Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2343 E. 2020/1150 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2343
KARAR NO : 2020/1150
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2017
NUMARASI : 2014/430 Esas-2017/1082 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2020
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne yönelik hükmün davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirket ile davacı banka şubesi arasında genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmeleri imzalandığı ve bu sözleşmeler kapsamında firmaya nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırıldığını, davalı …’in sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davalıların kredi sözleşmelerinden doğan ödemelerini aksatması üzerine hesap kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini ve borcun ödenmesinin talep edildiğini, borçlular hakkında 22.109.170,51-TL toplam alacağın 2.500.000-TLlik faiz kısmının tahsilini teminen kısmi takip açıldığını, ancak davalılar tarafından icra takibine itiraz edildiğini, borçlu firmanın davacıya yüklü miktarda borcu bulunduğunu belirterek, davalıların İstanbul …. İcra Dairesinin … esas sayılı takibine yönelik itirazlarının iptali ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davaya konu genel kredi sözleşmelerinin 1998 ve 1999 yıllarına ve borcun muacceliyet tarihinin ise 2002 yılından öncesine ait olduğunu, icra takibinin ise 06/12/2012 tarihinde, TBK 146. maddedeki 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra yapıldığını, üstelik icra takibinde ve bu davada faiz alacağı talep edildiğini, BK’nın 147/1 maddesinin ana para faizleri için zamanaşımı süresini 5 yıl olarak belirlediğini, bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, noter kanalı ile keşide edilen ihtarname ile kullanılan 2.162.657,74-TL kredinin kat edildiğini, oysa icra takibinde asıl alacağın 4.086.399,06-TL olduğunu, davacı bankanın borcu olduğundan fazla talep ettiğini, davacının davalının kredi borcundan ötürü daha önce İstanbul …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, ipotek ile temin edilen alacağın davalının borcundan daha fazla olduğunu, bu takip devam ederken İstanbul …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ikinci bir icra takibi başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu, icra inkar tazminatının koşullarının da oluşmadığını, davacı bankanın davalı …’e kefil sıfatı ile boş kredi sözleşmesini imzalatıp sonradan kredi sözleşmesinin tutar kısmını doldurduğunu,tutarın yazıldığı tarihin Adli Tıp tarafından incelendiğinde imza tarihinin tutar kısmındaki yazının yazıldığı tarihten çok önce olduğunun görüleceğini,miktarı net olarak belirli olmayan bir sözleşmenin kefalet sözleşmesi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalılardan …. AŞ ile davacı banka arasında 1998 ve 1999 yıllarında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, sözleşmelere, diğer davalı …’in müteselsil kefil sıfatıyla katıldığı, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın kefalete ilişkin hükümlerine göre geçerli bir kefalet olduğu,kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyaları ile takip başlatıldığı, … esas sayılı takip dosyalarının ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takip olduğu, İstanbul …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında ise davacının davalılardan olan alacağının işlemiş faiz olan 2.500.000-TL’lik faiz kısmının takibe konu edildiği, gerek davacı tarafça dava konusu alacak zaman aşımına uğramadan önce İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyaları ile dava konusu alacağın tahsilinin talep edildiği, bu bağlamda takip ve dava konusu edilen bir alacağın bu takip ve dava devam ederken zamanaşımına uğramayacağı yine ayrıca rehinle güvence altına alınan alacakların rehin devam ettiği sürece zamanaşımına uğramayacağı da göz önüne alındığında, davalı tarafın zamanaşımı definin yerinde olmadığı,davaya konu olan ve 2012 yılında yapılan İstanbul ….İcra Dairesinin … takip sayılı dosyasının da ilamsız takip olduğu, bu itibarla takip türünün farklı olması sebebiyle ve tahsilde mükerrer olmamak şartıyla talep edilmesi sebebiyle, bu takibin mükerrer bir takip de olmadığı, bilirkişi raporuna göre davacının davalılardan davaya konu takip tarihi itibariyle 2.149.239,20 TL asıl alacak, 9.449.022,68 TL işlemiş faiz ve 472.451,13TL BSMV olmak üzere toplam 12.070.713,10- TL alacaklı olduğu, davacı tarafça söz konusu bu alacaktan sadece 2.500.000-TL’lik faiz kısmının talep edildiği gerekçesiyle,itirazın iptali ile davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davalılar vekili; müvekkili … ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin tarafı olmadığını, faiz alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıl olduğundan bu davalı yönünden davanın zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin 71. maddesinde en yüksek faizin uygulanması kabul edilmişse de bankanın fahiş oranda faiz istemesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davacının ipotekli taşınmazları satmayarak müvekkilleri aleyhine daha fazla faiz işlemesine neden olduğunu, müvekkili … boş sözleşme imzalatılarak sonradan tutar kısmının doldurulduğunu, icra takibinde istenen alacağın kat ihtarındakinden fazla olduğunu, bu nedenle müvekkilleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, ortada likit alacak bulunmadığından icra inkar tazminatı istenmesinin mümkün olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağa ilişkin icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı banka ile davalı … şirketi arasından 02.02.1998, 14.05.1998 ve 06.11.1998 tarihli genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı, davalı …’in ise sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, yine limit artırımına ilişkin olarak da kefil imzasının bulunduğu, sözleşmelerde kredi limiti ile kefalet limitinin belirlendiği, borcun ödenmemesi üzerine hesabın 12.04.2005 tarihi itibariyle kat edildiği, kat ihtarının her iki davalıya tebliği sonucunda davalıların 25.04.2005 tarihi itibariyle temerrüde düştükleri, yine banka tarafından kullandırılan ihracat taaahütlü krediler nedeniyle vergi dairesine ödenen yükümlülükler nedeniyle oluşan 1.724.673,19- TL alacağın kat edilerek davalılara 29.06.2011 tarihli ihtarname gönderildiği, ancak kat ihtarının davalılara tebliğ edilememesi nedeniyle bu alacak yönünden davalı borçluların temerrüde düşürülmediği, davacı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, ayrıca davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2012/24832 esas sayılı takibin başlatıldığı, davada ise kısmi olarak işlemiş faiz tutarı yönünden itirazın iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda hem kredi limiti ve hem de kefalet limiti açıkça gösterilmiş olmakla, kefalet geçerli olup, davalı kefil takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından da sorumlu olacaktır. Zamanaşımı bakımından uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 126. maddesi uyarınca “bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.” Yine aynı kanunun 133. maddesi gereğince alacak hakkında icra takibi başlatılması halinde işlemeye başlamış olan zamanaşımı kesilerek yeniden işlemeye başlar. Somut olayda davalılar yasal süresinde zamanaşımı definde bulunmuş olup, alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle uygulanması gereken zamanaşımı süresi 10 yıldır. Borçluların temerrüt tarihi 25.04.2005, dava tarihi ise 06.02.2013’tür. Ayrıca icra takip tarihi 06.12.2012 olup, takip başlatılması nedeniyle de zamanaşımı kesilmiştir. Asıl borçlu şirket yönünden 4721 sayılı TMK 864.maddesi uyarınca rehnin tapu kütüğüne tescil edilmesinden sonra alacak için zamanaşımı işlemez.Bu nedenle dava tarihi itibariyle zamanaşımı dolmamış olup, davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.Taraflarca imzalanan sözleşmenin 71. maddesinde uygulanacak faiz oranı hüküm altına alınmış olup, muacceliyet halinde davacının ticari kredilere uyguladığı en yüksek faiz oranının yıllık bileşik faiz oranına %10 ilavesiyle bulunacak oranın temerrüt faizi olarak ödeneceği kararlaştırılmış olup, bu hüküm davalıları bağlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla dava konusu alacak bakımından 25.04.2005 tarihinden itibaren %66,20, 30.07.2007 tarihinden itibaren %51,05 ve 17.09.2012 tarihinden itibaren %32,85 oranında temerrüt faizi uygulanacağı kabul edilerek davacının talep edebileceği, hükme esas alınan ek bilirkişi kurulu raporunda bu oranlar esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda davacının talep edebileceği işlemiş faiz tutarının 10.281.006,85- TL olduğu tespit edilerek, davada kısmi olarak işlemiş faiz talep edildiğinden taleple bağlı kalınarak davanın kabulünde isabetsizlik yoktur.Öte yandan İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın  iptali davasında borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilir. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Bu kapsamda alacak genel kredi sözleşmesinde dayalı olup, sözleşmede hüküm altına alınan akdi ve temerrüt faizi oranları dikkate alındığında, alacağın likit olduğu açıktır. Bu nedenle davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik yoktr. Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu sonucuna varılarak, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 170.775,- TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin yatırılan 42.693,75‬- TL harcın mahsubu ile bakiye 128.081,25‬- TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Hükümden sonra davacı gider avansından karşılanan 56,35- TL yargı giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.11/11/2020