Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2236 E. 2020/1139 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N 2018/2236
KARAR NO : 2020/1139
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI : 2017/584 Esas – 2018/526 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı bankanın Trabzon Şubesi tarafından mal alımı için 01/10/2012 tarihli ve 100.000-TL bedelli teminat mektubu düzenlendiğini, bu mektubun muhatabının müvekkil şirket, lehdarının ise … olduğunu, bu mektubun süresi ise 27/09/2013 tarihi olup, 2 defalık uzatma ile sürenin 28/09/2016 tarihine kadar uzatıldığını, teminat mektubu lehtarının müvekkili şirketten satın aldığı malların bedelini zamanında ödemediğini ve müvekkiline borçlandığını, lehdarın zamanında borcunu ödememesi üzerine müvekkilinin davalı bankanın Burhaniye Şubesine 28/09/2016 tarihinde söz konusu teminat mektubunun tutarı olan 100.000-TL’nin ödenmesini talep ettiğini, şube tarafından ödeme yapılmadığını ve bunun üzerine Burhaniye … Noterliği tarafından düzenlenen 29/09/2016 tarihli ihtarname gönderildiğini, ancak davalı banka tarafından 06/10/2016 tarihli cevabi ihtarname ile “tazmin talebiniz gerekli unsurları taşımadığından yerine getirilmemiştir” şeklinde olumsuz cevap verildiğini belirterek, 100.000- TL tazminatın 28.09.2016 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili bankanın borcunun muaccel olmadığını, davacı tarafından usulüne uygun ödeme talebinde bulunulmadığını, davaya konu teminat mektubunun tazmin talebinde riskin gerçekleştiğinin de belirtilmesi gerektiğini, ancak davacının tazmin talebinin belirtilen hususları taşımaması nedeniyle usulüne uygun olmayan bir tazmin talebi olduğunu ve bu nedenlerle davacının tazmin talebine olumsuz yanıt verildiğini, ödeme talebi için riskin gerçekleşmesi gerektiğini, bu nedenle tazmin talebinde riskin gerçekleştiğinin belirtilmesi gerektiğini,ancak bu husus belirtilmediği gibi borçlu firmanın ödeme yapmadığına dair beyanda bulunulmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; teminat mektubu vermekle bankaların mücerret bir borç altına girmeyip belirli bir yükümlülüğün yerine getirilmesini garanti etmeleri nedeniyle, yazılı tazmin talebinde mutlaka lehtarın teminat mektubu ile garanti edilen yükümlülüğünü yerine getirmediğinin belirtilmesini gerektiği, davacı tarafından gönderilen talep yazısı ve ihtarnamede ise sadece teminat mektubunun nakde dönüştürülerek ödenmesinin talep edildiği, teminat mektubunun içeriğinde “vadesinde ödemediği beyanını içeren” yazılı talepte bulunulması gerektiğinin belirtilmesine rağmen, davacı talebinde borcun vadesinde ödenmediğine ilişkin bir beyanın yer almadığı, talep içeriğinden riskin doğup doğmadığının belli olmadığı ve bankanın ödeme yükümlülüğünün de bu nedenle doğmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili;talebin “şirketimize olan borcun vadesinde ödenmediği” ibaresi bulunmadığından reddedildiğinin savunulduğunu, bankaca bu husus belirtilseydi yeniden talepte bulunabilecekleri karşısında bankanın kötü niyetli olduğunu, ayrıca bu gerekçenin yasal olmadığını, garanti sözleşmesinin en önemli unsurunun üstlenilen borcun bağımsız olarak üstlenilmesi olup, garanti verenin sorumluluğunun başka bir sözleşmenin geçerliliğine bağlı olmadığını, bu unsurun garanti sözleşmesi ile kefalet arasındaki farkı oluşturduğunu,tazmin talebinde riskin gerçekleştiği ibaresinin aranmasının gerekli görülmediğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Davacı, muhatabı olduğu süreli teminat mektubunun süresinin banka tarafından uzatıldığını, uzatılan süre