BDDK nın 10.02.2001 tarih ve 171 sayılı kararı ile faaliyetin sona erdirilmesine karar verilmiştir. Faaliyet izni kaldırılan şirketin tasfiye haline girmesine ve tasfiye işlemlerinin 6762 sayılı kanun gereği yapılmasına fon kurulunca karar verilmiş olup ;tasfiye işlemleri AŞ nin tasfiyesi hükümlerine göre devam etmektedir.
Kar ve Zarara Katılma Hesabı akdi çerçevesinde açılan hesaplara Katılma Hesabı adı verilir. Tasarrufunu faizsiz bankaya yatırarak katılma hesabı açtıran kişi vade sonunda ne miktarda kar payı alacağını önceden bilemez. Hatta karın yanında anaparanın da aynen ödeneceği garantisi verilmemektedir. Katılma hesaplarında biriken para, aynı vade ve döviz türündekilerle birleşerek bir havuz oluşturur ve katılım bankası tarafından çeşitli kredi usûlleriyle işletilir. Bir kredi kârla sonuçlanırsa havuza kâr gelir. Zararla sonuçlanırsa da havuz bu ölçüde zarar etmiş olur. Havuz kendi dönemini kârla kapatırsa banka hesap sahibine anapara ile birlikte kâr dağıtır. Banka dönemi zararla kapatırsa dönem sonunda hesap sahibinin anaparasının bir kısmı eksilmiş olur. Zaten işlemin niteliği kâr kadar zarar riskinin de varlığıdır.
Kar-zarara katılım hesaplarının tasfiye sonucu beklenmeden talep edilemeyeceği doğrultusunda Yargıtay’ca pek çok emsal nitelikte kararlar verilmiştir. (Yargıtay 19.HD 2015/2915esas-15255karar sayılıve 23.11.2015tarihli kararı da aynı yoldadır.)
Dosyada mevcut davacı vekilinin ibraz ettiği, davalı şirketin 2015 yılı tasfiye kurul raporunda tasfiye sürecinde yapılan işlemlerin bildirildiği ,katılım hesabı sahiplerine yapılan ödemelerden bahsedilip mudi sayısının önemli oranda düşürüldüğüne yer verildiği görülmektedir. Davacı vekilinin davalı tasfiye memurlarının kasten tasfiyeyi sonlandırmadıkları iddiasının bir dayanağı yoktur.Davalı şirketin tasfiye halinde olup bu aşamada kar-zarar durumunun sonuçlanmadığı, davacının kar-zarar hesabına yatırdığı para hakkında talepte bulunmasının mümkün bulunmadığı, alacağın muaccel hale gelmediği ve tasfiye memurlarına yönelik istem bakımından iddianın ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine ilişkin hükme yönelik ileri sürülen istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
Davacı tarafından yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Karardan bir suretin taraf vekillerine tebliğe çıkarılmasına,
HMK ‘nun 362/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 28/06/2018