Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2351 E. 2020/1153 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2351
KARAR NO: 2020/1153
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI: 2014/879 Esas-2018/598 Karar
DAVA: Ticari Şirket Ortaklığından Çıkma
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2020
Davanın kısmen kabulüne-kısmen reddine yönelik hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin %50’ye karşılık gelen 25.000- TL bedelli hisselerini ortaklar kurulu kararı ile …’dan aldığını, hisselerin devralınmasından sonraki 2 aylık süreçte müvekkilinin şirket işleri ile ilgilendiğini ve birtakım işlere katkıda bulunduğunu ancak daha sonra şirketin hesaplarında bazı usulsüzlüklerin bulunduğunu fark ettiğini, davalının dava dışı … A.Ş’den olan sipariş alacağının silinmesi amacıyla usule aykırı muhasebe kayıtları oluşturduğunu, bu nedenle ortaklık ilişkilerinin zedelendiğini, dava dışı şirketin davalı şirket ortaklarından …’ın aile şirketi olduğunu, güveni zedelenen müvekkilinin ortaklıktan çıkma kararı aldığını ve bu kararın şifahen tüm ortaklarca kabul gördüğünü, müvekkilinin Mart 2013 sonu itibariyle davalı şirket ile fiilen tüm bağlarını kopardığını belirterek, müvekkilinin davalı şirket ortaklığından çıkmasına, müdürlük sıfatının sonra erdirilmesine, ortaklık akçesi ile ortaklıktan doğan haklarının tespiti ile müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 12.03.2018 tarihli dilekçesinde, müvekkilinin ortaklıktan çıkması halinde müvekkiline verilmesi gereken çıkma payı ve haklarının tespitini istediklerini beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirket ortaklarından …’ın dava konusu hisseleri 25.000- TL bedelle davacıya devretmeyi kabul ettiğini, devir karşılığında ise davacının …’a 12.000 TL ödeme yaptığını, ancak kalan kısmı ödemediğini, bu arada hisselerin tamamının davacı tarafından devralındığını, davacının şirket işleriyle ilgilendiği iddiasının asılsız olduğunu, davacının diğer ortaklara taahhütte bulunduğu hiçbir işi yapmadığını, davacının şirkete ait tahsilatları iki kez kendi adına EFT yapıp çektiğini ve bu durumun ortaklar arasında huzursuzluk meydana getirdiğini, davacının usulsüzlük iddialarının da tamamen asılsız olduğunu, müvekkilinin mal aldığı firmalara halen borcunun bulunduğunu, ticari kayıtların bir kısmının da davacının elinde olduğunu, müvekkili şirketle fiili bağını Mart 2013 ayında kopardığını söyleyen davacının halen şirket kayıt ve defterlerini elinde bulundurduğunu, davacının iş bu dava ile şirket borçlarından ve sorumluluklarından kurtulmaya çalıştığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; ortaklar arasında ilişkinin dürüstlük kuralı çerçevesinde devam ettirilmesini imkansız hale getiren mali güvensizliklerin yaşandığı, olaylara bağlı olarak güven ilişkisinin kırılması sonucu davacının ortaklığa devam etmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle davacının ortaklıktan çıkma isteminde haklı olduğu, müdürlük sıfatının da son bulması gerektiği, tespit davası açanın tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel yararının bulunması gerektiği, eda davası ile elde edilebilecek bir menfaatin tespit davasına konu olamayacağı, bu nedenle davacının çıkma payının tespitinde hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, ortaklıktan çıkma ve müdürlük görevinden ayrılma istemlerinin kabulüne, çıkma payının tespitine ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davalı vekili; davacının çıkma istemini haklı sebebe ilişkin delil bulunmadığını, iddialarını kanıtlayamadığını, davacının pay devri bedelinin 12.000-TL dışındaki kısmını ödemediğini, davacının şirket ortaklarına taahhütte bulunduğu işleri yapmadığı gibi, şirkete ait tahsilatları iki kez kendi adına EFT yapıp çektiğini, davacının şirket paylarını devraldığı tarihten ayrıldığı tarihe kadar geçen sürenin yalnızca üç ay olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava; limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma, müdürlük görevinden azline ve çıkma payının tespiti istemine ilişkindir. TTK’nın 638/2. maddesine göre “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” Anılan düzenleme ile ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde çıkma davası açabilme olanağı tanınmıştır. Ancak “haklı sebeplerin” nelerden ibaret olduğu belirtilmemiştir. Bu nedenle çıkma isteğinde bulunan ortağın öne sürdüğü sebep veya sebeplerin gerçekten var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığını mahkeme değerlendirecektir. Bu durumda şirket kavramının doğuşu ve şirketlerin kuruluş gayesi dikkate alınarak; aynı amaç için birlikte sermaye koyup emek vererek çalışma, dayanışma ve karşılıklı güven ortamının sağlanması gayelerine aykırı düşen; şirketin çalışmasını, devamını, ortaklarına kazanç sağlamasını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getiren davranışların haklı neden olarak kabulü gerekmektedir. Kuşkusuz haklı nedenler sınırlı olmayıp, iddia edilen eylemlerin haklı neden oluşturup oluşturmadığı her somut olayın özelliğine ve koşullarına göre değerlendirilmelidir. Yine TTK’nın 630. maddesine göre “Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” Somut olayda; davacının, davalı şirket ortaklarından …’ın 33.000-TL’lik sermaye payının 25.000-TL kısmını 28.12.2012 tarihli hisse devri sözleşmesiyle devralarak davalı şirkete ortak olduğu, 29.12.2012 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davacının da diğer ortak … ile birlikte şirketi münferiden temsil etmek üzere şirket müdürü olarak seçilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından dava dilekçesi ve yargılama sırasında sunulan dilekçelerde şirket hesaplarında geçmişe yönelik usulsüz değişiklik yapıldığı, şirketin diğer ortağı …’ın aile şirketi olan … ünvanlı şirketlerden mesnetsiz fatura kesilerek şirketin borçlandırıldığı iddia edilmiştir. Ancak bu iddiaları ispata yarar delil sunulmamıştır.Bilirkişi raporlarıyla da tespit edildiği üzere davalı şirketin bu şirketlerle ticari ilişkisi mevcuttur. Ancak fiktif işlemler yapılarak şirket zararına hareket edildiği iddiasına yönelik delil bulunmadığı gibi, aksine şirket kayıtlarının muhasebe ilkelerine uygun tutulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere davacı, davalı şirkette fiilen 3 ay bulunmuş, sonrasında şirketle bağını fiilen koparmıştır. Bu kadar kısa bir süre içerisinde ortaklıktan ayrılmayı gerektiren, ortaklık ilişkisinin devamını imkansız kılan başkaca herhangi bir haklı sebebin varlığı da ileri sürülüp kanıtlanamamıştır. Bu nedenle davacı bakımından haklı nedenle ortaklıktan çıkma koşulları oluşmamıştır. İlk derece mahkemesince ortaklıktan çıkma isteminin reddine karar verilmesi gerekirken ,haklı nedenin gerçekleştiğini kabul ile çıkmaya izin verilmesi yerinde olmamıştır. Öte yandan davacı şirket müdürlüğü görevinin sona erdirilmesini de istemiş, mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere TTK’nın 630. maddesine göre limited şirket müdürünün azline, ortaklar kurulu kararı veya haklı nedenlerin varlığında mahkemece karar verilebilir. Şirket müdürü olan ortağın her zaman müdürlük görevinden istifa etmesi ise olanaklıdır. Ancak şirket müdürü olan davacının, kendi açtığı dava ile haklı nedenle kendisinin müdürlük görevinden azlini istemesi mümkün olmayıp, davacının bu istem bakımından hukuki yararı yoktur. Sonuç olarak davanın tüm talepler yönünden reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, bu hata ve eksiklikler yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/879 Esas-2018/598 Karar sayılı ve 30/05/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gerekli 54,40-TL harcın; davacı tarafından peşin yatırılan 170,80-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 116,4‬0-TL’nin isteği halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 1200-TL bilirkişi ücreti, 141-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.341-TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,” Davalı vekili için takdir olunan 3.400-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 35,90-TLpeşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davalı tarafından yapılan 67-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2020