Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2313 E. 2020/1113 K. 03.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2313
KARAR NO: 2020/1113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2016/1217 Esas-2018/689 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2020
Davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı aleyhine 04/12/2015 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya numarası ile icra takibine geçildiğini, davalı şirketin bu takibe borcu bulunmadığı gerekçesiyle borca ve ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalı borçlu ile müvekkili şirket arasında “1 adet Sentezli ve 6.0 İş Çözümleri” ürününün alış-verişi olduğ, bunun karşılığında 16/11/2015 tarihli 40.000-TL bedelli irsaliyeli fatura kesilerek davalı şirkete tebliğ edildiği, davalı şirketin böyle bir borçları bulunmadığı iddiası ile müvekkiline Çerkezköy …Noterliği … yevmiye numaralı ihtarname gönderdiğini,davalının 24/10/2014 tarihli Son Kullanıcı Lisans ve Satış Sözleşmesi ile müvekkili şirketten ürünleri satın aldığı daha sonra ödeme yapmadığını, oysa ilgili borç ve faturanın şirket kayıtlarında mevcut olduğunu, ayrıca söz konusu sözleşmenin 6.3 maddesine göre ihtilaf durumunda yetkili mahkeme “İstanbul Mahkemeleri” olarak kabul edildiğinden işbu davanın İstanbul Mahkemelerinde açıldığını belirterek, davalı borçlunun itirazının iptaline ve takibin devamına, takibe kötü niyetle itiraz etmiş olduğundan davalının takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı şirket ile müvekkili davalı firma arasında imzalanmış satış sözleşmesi bulunmadığını, dosyaya delil olarak sunulan 24/10/2014 tarihli sözleşmede kullanıcı olarak … A.Ş. kaşesi altındaki imzanın şirket çalışanı …’a ait olduğunu, …’ın şirket adına imza yetkisi bulunmadığını, nitekim davacı şirket yetkilileri Çerkezköy’deki işyerlerine gelerek yazılımı kurmak istediklerinde, kendilerine adı geçenin imza yetkisinin bulunmadığı ve sözleşmenin geçersiz olduğunun bildirildiğini, bunun üzerine davacı şirket yetkilileri işveren temsilcisi ile görüşerek yazılımın kurulması, çalıştırılması ve memnun kalınması halinde yazılı sözleşme yapılacağı hususunda sözlü olarak anlaştıkları,ancak davacı şirket yazılımı kurmasına rağmen çalıştırmamış, beklenilen desteğin sağlanamayacağı anlaşıldığından davacıya yaptığı masraf ve iş karşılığı 13.000-TL ödeme yapılarak yazılı sözleşme imzalanmayacağının bildirildiğini, müvekkili şirket, davacıya ait yazılımı hiçbir şekilde kullanmadığı ve başka bir firmadan ürün ve hizmet satın alındığı, kaldı ki sözleşmede 40.000-TL ücretin peşin alınacağı hüküm altına alınmış ise de, davacı şirketten bir yıl boyunca herhangi bir fatura gönderilmediği, sözleşme süresi sonunda ise taraflarına 210449 numaralı ve 40.000-TL bedelli fatura gönderildiğinden, söz konusu faturanın davacı şirketten böyle bir hizmet alınmadığından Çerkezköy Noterliğinin 28/12/2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile iade edildiğini, taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığından yetkili icra daireleri ve yetkili mahkemenin Çerkezköy icra daireleri ve mahkemeleri olduğunu belirterek, davanın reddine, davacının kötü niyet ve icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafça edimin yerine getirildiği ve takibe konu faturadaki ücrete hak kazanıldığının ispatına yarayacak herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı, yemin deliline dayanılmadığı gerekçesiyle davacının sübut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvurusunda; programın satın alındığı ve kurulduğu davalının ikrarında olup, dosyada mevcut olan servis formlarının da programın çalıştırıldığını ispatlamakta olduğunu, bahse konu servis hizmeti program kurulduktan yaklaşık 6 ay sonra verildiği ve formun davalı şirket çalışanı “…” tarafından imzalandığı, servis formundan da anlaşılacağı üzere program kurulmuş, çalıştırılmış, davalı bazı sorunlar yaşamış, yeni eklemeler istemiş, sorunları çözülmüş, eklemeleri yapılmış, fakat mahkeme kararında bu servis formu dosyada mevcut olmasına ve taraflarınca defalarca dile getirilmesine rağmen dikkate alınmadığı, kararda bahsi dahi geçmemiş olduğundan bu anlamda eksik inceleme ile verilen kararın bozulması gerektiğini, tüm bunların yanı sıra program bedelinin 40.000-TL olduğu da tartışmasız olup, zira davalının sadece kurulumun yapıldığını bu nedenle 