Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2342 E. 2020/1303 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2342
KARAR NO: 2020/1303
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2018
NUMARASI: 2017/213 Esas – 2018/686 Karar
DAVA: Yönetim Kurulu Kararının Hükümsüzlüğünün Tespiti
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin, davalı şirketin ortağı olup 11/05/2015 tarihi itibari ile 7.500 adet payına sahip olduğunu, davalı şirketin ortaklarından …’ın 16/07/2015 tarihinde vefat ettiğini, yönetim kurulu başkanı …’ın talebi üzerine İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/833 esas sayılı mirasçılık belgesi düzenlendiğini, halen geçerli olan mirasçılık belgesine göre murisin mirasçılarının …, …, … ve davacı … olduğunu, murisin vefat tarihi itibari ile davalı şirketteki 32.250,38-TL itibari değerde 32.250,38 adet payına mirasçıların elbirliği ile sahip olduklarını, yönetim kurulunun mirasçıların bir kısmının talebi ile mirasçıların tümünün rızası olmaksızın elbirliği ortaklığını bozmasının hukuken mümkün olmadığını, batıl olduğu ileri sürülen yönetim kurulu kararı gereği yapılan işleme müvekkili ve annesi …’nın rızasının bulunmadığını, davalı şirketin kanuna aykırı şekilde ve hiçbir yasal zemin oluşturmadan mirasçıların el birliği ile sahip olduğu miras ortaklığının payını paylaştırdığını, oysa mirasçıların İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkekmesi’nin 2016/620 esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açtıklarını, müvekkilinin davaya konu bâtıl yönetim kurulu kararını davalı şirketin 30/09/2016 tarihli ihtarnamesi ile öğrendiğini, söz konusu 07.03.2016 tarihli yönetim kurulu kararının batıl olduğunu belirterek, davalı şirketin 07/03/2016 tarihli 1 no.lu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine ve bâtıl yönetim kurulu kararına göre pay defterine işlenen kayıtların önceki duruma getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; muris tarafından düzenlenen 24.07.2014 tarihli vasiyetnamenin iptal edilinceye kadar hüküm ve sonuç doğuracağını, müvekkili şirketin hissedarlarından … ile …’ın murisin vasiyetnamesine uygun olarak pay devrinin gerçekleştirilmesi yönünde müvekkili şirketten talepte bulunduklarını, bu talep doğrultusunda muristen kalan payların murisin vasiyetnamesine uygun olarak genel kurul pay defterine kaydedildiğini, davacının dayandığı mirasçılık belgesinin vasiyetname dikkate alınmadan hazırlandığını, bu mirasçılık belgesinin iptali için dava açıldığını, TTK’nın 391. maddesindeki iptal koşullarının oluşmadığını, yönetim kurulu kararının batıl sayılmasını gerektiren bir neden bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; TMK’nın 640. maddesi uyarınca murisin birden çok mirasçısının bulunması halinde mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana geldiği, mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip oldukları, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edebilecekleri, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkının ortaklığa giren malların tamamına yaygın olduğu, somut olayda davalı şirketin yönetim kurulunca alınan 07/03/2016 tarihli 1 numaralı yönetim kurulu kararı ile murisin anılan vasiyetnamesine göre pay sahipliğinin belirlendiği, buna göre pay defteri oluşturulduğu tarihte murisin terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, bu nedenle davaya konu yönetim kurulu kararının yasaya aykırı olduğu, davacının haklarını ihlal ettiği, davacının dava açmakta haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davaya konu yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. maddesi uyarınca hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davalı vekili; murisin vasiyetnamesinin açılması kararının kesinleştiğini, mirisin vasiyetnamede davacının miras payını saklı pay ile sınırlayarak arta kalan kısmın hayır işlerine harcanmak üzere …’a kalmasını istediğini, şirket hissedarlarının istemi üzerine muristen kalan payların vasiyetname doğrultusunda pay defterine kaydedildiğini, vasiyetnamenin iptal edilinceye kadar hüküm ve sonuç doğuracağını, müvekkilinin vasiyetnameye uygun olarak hareket ettiğini, yönetim kurulu kararında TTK’nın 391. maddesine aykırılık bulunmadığını, davacının hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı hareket ederek murisin son arzularına riayet etmediğini, davacının dayandığı mirasçılık belgesinin vasiyetname dikkate alınmadan hazırlanmış olup bu mirasçılık belgesinin iptali istemiyle dava açıldığını, ilk derece mahkemesince, görülmekte olan davaların bekletici mesele yapılması yönündeki istemlerinin de gerekçesiz olarak reddettiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 07.03.2016 tarihli yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ile pay defterine işlenen kaydın eski hale iadesi istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 391. maddesinde, yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitinin mahkemeden istenebileceği, özellikle; eşit işlem ilkesine aykırı olan, şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğu hususu düzenlenmiştir. TMK’nın 640. maddesi uyarınca; murisin birden çok mirasçısının bulunması halinde, mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK’nın elbirliği mülkiyetini düzenleyen 701-703. maddelerine göre ise; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanun veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, yönetim ve tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Elbirliği mülkiyeti malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Somut olayda; davacının paydaşı olduğu davalı şirket ortaklarından …’ın 16.07.2015 tarihinde vefat ettiği, değişik mahkemelerce verilmiş üç adet veraset ilamına göre davacı ile …, …, … ve …’ın 1/4’er miras payının bulunduğu, murisin düzenlediği 24.07.2014 tarihli vasiyetname ile davacının miras payı saklı payla sınırlandırılarak, arta kalan payın hayır işlerinde kullanılmak üzere diğer mirasçı …’a bırakıldığı, vasiyetnamenin Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/797 esas sayılı kararıyla açılıp okunmasına karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği, bir kısım paydaşların başvurusu üzerine davalı şirket yönetim kurulunca alınan 07.03.2016 tarihli karar ile murisin vasiyetnamesi esas alınmak suretiyle ortakların yeni pay durumunun şirket pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, karar doğrultusunda ortakların belirlenen paylarının pay defterine işlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. İncelenen dosya içeriklerine göre; davacı tarafından dayanak vasiyetnamenin iptali istemiyle İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/45 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece yetkisizlik kararı verildiği, dosyanın derdest olduğu; davacı tarafından aynı vasiyetnamenin tenkisi istemiyle İstanbul 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/46 esas sayılı dosyasında dava açıldığı ve dosyanın derdest olduğu; İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/833 esas, Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/765 esas ve İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/253 esas sayılı dosyalarında murisin veraset ilamının düzenlendiği, veraset ilamlarının iptali istemiyle İstanbul 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/358 esas sayılı dosyası ile açılan davanın derdest olduğu; yine ortaklığın giderilmesi istemiyle İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/620 esas sayılı dosyasında açılan davanın da derdest olduğu görülmüştür. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, murisin ölümü ile mirasçılara intikal eden paylar bakımından, henüz bir taksim yapılmamış olmakla, elbirliği mülkiyeti kuralları geçerlidir. Anonim şirketlerde ise paylar, paydaşın ölümü halinde, limited şirketlerin aksine, kendiliğinden mirasçılara intikal etmez. Bunun için öncelikle miras taksim sözleşmesinin yapılması veya MK’nın 2. maddesine uygun şekilde, yazılı taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin varlığının kanıtlanması ve mirasçılarca bu suretle şirkete başvurulması gerekir. Anonim şirket paydaşı olan murisin, ölmeden önce düzenlediği vasiyetname ile davacının payını yasal saklı pay ile sınırladığı, ancak vasiyetnamenin henüz kesinleşmediği, zira davacı tarafından vasiyetnamenin iptali istemiyle açılan davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, bu aşamada mirasçılar arasında düzenlenmiş bir miras taksim sözleşmesi bulunmadığına veya taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin mevcut olmadığına göre, davalı şirket yönetim kurulunca henüz kesinleşmemiş vasiyetname uyarınca pay sahipliği belirlenmesine ve pay defterine işlenmesine karar verilmesi TTK’nın 391. maddesine aykırı olup, ilk derece mahkemesince söz konusu kararın hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. İptali istenen yönetim kurulu kararının tarihi 07.03.2016 olmasına rağmen sehven hükümde 07.02.2016 olarak gösterilmesi ise, ilk derece mahkemesince yerinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğindedir. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalıdan alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 13-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/12/2020