Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/369 E. 2018/1611 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/369
KARAR NO : 2018/1611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2017
NUMARASI : 2015/686 E.-2017/987 K.
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/12/2018
Davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı l..A.Ş. arasında akdedilen 22/07/2007 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesine dava dışı …z’ın kefil olduğunu ve yine adı geçenin adına kayıtlı taşınmazın üzerine ipotek tesis edildiğini, finansal kiralama sözleşmesine konu makinelerin davalı şirket ile akdedilen sözleşme uyarınca sigortalı olduğunu, makinelerin müvekkilinde alındığını, hırsızlık olayında müvekkilinin kusuru olmadığı halde …A.Ş.’nin sadece müvekkilini ve ipotek vereni taraf göstererek ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığını, taşınmazın 96.000- TL bedelle satıldığını, zararın öncelikle davalı şirketten karşılanması gerekirken davalının takipte taraf dahi gösterilmediğini, taşınmaz …adına kayıtlı olsa da taşınmazın müvekkilinin ailesi ile birlikte ikamet ettiği ev olduğunu, bu nedenle satış nedeniyle müvekkilinin de zarara uğradığını, taşınmazın satışı yapılmadan önce müvekkili tarafından davalı şirket hakkında icra takibi başlatılmış olsa da davalının takibe kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, itirazın üzerine açılan davanın kabul edildiğini,taşınmaz icra kanalıyla satılmış olduğundan hem değerinin altında bir fiyatla satıldığını, hem de icra masraflarının satış bedelinden mahsup edildiğini, bu sebeple taşınmazın satış tarihindeki değerinin tespiti ile borca mahsup edilen miktar ile esas değeri arasındaki farkın davalıdan tahsili gerektiğini, müvekkilinin maddi zararın yanında manevi zarara da uğradığını, evi tahliye zorunda kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL maddi ve 20.000-TL manevi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, zira sigorta poliçesinde sigortalının dava dışı … A.Ş. olması nedeniyle müvekkili aleyhine ancak bu şirket tarafından dava açılabileceğini, davacının sigorta ettiren olduğu kabul edilse dahi bu davayı açabilmesi için finansal kiralama şirketinin muvafakati gerektiğini, ayrıca taşınmazın davacı adına kayıtlı olmaması nedeniyle davacının taşınmazın satışı nedeniyle bir zarara uğramasının mümkün olmadığını, müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, zira takip ve satış işlemlerinin finansal kiralama şirketi tarafından yapıldığını, zamanaşımı definde bulunduklarını, kesin hüküm itirazlarının olduğunu, müvekkilinin sigorta poliçesinden kaynaklanan tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini,sigortalı finansal kiralama şirketi tarafından müvekkili hakkında tazminat davası açıldığını ve müvekkili tarafından toplam 304.488- TL tazminat ödemesi yapıldığını, bu hasarla ilgili poliçe limitinin 204.050-TL olup hırsızlık hasarlarında %10 oranında tenzili muafiyet uygulandığı,müvekkilinin poliçe ile ilgili sorumluluğunun kalmadığını, ipotekli taşınmazın satışının müvekkilinin taraf olmadığı 3.bir sözleşmenin konusu olduğunu, olay sonrasında kolluk kuvvetlerinde dahi malların çalınmadığı yönünde kanaat oluştuğunu, müvekkilinin de yasal hakkını kullanarak hasar tazmin talebini reddettiğini, talep edilen tutarların fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; davacının taşınmazın satışı nedeni ile maddi tazminat talebinde bulunmuş ise de, davaya konu taşınmazın malikinin dava dışı …olduğu, taşınmazın cebri icra yolu ile satılması nedeni ile iddia edilen zararın kayıt maliki tarafından talep edilebileceği,taşınmaza zilyet olmasının tazminat talep hakkı vermediği, bu itibarla davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, davacı vekili davaya konu taşınmazın satılması nedeni ile ailecek ikamet ettikleri taşınmazı boşaltmak zorunda kaldıklarını belirtereke manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de, taşınmazın satışının gerçekleştiği tarihten itibaren dava tarihine kadar belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle maddi tazminat davasının aktif husumet ehliyeti yokluğundan, manevi tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili ; 1-Davalı ile finansal kiralama şirketinin grup şirketi olduklarını, finansal kiralama şirketinin hırsızlık olayı sonrası davalı şirkete karşı değil de müvekkili aleyhine takip başlatmasının doğru olmadığını,
2-Mahkemece maddi tazminat davası aktif husumet ehliyetinden reddedilmiş ise de, taşınmazın müvekkilinin sürekli oturduğu aile konutu niteliğinde taşınmaz olduğunu,
3-Müvekkili aleyhine başlatılan icra takibi sonrası müvekkilinin itirazı üzerine itirazın iptali davası açıldığını, fakat bu dava kesinleşmeden taşınmazın satıldığını, söz konusu davanın zamanaşımını keseceğini, dolayısıyla manevi tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddini doğru olmadığını,
4-Bilirkişi raporu alınmadan eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, mal sigorta poliçesi kapsamında ödenmesi gereken hasar bedelinin sigorta şirketince geç ödenmesinden dolayı, finansal kiralayan tarafından başlatılan ipotekli icra takibine konu taşınmazın satışı nedeniyle uğranılan maddi-manevi zararın tazmini istemine ilişkidir.
