Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2392 E. 2020/1237 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2392
KARAR NO : 2020/1237
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2018
NUMARASI : 2017/586 Esas – 2018/598 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların, davalı şirkette %40 paya sahip olduklarını, davalı şirketin 2011 yılında anonim şirkete dönüştüğünü, zaman içerisinde şirketin işletme sermayesi iş hacmi itibariyle yetersiz kaldığından, 2007 yılında paydaşların işletme sermayesi ihtiyacının sermaye artırımı ve ayrıca ticari faaliyet sonucu elde edilecek kârın bir süre dağıtılmayarak şirket bünyesinde bırakılması suretiyle karşılanması yönünde görüş birliğine vardıklarını, ticari faaliyetinin bu müşterek görüş doğrultusunda sürdüren şirketin sermayesini 500.000,00-TL’ye artırdığını ve ticari faaliyetinden elde ettiği 6.856,680,66-TL kârı dağıtmayarak işletme sermayesi olarak kullandığını, ancak şirketi yöneten ve %60 çoğunluk payları temsil eden paydaşlar her ticaret şirketinin ve her şirket paydaşının temel amacı olan kâr elde etme ve paydaşlarına kâr dağıtma amacını giderek terk ederek, şirketin asıl hedefini, şirket değerini artırmak şeklinde belirlediklerini, bu kapsamda davacıların uzun yıllardan bu yana zarar eden ve dolayısıyla kâr dağıtmayan faaliyetini gelecek yıllarda da zarar edip kârı dağıtmamak üzere programlayan ve buna karşı her yıl sermayesinin %20’sini huzur hakkı adı altında yönetim kurulunu oluşturan %60 pay sahibine dağıtan şirketin haklı sebeple tasfiyesinin gerektiğini belirterek, davalı şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı şirketin 2015 yılı sonu itibariyle 1713 adet aracının bulunduğunu, rekabetçi piyasa şartlarında davalı şirketin araç sayısını rakiplerine yakın bir sayıya ulaştırmak amacıyla strateji belirlemesinin profesyonel bir karar olduğunu, kaldı ki davalı şirketin hizmet alımı gerçekleştirdiği tedarikçi firmalarda operasyonel filo kiralama sektöründe faaliyet gösteren şirketlere, hem büyüklüklerine hem de alım hacimlerine göre fiyat vermekte ve/veya indirim uygulamakta olduğundan, belirlenen stratejinin tüm pay sahiplerinin yararına olduğunu, davalı şirketin sektörde varlığını sağlamlaştırma bakımından işletme konusunun elde edilmesi amacı taşıdığından, hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla, kâr dağıtmamasının haklı sebep sayılamayacağını, vergi usul kanunu gereğince son yıllarda yabancı para birimi olan hesaplarını değerleme kurulu ile değerlenmekte olduğunu, yabancı kredi bakiyeleri de sene sonu TL kurları ile değerlendiğinde, mali tablolarda görünen kredi rakamlarında ciddi artışlar görülebildiğini, bu nedenle, TL para birimi cinsinden değerlendirme yapıldığında, doğru sonucu ulaşmanın mümkün bulunmadığını, genel kurullarda alınan kararlara davacıların olumlu oyları ile iştirak ettiklerini, genel kurul kararlarına karşı davacılar tarafından genel kurul kararlarının iptali ve/veya benzeri herhangi bir dava ikame edilmediğini, kâr dağıtılmamasına ve/veya şirket stratejisinin tüm pay sahiplerinin menfaatine olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; davalı şirketin araç alımı için yeni krediler kullandığı ve bu şekilde, araç sayısının artırıldığının tespit edildiği, davalı şirketin kredi borçlarının döviz kurlarından etkilendiği, 2017 yılı geçici mizanına göre davalının 148.917.486,19-TL banka kredi borcu bulunduğu, 163 nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği gereği yıllar itibariyle alınan kredilerin faiz ve kur farklarının büyük bir bölümü araçların alındığı ilk yıl zorunlu olarak, diğer yıllarda da ihtiyari olarak araçların maliyetine dâhil edilerek gider yazılmadığını, bu durumun, yani finansman giderlerinin gider yazılmamasının zararın azaltılmasına ya da kârlılığın artmasına neden olduğu, yapılan inceleme ve değerlendirmelerden elde edilen bulgulara göre 2014,2016 ve 2017 yıllarında davalı şirketin kâr ettiğinin görüldüğü, ancak, davalı şirketin kâr dağıtmadığı, şirket genel kurullarında ilgili yıllarda kâr dağıtımları ile ilgili karar çıkmış olsa idi şirketin ortaklarına kâr dağıtımına engel herhangi bir hususun görülmediği, bu hususta, davacıların, yasal haklarını kullanmadıkları gibi davalı şirketin kâr dağıtımı yerine, kredi kullanarak şirketin ana faaliyet konusu olan araç kiralama işi için gerekli olan araç parkının artırdığının anlaşıldığı, bu durumda, TTK.’nun 531.maddesi uyarınca, davalı şirketin, fesih ve tasfiyesini gerektirecek haklı bir sebebin varlığı kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacılar tarafından davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBELERİ : Davacılar vekili istinaf