Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/263 E. 2018/1297 K. 25.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/263
KARAR NO : 2018/1297
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/09/2017
NUMARASI : 2016/843 E.- 2017/950 K.
DAVA : Tazminat (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/10/2018
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince yasal sürede istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA
Davacı vekili, dava dışı …. Tic. Ltd. Şti. tarafından 09/11/2015 tarihinde AF02 kodlu ürünün müvekkiline ulaştırılmak üzere davalının şubesine teslim edildiğini, ancak söz konusu kargo paketinin müvekkiline ulaşmadığını, davalı ürünün taşıma sırasında zayi olduğunu kabul edip tazmin edeceğini bildirse de bugüne kadar tazmin etmediğini, davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen sonuç alınamadığını, davalı taşıyıcının müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek zayi eşyanın fatura bedeli olan 4.668,84 TL’nin başvuru tarihi olan 13/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili, öncelikle davacının taraf sıfatının bulunmadığını, zira davacı tarafça sözü edilen taşıma işine ilişkin kargo faturasında göndericinin …Ltd. Şti., alıcının ise … olduğunu, ayrıca davacının tazmin talebine konu sevk irsaliyesinin taşımaya konu sevk irsaliyesi olmadığını, kaldı ki gönderi tarihi 09/11/2015 olmasına rağmen davacının talebine konu sevk irsaliyesinin 09/01/2015 tarihli olduğunu, ayrıca ürünün 2009 yılında satın alınmış ve tamirden dönen bir ürün olduğunun da tespit edildiğini, müvekkilinin kusurlu olduğu kabul edilse bile ağır kusur veya hile durumunun söz konusu olmaması nedeniyle tam tazminat koşulunun oluşmadığını, talep edilen tazminat tutarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu taşımada alıcı olarak görünen dava dışı …nun davacı çalışanı olması, emtianın niteliği, davalı tarafça gönderilen e-posta kayıtları dikkate alındığında kaybolan eşyanın davacıya ait olduğu sonucuna varıldığı, kargonun davalı tarafından taşıma sırasında kaybedilmesi nedeniyle zarardan davalının sorumlu olduğu, davacıya yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığı, zarara davalının pervasızca davranışının sebebiyet verdiği, bu nedenle sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacağı, gerçekleşen zararın tamamından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davaya konu sevk irsaliyesinin taşımaya konu sevk irsaliyesi olmadığını, buna ilişkin itirazlarının gerekçeli kararda tartışılmadığını, ayrıca davacının 09/01/2015 tarihli sevk irsaliyesini ibraz ederek tazmin talebinde bulunduğunu, ancak gönderi tarihinin 09/11/2015 olduğunu, ürünün 2009 yılında satın alınmış ve tamirden dönen bir ürün olduğunun da tespit edildiğini, bu hususlar hiç tartışılmadan karar verildiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
Davalının iddia ettiği gibi herhangi bir sevk irsaliyesi ile tazmin talebinde bulunulmadığını, davalının kusurlu hareketi sonucu kaybettiği ürünün yerine alınan aynı isimli ürünün faturası ile başvuruda bulunulduğunu, daha sonra ise Medel Tıp firmasından kargoya verilen kayıp ürünün sevk irsaliyesinin talep edildiğini ve mahkemeye sunulduğunu belirtmiştir.
GEREKÇE
Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı gönderici tarafından davalı kargo şirketine taşınmak üzere teslim edilen ürünün müvekkiline ulaştırılmadığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını iddia ederek ürün bedelinin tazmini talebinde bulunmuş, davalı ise alıcının dava dışı bir şahıs olması nedeniyle davacının taraf sıfatının bulunmadığını, ayrıca dava konusu edilen sevk irsaliyesinin taşımaya konu sevk irsaliyesi olmadığını, bu nedenle davacı talebinin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Öncelikle davalı tarafça taşımaya konu ürünün akıbeti hakkında makul bir açıklama yapılmadığından ve taşımaya konu ürüne ait irsaliye örneği sunulmadığından, davacı tarafça sunulan 09/11/2015 tarihli 026467 nolu irsaliyenin taşımaya konu ürüne ait irsaliye olarak kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı tarafça kargo faturası olarak sunulan belgede irsaliye numarası farklı belirtilmiş ise de, söz konusu belge internet ekran çıktısı olduğundan delil olarak kabulü mümkün değildir.
Yine davacı tarafça sunulan irsaliye incelendiğinde göndericinin dava dışı … firması, alıcının davacı olduğu görülmektedir. Davalı tarafça sunulan belgede ismi geçen …’nun ise taşıma tarihinde davacı çalışanı olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar ve ayrıca taşınan malın niteliği dikkate alındığında, taşımaya konu malın alıcısının davacı olduğu kanaatine varıldığından, davalı tarafın taraf sıfatına ilişkin itirazları da yerinde görülmemiştir.
TTK’nun 886. maddesi uyarınca, zarara kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı ( ve adamları) sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Somut olayda davalı taraf ürünün neden teslim edilemediği hususunda makul bir açıklamada bulunamamıştır. Dolayısıyla davalının ağır kusurlu olduğunun ve zararın tamamından sorumlu olduğunun kabulü yönündeki mahkeme kararı doğrudur.
Öte yandan dava konusu sevk irsaliyesinde ‘…1.seviye tamir bedeli’ ifadesi yer alması ve sunulan teknik servis formu dikkate alındığında ürünün tamir için dava dışı … firmasında olduğu, davacıya geri gönderimi esnasında kaybolduğu anlaşılmaktadır. Teknik bilirkişi raporu ile faturaya konu ürün bedeli dikkate alınarak talep edilen tutarın makul olduğu tespit edilmiş ise de, davalı tarafça bilirkişi raporuna yasal sürede açıkça bedel yönünden itiraz edilmediğinden davalı tarafın bu aşamadaki bedele yönelik itirazları dikkate alınmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 318,92- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 287,52- TL’ nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 37,50- TL nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 362.a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 25/10/2018