Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/361 E. 2018/1486 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/361
KARAR NO : 2018/1486
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2017
NUMARASI : 2015/377 E.-2017/477 K.
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/11/2018
İlk derece mahkemesince davanın ıslah edilen haliyle kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, davalının müvekkili şirkette 15/02/2013 tarihinden 12/02/2014 tarihine kadar ürün uzmanı olarak 2.098,18 TL brüt ücret ile çalıştığını, 12/02/2014 tarihinde istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, davalının taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9-e maddesine aykırı olarak müvekkili ile aynı alanda iştigal eden , aynı nev’iden mal ve hizmet satışı yapan ve müvekkilinin piyasadaki en güçlü rakiplerinden biri olan… A.Ş.’ne ait internet sitesinde kategori sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, esasında davalının dava dışı şirkette müvekkili şirkette yaptığı görevle aynı görev tanımı altında ancak farklı bir unvanla çalışmaya başladığını ve müvekkilinden görevi gereği edindiği müşteri bilgisi, piyasa bilgisi, fiyatlandırma politikası gibi ticari sır mahiyetindeki bilgileri rakip şirkete aktardığını, davalının sözleşmeye aykırı bu davranışı nedeniyle son aylık brüt ücretinin on katı tutarını cezai şart olarak ödemeyi taahhüt ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 18/01/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, taleplerini 15.981,80 TL artırmak suretiyle 20.981,80 TL olarak ıslah ettiklerini bildirmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9-e maddesinin müvekkilinin çalışma özgürülüğünü kısıtladığını ve müvekkiline sektöründe çalışma alanı bırakılmadığını, bu düzenlemenin müvekkilinin 1 yıl süresince işsiz kalması ve geçimini dahi sağlayamayacak duruma düşmesi, mesleki özgeçmişinde ve kariyerinde önemli zararlara yol açılması sonucunu doğurabilecek düzeyde bir yasak getirdiğini, gerek çalışma yasağı getirilen bölgenin gerekse faaliyet alanının sınırsız tutulduğunu, TTK’nun 445/2 maddesi uyarınca hakimin rekabet etme yasağına dair sözleşmeyi veya hükümleri aşırı bulması halinde takdir yetkisine dayanarak sınırlayabileceğini, kaldı ki müvekkilinin rekabet etme yasağını ihlal etmediğini, müvekkilinin her iki şirketteki görevinin farklı olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette çalıştığı sürece iddia edildiği gibi piyasa bilgisi, müşteri bilgisi ya da fiyatlandırma politikası gibi ticari sırları da haiz olmadığını, yalnızca ürünlerin teknik özellikleri konusunda bilgi verilmesi, ürünlere ait stok kontrollerinin yapılması ve ürün fiyatlandırması konularında çalışmalar yaptığını, davacının TTK’nun 444/2 maddesi uyarınca müvekkilinin rekabet yasağına aykırı davrandığını ve buna bağlı olarak önemli bir zararın meydana geldiğini ispatlamakla yükümlü olduğunu, yine TTK’nun 445/2 maddesi lafzından 6098 sayılı TBK’nun 818 sayılı BK’ndan farklı olarak rekabet yasağının her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğunu zımnen ifade etmekte olduğunu, mehaz kanun hükmü de dikkate alındığında işverenin rekabet yasağının devam ettiği her yıl için işçiye ödemede bulunması gerektiğini, böyle bir edimin kararlaştırılmamış olmasının rekabet yasağını baştan itibaren geçersiz kıldığının kabulünün gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının 15/02/2013 -12/02/2014 tarihleri arasında davacı şirkette ürün uzmanı olarak çalıştığı, ürün bilgilerinin ve veri girişlerinin yapılması, ürünlerin teknik özellikleri, stok bilgileri ve fiyatlandırma gibi hususlarda görev aldığı, bu haliyle TBK 444 mad.belirtilen üretim sırlarına erişim imkanının olduğu, ayrıca rakip firmada kategori sorumlusu olarak çalışmaya başladığı dikkate alındığında bilgilerin kullanılmasının davacı firmanın zararına sebebiyet verebileceği anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşmeye göre davalının rekabet etme yasağına aykırı davrandığı, bu haliyle sözleşmenin 9-c m.gereğince son brüt ücreti olan 2.098,18-TL ‘nin on katı kadar cezai şart tazminatı ödemekle yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın ıslah edilen haliyle kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1- Davacının haksız rekabetin varlığını ispat edemediğini, zira müvekkilinin hiçbir ticari sırra erişiminin bulunmadığını, aynı iddialarla bir başka çalışan… hakkında açılan davanın reddedildiğini,
