Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2365 E. 2020/728 K. 01.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2365
KARAR NO: 2020/728
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2018
NUMARASI: 2017/926 Esas – 2018/102 Karar
DAVA: Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/09/2020
Hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 01/05/2012 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 1. maddesinde belirtildiği üzere müvekkilinin … satışları Marmara bölge distribütörü olarak atandığını, sözleşmede belirlenen tüm satış kotalarına ortaya konulan üstün çabayla ulaşıldığını, ancak davalının müvekkiline yönelik ihmali, baskı ve zorlamaları nedeniyle sözleşmenin 07.03.2016 tarihinde feshedilmek zorunda kalındığını, müvekkili tarafından davadan önce davalıya gönderilen 12.10.2016 tarihli ihtarname nedeniyle TTK.nın 122/4. maddesinde düzenlenen hakdüşürücü sürenin uygulanmasının mümkün olmadığını belirterek, 200-euro karşılığı 840-TL yatırım bedeli, 200-euro karşılığı 840-TL müvekkili tarafından oluşturulan fakat yararlanılamayan işlerin bedeli, 300-euro karşılığı 1.260- TL 2016 yılı kar kaybı, 100-euro karşılığı 420- TL manevi tazminat, 100-euro karşılığı 420-TL portföy tazminatı ve 100-euro karşılığı 420- TL stok bedeli olmak üzere toplam 1.000-euro karşılığı 4.200-TL tazminatın sözleşme ilişkisinin sona erdiği 07/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 6102 sayılı TTK’nun 122/4. maddesi gereğince denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içinde ileri sürülmesinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafça 07/03/2016 tarihinde feshedildiği, dolayısıyla davanın 1 yıllık hakdüşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; hakdüşürücü sürenin müvekkili tarafından gönderilmiş olan ihtarname ile korunduğunu, dava dilekçelerinde izah etmiş oldukları hususların mahkemece dikkate alınmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, 6102 sayılı TTK.nın 102 ve devamı maddelerinde düzenlenen acentelik sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme (portföy) tazminatı ile sözleşmenin feshi nedeniyle davalıya yöneltilen kar kaybı ,stok zararı vs diğer alacak ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça denkleştirme istemi olarak tanımlanan, doktrinde de genel olarak portföy tazminatı olarak da ifade edilen bu tür tazminat, mülga 6762 sayılı TTK’da açıkça düzenlenmemiştir. Ancak anılan kanunun 134. maddesinde; muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye verileceği hükme bağlanmıştır. Uyuşmazlıkta sözleşmenin fesih tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 sayılı TTK.nın 122. maddesine göre ise, acentelik sözleşmesinin sona ermesinde acentenin kusurunun bulunmaması koşuluyla; müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin, sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak işletmeye bağlı müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti talep etme hakkını kaybediyor olması ve somut olayın özelliklerine göre denkleştirme isteminin karşılanmasının hakkaniyete uygun düşmesi hallerinde denkleştirme tazminatı istenebilir. Aynı maddenin 4. fıkrası gereğince denkleştirme istem hakkı, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu sürenin niteliği hususunda öğretide görüş birliği olmadığı, hakdüşürücü süre mi yoksa zamanaşımı süresi mi olduğunun yasal düzenlemede açıklanmadığı; maddenin gerekçesinde de sürenin niteliğinin uygulama tarafından belirlenmesi gerektiği, sebebinin de hukuk geliştirme olanaklarının önünün kapatılmaması olarak gösterildiği, bu hususun uygulamaya bırakıldığı anlaşılmaktadır. Kanunda dava açılmasından söz edilmeyip tazminat talebinin ileri sürülmesinden söz edildiği hususu dikkate alındığında, 1 yıllık sürenin dava açılması için değil, tazminat talebinin ileri sürülebilmesi için bir hakdüşürücü süre olarak anlaşılması gerektiği kabul edilmelidir. HMK.’nın 223. maddesinde; “(1) Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye sunmak zorundadır. (2) Mahkeme kendiliğinden veya diğer tarafın talebi üzerine, belgenin resmî tercümesini de isteyebilir.” denilmektedir. Dosyanın incelenmesinde davacı vekilinin dayandığı belgelerin türkçe tercümesinin dosyada mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilince sunulmayan delillerin türkçe tercümeleri mahkemece de istenilmemiştir. Ancak davacı vekili ;dava dilekçesinde 07.03.2016 tarihindeki fesihten sonra 12.10.2016 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek 1 yıllık süre içerisinde denkleştirme ve diğer alacak taleplerinin ileri sürüldüğünü beyan etmektedir. Tercüme ve tebliğ evrakı sunulmadığından bu husus incelenememiştir. Yukarıda yazılı esaslar dahilinde delil olarak dayanılan sözleşme , ihtarname tercümesi ve tebliğ evrakı istenilerek davalıya portföy tazminatına yönelik bir talep yöneltilip yöneltilmediği belirlenerek hak düşürücü sürenin geçip geçmediği belirlenmelidir. TTK 122/4 maddesinde öngörülen hak düşürücü süre portföy tazminatı taleplerine ilişkindir.Davalının sözleşmenin feshine bağlı diğer taleplerinin de hakdüşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla; öncelikle portföy tazminatına yönelik hakdüşürücü sürenin geçip geçmediği belirlenerek ,tarafların gösterdikleri deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın hakdüşürücü süre nedeniyle reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2018 Tarih 2017/926 Esas – 2018/102 Karar sayılı hükmün HMK’nun 353(1)a-4-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 75-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/09/2020