13.000 TL’lik kısmının ödendiğini ileri sürmüş, fiyat konusunda herhangi bir iddia ileri sürmediğini, servis formlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilin programı da çalıştırdığı yazılı delil ile ispatlandığından bu bedele hak kazanıldığını belirterek, anılan nedenlerle eksik ve hatalı inceleme ile hukuka aykırı verilen kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satıma dayalı alacağa ilişkin icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Ticari şirketlerde şirket adına sözleşme yapma yetkisi şirketi temsil ve ilzama yetkili temsilciye aittir. TBK 40-maddesi uyarınca yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar. 6098 Sayılı TBK nun 46.Maddesinde “Bir kimse yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.”, 47.maddesinde “Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir” hükümleri düzenlenmiştir. Davalı şirketin Çerkezköy Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen Ticaret Sicil kaydına göre 24/10/2014 tarihi itibarı ile …’ın 3 yıl için münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğu tespit edilmiştir. Davalı vekili; 24/10/2014 tarihli Son Kullanıcı Lisans ve Satış Sözleşmesini imzalayan şirket çalışanı …’ın şirket adına imza ve temsil yetkisi bulunmadığını ileri sürmektedir. TBK nun 38. maddesine göre, başkası adına işlem tesis eden kişinin temsil yetkisi yoksa ya da sınırlarını aşmışsa yetkisiz temsilden söz edileceği, yetkisiz temsil dolayısıyla yapılan işlemlere icazet verilmedikçe temsil olunanın alacaklı veya borçlu olamayacağı düzenlenmiştir. Dayanak sözleşmeyi imzalayan şirket çalışanı olduğu bildirilen …’ın şirket adına imza ve temsil yetkisi bulunmadığı kabul edilse dahi, sözleşmenin ifasına başlandığından, davacının yetkisiz temsilcinin imzaladığı sözleşmeyi benimsediği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda; davacı davalı adına yazılım satış bedeli 40.000-TL için 16/11/2015 tarihli irsaliyeli fatura düzenlemiş, bu fatura davalıya 23/11/2015 tarihinde teslim edilmiş, davalı ise 28/12/2015 tarihli ihtarla faturaya itiraz etmiş olduğundan faturaya yasal süre de itiraz edildiği iddia ve ispat edilememiştir. Somut olaya bakıldığında; davacıya ait yazılım programının kurulumu ve işler hale getirilmesi hususunda yetkisiz temsilcinin imzaladığı sözleşmeye dayalı olarak davacı tarafından verilen hizmetin alındığı, davalının bu anlaşma kapsamında yapılan işler karşılığı 13.000-TL ödeme yaptığı tarafların kabulündedir. Davalı dosyadaki tüm beyan dilekçelerinde yazılımın kurulduğunu fakat çalıştırılmadığını ileri sürmüştür. Bu anlamda programın satın alındığı ve kurulduğu davalının ikrarındadır. Dosyada mevcut olan servis formları da programın çalıştırıldığını ispatlamaktadır. Söz konusu program bedelinin 40.000- TL olduğu da tartışmasızdır. Zira davalı sadece kurulumun yapıldığını bu nedenle 13.000-TL’lik kısmının ödendiğini ileri sürmüş, fiyat konusunda herhangi bir iddia ileri sürmemiştir. Servis formları gözetildiğinde davacı tarafça edimin yerine getirildiği, bu kapsamda davalıya verilen hizmet sonucunda ödenen 13.000-TL dışında davalının bakiye 27.000-TL hizmet bedelini ödemekle yükümlü bulunduğu tespit edildiğinden yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Bununla birlikte dosyada yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülerek hükmün kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne, likit alacağa haksız itiraz nedeniyle davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun
KABULÜNE; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2018 Tarih 2016/1217 Esas 2018/689 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KABULÜNE; 27.000-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren davacı talebini aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi işletilerek takibin devamına, %20 oranında hesaplanan (5.400-TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gerekli 1.844,37‬-TL harçtan; davacı tarafından icra ve mahkeme veznesine yatırılan 461,10- TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.383,27- TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından ödenen 494,60-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 145,30-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 4.050-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 65,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.