Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2502 E. 2020/662 K. 06.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2502
KARAR NO: 2020/662
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2018/53 Esas 2018/938 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/07/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili banka ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti arasında tanzim olunan genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı …’in 18/04/2013 tarihinde sözleşmeye kefaleten imza koyduğunu diğer kefillerden bağımsız olarak 30.000-TL kefalet limiti ile sınırlı olmak üzere ödenmeyen kredi borcundan sorumlu olduğu belirterek kredi alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali ile takibin devamına, asgari %20 inkar tazminatına hükmolunmasına talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı …, sözleşme tarihinde psikolojik rahatsızlıklarının bulunması nedeniyle fiil ehliyeti olmadığından sözleşmenin kendisini bağlamayacağını, ayrıca kefalet tutarının hangi miktar olduğunu bilmediğini ve kendisine bunun açıklanmadığını beyanla geçerli bir kefalet bulunmadığından davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı …’in nüfus kayıtlarının UYAP üzerinden temin ederek incelenmesinde kefalet tarihi itibariyle evli olduğu, Sinop Ticaret ve Sanayi Odasından gelen cevabi yazı uyarınca da dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı ya da yöneticisi olduğunun anlaşılamadığı, buna göre TBK’nın 584. maddesi uyarınca kefalet tarihinde eş rızasının mutlak olarak bulunması gerektiği, ancak dosyadaki incelenen sözleşme metinlerinde eş rızasına ilişkin bir ibarenin bulunduğu anlaşılamadığından kefaletin şekli şartlar yönünden eksik olduğu gerekçesiyle başkaca bir husus irdelenmeksizin davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; sözleşmede kefaletin ticari iş nedeniyle alınan GKS’nde kredinin ticari bir borç ve kefaletin müşterek/müteselsil kefalet olduğunun açıkça yazılı olduğunu, davalının cevap dilekçesinde eşin rızasının bulunmadığını ileri sürmediğini, mahkemece davalı tarafından ileri sürülmeyen husus için resen karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,bu hususun Yargıtay 19 HD nin 2.3.2017 tarih 5618 esas ,1675 karar sayılı ilamında işaret edildiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:İstinaf incelemesi bakımından uyuşmazlık genel kredi sözleşmesinin imza tarihinde evli bulunan ancak eş rızası alınmayan müteselsil kefil tarafından ileri sürülmeyen bu eksikliğin mahkemece re’sen incelenip incelenemeyeceği, kefaletin geçerli olup olmadığı noktasındadır.Davacı vekili Yargıtay 19 HD nin 2.3.2017 tarih 5618 esas ,1675 karar sayılı ilamını emsal göstererek re’sen incelenemeyeceğini ileri sürmektedir. Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan TBK 584 maddesi gereğince kefalet için eş rızası gerekmektedir.TBK 584/3 maddesi ile şirket ortak veya yöneticisi tarafından şirket lehine kefalet akti düzenlenmesi durumunda eş rızası aranmayacağına ilişkin düzenleme 11.4.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Davalının genel kredi sözleşmesi imzalandığı tarihte evli olduğu, sözleşme düzenlenirken eşin rızasının alınmadığı davadışı asıl borçlu şirketin ortağı ve yetkilisi bulunmadığı hususunda ihtilaf yoktur. TBK nın 584 .maddesinde ki “eşlerden biri ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir” hükmü emredici düzenlemedir. Eşlerin feragati mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak, rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir.Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için )de rıza verilemez.T BK’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik koşuludur. Akdin sıhhatinin şekle tabi kılındığı hallerde ,kanunun öngördüğü şekilde yapılmayan akitler geçersiz bulunduğundan ,bu yönün mahkemece kendiliğinden incelenmesi gereklidir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 12.4.1944 tarih 14-13 sayılı kararı )Davacı vekilinin davalı tarafından kefaletin geçersizliğinin ileri sürülmediği yolunda ki istinaf nedeni eş rızasının varlığı re’sen incelenmesi gerektiğinden yerinde bulunmamaktadır. Somut olayda davalı …’in kefalet sözleşmesinin düzenlendiği sırada eşinin rızası alınmamıştır. Geçerli bir kefalet akdinin gerçekleşmesi için zorunlu bulunan eş rızası alınmadığından davalıya müteselsil kefil sıfatıyla başvurulamayacaktır.Davalının kefaletinin geçerli olmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeden kaynaklanan borç sebebiyle davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği açıktır.(Yargıtay 19.HD 2015/11906 esas .2016/5303 karar 24/03/2016 tarihli , 2016/1302esas ,2016/7385 karar sayılı 25.4.2016 tarihli kararları aynı yöndedir.)Davacı tarafça emsal gösterilen ilam somut olaya ilişkin olarak değerlendirilmiştir. Bu durumda mahkemenin davalının eşinin rızası bulunmaması nedeniyle düzenlenen kefalet sözleşmesinin geçersizliği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesin de isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı banka vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/07/2020