Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/374 E. 2019/541 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/374
KARAR NO : 2019/541
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
NUMARASI : 2015/1174 Esas 2017/972 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/04/2019
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; … A.Ş’nin … tarafından 100 Milyar TL sermaye ile kurulduğunu ve tek imza yetkilisinin … olduğunu, … Almanya ayağı olan diğer şirketlerin ise … kurulu olan … olup, bu şirketlerin, davalı … tarafından, yurt dışında toplanan paraların Türkiye’de kurulu …. A.Ş’ne aktarılmasında paravan şirket olarak kullanıldığını ve işlevleri bitincede iflas ettirildiğini, davalılar tarafından müvekkiline yatırılan paranın tamamı istendiği takdirde geri alınabileceği belirtilerek toplam 100.000,DM nin müvekkilinden tahsil edildiğini, ancak paranın müvekkiline iade edilmediğini,yurt dışındaki …. ve …şirketlerince toplanan paraların davalılara aktarılması, keza … ve ….iflas ettirilmiş ve ticaret sicilinden terkin olmaları nedeniyle bu şirketlere başvuru ve bu şirketlerden tahsilat imkanının olmaması,dava dışı şirketler ile davalı şirketin yönetimi ve organlarının davalı … oluşması ve aralarındaki para hareketleri gereği tek bir şirket gibi hareket etmelerinin TMK.nun 2.maddesi anlamında organik bağ olmasını göstermesi nedeniyle, … A.Ş ile Yönetim Kurulu Başkanı … TTK 336 maddesi uyarınca doğan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek , davalıların sorumluluklarının bulunduğunun tespitine, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinden tahsil edilen 51.129,19.euro(100.000.00 DEM ) nun faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili; davacının, dava dışı şirkete sessiz ortak olduğunu iddia ettiğini, davacı ile müvekkilleri arasında hiçbir ticari ya da hukuki ilişki veya para alışverişi bulunmadığını, usulsüz veya yasal olmayan herhangi bir para aktarma durumunun söz konusu olmadığını, … firmasının … A.Ş’ne yasalara uygun bir şekilde ortak olarak katıldığını ve halen de ortak bulunduğunu,davanın bir yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, davacının dava dışı şirkete para yatırıp yatırmadığının kesin olarak bilinmediğini, sessiz ortağın kara iştirak hakkı bulunduğu gibi zarara da katlanma durumu olduğunu, … ile davacı arasında Alman Hukukuna göre kurulmuş sessiz ortaklık ilişkisinin yasal olduğunu, ortada herhangi bir usulsüz aktarımın olmadığını, Bakırköy 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/614 esas sayılı dosyasında verilen kararın Yargıtay tarafından kararın bozulduğunu ve zamanaşımı nedeniyle ortadan kalktığını, davanın öncelikle husumet ve zaman aşımı nedeniyle , bu talebin kabul edilmemesi halinde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece:01.08.2017 tarihli ara kararı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, bu ara kararın davacı yana 04.08.2017 de tebliğ olunarak tebligat parçasının dosya içine alındığı, eldeki dosyada kesin süreye rağmen davacı yanca bilirkişi ücreti yatırılmadığı, bilirkişi ücretinin 20.10.2017 de yatırıldığı, davalı tarafın kesin süreden sonra yapılan işleme onay vermediğini 23.10.2017 tarihli oturumda açıkça belirttiğinden, davacının bilirkişi inceleme talebinden vazgeçtiğinin kabulü gerektiği, davacının açıkça dava dışı 3.kişiye tevdii olunan paranın davalılardan müteselsilen tahsilini talep ettiği davalıların pasif husumete yönelik taleplerinin değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, mevcut delillerle davacı yanın talebinin esasına geçilmesi olanağı bulunmadığı, davalıların husumet itirazının kabulü gerektiği,davalı vekilinin zaman aşımı definde bulundu ise de; 13.12.2017 tarihli oturumda vazgeçtiğinden; öncelikle husemete yönelik değerlendirme yapılıp,davanın davalılara karşı istirdat şeklinde yorumlanarak, davacının davasının reddine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili;… ve …. tarafından Avrupa’da toplanan paraların hiçbir ticari faaliyeti olmayan …. A.Ş.’ye aktarıldığını, 03.02.1999 yılında …A.Ş.’nin genel kurulunda şirket sermayesinin 620 kat arttırılması kararının alındığını ve 11.02.1999 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilerek şirket sermayesinin 62 milyon TL’ye çıkarıldığını, …..’nin %42,5 ve …. ’nin %7,5 ile …’in hissedarı olduğunu, Masak raporlarıyla …. A.Ş.’nin YK Başkanı olarak toplanan paraları kendi hesabına aktardığını, yine kendisinin hissedarı olduğu ve … A.