Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/391 E. 2019/615 K. 29.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/391
KARAR NO : 2019/615
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: … 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2017
NUMARASI : 2014/1222 Esas 2017/266 Karar
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2019
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA :Davacı vekili ; … isimli teknenin 16.05.2013 tarihinde yapılan poliçe ile sigorta şirketi tarafından yönlendirilen eksper tarafından belirlenen 400.000 euro bedelle sigorta kapsamına alındığını, 02.09.2013 günü Yalova Setur Marina’dan tatil amacıyla ayrılarak Marmara Denizi’ne açıldığını ve İstanbul Büyükada mevkiine geldiklerinde akşam saatlerinde teknenin su aldığının görüldüğünü, tekneye dolan suyun pompalarla tahliyeye çalışıldığını, fakat bir süre sonra havanın da bozmaya başlaması, dalga ve rüzgarın artması nedeniyle teknede bulunan misafirler ve tekne sahibinin tekneyi tahliye ettiklerini, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ve Deniz Polisinin ilgili birimlerine ihbarda bulunup, kendilerinin ve teknenin kurtarılmasını talep ettiklerini, TCSG-88 botuna alınarak kurtarıldıklarını, tekneye alınma saatinin 21.30-22.00 civarı olduklarını, rüzgarın kazazedelerin bulundukları Zodyak botu sürüklemesi ve gece görüşü nedeniyle bulundukları konumdan terkedilmiş oldukları … isimli tekne ile göz temasının kesildiğini ve sonrasında teknenin akıbeti hakkında bilgi edinilemediğini, 03.09.2013 tarihinde Kıyı Emniyeti Teşkilatından teknenin akıbeti hakkında bilgi alamadıklarını, 04.09.2013 günü teknenin akıbetinin tespiti için Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı’na yazılı başvuruda bulunulduğunu, müvekkili şirket sahibinin ve kazazedelerin tekneyi terk etmeleri ile kurtarılmalarına kadar geçen süre içerisinde teknenin batmakta olduğunu, baş kısmının denizin içine girdiği yönünde son göz temaslarından sonra teknenin batmış olmasının muhtemel göründüğünü, olay sonrasında deniz raporu alındığını, tekne terk edildikten sonra su almaya devam ettiğini,içindekilerin tekneyi terk etmesinden yaklaşık üç-dört saat sonra, Sahil Güvenlik tarafından kurtarıldıkları sırada tekne ile göz temasının kesildiğini, ertesi gün yapılan araştırmada teknenin bulunamadığını ve battığının kesinleştiğini, davalı ile yapılan görüşmeler sonucunda 17.12.2013 tarihinde sigorta tazminatı ödenmeyeceğine ilişkin mailin gönderildiğini, ret yazısına ekli olarak 02.09.2013 tarihli zeyilname ile sigorta bedelinde indirim yapıldığının belirtildiğini, tam ziya söz konusu olduğunu, davalının ret yazısında hasar ihbarının acente tarafından 06.09.2013 tarihinde yapıldığının belirtildiğini, kurtarma hizmetinin zamanında ulaşamaması ve meteoroloji raporlarında da görüleceği üzere havanın bozması nedeniyle sadece teknede bulunanların kurtarılabildiğini, fakat tekneye ulaşılmadığını, teknenin bulunduğu yerin tespiti ve olanaklar dahilinde ise çıkartılarak durumun belirlenmesi amacı ile bir kuruluş ile anlaşma yapıldığını, eksper raporu alarak takseli yapılmış olan sigorta poliçesinin müvekkilinin bilgisi dışında zeyilname ile sigorta değerinin düşürülmesinin kötü niyet olduğunu, davalının tam ziyadan doğan bedeli tazmini reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, sigorta tazminatının fazlaya ilişkin alacak hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 20.000-euro’nun ödenmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili sigorta şirketi nezdinde …numaralı Tekne Yat Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalı…adına sigorta ettiren … tarafından … isimli 1984 yılında inşa edilen ABD bayraklı teknenin 400.000-euro bedelle 03.05.2013-03.05.2014 tarihleri arasında sigortalandığını, poliçenin imzası aşamasında, . ..Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 16.05.2013 tarihli Kıymet Takdiri Ekspertiz Raporu’nda teknenin piyasa rayiç değerinin 400.000-euro olarak belirlendiğinden poliçe bedelinin 400.000 euro olarak imzalandığını, ancak hasar gerçekleştikten sonra yapılan araştırma safhasında, hazırlanan gözetim raporunda teknenin piyasa değerinin 170.000 ile 200.000 euro arasında olduğunun tespit edildiğini,Değer Tespiti ve Kondisyon Ekspertizi Raporu’nda, teknenin tahmini bedelinin 250.000 euro olduğunun tespit edildiğini, bu durumda gerek TTK m. 1463 hükmü, Tekne Poliçesi Genel Şartları (A.5) maddesi, taraflar arasındaki poliçenin 3. sayfasında açıklamalar kısmının 3. paragrafındaki özel şart, gerekse alınan eksper raporları çerçevesinde dava konusu yatın rayiç bedelinin 200.000 Euro olduğunun tespit edildiğini, bu kapsamda poliçe bedel zeyli ile poliçe iptal zeyli düzenlendiğinin davacıya ihtarname ile bildirildiğini, anılan hasar ihbarı sonrasında müvekkili sigortacı tarafından hasara konu tüm belge ve bilgilerin toplandığını, 07.10.2013 tarihli Kesin Hasar Ekspertiz raporunda, davaya konu olayın davacı tarafından anlatılan şekilde cereyan etmediği, raporda belirtilen şekilde çelişkili ve batmaya dayanak hiçbir delil olmadığı, meydana gelen hasarın poliçe kapsamında değerlendirilemeyeceğinin ortaya çıktığını, davacı tarafından hasarın kurtarma hizmetinin zamanında gelmediği ve havanın bozulması sebeplerine dayandırılmasının kabul edilemeyeceğini,hava durumunun sigortalı tekneyi etkilemeyecek durumda olduğunun tespit edildiğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; aldırılan ve içlerinde meteoroloji mühendisi ve dalgıç bilirkişilerin de olduğu objektif bilimsel verilere dayanması nedeniyle itibar olunan 2.bilirkişi raporuna göre;teknenin battığı iddia edilen 02.09.2013 günü teknenin batmasına ve/veya batmadan kurtarılmasına engel teşkil edecek kadar kötü hava deniz koşullarının mevcut olmadığı, kişilerin beyanları üzerine denize girmek üzere demirledikleri Balıkçı Adasının elektronik ve kağıt deniz haritaları incelendiğinde, bölgede o esnada kuzeydoğudan esen rüzgar yönü dikkate alındığında, adanın güney kısmının demirlemeye ve yüzmeye elverişli görüldüğü, teknenin demir attığı sahada bir topuğa ya da kayalığa temas ettiği düşünülse dahi bilirkişi ve eksper raporlarından; genel olarak çelik inşa teknenin gövdesinin açık deniz şartlarına uygun çok güçlü bir çelik saç gövde ve omurga yapısının olduğu, tekne kondisyonun iyi durumda olduğu ve gerekli bakımlarının yapıldığı anlaşıldığından, teknenin su almasına neden olacak derecede bir temasın ve yaralanmanın, o sırada teknede bulunanların fark edebileceği bir şiddette olması gerekeceği, ancak kaptanın ve diğerlerinin beyanlarında böyle bir güçlü çarpmadan bahsedilmediği, sadece çapanın dipte takıldığı yerden çıkartılırken zorlanıldığı ve kurtarma esnasında bir ses duyulduğu, çapa sürttüğü için bu sesi çıkartabileceğini düşündüklerini ifade ettiklerinin görüldüğü, dosyaya mübrez resimlerden, teknenin baş tarafında bir demir ırgatının olduğu, ancak demir loçasının bulunmadığı ve bu nedenle çapanın loçaya değil teknenin ön burnuna alındığının anlaşıldığı, bu nedenle 12.11.2015 tarihli bilirkişi raporuna itibar olunmadığı, iddia edilen batma esnasında teknede bulunanların olaya ilişkin 10.09.2013 tarihinde Deniz Raporu için verdikleri beyanları ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından alınan ifadelerin yetersiz ve tek taraflı beyanlar olduğu, olay anında teknede bulunanların beyanlarına göre, teknede mevcut payroteknik malzeme kullanılması gerektiği halde kullanılmadığı,bu durumda rizikonun gerçekleşmediği / gerçekleştiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili ;denizde hiçbir inceleme yapılmadan teknenin batmış olamayacağına karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını, sac tekne olması nedeniyle dalınamayacak bir derinlikte olsa dahi yukarıdan yerinin anlaşılabileceğini ve mevcut mevkiiye dalınıp dalınmayacağının araştırılabileceğini, bu konuda hiçbir inceleme yapılmadığını ve taleplerinin dikkate alınmadığını, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü bünyesinde Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesinden sertifikalı dip araması konusunda uzman bilirkişilerden teknenin battığı yerin belirlenmesi için inceleme yapılmasını talep ettiklerini, teknenin tam ziya olduğunu, teknenin son bulunduğu yerin koordinatlarının sahil güvenlik, kıyı emniyeti ve diğer kurtarma ekipleriyle yapılan telefon görüşmeleri ve GSM operatörlerinden belirlenebileceğini, bu