Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2298 E. 2020/1147 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2298
KARAR NO: 2020/1147
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2018
NUMARASI: 2015/646 Esas – 2018/313 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; davalı şahısların ortağı oldukları, …Ticaret Limited Şirketi’ne ait hisseleri, müvekkilini hileli davranışları ile aldatarak, Gebze … Noterliğinde yapılan 06/01/2014 tarihli sözleşme ile devralmasına neden olduklarını, devamla hisselerin bedeli olarak davalılardan …’ye 55.000-TL nakit ödeme, bakiye borç için ise senetler mukabili 30.000-TL borçlandırdıklarını ve icra tehdidi altında kalmasına neden olduklarını, üstelik şirkete ait kiralık mahal bile tahliye edilerek diğer ortak … tarafından tüm şirket malları İstanbul Tuzla’da olduğu duyumunu aldıkları bir yere başka isim ve ünvanlı bir şirkete nakledildiği, bu nedenle Gebze … Noterliğinde 06/01/2014 tarihinde akdedilen hisse devri sözleşmesinin BK. Md. 36 gereği iptaline, müvekkilinin bu sözleşmeye istinaden ödediği 55.000-TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği 06/01/2014 ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tazminine, müvekkilinin hisse devir sözleşmesi gereği bakiye borcuna karşılık imza ettiği 30.000-TL bedelli 18 adet kambiyo senedinin “bedelsizlik nedeniyle” iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; müvekkili ile davalı gösterilen … -dava dışı … arasında kurulan şirketin yaşlı kişilerin bakım konaklamasını sağlamak kısaca huzur evi tabir edilen iş ile iştigal ettiğini, davacının hemşire olduğunu, müvekkilinin daha önceden davacıyı tanımadığını, ancak şirket ortağı davalı …’ın tanıdığı olması sebebiyle tanıştıklarını ve şirket müdürü olan …’ın bu hanımı hemşire olarak işe aldığını, davacı iş yerinde çalışmaya başladıktan sonra müvekkiline karşı bir cephe alma olayı başladığını, onların isteği üzerine şirket hisselerini 06/01/2014 tarihinde davacıya devrettiğini, davacı ve davalı …’ın işletmeyi birlikte 11 aydan fazla işlettiklerini, ayda en az 30.000-TL’den 330.000-TL para topladıklarını, müvekkilinin şirket hisselerini devrettiğinde şirket merkezinde bilgisayar, 20’den fazla TV, 10 adet buzdolabı, 40 adet özel yatak, elbise dolabı ve tam teşrifatlı 40 kişinin kalacağı misafirhane, araçlar ekipmanlar vs. bir düzeni 26 yaşlı bakılan kişi ile bıraktığını, o günden dava tarihine kadar müvekkiline herhangi bir ihtar, bilgi ve itiraz gelmediğini, sonrasında dava dilekçesinden anladığı kadarı ile iki ortağın geçinemediğini, davalı …’ün davacıyı kovduğunu, paraları harvurup harman savurduğunu, kavgaya ailelerinde karıştığını, iddia edildiği gibi müvekkilinin davacıyı aldatmadığını, bu olaylarda kusurunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Diğer davalılara usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen yazılı beyanda bulunmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; TBK’nun 36.maddesi gereğince davacının, davalılar tarafından aldatılarak hisse devri sözleşmesinin yapıldığını, davalı …’ün hisse devri için hileli davranışlar ile kendisini aldattığını, davalı … ile davalı …’nin işbirliği içerisinde hareket ettiğini, davalı … sözleşme de taraf olmadığından 3. şahıs konumunda olan …’ün aldatması sonucu sözleşme yaptığını, sözleşmenin yapıldığı sırada davalı …’nin aldatmayı bildiğini veya bilecek durumda olduğunu da ispat edemediğinden sözleşmeyle bağlı olacağı gerekçesiyle davalı … aleyhine açılan sözleşmenin iptali, alacak ve menfi tespit davalarının reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davada HMK’ nun 114/1-d maddesinde düzenlenen davalının sıfatına ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden Reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; Müvekkilinin, bakım evinde kaç hasta olduğu görülmekle birlikte elde ettiği gelirler ve yaptığı giderler hakkında hiçbir bilgisi bulunmadığı, kendisi ortak olduktan hemen sonra da zaten şirketin borca batık olduğunu öğrenince davalı … ile tartıştığı ve darp edilerek dışarı atılmış, bir daha da şirkete alınmamış, kısa