Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2576 E. 2020/1232 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N : 2018/2576
KARAR NO : 2020/1232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/09/2018
NUMARASI: 2016/99 Esas – 2018/877 Karar
DAVA: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacı ile davalı arasında acentelik sözleşmesi imzaladığını, davalı tarafından gönderilen Beykoz …Noterliği’nin 27.01.2015 tarihli fesih ihtarnamesi ile davacının acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, davacının sözleşmenin herhangi bir hükmünü ihlal etmediği gibi yükümlülüklerinin tamamını da yerine getirdiğini, fesih koşullarının düzenlendiği maddede ifade edilen “uyarı yazısı” niteliğinde herhangi bir yazının müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle yapılan feshin usule de aykırı olduğunu belirterek, haksız fesih tazminatı, isim hakkı bedeli, personele ödenen tazminatlar, denkleştirme tazminatı, tahsil komisyonu, vadesi geçmiş alacak yansıtmaları, tahsilatı yapılamayan müşteri alacakları yansıtmaları, personelin geçmişe dönük mesai ödemeleri, haksız katsayı uygulamasından kaynaklanan maddi zararlar, ölçüm tartım yansıtmaları, çağrı merkezi yansıtmaları, günsonu yapmayan acenteler yansıtması, matbu evrak, kırtasiye malzemesi, personel giysileri yansıtması, hasar tazmin yansıtması, mesai ihlal cezası, ek araç şirket kiralama bedeli yansıtması, sahte teslimat yansıtması ve haksız diğer yansıtma bedeli olarak 141.047-TL maddi tazminat ile 20.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davada hem müspet ve hem de menfi zarar talebinde bulunulduğunu söz konusu taleplerin aynı davada ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, davacı acentenin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı iş ve işlemlerinin tespit edildiğini, müşteriye verilmeyen bir malzemeye ilişkin bedelinin faturaya yansıtılmış olduğu belirlenerek davacıya Beykoz … Noterliğinin 17.06.2014 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, sonrasında yine müşteriye verilmeyen bir hizmetin fatura edildiğinin tespit edildiğini, ayrıca bir müşteriye de hizmet verilmediği halde uçak kargo faturası düzenlendiğini, bu gelişmeler neticesinde 13.01.2015 tarihli disiplin kurulu kararı ile davacı ile kurulan acentelik ilişkisinin sona erdirilmesine, acentelik sözleşmesinin feshedilmesine karar verildiğini ve bu hususun 27.01.2015 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini, dolayısıyla feshin haklı olduğunu, bu nedenle davacının haksız fesih tazminatı istemesinin mümkün olmadığını, sözleşme gereği isim hakkı bedelinin iade edilemeyeceğini, personel giderlerinden davacının sorumlu olduğunu, haklı fesih nedeniyle denkleştirme tazminatı istenemeyeceğini, davacının cari hesap kapsamında sadece hakediş talep hakkı bulunmakta olup bunu aşan tutarda alacak talep etmesinin mümkün olmadığını, vadesi geçmiş ve tahsilatı yapılamayan alacaklara ilişkin yansıtmaların sözleşmeye uygun ve geçerli olduğunu, personelin geçmişe dönük fazla mesai ücretinden davacının sorumlu olduğunu, katsayı uygulamasının cari hesap sözleşmesi gereğince geçerli olduğunu, davacının talep ettiği tüm yansıtma bedellerinin yine cari hesap sözleşmesi kapsamında olduğunu, davacıya uygulanan cezaların cari hesap sözleşmesine uygun olduğunu, ayrıca bunlara ilişkin mutabakat mektuplarının bulunduğunu, manevi tazminat isteme koşullarının da oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu, bu sebeple davacının haksız fesih tazminatı talebinin yerinde olmadığı, isim hakkı bedelinin talebinin taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesi gereğince yerinde olmadığı, personele ödenen tazminatlar bakımından talep edilen bedelin sözleşmenin 27. maddesi gereğince yerinde olmadığı, denkleştirme tazminatı isteminin sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi nedeniyle yerinde olmadığı, davacının diğer alacak talepleri bakımından ise davacının davalı eylemleri ile zarar gördüğü iddiasını kanıtlayamadığı, taraflar arasında hesap mutabakatı olduğu ve davacı tarafça mutabakata karşı bir itiraz olmadığı hususları değerlendirildiğinde bu taleplerinin de yerinde olmadığı, fesih işleminde sözleşme ve kanun hükümlerine aykırılık bulunmadığından feshin geçerli olduğu, davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı, manevi tazminat şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; müvekkilinin sözleşmeyi ihlal etmediğini, uyarı yazısı niteliğinde bir yazının tebliğ edilmediğini, bu nedenle fesih usule aykırı olduğu gibi koşullarının da oluşmadığını, fesih gerekçelerinin haksız olduğunu, bilirkişi raporunda dosyaya yeni fesih gerekçeleri eklendiğini, müvekkili tarafından açılan başka bir davada alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin alacak kalemlerinde haklı olduğunun tespit edildiğini, ancak hükme esas alınan raporda sübjektif, gerekçesiz tespitler bulunduğunu, ancak rapora itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini belirterek, kararın kaldırılarak müvekkilinin zararlarının tazminine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı, kar kaybı ve yansıtma bedellerine dayalı maddi tazminat ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça denkleştirme istemi olarak tanımlanan, doktrinde de genel olarak portföy tazminatı olarak da ifade edilen bu tür tazminat, mülga 6762 sayılı TTK’da açıkça düzenlenmemiştir. Ancak anılan kanunun 134. maddesinde; muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye verileceği hükme bağlanmıştır. Uyuşmazlıkta sözleşmenin fesih tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 sayılı TTK.nın 122. maddesine göre ise; acentelik sözleşmesinin sona ermesinde acentenin kusurunun bulunmaması koşuluyla; müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin, sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak işletmeye bağlı müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti talep etme hakkını kaybediyor olması ve somut olayın özelliklerine göre denkleştirme isteminin karşılanmasının hakkaniyete uygun düşmesi hallerinde denkleştirme tazminatı istenebilir. Somut olayda; taraflar arasında 01.06.2012 tarihli acentelik sözleşmesi, ticari unvan ve marka kullanım anlaşması ve 01.07.2013 tarihli cari hesap sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin devamı sırasında davalı tarafından, müşteri gönderiminde hediye koli kullanılmamasına rağmen bu bedelin faturaya yanstıldığı tespit edilerek 17.06.2014 tarihli ihtarnameyle davacıya bildirildiği, yine müşteriden tahsil edilen paranın ilgili banka hesabına havale edilmediği gibi işyeri kasasında da bulunmadığı tespit edilerek bu durumun 02.12.2014 tarihli ihtarname ile tespit edilecek benzer ilk uygunsuzlukta sözleşmenin feshedileceğinin davacıya bildirildiği, 27.01.2015 tarihli ihtarname ile de müşteriye verilmeyen hizmetin fatura edildiği, başka müşteriye de verilmediği halde uçak kargosu faturası düzenlendiğinin tespiti nedeniyle sözleşmenin feshedildiğinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır. Fesih gerekçesi hususlarda davacının 28.11.2014 ve 19.12.2014 tarihlerinde alınan savunma yazılarında bu durumu ikrar ettiği, ayrıca 19.12.2014 tarihli denetimde işyerinde iki ay süreyle sigortasız işçi çalıştırıldığının tespit edildiği, bu konuda alınan savunma yazısında da davacının sigortasız işçi çalıştırma olgusunu doğruladığı, dolayısıyla tespit edilen uygunsuzluklar nedeniyle davalının acentelik sözleşmesini fesihte haklı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafından ihtar yazısının tebliğ edilmediği ileri sürülmüş olup, davalı tarafından keşide edilen ihtarnamenin tebliğ şerhi bulunmamakta ise de, davacının bizzat ihtara konu hususlarda yazılı savunma yaptığı gerçeği karşısında, davacı vekilinin bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiştir. Acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle, davacının denkleştirme tazminatı ve kar kaybı ile manevi tazminat talep edebilmesi mümkün değildir. Davacının diğer alacak talepleri bakımından yapılan değerlendirmede ise; taraflar arasında imzalanmış olan ticari unvan ve marka sözleşmesinin 4.2 maddesi uyarınca acenteden alınan marka kullanım bedelinin acenteye iadesi mümkün değildir. Taraflar arasında düzenlenmiş olan acentelik sözleşmesinin 27. maddesinde personele ödenecek ücret, prim ve sosyal haklardan acentenin sorumlu olduğu kararlaştırılmış olmakla, personele ödenen kıdem tazminatları ve personelin geçmişe yönelik fazla mesai ödemelerinden dolayı davacı sorumlu olup, davalıdan talep edilmesi mümkün değildir. Sözleşmenin 22. maddesi gereği davacının tahsil ettiği tutarları davalı hesabına aktarma, ödenmeyen tahsilatları gecikme faiziyle davalıya ödeme taahhüdünde bulunduğu gibi, 38. madde gereğince de hakedişinden kesilmesini kabul ettiği, davacıya tahsil komisyonu ödeneceğine dair de bir hüküm bulunmaması karşısında davacının tahsil komisyonu talep hakkı bulunmamaktadır. Davacı tarafından dava konusu edilen vadesi geçmiş alacak yansıtmaları, tahsilatı yapılamayan müşteri alacakları yansıtmaları, haksız katsayı uygulamasından kaynaklanan maddi zararlar, ölçüm tartım yansıtmaları, çağrı merkezi yansıtmaları, günsonu yapmayan acenteler yansıtması, matbu evrak, kırtasiye malzemesi, personel giysileri yansıtması, hasar tazmin yansıtması, mesai ihlal cezası, ek araç şirket kiralama bedeli yansıtması, sahte teslimat yansıtması ve haksız diğer yansıtma bedeli kalemleri altındaki alacak kalemleri ise taraflar arasında imzalanmış olan acentelik sözleşmesi ve cari hesap sözleşmesi kapsamında olup, basiretli bir tacir olarak davacının sözleşme özgürlüğü kapsamında imzaladığı sözleşmelerle bağlı olduğu, yansıtma bedellerine ilişkin olarak şimdiye kadar herhangi bir itirazda bulunmadığı, yansıtma bedellerinin de dahil olduğu cari hesap mutabakatlarında davacının imzasının bulunduğu, bu nedenlerle davacının bu alacak kalemlerinde de talep hakkı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan feshin haklı olduğu tespitiyle birlikte, davacının fesih nedeniyle kişilik haklarının ne suretle ihlal edildiğine dair delil bulunmaması karşısında davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi de yerindedir.
Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi kararı hukuka uygun olduğundan, davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020