Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2418 E. 2020/1186 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2418
KARAR NO: 2020/1186
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2018
NUMARASI: 2016/723 Esas – 2018/316 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekili tarafından düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili banka ile dava dışı … arasında imzalanan 02/10/2014 ve 10/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerine istinaden … ‘na ticari kredi kullandırıldığını, davalı …’in 10/02/2015 tarihli genel ticari kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, borçlunun kredi koşullarına uymaması ve borcun zamanında ödenmemesi sebebi ile borçlu ve kefiline Ankara … Noterliği’nin 31/12/2015 tarih … yevmiye no ile keşide edilen muacceliyet ihtarnamesi gönderildiğini, ödenmeyen kredi alacağının tahsil ve tasfiyesini teminen kefil … hakkında ihtiyati haciz kararı alınmasını müteakip 23/02/2016 tarihiride İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden 144.629,65-TL alacağın ödenmesi talebiyle icra takibi başlatıldığını, ancak davalının borca itiraz ettiğinden takibi durduğunu, itirazında haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek, davalının borca ilişkin itirazının iptaline, takibin takip talebinde yazılı şartlarla devamına, haksız itiraz eden davalı aleyhine alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; banka sözkonusu takibe yapılan itirazın kötü niyetli olarak yapıldığından bahisle iptalini talep etmekte olduğundan takibin tedbîren durdurulması ile hukuki dayanakdan yoksun açılmış olan söz konusu davanın reddini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 20/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda ; davacı bankanın 23.02.2016 takip talep tarihi itibariyle 137.500-TL asıl alacak, 6.325-TL işlemiş faiz, 316.25-TL faizin %5 BSMV’si, Toplam 144,141,25-TL alacaklı olduğunu, davacı bankanın davalı müşterek borçlu müteselsil kefil …’de 137.500-TL olan nakit asıl alacağına 23.02.2016 takip tarihinden itibaren borç tamamen ödeninceye kadar davalıdan %36 oranında temerrüt faizi isteyebileceğinin belirlendiği, tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; genel kredi sözleşmesinde davalının ve eşinin imzasının bulunduğu, kefaletin geçerli olduğu, davacı bankanın genel kredi sözleşmesi kapsamında alacaklı bulunduğu, alınan bilirkişi raporunun hesaplama yöntemi itibariyle dosya kapsamına uygun bulunduğu ve hükme esas alınmasında sakınca görülmediği, asıl alacak yönünden davalının itirazının takibi geciktirmeye yönelik olduğu ve alacağın likit olduğu gözetilerek davalı aleyhine asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 144.629,65-TL üzerinden devamına, asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20 sine karşılık gelen 27.500-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvurusunda; Müvekkili davacı tarafça sunulan 1213 sayılı genel kredi sözleşmesinde belirtilen 137.500-TL’ye 13/02/2015 tarihinde müteselsil kefil olmuş, bu tarihte kullandırılan kredi tutarı olan rakam 137.500-TL olup, müvekkilinin sadece bu krediye kefil olduğunu, bu krediye istinaden yapılan ödemelerin kefil olunan tutardan düşmesi gerektiğini, davacı bankaya borçlu …’na ait kredi dosyalarının ve ilgili bankadan kullandırılan kredileri gösterir detaylı ekstrelerin yerel mahkemece celbi gerekmekte olduğu halde mahkemece bu husus dikkate alınmadan hakkaniyete aykırı hüküm kurulduğunu, kaldı ki söz konusu kredi borcunun tamamına yakınının ödendiğini, cüz’i bir kısım olan 30.000-TL -40.000-TL kadar ödenmesi gereken bedel kaldığının celp edilecek dosyadan da anlaşılacağını, müvekkili tarafından kefil olunmayan asıl sözleşme kapsamında kullandırılan diğer kredilere ilişkin sözde kefaletinde müvekkilin eşinin rızası mevcut olmadığını, müvekkilinin kefalet iradesinin bulunmadığı kredi sözleşmelerinden kefil olarak sorumluluğu mevcut olmadığından ,eksik inceleme sonucu davanın kabulüne yönelik verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre; davacı Banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 10/02/2015 tarihinde 860.000-TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmış, imzalanan sözleşmelere istinaden dava dışı asıl borçlu adına ticari krediler açılarak kullandırılmış ve davalı … 10/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış olup, borçlunun kredi koşullarına uymaması, borcun zamanında ödenmemesi sebebi ile borçlu firma ve davalı kefile Ankara … Noterliği’nin 31/12/2015 tarih ve … yevmiye no ile ihtarname keşide edilerek borcun ödenmesi ihtar edilmiş ise de verilen süreye rağmen borç ödenmediğinden, alacak muaccel hale gelmiş, borçlular temerrüde düşmüşlerdir. TBK’nun 586. maddesi; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir …” hükmünü amir olup, gerek ihtarname gerekse kredi sözleşmesine istinaden davalı kefil aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından genel haciz yolu icra takibi başlatılmıştır. Kefalet sözleşmesi davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Müteselsil kefalet ise aynı Kanun’un 586. maddesinde yer almıştır. Davalı, 10/02/2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde 137.500-TL olarak belirlenen kefalet limiti ile kefil olmuştur. Söz konusu genel kredi sözleşmesine davalı kefilin eşinin rızası alınmış olup, gerek kefil gerekse kefilin eşi tarafından sözleşme hükümleri bilinerek ve incelenerek imzalanmıştır. Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında borçlu cari hesabı şeklinde veya aylık eşit taksitli kullandırılan tüm kredilerden dolayı müteselsil kefil kefalet limiti ile sorumludur. Aylık eşit taksitli kredinin taksitlerinin ödenmiş olması veya borçlu cari hesabı şeklindeki kredinin sıfırlanmış olması sözleşmeyi, sözleşme ilişkisini sona erdirmez, sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğu da devam eder. (Yargıtay 19. HD’nin 11.10.2012 tarih, 2012/9018 E. -2012/14916 K. sayılı kararı) Kefil cayma hakkını kullansa dahi kefaleten sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 12.06.2002 tarih, 2002/19-426 E. ve 2002/513 K. sayılı kararı) Somut olayda; 10/02/2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nin 9/a maddesi hükmünden de anlaşılacağı üzere davalı kefilin sözleşmeden kaynaklanan doğmuş ve doğacak borçlardan sorumluluğu devam etmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının kefaleten sorumlu olduğu miktar tespit edilirken, kredi ekstreleri dosyada mevcut olmasına rağmen kredi hesap hareketleri incelenmemiş, müteselsil kefilin sorumluluğu belirlenirken öncelikle asıl borçlunun borç miktarının belirlenmesi gerekir. Asıl borçlunun borcu hesaplanmadan 137.000-TL miktarda bir borcu olduğu belirlenmeden ,davalının kefalet limiti 137.500-TL’ye temerrüt ihtarı ile birlikte temerrüt faizi eklenerek davalının sorumluluğuna hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Yargılama sırasında mahkemece dava dışı kredi kullanan asıl borçlunun kullandığı krediler ,yapılan ödemeler asıl borçlunun ve müteselsil kefilinin temerrütleri incelenerek ,müteselsil kefilin kefaletten kaynaklanan sorumluluğunun takip tarihi itibariyle hesaplanması için eksik belgelerin celbi, gerektiğinde banka kayıtlarının yerinde incelenmesi gerekirken bu yönde bir inceleme yapılmadığı, bu suretle alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda;belirlenen hususlarda yeniden denetime elverişli bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu karar verilmiş olması isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/723 Esas -2018/316 Karar sayılı 06/04/2018 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafça yatırılan toplam 2.370,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 19/11/2020