Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/250 E. 2018/1464 K. 22.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/250
KARAR NO : 2018/1464
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2017
NUMARASI : 2014/868 Esas-2017/134 Karar
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2018
İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
ASIL DAVA:Davacı vekili, davalı 03/03/2010 keşide 20/10/2010 vade tarihli ve 11/03/2010 keşide 20/11/2010 vade tarihli toplam 30.000,00 TL bedelli senetlerde borçlu vasfında olup senetlerin ciro edilerek müvekkiline verildiğini, müvekkilinin bu senetlerle ilgili başlatmış olduğu kambiyo senetlerine özgü icra takibinin icra hukuk mahkemesi kararı ile ödememe protestosu olmadığından bahisle dava konusu senetler yönünden iptal edildiğini, bunun üzerine bu senetlere dayalı olarak İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibinin ise davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek 03/03/2010 keşide 20/10/2010 vade tarihli ve 11/03/2010 keşide 20/11/2010 vade tarihli senetlerin toplam tutarı olan 30.000,00 TL’nin vade tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:Davacı vekili, davalı 9 adet toplam 140.000,00 TL bedelli senetlerde borçlu vasfında olup bu senetleri ciro ederek müvekkiline verdiğini, davalının senet bedellerini vadesinde ödemediğini, bu senetlere dayalı olarak İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 10/10/2013 tarihli ıslah dilekçesinde, itirazın iptali davası olarak açılan birleşen davayı alacak davası olarak ıslah ettiklerini bildirmiş, yasal sürede sunduğu yeni dava dilekçesinde, dava dışı olan fakat davaya dahil edecekleri … ile davalının müteahhit olan müvekkiline bir proje getirerek müvekkili tarafından inşa edilmesini istediklerini, müvekkilinden borç para istediklerini, müvekkilinin de duyduğu güven sonucu borç para verdiğini, bu konuda ceza davalarının sürmekte olduğunu, senetlerin de bu borca karşılık verildiğini, hiç kimsenin borçlu olmadığı senedin altına imza atmayacağını, senetlerin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu ileri sürerek 140.000,00 TL alacağın vade tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Asıl ve birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun olmadığını, asıl ve birleşen davaya konu senetlerde müvekkilinin lehdar-ciranta olduğunu, senetlerin müvekkilinden sonra dava dışı …. isimli şahsa ciro edildiğini, davacının ise son hamil olduğunu, ancak senetlerle ilgili ödememe protestosu düzenlenmediğinden davacının müvekkiline mürcaat hakkının düştüğünü, taraflar arasında temel ilişki de bulunmadığını savunarak davanın reddine ve davacı aleyhine %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davacı vekilinin ıslah edilen birleşen davasında, davacı iddialarını kabul etmediklerini, davacının müvekkili ile dava dışı …’ye borç para vermesinin söz konusu olmadığını, taraflar arasında temel ilişki bulunmadığını, tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini, taraflar arasında senetler dışında bir ilişki olmadığına göre ıslah edilen davanın da senetlerden ayrı bağımsız bir alacak davası olmadığını, davanın ıslah edilmesinin nedeninin kötüniyet tazminatından kurtulmak olduğunu, ıslah talebi dikkate alınmadan davaya devam edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davaya konu bonolar yönünden zorunlu olan protesto prosedürünün yerine getirilmediği, bir kısım dava dışı bonoların ödenmiş olmasının davacının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, yine zan üzerinden değerlendirme yapan bilirkişi heyet raporunun kanunun amir hükümleri karşısında hükme esas alınamayacağı, davacının lehtar ciranta olan davalıya müracaat hakkını yitirdiği, alacağını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, davaların sübuta ermediği, ıslah sonrasında birleşen davanın da alacak davasına dönüşmüş olması nedeniyle kötüniyet tazminatı yönünden değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-İcra dosyasına davalı tarafça yapılan seri ödemeler ve bilirkişi raporu dikkate alınmadan karar verildiğini, davalının kötüniyetli olduğunun daha önce yaptığı ödemeyle sabit olduğunu, tarafların senetlerdeki konumlarının aradaki borç-alacak ilişkisini ispat için yeterli olduğunu,
2-Davalının … ile müvekkilinden aldığı borç paraya karşılık senetleri verdiğini, bu konuda tanık dinletme taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini,
3-Birleşen davanın ıslah edildiğini ve temel ilişkiye gidildiğini,müvekkiliyle aynı durumda olan 3.kişilerin suç duyurusunda bulunmaları üzerine davalı hakkında ceza davaları açıldığını,müvekkilinin bu davalara müdahale talebinde bulunduğunu,
4-Davalının müvekkiliyle yaptığı bir görüşmede borçlu olduğunu kabul ettiğini, bu hususta tanık dinletme talebinin kabulünün gerektiğini belirterek asıl ve birleşen davada verilen kararların kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının ıslahının nedeninin kötüniyet tazminatından kurtulmak olduğunu, ıslah talebi dikkate alınmadan karar verilmesi gerektiğini, kötüniyet tazminatı talepleri hakkında bir karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:Asıl ve birleşen dava, bonoya dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK m. 730.(6762 sayılı TTK 6762 sayılı TTK m.642.) uyarınca hamil süresi içerisinde ödememe protestosu çekmemiş ise keşideci dışındaki diğer cirantalara karşı kambiyo hukukundan kaynaklanan başvuru hakkını kaybeder. Ancak, kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilmiş olsa bile hamil temel hukuki ilişki bulunduğu takdirde bu ilişkiye dayanarak kendisinden önce gelen cirantadan alacak talep edilebilir.
Somut olayda ise asıl ve birleşen davaya konu bonolarla ilgili ödememe protestosu düzenlenmediğinden davacı, davalı cirantaya karşı başvuru hakkını kaybetmiştir. Öte yandan bonolarda davacı hamil ve davalı lehdar-ciranta olup, aralarında dava dışı başka bir ciranta bulunduğundan, davacının davalıdan aralarında temel ilişki bulunduğu iddiasıyla alacak talebinde bulunması da mümkün değildir.
Bununla birlikte birleşen dava İtirazın İptali davası olarak açılmış iken tam ıslahla Alacak davasına dönüştürülmüştür. Davacı vekilinin dosyada mevcut vekaletnamesinde tam ıslah yetkisi bulunmadığından, istinaf aşamasında bu eksiklik de giderilmiş, davacı vekili tam ıslah yetkisini içeren vekaletnameyi dosyaya sunmuştur. Davacı vekili yasal hakkını kullanarak birleşen davayı tam ıslahla alacak davasına dönüştürmüş olup, davalı vekilinin ıslahın tazminattan kurtulmak amacıyla kötüniyetli olarak yapıldığı, bu nedenle dikkate alınmaması gerektiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik, davalı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurularının HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
Davacı tarafça birleşen davaya ilişkin istinaf başvuru harcı ile istinaf peşin karar harcı yatırılmadığından ve davalı tarafça istinaf başvuru harcı yatırılmadığından, 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile 35,90 TL istinaf peşin karar harcının davacıdan tahsili; 98,10 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
Kararın birer suretinin taraflara tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/11/2018