konuda da herhangi bir inceleme yapılmadığını, can kaybı yaşanmaması için tekne sahibinin ve kaptanın tekneyi terk ettiğini belirterek teknenin battığı yerin ve konumun saptanması için gerekli incelemelerin yaptırılması gerektiği yolunda karar verilerek talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Taraflar arasındaki dava, tekne yat sigorta poliçesi kapsamında davalı … şirketi tarafından sigortalanan, davacıya ait … isimli teknenin batarak tam ziyaa uğraması sebebiyle uğranılan zararın giderilmesine yönelik maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf dava dilekçesinde, dava konusu sigortalı tekne ile tekne donatanı … şirketinin ve dolayısıyla teknenin sahibi ve kaptanı …’nun, … ve iki kız arkadaşıyla birlikte 02.09.2013 günü Yalova Setur Marina’dan tatil amaçlı denize açılarak İstanbul Adalar mevkiine geldiklerini ,burada balıkçı adasına yaklaşıp demir attıklarını ve denize girdiklerini, bir müddet sonra açığa gidip yelken yapmak istediklerini, demir almak istedikleri sırada çapanın takılması nedeniyle demir almakta zorlandıklarını,ileri geri manevra yaparak çapayı kurtardıkları sırada bir ses duyduklarını ve yola devam ettiklerini ,akşamüzeri saat 19:00 sularında teknenin ön sol kısmından su aldığını fark edip pompalarla suyu tahliye etmek istediklerini ancak bunun yetersiz olması ve teknenin batmaya başlaması üzerine 16. kanaldan sahil güvenlik komutanlığına acil durum bilgisi vermek istediklerini ancak irtibat kuramadıklarını ,cevap veren yabancı gemilerle de yabancı olmaları nedeniyle iletişim kuramadıklarını, bunun üzerine tekneye bağlı zodyak botla tekneden ayrılmak zorunda kaldıklarını, akabinde cep telefonuyla sahil güvenlik komutanlığı ve kıyı emniyeti genel müdürlüğü ve deniz polisiyle irtibata geçtiklerini ancak onlarında bulundukları yeri önce bulamadıklarını, teknenin saat 19:00 gibi burnundan batmaya başladığını, kendilerinin bindiği botun kuvvetli rüzgarın etkisiyle süreklenip tekneden uzaklaştıklarını en son saat 21:30 sıralarında teknenin su yüzeyinde sadece direklerinin göründüğünü ve bu aşamadan sonra tekneyle temaslarının kesildiğini ve sahil güvenlik ekiplerinin kendilerine saat 22:00 – 22 :30 sularında Çınarcık açıklarında ulaştığını ve kendilerini kurtardıklarını ileri sürerek uğradıkları zararın tazmini isteminde bulunmuştur.Davalı … şirketi ise, hasarın meydana gelmesinden sonra yaptırdıkları ekspertiz raporuna göre yatın rayiç bedelinin 200.000-euro olduğunun tespit edildiğini, bu kapsamda poliçe bedel zeyli ile poliçe iptal zeyli düzenlendiğinin davacıya ihtarname ile bildirildiğini, ekspertiz incelemesi sonucu, davaya konu olayın davacı tarafından anlatılan şekilde cereyan etmediğini, davacı beyanlarının çelişkili olduğunu ve batmaya dayanak hiçbir delil bulunmadığını, meydana gelen hasarın poliçe kapsamında değerlendirilmeyeceğinin ortaya çıktığını, toplanan belgeler, yapılan araştırma ve beyanlar doğrultusunda teknenin battığının belirsiz olduğunu,harici bir etki, çatma- çatışma, karaya oturma, dibe temas, topuk atlama, ağır hava, fırtına, dalga sebebinin mevcut olmadığını ,teknenin kendiliğinden su almasının eskime, aşınma, çürüme sonucu delinme ,kilistin patlaması , motor çalışırken egzoz soğutma suyu patlaması ve benzeri sebeplerden hasara uğradığı sonucuna ulaşılabileceğini, eskime, aşınma, çürümenin de poliçe teminatı haricinde olduğunu ,muhtemel batma hadisesinin, denizlerin, göllerin, nehirlerin ve diğer gezilebilir suların rizikolarından kaynaklanmadığından poliçe teminatı haricinde olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir .Dava konusu yatın ,davacıya ait olduğu, davalı tarafından 03.05.2013 – 03.05.2014 tarihleri arasında tekne yat sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına alındığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, dava konusu teknenin batıp batmadığı ve dolayısıyla sigorta poliçesiyle teminat altına alınan rizikonun gerçekleşip gerçekleşmediği ,bunun sonucu olarakta meydana gelen zararın, davalı tarafça tazmini gerekip gerekmediği noktasındadır.6102 sayılı TTK nun 1409 maddesi “1)Sigortacı ,sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zararlardan veya bedelden sorumludur.
2) Sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.” şeklinde düzenlenmiştir.Madde hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere; sigorta tazminatı talep eden sigortalı, teminat kapsamında bir rizikonun gerçekleştiğini ve bunun sonucunda zarara uğradığını ve zarar miktarını ispat etmek zorundadır. Davacı rizikonun gerçekleştiğini ispat ettikten sonra, ispatlanıp sözleşmede öngörülen riziko ve/veya rizikoların birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir. Bu belirleme karşısında,1. Heyet raporundaki ispat yükünün davalı/sigortacıya ait olduğu yönündeki görüş isabetsizdir.Davacı sigortalı tarafından sigorta konusu teknenin, su alarak battığı iddiası ile açılan işbu davada ,dosyaya sunulan 12.11.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda; “kayalıklara takılan ve bu nedenle zorla çekilen demirin bu zorlama esnasında demir loçasının bulunduğu yerde esnetme yapmış olabileceği, bu durumun tekneye suyun girmesi için mantıklı bir açıklama olacağı” kanaatine varıldığı belirtilmiş ise de; 10.11.2017 tarihli 2. bilirkişi teknik uzmanlarınca “dosyaya mübrez resimlerden, teknenin baş tarafında bir demir ırgatının olduğu; ancak demir loçasının bulunmadığı ve bu nedenle çapanın loçaya değil, teknenin ön burnuna alındığı” tespit edilmiştir. Dolayısıyla 12.11.2015 tarihli raporda açıklanan muhtemel batma nedeni, 2.bilirkişi heyeti teknik uzmanlarınca benimsenmemiştir. Yine;sigorta konusu teknenin battığı iddia edilen yer ve zamanda mevcut hava ve deniz koşullarının teknenin batmasına sebebiyet vermesinin olası olmadığı; teknenin demir attığı sahada bir topuğa ya da kayalığa temas ettiği düşünülse dahi, dosyaya celp edilen bilirkişi ve eksper raporlarından; genel olarak çelik inşa teknenin açık deniz şartlarına uygun çift cidarlı (çok güçlü bir çelik saç gövde ve omurga yapısının) olduğu, teknenin su almasına neden olacak derecede bir temasın ve yaralanmanın, o sırada teknede bulunanlarca fark edebileceği bir şiddette olması gerekeceği, ancak kaptanın ve diğer şahısların beyanlarında böyle bir güçlü çarpmadan bahsedilmediği; teknenin battığı hususunda sigortalı yetkilisi ve tekne kaptanı olan şahıs ile teknede bulunanların beyanlarını doğrulayan bilgi, belge veya görgü şahidi olmadığı; bu nedenle teknenin batmadığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Bu durumda,davacı TTK.nun 1409 maddesi gereği rizikonun gerçekleştiğini ispat edememiştir. Dosya kapsamındaki ekspertiz raporları ve dalgıç bilirkişinin de bulunduğu hükme esas alınan 2. bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere,amatör denizci belgesine sahip tekne kaptanı tarafından GPS cihazından teknenin battığı yerin net koordinatlarının okunarak Sahil Güvenliğe bilidirilmediği ve yine teknede bulunması zorunlu olan ve teknede bulunduğu belirlenen Payroteknik malzemenin kullanılmadığı gibi neden kullanılmadığının da makul bir şekilde açıklanamadığı,teknenin battığı iddia edilen yerde batmayı doğrulayabilecek şahısları kurtaran sahil güvenlik komutanlığı görevlilerince bir belirleme yapılamadığı gibi battığı iddia edilen tekneden su yüzüne çıkan herhangi bir nesnenin tespit edildiğine dair dosyada bir delil bulunmamaktadır. Tekneni batmaya başladığı saat 19. Dan -temasın kesildiği 21.00 kadar Marmara Denizinde hiç bir deniz aracına tesadüf edilmemesi ,bu kadar süre ile Sahil Güvenlik veya başkaca bir kurum ile temas kurulamadığına ilişkin beyanlar inanadırıcı bulunmamaktadır. Teknenin battığı yönündeki beyanlar tekne sahibi ve arkadaşına ait olup,bu şahısların tek taraflı ve çelişik beyanları dışında bu beyanları doğrulayabilecek bir delilin bulunmadığı, kazazedelerin denize girdiklerini iddia ettikleri balıkçı adası ile kurtarıldıkları yer arasında kuş uçuşu 9 mil mesafenin olduğu, teknenin kesin battığı yerin tam olarak tespit edilemediği,tahmini batma yerinin kapsadığı alanın çok geniş olduğu,derinliğinin dalma limitlerinin üzerinde olduğu,bu kadar geniş bir sahada ve derinlikte batmış olabileceği ifade edilen teknenin su altında tespitinin imkansıza yakın zor ve bu konudaki araştırmanın maliyeti gözetildiğinde, araştırma yapılmasının makul ve ekonomik olmadığı belirlenmiştir.Bu durumda,davacının rizikonun gerçekleştiğini ispat edemediği,batma yerinin tam olarak tespit edilememesi,muhtemel batma alanının genişliği ve derinliği gözetildiğinde,dalma yoluyla battığı iddia olunan teknenin tespitinin mümkün olmadığı gibi su altı robot kamera ile yapılacak aramanın makul ve ekonomik olmadığı, dolayısıyla davacı tarafın batma olgusunun tespit edilmesi için ek inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiği yönündeki istinaf sebebinin de yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
1.heyet raporunda batma sebebi olarak gösterilen demir loçasının bulunduğu yerde esneme olduğu ve buradan teknenin su aldığı veya zorlanan ırgatın güverte bağlantı ayaklarını ve faundeyşınını (temelini) yırtması/esnetmesi, bunun sonucunda da tekne yapısının su geçmez bütünlüğünün bozulması ve bu sebeplerle teknenin batmış olması mütaalasında bulunulmasına rağmen 2. heyet raporunda bu ihtimallerin bilimsel olarak gerçekleşmeyeceği ve teknenin battığının ispatlanmadığı sonuçları arasında çelişki olup olmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda;1. Heyetin raporunun bilimsel gerçeklere ve dosya kapsamındaki maddi delillere aykırı şekilde tamamen varsayımlara dayalı olarak hazırlanması ve bu raporda ulaşılan teknenin batmasına ilişkin yukarıda açıklanan sebeplerin 2. raporda gerekçeli olarak çürütülüp bunların batma sebebi sayılamayacağının belirlenmesi karşısında,1. Raporun bilimsel bir değer taşımadığı ve dolayısıyla bu raporun hüküm kurmaya elverişli rapor niteliğinin bulunmadığı,2. Heyet raporunun ise objektif bilimsel verilere dayalı olması ve bu raporun hükme esas alınarak karar verilmesinin gerekeceği,hüküm kurmaya esas olmayacağı belirlenen rapordaki maddi ve hukuki tespitlere bilimsel bir değer atfedilemeyeceğinden,usulüne uygun düzenlenen rapordaki sonuçlarla hükme esas alınma kabiliyeti bulunmadığı belirlenen 1. rapordaki sonuçların karşılaştırılarak 2 rapor arasında çelişki olduğunun da ileri sürülemeyeceği, çelişkinin bilimselliği bulunan iki ayrı rapor arasında söz konusu olabileceğinden, ikinci rapordaki tespitlerin benimsenip hüküm verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından,davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 35-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 29/04/2019