Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/290 E. 2018/1388 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/290
KARAR NO : 2018/1388
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017
NUMARASI : 2016/178 E.-2017/1070 K.
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2018
İlk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, davalı şirkette pay sahibi olan müvekkili ile davalı şirketin büyük paydaşı ve yönetim kurulu başkanı olan dava dışı …’nun boşandıklarını, …’nun boşanma davasından önceki 1 yıl içerisinde aile mallarını muvazaalı olarak kaçırmaya başladığını, münferit imza yetkilisi olarak şirket hesapları üzerinde usulsüzlükler yapmaya başladığını, mahkeme ilamı ile verilen izin üzerine 24/12/2015 tarihinde Olağan Genel Kurul Toplantısı yapıldığını, ancak bu toplantının amacının müvekkilini şirketteki yönetim kurulu üyeliğinden saf dışı etmek, şirket hesaplarına erişimi engellemek, daha kolay bir şekilde şirket hesaplarını boşaltmak ve böylece aile mallarına dahil olan şirket değerini azaltmak olduğunu, davalı şirketin ve…’nun 2 yılı aşkın süredir müvekkiline bilgi edinme ve inceleme hakkını kullandırmadığını, bu genel kurul kararından sonra ise müvekkilinin hak ve yetkilerinin tamamen sınırlanmış olacağını, yönetim kurulu faaliyet raporu ile murakıp raporunun usulüne uygun düzenlenmemiş olması nedeniyle müvekkilinin oylamada red oyu kullandığını, 2013 ve 2014 özel hesap dönemlerine ait gelir gider tabloları ve bilançoların şirketin reel faaliyetlerine, yasal mevzuat ve esas sözleşmeye uygun olmaması, bilançoda belirtilen kayıtların kaynaklarının faaliyet raporunda açıklanmaması nedeniyle red oyu kullanıldığını, aynı şekilde 2013 ve 2014 özel hesap dönemlerine ilişkin …ve …’nin ibrasında, şirketin yönetim kurulu üyeliklerine dair seçim ve süre ile ilgili maddeye, TTK 395 ve 396 maddelerine istinaden yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine yetki verilmesine de red oyu kullandığını, dolayısıyla müvekkilinin gerçekliğe uygun olmayan, yönetim kurulu üyesi olarak kendi imzasını taşımayan faaliyet raporu, murakıp raporu ile gelir gider tabloları ve bilançoya dayalı olarak, dürüstlük kuralına aykırı surette bir genel kurul toplantısına sürüklendiğini, payı nedeniyle çoğunluk karşısında zarara uğratıldığını ileri sürerek TTK 445.maddesi uyarınca 24/12/2015 tarihli Genel Kurul Kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının genel kurulun hangi maddelerinin hangi nedenle iptalini istediğini belirtmediğini, TTK 446/1-a maddesi uyarınca ancak olumsuz oy kullanılan ve muhalefetin açıkça tutanağa geçirildiği kararlara karşı bu işlemi yapanların iptal davası açabileceklerini, halbuki 1,5 ve 7 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların oybirliği ile alındığını, dolayısıyla bu kararların iptalinin talep edilemeyeceğini, genel kurul tutanağının 6.maddesi incelendiğinde davacının yönetim kurulu üyesi olmak gibi bir talebinin olmadığının görüleceğini, red oyu kullanmak dışında üye seçiminde muhalefetinin de olmadığını, dolayısıyla çoğunluğun kötüniyetli olarak kendisini seçtirmemesi gibi bir durumun olmadığını, davacının diğer iddialarının haksız olduğunu, ayrıca şirkete değil iddianın muhatabına yönetilmesi gerektiğini, …’nun bu genel kurul öncesinde de münferit imza yetkilisi olduğunu, iş bu genel kurulda özel denetçi tayini hakkını dahi kullanmadığını, şirket defter kayıtlarının mevzuata uygun bir şekilde ve usulünce tutulmakta olduğunu, davacı iddialarının soyut nitelikte olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, anonim şirketin genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini talep eden kişinin öncelikle karara olumsuz oy vermesi ve bu muhalefetini tutanağa geçirtmesi gerektiği, davacının vekili vasıtasıyla iştirak ettiği davalı şirketin 24/12/2015 tarihinde olağan genel kurulunda alınan kararlardan 1,5 ve 7 nolu kararlara olumlu oy verdiği, 4,6 ve 8 nolu kararlarda ise olumsuz oy kullanmasına karşın muhalefetini usulüne uygun bir şekilde tutanağa geçirtmediği anlaşılmakla bu maddeler ile ilgili olarak açılan iptal davasında dava şartı noksanlığı