içinde yapılan tazmin talebinin haksız olarak reddedildiğini ileri sürmüş, davalı banka ise davacının tazmin talebinde riskin gerçekleştiğine dair ibare bulunmadığı, talebin usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Teminat mektubunun süresinin uzatılmış olduğu, davacının tazmin talebinin süresi içerisinde iletildiği hususlarında taraflar arasında ihtilaf yoktur.Uyuşmazlık, davacının tazmin talebinde riskin gerçekleştiği, borcun vadesinde ödenmediği hususlarının belirtilmemesi nedeniyle, davalının tazmin sorumluluğu bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Hukukumuzda banka teminat mektupları konusunda açık bir düzenleme bulunmamakta, 6098 sayılı TBK’nun 128. maddesinde düzenlenen üçüncü kişinin fiilini üstlenme kapsamında bir tür garanti sözleşmesi olarak değerlendirilmektedir. Garanti veren banka, muhatabın ödeme talebi halinde ancak zamanaşımı, sahtelik gibi kendisine ait olan def’ileri ileri sürebilir veya teminatın ödenmemesi hususunda mahkemece verilen bir tedbir kararının bulunması halinde ödemekten kaçınabilir. Bu durumların söz konusu olmaması halinde ise, banka ancak ödeme talebinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğuna dair elinde likit delil bulunması halinde ödeme talebini reddedebilir. Likit delil ile kastedilen ise, bankanın yorumunu eklemeden ödeme talebinin dürüstlük kuralına aykırılığını ortaya koyan delildir. Banka ödeme talebini aldığında durumu derhal lehdara bildirmelidir ki, lehdar talebin haksızlığına ilişkin kendi elindeki likit delilleri bankaya ibraz edebilsin. İlk talepte ödeme kaydını içeren teminat mektuplarında ise risk banka üzerinde değil, lehdar üzerinde olduğundan ödeme talebi halinde esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın ödeme yapılması gerekir. Doktrinde de kabul edildiği üzere, teminat mektubundan kaynaklanan borcun muaccel hale gelebilmesi için usulüne uygun bir tazmin talebinde bulunulması zorunludur. (Yargıtay 11.HD nin 2008/10422 esas,2010/5533 karar sayılı ,18.5.2010 tarihli ilamı )Somut olayda; dava konusu teminat mektubunda “dava dışı … davacı şirketten yapacağı mal alımlarından dolayı doğacak borçlarının 100.000- TL’sine kadar olan kısmını, bankanın borçlu ile birlikte müteselsil kefil sıfatıyla garanti ettiğini, dava dışı … sözleşme koşullarını yerine getirmemesi, borcunu vadesinde kısmen veya tamamen ödememesi halinde, borçlu firma hakkında herhangi bir ihbara, itiraza, protesto keşidesine, borçlunun olurunu almaya, yargı kararı alınmasına gerek kalmaksızın, borçlu firma ile davacı şirket arasında ortaya çıkabilecek bir uyuşmazlığı dikkate almaksızın, belirtilen tutarı dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti.’nin davacı şirkete olan borcunu vadesinde ödemediği beyanını içeren ilk yazılı talep üzerine, derhal ve gecikmeksizin, nakden ve tamamen ödeneceği taahhüt edilmiştir.Teminat mektubunun tazmin talebinin kabulü için riskin gerçekleştiğinde dair delil sunulması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak teminat mektubu “ilk talepte ödeme” kaydını içerse de, tazmin talebinde mutlaka lehdarın garanti edilen yükümlülüğünü yerine getirmediği hususunun belirtilmesi zorunludur. Tazmin talebinde bu yönde bir ibarenin bulunmaması halinde, bankanın tazmin sorumluluğunun doğduğundan söz edilmesi olanaksızdır. Somut olayda da davacının tazmin talebine ilişkin yazı ve ihtarında lehdarın garanti edilen yükümlülüğünü yerine getirmediğine yönelik bir ibare, kayıt bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.İstinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2020