Davacı, dava dışı finansal kiralama şirketi ile kendisi arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesine konu makinelerin aynı zamanda davalı ile akdedilen sözleşme gereğince sigortalandığını, söz konusu makinelerin kendisinin kusuru olmaksızın çalınması sonrasında finansal kiralama şirketince sadece müvekkili ve ipotek veren hakkında ipotekli icra takibi başlatıldığını, davalının geç ödemesi sebebiyle ipotekli taşınmazın satıldığını, taşınmaz kendisi adına kayıtlı olmasa da ailesi tarafından kullanıldığından gerçek değerinin altında satışı ve satış nedeniyle tahliyesi nedeniyle maddi-manevi zarara uğradığını, ayrıca taşınmaz satılmadan önce kendisince davalı hakkında başlatılan icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali davası açılmış ve kendisi haklı bulunmuş ise de kötüniyet tazminatı talebinin reddedildiğini ileri sürmüş, davalı ise aktif ve pasif husumet ehliyeti itirazlarında ve zamanaşımı definde bulunmuş, ayrıca kesin hüküm itirazında bulunmuş, iddianın aksine sigortalı şirket tarafından kendileri aleyhine tazminat davası açıldığını ve tazminat ödemesi yapıldığını, ceza soruşturma dosyasındaki delliler uyarınca yasal hak kullanılarak ilk etapta tazminat talebinin reddedildiğini, kusurunun olmadığını savunmuştur.Dava konusu İst. …İcra Dairesinin… Esas sayılı İpoteğin Paraya Çevrilmesine ilişkin dosya incelendiğinde, dava dışı …Kiralama A.Ş.’nin davacı ile dava dışı kefil ve ipotek veren hakkında 25/07/2008 tarihinde kira bedelleri için takip başlattığı, 20/11/2008 tarihinde taşınmaza ilişkin kıymet takdir raporu alındığı, 12/08/2009 tarihinde taşınmazın satıldığı yönünde talimat icra dairesince asıl dosyaya bilgi verildiği görülmüştür.