bulunduğu, bununla birlikte 2,3 ve 5 numaralı gündem maddesi alınan kararlarla ilgili olarak ise kanunda belirtilen koşulları yerine getirdiği, ancak davacının bu maddelere ilişkin itirazının yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı şirketin 24/12/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısının 1,4,6,7 ve 8 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların iptali istemi ile açılan davanın olumsuz oy kullanılması ve muhalefete ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, 2,3 ve 5 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların iptali istemi ile açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Müvekkili tarafından davalı şirket yönetim kurulu başkanı … aleyhine açılan boşanma davasının kabul edildiğini, karşı davanın ise reddediliğini, mal rejimi tasfiyesine ilişkin davanın derdest olduğunu,…’nun boşanma davasından önceki 1 yıl içerisinde aile mallarını muvazaalı olarak kaçırmaya başladığını, münferit imza yetkilisi olarak şirket hesapları üzerinde usulsüzlükler yapmaya başladığını, bu toplantının amacının müvekkilini şirketteki yönetim kurulu üyeliğinden saf dışı etmek, şirket hesaplarına erişimi engellemek, daha kolay bir şiekilde şirket hesaplarını boşaltmak ve böylece aile mallarına dahil olan şirket değerini azaltmak olduğunu, davalı şirketin ve …’nun 2 yılı aşkın süredir müvekkilini yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde dahi şirketlere sokmadığını, bilgi edinme ve inceleme hakkını kullandırmadığını, bu genel kurul kararından sonra ise müvekkilinin hak ve yetkilerinin tamamen sınırlanmış olacağını, özellikle TTK 395 ve 396 maddelerine istinaden yönetim kurulu üyelerine yetki verilmiş olmasının müvekkilinin hem paydaş hem aile mallarıyla ilgili hakları çerçevesinde müvekkilini mağdur edeceğini,
2- Davalı defterlerinin lehe delil vasfı olmadığını,
3-…’nun müvekkiline gönderdiği kısa mesajlarda şirketin içini boşalttığına dair ifadelerin yer aldığını, boşanma ve mal rejimi dava dosyalarında da benzer deliller olduğunu, yine Gazimağusa Kaza Mahkemesinde Türkiye’deki şirketlerden elde edilen kazançların …’nun büyük paydaşı olduğu …Ltd.’ne aktarılarak mal kaçırıldığına yönelik davanın derdest olduğunu,
4- Raporun tamamında özel hesap dönemlerine ait dava konusu bilanço ve kar/zarar hesaplarının davalı şirketin ticari defter kayıtlarına uygun olduğunun belirtildiğini, mahkemeden başka bir heyet tarafından uygunluk denetimi yapılmasının talep edildiğini, ancak talebin değerlendirilmediğini,
5- Raporda ihtilafın iptal şartlarının oluşup oluşmadığı şekilde ifade edildiğini, bu tespit yerinde ise de eksik olduğunu, zira kanunda muhalefet şerhinin ne şekilde tutanağa geçirileceğinin belirtilmediğini, 1,4,6 ve 7 nolu maddelerle ilgili olarak tutanağın sonunda ‘tutanağa eklenen çekince ve beyanlar tarafımdan yapılmıştır’ açıklaması ve bunun altında da pay sahiplerinin isim ve imzalarının yer aldığını, toplantı gündemine göre birbirini takip eden maddelerde yer verilen açıklamaların sırası geldikçe tutanağa işlendiğini, muhalif hususların çekince olarak tutanak içinde yer aldığını,
6- Müvekkilinin de yönetim kurulu üyesi olduğunu ve genel kurula esas olmak üzere sunulan faaliyet raporunda imzasının olmadığını, ayrıca raporun ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak hazırlanmadığını, dolayısıyla faaliyet raporunun yok hükmünde olduğunu, bu hususun mahkemece resen araştırılması gerektiğini, kararın iptali değil butlanına karar verilmesi gerektiğini,
7- Müvekkili aleyhine uzaklaştırma kararı verildiğini, bu nedenle genel kurula esas alınan bilanço, tabolar ve raporları inceleme imkanı olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK’nun 445.maddesi uyarınca davalı şirketin 24/12/2015 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Davanın TTK’nun 445. maddesi uyarınca 3 aylık hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı şirketin sicil kayıtlarının incelenmesinden, davalı şirketin 09/11/2012 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında …,…ve davacının 3 yıl süre ile görev yapmak üzere yönetim kurulu üyesi olarak seçildikleri görülmüştür.
Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekir, oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz (Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı emsal ilamı)
Somut olayda 24/12/2015 tarihli genel kurul toplantısında 1,5(5 nolu karara ilişkin olumsuz görüş bildirilmiş olmakla birlikte olumlu oy kullandı) ve 7 nolu gündem maddesi ile alınan kararların oybirliği ile alındığı, dolayısıyla davacının olumlu oy verdiği, bu maddeler ile alınan kararlar yönünden dava şartının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
6 ve 8 nolu gündem maddeleri ile alınan kararlarda muhalefet şerhi bulunmadığından ve tutanağın sonunda yer alan “Tutanağa eklenen çekince ve beyanlar tarafımdan yapılmıştır” ifadesinde hangi maddeye ilişkin ne tür bir muhaleffetten söz edildiği açıkça belirtilmediğinden usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığı ve bu maddeler ile alınan kararlar yönünden dava şartının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
2 ve 3 nolu gündem maddeleri ile alınan kararlarda ise maddeler görüşülürken maddeye yönelik olumsuz görüş tutanağa geçirilmişse de oylama yapıldıktan sonra karara muhalif olunduğuna dair bir beyanda bulunulmadığından ve “Tutanağa eklenen çekince ve beyanlar tarafımdan yapılmıştır” ifadesinde hangi maddeye ilişkin ne tür bir muhalefetten söz edildiği açıkça belirtilmediğinden usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığı ve bu maddeler ile alınan kararlar yönünden de dava şartının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararın yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi…nin ibrasına ve yönetim kurulu üyesi davacının ibra edilmemesine ilişkin olduğu, ibra ve ibra edilmeme kararlarının ismi geçen bu yönetim kurulu başkanı ve üyelerince yapılan oylama sonucu alınmış olduğu görülmüştür. Oysa TTK’nun 436/2 maddesi “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmünü içermektedir. Dolayısıyla ibranın veya ibra edilmemenin yönetim kurulu başkan ve üyeleri dışındaki ortakların oylarıyla karara bağlanması gerekmektedir (Emsal: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/09/2016 tarihli 2015/15396 E., 2016/7426 K. sayılı kararı). Anılan yasa maddesinde düzenlenen oy kullanma yasağına aykırı davranılarak yöneticilerin ibrasına veya ibra edilmemesine ilişkin olarak alınan karar, karar nisabı bulunmadığından yoklukla malul olup bu karara karşı ortaklar muhalefet şerhi koymamış olsalar bile dava açabilirler. Bu durumda 4 nolu gündem maddesi ile ibraya ve ibra edilmemeye ilişkin alınan kararın yok hükmünde olduğu anlaşılmakta ise de, davacı tarafça iş bu davada kararların iptali talebinde bulunulduğundan taleple bağlı kalınarak 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptaline karar verilmesi gerekir.
Bununla birlikte davacı taraf dava dilekçesinde, genel kurulda alınan kararların iptalini talep etmiş iken, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunda yönetim kurulu üyesi olan kendisinin imzasının bulunmaması ve raporun mevzuata uygun düzenlenmemiş olması nedeniyle(bu iddia dava dilekçesinde de mevcut olmakla birlikte) raporun yok hükmünde olduğunu, dolayısıyla bu gündemle ilgili maddenin butlanına karar verilmesi, bu hususun mahkemece resen gözetilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, bu iddiasını genel kurul toplantı tutanağında ilgili 2 nolu gündem maddesi oylanırken dile getirmemiş, sadece raporun usulüne göre düzenlenmediğini belirtmiş olduğundan, genel kurulda dile getirilmeyen yönetim kurulu faaliyet raporuna ilişkin bu iddianın iş bu davada dikkate alınmamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
O halde, mahkemenin 1,6,7 ve 8 nolu gündem maddeleri ile alınan kararlar yönünden vermiş olduğu karar isabetli ise de, 2, 3 ve 5 nolu gündem maddeleri ile alınan kararlar yönünden de davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesi, ayrıca 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptaline karar verilmesi gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle HMK.m.353(1)b-2 uyarınca istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/178 Esas-2017/1070 Karar sayılı ve 19/12/2017 tarihli hükmünün HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA,
“Davalı şirketin 24/12/2015 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında 4 nolu gündem maddesi ile alınan karara yönelik davanın KABULÜ ile 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararın İPTALİNE,
Davalı şirketin 24/12/2015 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında 1,2,3,5,6,7 ve 8 nolu gündem maddeleri ile alınan kararlara yönelik davanın dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;
“Alınması gereken 35,90- TL harçtan 29,20- TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 6,70- TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından ödenen 29,20- TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından ödenen 33,50- TL ilk dava gideri, 1.500- TL bilirkişi ücreti ile 117,40- TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.650,90- yargılama giderinin kabul-red oranına göre 206,26- TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 1.980- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 1.980- TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,
Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 57- TL istinaf yargılama giderinin kabul-red oranına göre 7,12- TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 28- TL istinaf yargılama giderinin kabul-red oranına göre 24,50- TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 361/1 maddesi gereği Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/11/2018