Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/348 E. 2019/429 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/348
KARAR NO : 2019/429
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2017
NUMARASI : 2015/149 Esas 2017/930 Karar
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/03/2019
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin hamili olduğu … Bank İskenderun Şubesi’ne ait … seri numaralı 20.000- TL bedelli 01.11.2014 vade tarihli çekin, 04.07.2014 günü müvekkilinin işyerinde yaşanan hırsızlık olayı nedeni ile çalınan çeklerden bir tanesi olduğunu, müvekkilinin şikayeti sonucu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/78484 soruşturma numaralı dosyasında açılan soruşturmanın halen derdest olduğunu, ayrıca söz konusu çeke ilişkin olarak İst. 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/761 Esas sayılı dosyası ile iptal davası açıldığını, davalının elinde bulundurduğu çeke ödeme yasağı konulduğunu, çekin ibraz edildiğinin anlaşılması üzerine, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.01.2015 tarih ve 1 no.lu ara kararı ile huzurdaki dava konusu çeke ilişkin istirdat davası açmak ve tedbir kararı getirmek üzere taraflarına kesin süre verildiğini, müvekkilinin dava konusu çeki dava dışı keşideci ….. Ltd. Sti. ile arasındaki ticari ilişki kapsamında adı geçen şirketten edindiğini ve lehtarı iken yaşanan hırsızlık olayı neticesinde rızası hilafında elinden çıktığını, iadesi talep edilen çekte müvekkiline ait ciro sahte olduğundan ve ciro zinciri bozulduğundan; davalı taraf suça konu bu çeki nereden ve neye istinaden edindiğini, gerçek bir borç ilişkisi içerip içermediğini ispatla yükümlü olduğunu, davaya konu çekin meşru hamil müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili şirketin doğal taş sektöründe iştigal ettiğini, müvekkili şirketin… (….) isimli kişiye mermer satışı yaptığını, karşılığında alıcı … dava konusu çekinde içerisinde olduğu 7 adet çeki müvekkili firmaya kargo ile gönderdiğini, ancak çekler günü gelip bankaya ibraz edildiğinde İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/228 esas sayılı dosyasından çeklere ödeme yasağı konulduğuna vakıf olunduğunu ve ilgili dosyaya katılma talebinde bulunmalarına rağmen bir sonuç alamadıklarını, müvekkili firmanın ilgili çekleri ticari faaliyetleri kapsamında edindiğini, davacının iddialarının doğruluğunu bilmelerinin mümkün olmadığını, söz konusu çekleri gerçek bir satış ve ticari ilişki kapsamında iyiniyetle edindiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; çek üzerindeki ciro silsilesi tam olup, davalının yetkili hamil olduğu, yasal düzenlemenin “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” şeklinde olduğu, davalının çeki edinme nedenini kanıtlama yükümlülüğü olmadığını, davalının çekin rıza dışında elden çıktığını bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerektiği, çekin rıza dışı elden çıkması halinde, davalının iyi niyetli olmadığını ispat yükü, TMK 3. maddesindeki iyi niyet karinesi gereği çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiği, somut olayda davacı taraf yargılama boyunca çekin rızası dışında elinden çıktığını kanıtlama gayretinde olmuş ise de davalının kanunda tanımlandığı haliyle iyi niyetli olmadığını veya ağır kusurlu olduğunu kanıtlama çabası göstermediği, davalının dava konusu çeki davacıya yönelik soygun eyleminden sonra iktisap etmiş olması ve cirantası ile ticari ilişkisi bulunmadığını ve davalının çeki iktisapta ağır kusurlu olduğunu göstermediği, bu nedenlerle ve davalının yürütülen ceza davasında sanık olmadığı da gözetilerek (Yargıtay 11. HD; 23.12.2014, 2014/10768 E ve 2014/20288 K; 29.11.2011, 2010/6075 E ve 2011/16057 K) davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde; 1-Müvekkili davacının dava konusu çek nedeniyle imza inkarına dayalı menfi tespit talebininde bulunduğunu ve çek arkasındaki müvekkili cirosunda bulunan imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığının adli tıp kurumu raporuyla sabit olduğunu, dosyaya sundukları Yargıtay kararları doğrultusunda, imza itirazının mutlak defillerden olup herkese karşı ileri sürülebileceğini ve bu defiye karşı iyi niyet iddiasında bulunulamayacağını , Dava konusu çekle ilgili müvekkili hakkında yasal takip yapılmadan dahi menfi tespit talebinde bulunmasında hukuki yararının bulunduğunu, 2- Davanın reddi nedeniyle hükmolunan karşı tarafa verilen vekalet ücretinin tarifeye uygun olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, menfi tespit ve istirdat davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir .
GEREKÇE :Dava, 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca çek istirdadı istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca ispat yükü, çekin yetkili hamili olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının bu hususların yanı sıra ayrıca davalının çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu ileri sürüp kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamında yapılan inceleme sonucu, dava konusu 01.11.2014 keşide tarihli, 20.000- TL bedelli, …. nolu çekin, keşideci davadışı ….Ltd.Şti tarafından davacı namına keşide edildiği,çekin arka yüzünde bulunan ilk cironun lehdar davacı ünvan ve imzasını taşıdığı, sırasıyla diğer ciroların ….., …. ait olduğu, … tarafından da davalı …. A.Ş’ ye cirolanarak davredildiği, davalı tarafından 11.11.2014 tarihinde ibrazında, İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/222 E sayılı dosyasında konulan ödeme yasağı nedeniyle bir işlem yapılamadığı şerhinin çeke yazıldığı, mahkemece ATK’dan alınan 18.11.2016 tarihli rapora göre,çek arkasındaki 1. cirodaki davacı şirket kaşesi altındaki imzanın şirket yetkilisi …. ait olmadığının belirlendiği, bu belirlemelere göre davacının dava konusu çekin lehtarı olduğu ve işyerinde yapılan hırsızlık sonucu rızası hilafına çekin elinden çıktığı,tespit edilemeyen kişi veya kişilerce çekin sahteliği sabit olan 1. ciro ile tedavüle çıkarılıp şeklen düzenli ciro zinciri ile davalı hamile intikal ettiği ve yine davalının karine olarak iyiniyetli olduğu,davacı tarafından davalının çeki iktisap ederken kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunun ispatlanamadığı sabittir. Zaten davalı tarafta bu hususta bir iddia ve ispatta bulunmadığı gibi bu hususu istinaf konusu da yapmamıştır.Davacı tanık deliline dayanmış ancak tanık listesi sunmamıştır. Öte yandan davacı tarafça sözü edilen ve dosya arasında bulunan ceza soruşturma dosyası kapsamındaki ifade ve diğer beyanlarda davalının kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğu yönünde bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.Sonuç olarak, davacı, dava konusu çekin yetkili hamili olduğunu ve hırsızlık sonucu çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri sürüp ispat etmişse de ,TTK 790 maddesine gereği düzenli ciro silsilesine göre dava konusu çeki iktisap eden eden davalının çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlayamamıştır.Diğer taraftan, davacı vekili somut uyuşmazlıkta imza inkarına dayalı menfi tespit davası da açtığını ve müvekkilinin ciro imzasının sahteliğinin ATK raporuyla sabit olduğunu, imza sahteliğinin mutlak defilerden olup herkese karşı ileri sürülebileceğini ve bu defiye karşı iyiniyet iddiasının dinlenmeyeceğini ileri sürmüş ise de, usulüne göre açılmış bir menfi tespit davası bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde bu hususta açık ve net bir talep sonucuna yer vermediği, 31.10.2017 tarihli son celsedeki menfi tespit talepleri bulunduğuna yönelik beyanın ve hatta mahkemece davanın istirdat ve menfi tespit olarak nitelemesinin(muhtemelen sehven yapılmış bir niteleme) açılmış bir menfi tespit davası bulunduğunu göstermeyeceği,davanın nasıl açılacağı hususu HMK.nun 118 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, belirlenen ilkeler doğrultusunda harç ve giderleri yatırılarak usulünce düzenlenen ve menfi tespit istemi içeren bir dava dilekçesinin bulunmadığı, 6102 Sayılı TTK.nun 677 maddesinde düzenlenen imzaların istiklali prensibi ve aynı yasanın 792 maddesi gözetildiğinde, açılan istirdat davasında davacının imzasının sahteliğinin şeklen incelenmesi gereken ciro silsilesini koparmayacağı gibi,davacının imza sahteciliğine dayalı mutlak defisinin ancak usulünce açılmış menfi tespit davasında ileri sürülebileceği, istirdat davasında TTK.nun 790 maddesine göre yetkili hamil olduğu şekli ciro incelemesi ile belirlenen davalının kötüniyeti veya ağır kusuru davacı tarafça ispatlanmadıkça açılan davanın reddi gerekeceğinden ve yine dava, 20.000- TL lik çek nedeniyle açılmış nispi avukatlık ücretine tabi istirdat davası olup, hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği reddedilen dava değeri üzerinden % 12 oran uygulanarak davası reddedilen davacı aleyhine belirlenen 2.400- TL nispi avukatlık üreti hüküm tarihindeki tarifeye uygun olup, davacının bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/03/2019