Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2290 E. 2020/665 K. 07.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2290
KARAR NO : 2020/665
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2017
NUMARASI : 2016/657 Esas-2017/604 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/07/2020
Davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili ; davalının http://….com/kişisel İnternet sayfasında ‘tavuk’ davası: “Ilık suda 20 dakikada” kaybedilmiş bir itibar öyküsü başlıklı yazıyı yayınlayarak bugüne kadar müvekkili olan derneğin üyelerinin iş ürünlerine yönelik olarak yürüttüğü karalama kampanyasını bir adım daha öteye taşıyarak, artık doğrudan müvekkil derneğin üyelerini hedef almaya ve kötülemeye başladığını, davalının yazısının birçok açıdan haksız rekabet teşkil ettiğini,davacı dernek ve üyelerin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının TTK m. 54 ve 55/1-a’ya aykırı eylemlerinin, müvekkil derneğin üyeleri, faaliyetleri ve iş ürünleri hakkında aksi bilimsel yöntemler, deneyler ve laboratuvar ortamında yapılan incelemelerle ispatlanmadığı sürece, bilimsel kongreler ve konferanslar haricindeki ortamlarda ve basın-yayın kuruluşları nezdinde kötüleme teşkil eden açıklamalarda bulunmasının engellenmesine, haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine-menine, haksız rekabet sonucu maddi durumun ortadan kaldırılmasına, yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesine,yurt çapında yayın yapan en yüksek tirajlı beş ulusal gazeteden ikisinde hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle: davaya konu olan yazıda doğrudan davacıya yönelik hakaret ya da itibarsızlaştırma amacı gütmediği,davacının üretimin küçük bir kısmını kendi olanaklarıyla gerçekleştirdiğini,yazının Anayasa’nın verdiği düşünce hürriyeti kapsamında kaleme alındığını, başka medya ortamlarına doğrudan yayınlanmadığını, ortada tavuk olmadığı gibi, Amerika’da en az 50, ülkemizde en az 20 yıldır uygulanan yarı-kimyasal yöntemlerle üretilen, beyaz et olarak adlandırılan bu ürünün sağlıklı yenebileceğinin ispatının gerekli olduğu ve bu sorumluluk her yeni ürün için söz konusu olduğu üzere, malı üretenlere ait olduğunu,yazının yayınlandığı internet sitesinin kendisine ait olduğunu bağımsız tartışma platformu olduğunu,davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, davalının aşamalardaki yargılama süreçlerinde ve yazısındaki savunmalarının özünde tavuk etinin sağlıksız bir besin olduğuna ilişkin bir iddiasının olmadığı gibi kimyasal yöntemlerle hızlı büyütme sebebi ile farklı bir canlı elde edildiğini iddia ederek beyaz etin sağlıklı, yenilebilir olduğunun ispatının gerektiğini belirterek bu kapsamda bilimsel çalışmasına dayalı olarak aydınlatıcı bilgi verdiği, davalının onkoloji alanında uzman olduğu, mevcut delil durumu ve yazının tamamı ve amacı dikkate alındığında davalının dava konusu yazısı ile TTK 55/1-a-1 maddesi gereğince haksız rekabet oluşturduğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davalının,davalıya karşı İst. Anadolu 3. ATM’nin 2014/1196 Esası ile ikame ettiği davanın henüz kesinleşmemiş olan 2016/13 sayılı ve 12/01/2016 tarihli kararını da, kararın içeriği hakkında hiçbir bilgi vermeden okuyucularıyla paylaştığını, böylece davalının, geniş kitlelerde tavuk hakkında yaptığı açıklamaların doğruluğunun mahkeme tarafından da tasdiklendiği izlenimini uyandırdığını, bu ifadenin dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığını,bilirkişi raporlarının kendisini doğruladığı izlenimi yarattığını,davalının yazısında kötüleme teşkil eden açıklamalarının mahkemelerce tasdiklendiğini vurgularken bilirkişi raporuna da atıf yaptığını,tüm bilirkişi raporlarının davalının açıklamaların yanlış olduğunu ifade ettiğini, Mahkemenin vakıaları eksik değerlendirdiğini,davalının bazı işler adlı programdaki demeçlerine değinmediğini,Türkiye’de yetiştirilen tavukların sağlığa zararlı olduğuna dair hiçbir vaka, inceleme olmadığını, bütün incelemelerin,bütün tespitlerin Türkiye’deki tavukların son derece sağlıklı oldukları yönünde olduğunu,bunu aksini iddia eden davalının bunu ispatla yükümlü olduğunu, davalının yazıda kullandığı görsel ve yaptığı benzetmelerin maksadını fazlasıyla aştığı,derneği ve üyelerini rencide ettiğini, davalının açıklamalarının TTK’nın 55/1-a-1 bağlamında kötüleme teşkil ettiğinin kuşkusuz olduğunu, müvekkili derneğin üyelerinin iş ürünleri hakkında dile getirdiği “tavuk değil başka bir şey” ve doğrudan müvekkili derneğin üyelerini kastederek “çocuk istismarcıları”, “tüyü bitmemiş yetimi, öksüzü itenler”.. beyanları ve “ahlak ve erdem yoksunu” algısını oluşturmasının TTK.’nın 54’ün yanı sıra kötüleme suretiyle haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek kararın ortadan kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: 6100 sayılı TTK 54/2.madde; haksız rekabeti, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” şeklinde tanımlanmış,TTK.55.madde de en sık görülen haksız rekabet hallerine, sınırlayıcı olmamak koşulu ile örnekler vermiştir.TTK(1)a-1.maddesinde başkalarını veya onların mallarını ,iş ürünlerini ,fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış ,yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek eylemleri haksız rekabet halleri arasında sayılmıştır. Gerek haksız rekabete ilişkin yasal düzenlemeler gerekse MK’un 2. maddesinde belirtilen herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu yönündeki tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulama alanı bulunan temel hüküm uyarınca bir ticari işletmeye, şirkete yönelik olarak yapılan eylemlerin haksız rekabet oluşturması için bu eylemleri yapanların tacir olmaları veya haksız rekabete maruz kalan şahıs, şirket veya işletme ile aynı konularda iştigal etmeleri gerekmemektedir. Haksız eylemin özel bir türü olan haksız rekabeti oluşturan eylemin haksız olarak bir ticari işletmeye, bir ticari faaliyete zarar verip vermediği, güven içinde devam etmesi ,işlemesi gerekli ticari rekabet ortamını bozup bozmadığı hususu üzerinde durulmalıdır.Davacı tarafından , davalı aleyhine açılan İst.Anadolu 3. ATM’nin 2014/1196 Esas sayılı-2016/13 Karar sayılı ve 12/01/2016 tarihli kararıyla; eylemin haksız rekabet teşkil etmesi için dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi, iktisadi rekabeti etkileyen bir davranış olması, pek çok yayında ve araştırma sonuçlarında ve bunların yayınlanması hususunda akademik seviyede kaldıkları sürece haksız rekabet hükümleri çerçevesinde değerlendirilemeyeceği, davalının açıklamalarını kendi bilimsel araştırmalarına değil bir sempozyumda sunulan araştırmalara dayandırdığı ve haksız rekabet ile hasım göstermediği, kötülemenin haksız rekabet olarak nitelendirilmesi için tavuk şirketleri ile ilgili bir beyanın mevcut olması gerektiği, bunun mevcut olmadığı, bu açıklamaların başkalarının şahsı, malları, iş ürünleri, fiyatları ve ticari işleri hakkında olması gerektiği gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş ,karar Yargıtay 11 HD nin ilamı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Benzer konulardaki davaların reddine dair verilen hükümler ve Yargıtay ilamları dosyaya sunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesin de ; davalının henüz kesinleşmeyen bir ilamı kesinleşmişçesine kamuya açıkladığı ileri sürülmektedir.Yazı içeriğinde hükmün kesinleştiğine dair bir açıklama yoktur.Davalının “bazı şeyler”adlı proğramda da haksız rekabet teşkil eden beyanlarının değerlendirilmediği ileri sürülmüş ise de adı geçen proğram da davalıya atfedilen sözler davaya konu edilen yazı içeriği ile aynı olup esasen davalının kamu ile paylaştığı görüşleri ile aynı mealde olduğundan ayrıca değerlendirilmesi gerekmemektedir. Davacı taraf; davaya konu edilen yazı içeriği ve beyanlarda; tavuk etinin sağlığa zararlı bir ürün olmadığı,bütün araştırmaların bu sonucu doğruladığını,davalının tavuk ürünlerini karaladığını ,tavuk üreticilerinin itibarını zedelediğini iddia etmektedir.Davalı ise ; tavuk etinin sağlığa zararlı olduğu değil endüstriyel tavuk üretiminde kullanılan ve merkezi Amerika’nın Delaware eyaletinde bulunan şirketler tarafından öncelikle uygulanan ve bir zaman sonra ülkemizde de uygulanmaya başlanan yöntemler ile vaktinden evvel(42 günde) büyütülmek suretiyle tüketime sunulan beyaz etin tavuk olmadığını ileri sürmektedir.Bu beyanlar tavuk etine değil endüstriyel üretimde kullanılan yöntemlerin insan sağlığına zararlı etkileri olabileceğine dikkat çekmeye ilişkindir.Bilim insanlarının mesleki tecrübe ve deneylerini kamu ile paylaşması “gereksiz yere ” beyanda bulunmak olarak kabul edilemez. Artan tüketimi karşılamak,maliyeti düşürmek ve daha çok kar elde etmek ekonominin gereğidir.Toplumu zararlı etkiler hususunda aydınlatmak ise diğer bilim insanları gibi davalının yükümlülüğüdür.Haksız rekabet oluşturduğu iddia edilen yazı ve beyanların bütünlüğü dikkate alındığında;davalının aleyhine açılan davalara da değinerek 42 günde yetiştirilen ürünün tavuk olamayacağını, kimyasal yöntemlerle hızlı büyütme sağlanarak farklı bir canlı elde edildiğini iddia ederek beyaz etin sağlıklı, yenilebilir olduğunun ispatının gerektiğini ileri sürmektedir.Davacı taraf tavuk etinin sağlığa hiç zararı olmadığını bilimsel çalışmalara dayanarak ileri sürmekte ise de;günümüzde halen bir kısım hastalıkların sebebi tüm bilimsel çalışmalara rağmen bulunamazken davacı üyelerinin üretim yöntemlerinde sağlığa zararlı hiç bir husus olmadığını kabule yarayacak kesin bir veri de olmadığı kabul edilmek durumundadır.Davalı bir onkolog olup ; bilimsel ve mesleki tecrübesine dayalı olarak kamuya verdiği bilgilerin TTK 55/1-a-1 maddesi gereğince”yanlış ,yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”eylemini teşkil ettiği kabul edilemez. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Sonuç olarak; Yaşanabilecek olası tehlikelere, güncel sorunlara(çocuk gelin..vd ) vurgu yapılarak tehlikelere işaret eden davalının yazı ve beyanları haksız rekabet kapsamında kabul edilmemiştir.Davanın reddine ilişkin hükme yönelik olarak ileri sürülen davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş başvurunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 31,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 23,- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/07/2020