süre sonra gittiğinde ise şirketin o adresten taşındığını görmüş, davalı … ile uzun süreli ortaklığı olan …’nin en az … kadar şirketin batmakta olduğunu ve hissesini müvekkile satıp devretmek dışında hiçbir çıkar çarelerinin kalmadığını bildiği için apar topar bu devri gerçekleştirdiği, böylelikle aldattıkları müvekkilin ödemesi ile … gelir elde etmiş, … ise eski ortak … için bedel ödemekten kurtulmuş, bir de hastaneyi ticarethane olarak algılamayan ve gelir gider işlerinden anlamayan hemşire bir ortak kazanmış olduklarını, çünkü müvekkilinin hisseleri beş para etmez şirkete; yüksek gelir ve ek şubeler açılacağı vaatleriyle kandırılarak ortak edildiğini, müvekkilinin ise toplam 6 ay resmi çalışanı ve 4 ay ortağı olmakla bu şirketin cümle borçlarından hissedar olarak sorumlu olmanın yanında …’ye 85.000 TL’lik menfaat temin ettiğini ,şirketin içinde bulunduğu ekonomik durumu bilse asla hisse devir sözleşmesini imzalamayacağının açık olduğunu, netice itibariyle TBK’nun 36.maddesine gereğince davacı, davalılar tarafından aldatılarak hisse devri sözleşmesinin yapıldığını, bildirerek, kararın kaldırılmasına, talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; hile hukuksal nedenine dayalı sözleşmenin iptali, alacak ve sözleşme nedeniyle verilen bonolar için menfi tespit isteminden ibarettir. Gebze … Noterliğinde yapılan 06/01/2014 tarihli hisse devri sözleşmesi incelendiğinde; devir eden … tarafından devir alan …’ya hisse devri yapıldığı, …’nın …’ya … Limited Şirketi’nde ki 50 payını 5.000-TL karşılığında devir ettiğinin, devir bedelinin devir alana nakden ve tamamen ödendiğinin yazılı olduğu görülmüştür. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Davacı;davalı …’ün, şirketin mali durumu kötü olduğu halde iyi gibi izlenim yaratılarak hisse devrinin sağlandığı, davalı …’nin de davacı … ile birlikte hareket ederek kendi hisselerini davacıya 85.000-TL’ye devir ettiğini iddia etmektedir. Davacı payını devraldığı şirkette 22/10/2013 tarihinde hemşire olarak çalışmaya başlamıştır. Hisse devri ise 06/01/2014 tarihinde yapılmıştır. Davacı 05/04/2014 tarihinde ise işten ayrılmıştır.Davacı davalı şirkette hemşire olarak çalıştığına göre çalıştığı kurumun mali durumu, iş hacmi, hasta sayısı hakkında kendi gözlemi ile de kanaat edinecek durumdadır. Ayrıca ;eğitimli bir çalışan kişi olan davacının şirketin mali durumunu incelemeden davalı …’ün sözüne güvenerek hisse devralması da hayatın olağan akışına uygun bulunmamaktadır.Kaldı ki anılan davalı hisse devrinin kendisinden habersiz yapıldığını ileri sürmüş ,şirketin mali müşaviri de tanık olarak dinlenmiş , hisse devrinin para bulunamadığından ticaret sicilinde tescil edilemediğini beyan etmiştir.Dinlenen diğer tanıklar da şirketin 40,50.000-TL borçlu olduğundan söz ettiğini ifade etmişlerdir. Davalı …’ın hile(aldatma) sayılabilecek yoğunlukta bir eylemi olduğu ileri sürülüp ispatlanamamıştır. Somut olayda; davacının akdin diğer tarafı … yönünden hile iddiası bulunmamaktadır. … ve …’ün birlikte hareket ettiklerini ileri sürmekte , borçlandığı kadar para etmeyen şirkete yatırdığı paranın ve senetlerin iadesini istemektedir.Davacının, şirketin mali durumu, müşteri potansiyeli, huzur evinde kalan yaşlı-hasta sayısı hakkında bilgi sahibi olacak kadar süre davalı şirkette çalıştığı, sırf davalılardan duyumuna göre değil kendi gözlemine göre hisse devri yapacak kadar şirket hakkında bilgi sahibi olup şirketin mali durumunu bilerek hisse devri yaptığı,ancak hisse devrinden sonra diğer ortak ile arasında geçimsizlik çıktığı anlaşılmaktadır.Bu itibarla davalı … yönünden üçüncü kişi tarafından hile ile davacıya sözleşmeyi imzalattığının, bilindiği veye bilinebilecek konumda olduğunun ispat edilemediği, diğer davalılar … ve … Ltd. Şti.’nin ise sözleşmenin tarafı olmadıklarından bu dava da pasif taraf ehliyetleri bulunmadığı tespit edildiğinden verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin hükme yönelik istinaf sebepleri yerinde olmadığından, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 56-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2020