Bu durumda davacı tarafça iddia edildiğinin aksine ipotekli takibe konu taşınmazın, 05/01/2009 tarihinde meydana geldiği ileri sürülen hırsızlık olayı sonrasında davalı … şirketinin ödeme yapmaması üzerine değil, olaydan çok önce finansal kiralama bedellerinin ödenmemesi üzerine başlatılan takibin sonucu olarak satıldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan dava dilekçesinde, taşınmaz satışından önce davacı tarafça davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığı, itirazın iptaline karar verildiği ileri sürülmüş ise de, ilk derece mahkemesince davacı vekiline bu davaya ilişkin mahkeme bilgilerinin verilmesi için süre verilmiş olmasına rağmen herhangi bir bilgi verilmediğinden söz konusu dosya incelenememiş ve gerçekte böyle bir dava olup olmadığı belirlenememiştir.İstinaf dilekçesinde de bu davaya ilişkin bilgi verilmemiş,ancak finansal kiralama şirketinin davalı şirket hakkında açtığı İstanbul 47.ATM nin 2010/142 esas sayılı dosyasında açılan davanın kısmen kabulu ile 180.000-TL tazminat ödemesinin finansal kiralama şirketine yapılmasına karar verildiği anlaşılmakla finansal kiralama şirketinin dosya davacısına muvafakat vermediği ,davayı kendisinin açtığı ,iki kez tazminat ödenmesi sözkonusu olamayacağından davacının sözettiği böyle bir davanın mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır.Davanın, dava dışı finansal kiralama şirketi ile davalı arasındaki sigorta sözleşmesine dayalı olarak değil, davalının hasar bedelini zamanında ödememesi şeklindeki haksız fiile dayalı olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı satışı yapılan taşınmazın maliki değil ise de, bu taşınmazın satışı nedeniyle ipotekli icra takibi borçlusu olarak zarara uğrama ihtimali bulunmaktadır. Dolayısıyla iş bu davada aktif husumetinin bulunduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan davalı tarafın zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi gerekirse; satış tarihi tam olarak tespit edilememiş olmakla birlikte, 12/08/2009 tarihli yazı ile satışın yapıldığının asıl icra müdürlüğüne bildirildiği ve 28/09/2009 tarihinde davacıya tahliye emri gönderildiği, dolayısıyla satış tarihinin en geç 12/08/2009 olduğu açıktır. Haksız fiil tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 60.maddesi uyarınca zamanaşımı süresi zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde olay tarihinden itibaren 10 yıldır. Dava dilekçesinde davalı hakkında başlatılan icra takibinden ve itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasından söz edilmiş ise de, söz konusu takip ve davaya ilişkin herhangi bir bilgi verilmediğinden zaamanaşımı kesen bir durumun bulunmadığı kabul edilmelidir. Yine istinaf dilekçesinde ise ipotekli icra takibinde davacı tarafça itiraz edilmesi üzerine finansal kiralama şirketince davacı hakkında açılan davadan söz edilmiş ve yargılama sırasında finansal kiralama şirketince davalı hakkında açılan tazminat davasının sonucunun beklenildiği ileri sürülmüş ise de, söz konusu davaların bu dava açısından zamanaşımını kesen bir neden olarak kabulü mümkün değildir. Buna göre haksız fiil tarihi itibariyle zarardan ve tazminat yükümlüsünden haberdar olduğu kabul edilmesi gereken davacının, iş bu davayı 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan çok sonra açtığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalı tarafın yasal sürede ileri sürdüğü zamanaşımı defi haklı görülmüştür.
O halde, ilk derece mahkemesince yasal dayanağı hatalı gösterilse de sonuç olarak manevi tazminata ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ancak maddi tazminata ilişkin istemin de zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yazılı şekilde aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi doğru görülmemiş, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK’nun 353(1)b-2 maddesi uyarınca maddi tazminata ilişkin hükmün kaldırılmasına ve maddi tazminata yönelik istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş hükümde bütünlük sağlanması için hükmün manevi tazminata ilişkin ferilerinin tekrarı yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin manevi tazminat istemine ilişkin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Davacı vekilinin maddi tazminat istemine ilişkin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2017 Tarih 2015/686 Esas- 2017/987 Karar sayılı hükmün maddi tazminata ilişkin kısmının HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA;
“Maddi tazminata yönelik istemin zamanaşımı nedeniyle REDDİNE”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ;
Maddi ve manevi tazminat davası yönünden ayrı ayrı alınması gereken 31,40 red harcının peşin yatırılan 512,35- TL harçtan mahsubu ile arta kalan 449,55- TL harcın davacıya İADESİNE,
Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı taraf kendisinin vekil ile temsil ettirdiğinden maddi ve manevi tazminat talebi yönünden ayrı ayrı olmak üzere hüküm tarihinde yürürlükte bulanan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 1.980-şer TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
HMK.120 maddesi gereğince; taraflarınca yatırılan gider avansı ile varsa delil avansının kullanılmayan kısmının talep halinde yanlara iadesine,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan toplam 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13/12/2018