2- Sözleşmenin ilgili hükmünün, müvekkilinin çalışma hakkı ve özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayacak ve iktisadi geleceğini tehlikeye düşüerecek nitelikte olup hukuken geçerliliği bulunmadığını, TTK’nun 445/2 maddesi uyarınca hakimin sözleşmeyi veya hükümleri aşırı bulması halinde yasağı sınırlayabileceğini, bir başka çalışan …hakkında açılan davada sınırlamanın hakkaniyete aykırı olması sebebiyle geçerli olarak kabul edilemeyeceği kabul edilerek davanın reddedildiğini,
3- TTK’nun 444/2 maddesi uyarınca ticari sırların paylaşımı ile işverenin zarar görmesi arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini, ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını,
4- Rekabet yasağı ve cezai şartın geçerliliği değerlendirilirken,işverenin karşı edim üstlenip üstlenmediği hususunun da önem arzettiğini, somut olayda davacı işverene hiçbir edim yüklenmediğini belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
Davacı, kendi bünyelerinde ürün uzmanı olarak çalışan davalının istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, ancak daha sonra sözleşmeye aykırı olarak kendisi ile aynı alanda iştigal eden ve rakibi olan bir firmada aynı görev tanımı altında ancak farklı bir unvanla çalışmaya başladığını ve bu şekilde rekabet etmeme yasağını ihlal ettiğini ileri sürerek cezai şart talebinde bulunmuş, davalı ise sözleşmenin ilgili hükmünün kendisinin çalışma hak ve özgürlüğünü kısıtlanması nedeniyle geçerli olmadığını, ayrıca davacının kendisinin ticari sırlarını haiz olduğunu ve bu sırların paylaşılması nedeniyle zarara uğradığını ispat edemediğini, sözleşmede işverene karşı edim yüklenmemiş olması nedeniyle de sözleşmenin geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Sözleşmenin ”Personelin Sorumlulukları” başlıklı 9-e maddesi “Personel, iş sözleşmesinin haklı nedenlerle İşveren tarafından veya haklı nedenler olmaksızın kendisi tarafından feshedilmesi halinde, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl süreyle, merkezi Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgelerinde olup, faaliyet konusu İşverenle tamamen veya kısmen aynı olan şirketlerde her ne suretle olursa olsun çalışmamayı, bu gibi yerlerde ortak, danışman yahut benzeri sıfatlarla bulunmamayı, bu işleri kendi nam ve hesabına yapmamayı, aksi takdirde son aylık brüt ücretinin on katı tutarını cezai şart olarak ödemeyi ayrıca rekabet yasağına son vermeyi kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesini içermektedir.
Taraflar arasında akdedilen İş Sözleşmesi 15/02/2013 tarihlidir. Dolayısıyla somut olayda 6098 sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekir.
TBK’nun 445/2 maddesi uyarınca hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Ancak bu sınırlama, yasal düzenleme gereğince, işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutmak suretiyle yapılır. Oysa, olayımızda, işçinin rekabet yasağı karşılığında işverenin herhangi bir karşı edim üstlenmediği anlaşılmaktadır.
TBK’nın 420/1.maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Somut olayda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, buna karşılık işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, bu geçersizlik hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir, dolayısıyla geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi de yerinde değildir. İlk derece mahkemesince bu hususlar gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK 353(1)b-2 gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/377 Esas- 2017/477 Karar sayılı ve 13/06/2017 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın REDDİNE”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;
“Alınması gereken 35,90-TL harcın, toplam 358,40- TL harçtan mahsubu ile 322,50- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yapılan 9- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.517,82- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 358,32- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,
Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan 23,50-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 29/11/2018