başvurusunda; davalı şirket son 10 yıldır dağıtılabilecek bir kar elde etmemekte ve kuruluşundan bu yana kar dağıtmamakta olup, araç sayısını artırması veya aktifindeki varlıkların pasifinden fazla olmasının bu gerçeği değiştirmeyeceğini, zira bir anonim ortaklığın nihai amacının kar elde etmek ve dağıtmak olduğunu, bu amaca ulaşmak için davalı şirket kar elde etmeyi ve paylaştırmayı değil, bankalara daha fazla borçlanmayı ve bu borçla daha fazla araç almayı kendisine amaç olarak belirlemiş, bu yüzden kurulduğundan beri kar dağıtmamış olduğunu, bu işleyiş içerisinde %40 ile azınlıktaki şirket ortaklarının ancak bilinmez bir gelecekte şirket, faaliyetlerini sona erdirirse tasfiye bakiyesi olarak bir fayda temin edebilecek olduklarını, bu noktada şirket yönetiminde yer alan çoğunluk hisse sahipleri için şirketin kar dağıtmıyor olmasına katlanmak çok daha kolay olduğunu, zira çoğunluğu oluşturan bu şirket ortaklarının yalnızca son üç yılda bile şirkete dava tarihi itibariyle koydukları sermayenin tamamını genel kurullarda kendilerine biçtikleri huzur haklarıyla geri almış olduklarını, bu görünüm içerisinde kuruluşundan beri davalı şirketten hiç kar payı elde etmemiş ve davalı şirketin benimsediği daha fazla araç almak için daha fazla kredi kullanmak ve daha fazla kredi borcu ödemek için daha fazla araç almak olarak ifade edilebilecek ticari sarmal sebebiyle bundan sonrası için de elde etmeyecekleri görülen müvekkilleri için ortaklığın çekilmez bir hal aldığını bildirerek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın esastan incelenerek Kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava; davalı şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 531. Maddesine göre: Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Somut olayda; taraflar arasında; davacıların, davalı şirketin %40 hissedarları olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde; şirketin araç alımı için yeni krediler kullanıldığı ve bu sayede araç sayısının artırıldığı, davalı şirket kredi borçlarının döviz kurlarından etkilendiği, 2017 yılı geçici mizanına göre davalının 148.917.486,19-TL banka kredi borcu bulunduğu, 163 nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği gereği yıllar itibariyle alınan kredilerin faiz ve kur farklarının büyük bir bölümünün araçların alındığı ilk yıl zorunlu olarak, diğer yıllarda da ihtiyari olarak araçların maliyetine dâhil edilerek gider yazılmadığı, bu durumun yani finansman giderlerinin gider yazılmamasının zararın azaltılmasına ya da kârlılığın artmasına neden olduğu, yapılan değerlendirmelerde elde edilen bulgulara göre 2014, 2016 ve 2017 yıllarında davalı şirketin kâr ettiği, ancak davalı şirketin kâr dağıtmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır. Yine bilirkişi raporuna göre; Şirket genel kurullarında ilgili yıllarda kâr dağıtımları ile ilgili karar çıkmış olsa idi şirketin ortaklarına kâr dağıtımına engel herhangi bir husus görülmediği, kar dağıtımı yerine davalı şirketin krediler kullanarak şirketin ana faaliyet konusu olan araç kiralama işi için gerekli olan araç parkını artırdığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamına göre; Davalı şirketin 2014, 2016 ve 2017 yıllarında davalı şirketin kâr ettiği, ancak kar dağıtmadığı görülmektedir. Ancak; davalı şirketin kar dağıtımı yerine krediler kullanarak şirketin ana faaliyet konusu olan araç kiralama işi için gerekli olan araç parkını artırdığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kar dağıtılmaması tüm pay sahipleri tarafından onaylanmış ve yıllar boyunca kar dağıtılmaması hususunda alınan kararlara karşı Mahkemeye de başvurulmamışsa TTK. madde 531’deki davanın açılması hem şirketler hukukunun temel prensibi olan şirketlerin devamlılığı esasına hem de TMK madde 2/2 hükmüne aykırılık teşkil eder. Bu bağlamda kar dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararlarına davacılar tarafından olumlu oyları ile iştirak edildiğinden ve kar dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararlarına karşı, davacılar tarafından herhangi bir iptal davası ikame edilmediğinden, kar dağıtılmamasının, işletme konusunun elde edilebilmesine yönelik yatırım faaliyetine (şirketin ana faaliyet konusu olan, araç kiralama işi için gerekli araç parkının artırılarak) dayandığından ve bu yatırımlar, tüm pay sahiplerinin menfaatine olduğundan, bu halde kar dağıtmamanın TTK.’nun 531.maddesi anlamında haklı sebep sayılamayacağı tartışmasızdır. Bu itibarla davalı şirketin, fesih ve tasfiyesini gerektirecek haklı bir sebebin varlığı kanıtlanamamış olmakla, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde olmadığından esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020