Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2348 E. 2020/1161 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2348
KARAR NO: 2020/1161
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2016
NUMARASI: 2016/990 Esas – 2016/990 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/11/2020
Davanın pasif husumet yokluğundan reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; … ile … arasında 28.01.2011 tarihli hisse satışı sözleşmesi ve yine aynı tarihte rödevans sözleşmesi imzalandığını, …’in unvanının 14.04.2011 tarihinde değiştirildiğini, aynı şirketler arasında yine 23.02.2012 tarihli hisse satış sözleşmesi düzenlenerek hisselerin devredildiğini, 28.01.2011 tarihli sözleşmenin 4.1. maddesinde satıcının şirketin borcu olmadığını garanti ettiğini, 23.02.2012 tarihli sözleşmenin 6.1. maddesinde aynı yönde hüküm bulunduğunu, 6.3. maddesinde ise hisse devir tarihinden önceki borçlardan satıcı ve eski ortakların payları oranında, davalı …’in tamamından sorumlu olduğunun düzenlendiğini, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün Muğla Vergi Dairesi’ne yazdığı yazı ile 2008 ila 2012 yıllarına ait devlet hakkı farklarının ruhsat sahibi müvekkili şirketten gecikme cezalarıyla birlikte tahsilinin istendiğini, bunun üzerine Fethiye Vergi Dairesi tarafından, davalı aleyhine icra takibine konu ettikleri alacak kalemlerine ilişkin ödeme emrinin 25/12/2014 tarihinde müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, davalıya ihtaren ödeme talep edilmesine rağmen borcun müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalındığını, 28.01.2011 ve 23.02.2012 tarihli sözleşmeler gereğince borçtan davalının sorumlu olduğunu, ödenen tutarların tahsili için başlatılan Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazın iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; öncelikle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, zira sözleşmelerde müvekkilinin taraf olmadığını,28.1.2011 tarihinden itibaren devlet hakkı ödeme yükümlülüğünün …’a geçtiğini, idarenin dayanak raporu hatalı olmasına rağmen davacı tarafından itiraz edilmediğini, bu nedenle zarara davacının neden olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; dayanak sözleşmelerde davalının taraf olmadığı gibi kefaletinin de bulunmadığı, bu nedenle davalıya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; 23.02.2012 tarihli hisse devir sözleşmesinde şirketin önceki borçlarından davalının sorumlu olduğunun düzenlendiğini, dolayısıyla şirketin devir öncesi borçlarından … şirketinin yetkili ve ortaklarının sorumlu olduğunu, davalının ise … şirketinin yetkilisi ve ortağı olduğunu, sözleşmenin ise bizzat şirket yetkilisi davalı tarafından imzalandığını, 6183 sayılı yasanın 35. maddesi gereğince davalının borcu ödemekle yükümlü olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava; 3213 sayılı Maden Kanununun 13/7. maddesi uyarınca ödenmesi gerekip davacı tarafından ödenen devlet hakkı farkı alacağının davalıdan rücuen tahsiline ilişkin takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; 28.01.2011 tarihli sözleşmeyle maden ruhsatı sahibi … ile … arasında düzenlenen işletme hakkı devir sözleşmesiyle davacı şirketin maden işletme hakkının … şirketine devrinin kararlaştırıldığı; 23.02.2012 tarihli hisse devir sözleşmesinde ise; … hisselerinin 8.000.000-USD bedelle …’a devrinin kararlaştırıldığı, hisse devri tarihinden önceki doğmuş ve doğacak borçlardan ise … şirketi ve satıcı ortaklarının payları oranında sorumlu oldukları, …’in ise borçların tamamından sorumlu olduğu, borçların …’e bildirilmesinden itibaren 7 gün içinde ödenmek zorunda olunduğu hususlarının belirtildiği, sözleşmenin tarafları … ve hissedarları ile alıcı … ve hissedarları olduğu, sözleşmenin taraf şirketler tarafından imzalandığı, sözleşme tarihi itibariyle …’in … şirketinin münferiden imzaya yetkili yönetim kurulu başkanı olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu devlet hakkı borçlarının devir öncesi döneme ait olduğu ve davacı şirket tarafından ödendiği sabittir. Taraflar arasında düzenlenmiş olan 23.02.2012 tarihli sözleşmede davacının ayrıca imzası bulunmasa da, söz konusu sözleşme hükümlerinin taraflarca yerine getirildiği, hisse devirlerinin gerçekleştirildiği açıktır. Sözleşmede davalının şahsi sorumluluğuna ilişkin hükümler bulunması, davalının sözleşmeyi şirket yetkilisi olarak imzalamış olması, davalının şahsi sorumluluğunun bulunmadığına yönelik bir savunmasının da bulunmaması karşısında, davalının sözleşme sorumluluğu kapsamında söz konusu borçtan şahsi olarak sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda davalının borçtan şahsen sorumluluğunun bulunduğu kabul edilerek, davalının varsa sorumlu olduğu borç tutarının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu itibarla uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, kararın kaldırılarak dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/990 Esas-2016/990 Karar sayılı ve 30/12/2016 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)a-6 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,” Davacı tarafça yatırılan 31,40-TL peşin istinaf karar harcının talebi halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile, HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 13/11/2020