Ş. ile hiçbir ticari ve hukuki bağı olmayan … Ltd.Şti’ne karşılıksız olarak büyük miktarda para kullandırdığını, ….ve …. şirketlerinin içinin boşatılıp toplanan paraların ….A.Ş.’ye aktarıldıktan sonra iflas ettirildiklerini, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmediğini, iddia ve deliller incelenmeksizin esasa girilmezden evvel husumet yokluğu nedeni ile davanın reddinin usule, yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Taraflar arasındaki dava, davacının, dava dışı …. şirketine yatırdığı paranın tazminiyle yükümlü olduğunu iddia ettiği davalılardan tahsiline ilişkindir .Mahkemece yapılan yargılama sonucu, bilirkişi ücretinin yatırılması için verilen kesin süreye rağmen, davacı tarafça ücretin süresinde yatırılmadığı ve davalı tarafında süresinde yatırılmayan bilirkişi ücreti nedeniyle bilirkişi incelemesi yapılmasına onay vermediği için davacının bilirkişi inceleme talebinden vazgeçmiş sayıldığı,davacının dava dışı … yatırdığı parayı davalılardan talep ettiği ancak tüzel kişilik perdesinin aralanması kapsamında gerekli bilgi ve belgeleri sunmadığı gerekçesiyle davanın husumetten reddine karar verilmiştir. Mahkemece her ne kadar davanın husumetten reddine karar verilmişse de benzer uyuşmazlıkların ilk ortaya çıktığı yıllarda Yargıtay 11.Hukuk Dairesince bu yönde kararlar verilmiş ise de ; bu kararlardan sonra ortaya çıkan vakıalar, ceza yargılanmalarına ilişkin dosyalardaki iddialar ile davacının akdi ilişki kurduğu şirkete müracaat etmesinin sonuçsuz kalacağının bilinebilecek olması durumunda, davacının doğrudan davalılar aleyhinde dava açmasını kabul etmek gerektiği yönünde içtihatlar oluşturulmuş, bu içtihatlar istikrar kazanmıştır (Yargıtay 11. HDnin 21.05.2012 tarih 2011/1556 esas, 2012/8450 karar vb. emsal kararları). Buna göre davanın pasif husumetten reddine yönelik kararı isabetsizdir.Öte yandan ; mahkemece,1.8.2017 tarihli bilirkişi inceleme ara kararı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına , ”…1-Davacı yanca tebliğden itibaren 2 hafta kesin sürede her bir bilirkişi için 1.500-TL bilirkişi ücretinin dosyaya yatırılmasına, aksi takdirde inceleme talebinden vazgeçmiş sayılacağına dair ara karar tesis edilmiş ara karar davacıya 04.08.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafından bilirkişi ücreti süre geçtikten sonra 20.10.2017 tarihinde yatırıldığı, 23.10.2017 tarihli oturumda davalı vekili muvafakat etmediğinden, davacının bilirkişi inceleme talebinden vazgeçtiği mevcut delillere göre dosyanın değerlendirildiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, kural olarak, kesin süreye ilişkin ara kararda, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için, ne miktar ücret yatırılacağının belirtilmesi, tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, tanınan süre içinde yapılması istenen işlerin ne olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonucun açık olarak anlatılması ve bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedilebileceğinin yine açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekmektedir. Mahkemece, kesin süreye ilişkin ara kararında, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonuç, açık olarak anlatılmamış ve bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verileceği ve gerektiğinde davanın reddedilebileceği açıkça bildirilmeden karar verilmiştir. Bu durumda, söz konusu usule uyulmaksızın ve sonuçları hakkında ilgili tarafa herhangi bir ihtarat yapılmadan ve süresinden sonrada olsa bilirkişi ücretinin yatırılmış olması ve bu nedenle duruşmanın ertelenmesine sebebiyet verilmemiş olması nedeniyle verilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağının kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru olmamıştır(Yargıtay 11. HD.nin 26.02.2018 tarih 2016/ 8044 esas bir gün 2018/1411 karar sayılı ilamı). Bu durumda mahkemece yapılacak iş, tarafların sundukları tüm deliller toplanarak, bilirkişi incelemesi yapılıp, sonucuna göre davanın esası hakkında karar verilmesidir. Bu nedenlerle davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulüyle, ilk derece mahkemesi kararının HMK.nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yargılamaya devam edilmesi için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesi yönünde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2017 Tarih 2015/1174 Esas 2017/972 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 -TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/04/2019