Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2431 E. 2020/1189 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2431
KARAR NO : 2020/1189
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2018
NUMARASI: 2016/1167 Esas – 2018/184
Karar : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; dava dışı .. Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasında 17.08.2006 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile 16.08.2004 tarihli çek taahhütnamesi akdedildiğini ve davalıların da bu sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıkları, dava dışı şirkete kullandırılan 100.000-TL’lik ticari kredi ve iade edilmeyen çek yapraklarından kaynaklanan borçların ödenmemesi üzerine dava dışı şirket ile kefillere Bakırköy … Noterliğinin 25.10.2007 tarihli ihtarı gönderilerek, borçların ödenmesinin istendiği, ödeme yapılmayınca da İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile toplam 23.868-TL. alacak talep edildiğini, ancak itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, davalıların icra dosyasına yaptıkları itirazın iptali ile takibin devamına, itiraz olunan kısım üzerinden % 20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine ve 4.200-TL çek taahhüt tutarının nakden depo edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; alacağın varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla talep edilen alacağın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle davanın reddinin gerektiği, takibin yetkili icra müdürlükleri olan Bakırköy İcra Müdürlüğünde yapılmamış olması nedeniyle icra dairesinin yetkisine itirazda bulunduklarını, ayrıca mahkemenin de yetkisiz olduğunu, alacak talebine mesnet gösterilen çek taahhütnamesinin davacı iddiası aksine müvekkili tarafından imzalanmadığını, gerek genel kredi sözleşmesi ve gerekse çek taahhütnamesinden kaynaklanan borçların tamamının davacı bankaya ödendiğini, bakiye borç hesaplamasının yanlış olduğunu, faiz tutarının hatalı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalıların genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, davalıların sözleşme limiti olan 100.000 TL ile sınırlı olarak müteselsil kefil oldukları, sözleşme gereğince tahsis edilen kredinin ödenmemesi üzerine banka tarafından ihtarname gönderildiği, davalı …’ın 30/09/2007 tarihinde, davalı …’a tebligat yapılamadığından takip tarihi olan 04/08/2015 tarihinde temerrüde düştüğü, sonuç olarak davalı kefil …’ın takip tarihi itibariyle (taleple bağlı kalınarak) 9.089,54.-TL asıl alacak, 10.074,72.-TL işlemiş faiz ve 503,74.-TL gider vergisi olmak üzere toplam 19.668,00.-TL borçlu olduğu, diğer davalı …’un ise takiple temerrüte düşmesi nedeniyle 7.748,78.-TL asıl alacak, 10.074,72.-TL işlemiş faiz ve 503,74.-TL gider vergisi olmak üzere toplam 18.327,24.-TL borçlu olduğu; çek taahhütnamesinde davalıların imzasının bulunmadığı, aynı zamanda sözleşmede çek taahhüdünden kaynaklanan gayrinakdi alacaklar yönünden kefillerin sorumlu olduğuna dair düzenleme de bulunmadığı gerekçesiyle, nakit alacak yönünden davanın kabulüne, gayri nakit alacak talebi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı … vekili; bilirkişi raporunda fazla alacak hesaplandığını, kat ihtarının yetkisiz kişiye tebliğ edilmesi nedeniyle geçersiz olduğunu, yapılan geri ödemelerin bilirkişi tarafından dikkate alınmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağa ilişkin icra takibine yönelik itirazın iptali ve çek sorumluluk tutarlarının depo edilmesi istemine ilişkindir.
Somut olayda; davacı banka ile dava dışı … Tekstil arasında 17.08.2006 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalılar … ve …un ise sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladıkları, sözleşmelerde kredi limitinin gösterildiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın 24.09.2007 tarihi itibariyle kat edildiği, kat ihtarının davalı …’a usulüne uygun olarak 28.09.2007 tarihinde tebliğ edildiği, verilen ödeme süresi sonucunda davalının 30.09.2007 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, borcun ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda akdi faiz %23,50, temerrüt faizi %35,25 olarak esas alınmış olup, sözleşmenin temerüt faizine ilişkin 5. maddesindeki “en yüksek kredi faizinin %50 fazlasının uygulanacağına” dair hüküm nedeniyle uygulanan faiz oranlarının sözleşmeye uygun olduğu, takip tarihi itibariyle davalı …’ın sorumlu olduğu asıl alacağın 13.568,31 TL, işlemiş faizin 32.451,22 TL ve BSMV tutarının da 1.622,56 TL olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Zamanaşımı bakımından uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 126. maddesi uyarınca “bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.” Yine aynı kanunun 133. maddesi gereğince “alacak hakkında icra takibi başlatılması halinde işlemeye başlamış olan zamanaşımı kesilerek yeniden işlemeye başlar.” Somut olayda davalı vekili yasal süresinde zamanaşımı definde bulunmuş olup, alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle uygulanması gereken zamanaşımı süresi 10 yıldır. Borçlu davalının temerrüt tarihi 30.09.2007, dava tarihi ise 28.11.2016’dır. Ayrıca icra takip tarihi 04.08.2015 olup, takip başlatılması nedeniyle de zamanaşımı kesilmiştir. Bu nedenle dava tarihi itibariyle dava zamanaşımına uğramamıştır. Davalı vekili icra dairesi ve mahkemenin yetkisine yönelik yetki itirazında bulunmuştur. İİK’nın 50. maddesinde, icra dairelerinin yetkisinin tayininde HMK’daki yetki kurallarının kıyasen uygulanacağı düzenlenmiştir. HMK’nın 10 maddesi ile TBK’nın 89. maddesi kapsamında para borçlarında alacaklının yerleşim yeri yetkili olup, HMK’nın 17. maddesi kapsamında genel kredi sözleşmesi ile yetkili kılınan mahkeme de davacının yerleşim yeri olan İstanbul’dur. Bu nedenlerle davalı vekilinin icra dairesi ile mahkemenin yetkisine yönelik yetki itirazları da yerinde değildir. Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda kefalet limiti açıkça gösterilmiş olmasa da, sözleşmede kredi tutarı gösterilmekle, kefalet geçerli olup, davalı kefil takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından da sorumlu olacaktır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kredi geri ödemelerinin mahsubunda 18.01.2008 tarihli 2.500-TL ödemenin düşülmemesi sonucunda fazla hesaplama yapılmıştır. Bu tutarın temerrüt faizi ise yapılan hesaplama doğrultusunda 6.651,63 TL’dir. Bu tutarların hesaplanan alacaktan düşülmesi sonucunda; davalı …’ın sorumlu tutulması gereken asıl alacak 11.086,31 TL, işlemiş faiz 25.799,59 TL ve BSMV ise 1.289,88 TL olup, davacının talep ettiği tutarlar her durumda tespit edilen tutarlardan daha düşük olduğundan, ilk derece mahkemesi kararı bu bakımdan da yerindedir.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas bakımından hukuka uygun olduğundan, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 1.343,52- TL istinaf karar harcından davalı … tarafından peşin yatırılan 335,88- TL harcın mahsubu ile bakiye 1.007,64- TL harcın davalı …’tan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf yoluna başvuran davalı … tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 70-TL posta masrafının davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-a gereği kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/11/2020