Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2232 E. 2020/1309 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2232
KARAR NO : 2020/1309
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2018
NUMARASI : 2014/871 Esas 2018/220 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; davacıların, … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin hissedarı olduklarını, davalı …’nun da bu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, dava dışı şirketin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını, sadece şirkete ait gayrimenkullerin kiraya verilmesinden kaynaklı gelir elde eden ve işbu gayrimenkullerin kiralanması suretiyle ticari faaliyetlerini yürüten bir şirket olduğunu, şirketin birçok taşınmazının bulunduğunu, şirket ana sözleşmesine göre şirketin taşınmazları üzerinde üçüncü kişiler lehine ipotek konulabildiğini, şirketin 2007 ve 2009 tarihli genel kurul kararlarıyla davalının bankalardan çekeceği kredilere teminat olarak şirket taşınmazları üzerine bankalar lehine ipotek tesisine karar verildiğini, ancak davalının kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanarak kredilerin geri ödemesini şirket hesabından yaptığını, buna bağlı olarak gerçeğe aykırı bilanço ve gelir tabloları düzenlenerek şirketin zarara uğratıldığını, şirket tarafından … kiralanan taşınmazı tahliye ettirerek taşınmaz boş tutularak şirketin gelir kaybına uğratıldığını, lüks araçlar alarak ve sahte faturalar kullanarak usulsüz işlemler yaptığını, davalının TTK’nın 553. maddesi uyarınca oluşan zarardan sorumlu olduğunu ve müvekkillerinin doğrudan zarara uğradığını belirterek, şimdilik 5.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davanın davalının kusurlu eylemleri dolayısıyla uğradığı iddia edilen doğrudan zararların tazminine ilişkin açıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir zarar oluşmuş ise yine doğrudan şirketi ilgilendiren zarar olduğundan, zararın tazmini talebinin de şirketçe yöneltilmesi gerektiğinden, davanın aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddinin gerektiğini, davalının kullandığı kredilerin teminatı için şirket taşınmazına ipotek konulmasının genel kurulda oy birliği ile alınmış bir karar olduğunu, davacılardan …’nun da olumlu oy kullandığını, davalı tarafından çekilen kredilerin yine davalının şahsi hesabından ödendiğini, davacı …’nun da şirkete ait taşınmazı teminat göstererek müteakip defalar kredi kullandığını, … tarafından kullanılan ve tahliye edilen taşınmaza ilişkin tahliye davasının bizzat …’nun vekaleti ile bizzat davacının vekili Av. … tarafından açıldığını, ayrıca davacıların da taşınmazda pay sahibi olarak davaya muvafakat ettiklerini, müvekkili tarafından sahte fatura düzenlendiği iddiasının da yerinde olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacıların, hissedarı oldukları dava dışı şirketin sahibi olduğu taşınmaz üzerine davalı lehine bankalardan kullandığı kredilerin teminatı olmak üzere ipotek konulmasında kendisine verilen yetkiyi kötüye kullandığı ve kredi geri ödemesinin şirket giderleri olarak şirketten tahsil edildiği iddiasının ispatlanamadığı, ayrıca davalının cevap dilekçesi ekindeki 09/09/2014 tarihli banka yazısında tüm kredilerin müşterinin bireysel hesabından ödendiğinin beyan edildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre dava dışı şirketin kayıtlarında yapılan incelemeler sonucu davacıların bu iddialarını ispatlayamadığı, dava dışı şirkete ait taşınmazın 2010 yılında tahliye kararından sonra boş tutularak kiraya verilmemesi nedeniyle gelir kaybına sebebiyet verildiği iddiasının da taşınmazın bulunduğu bölgenin kentsel dönüşüm içinde olduğundan ve binanın riskli bulunduğundan dolayı çok düşük kiralar teklif edilmesinden dolayı kiraya verilmediği, taşınmaz hakkında tahliye sonrası yapılacak işlemlere ilişkin olarak şirket organlarınca alınmış bir kararın bulunmadığı, bu şartlar altında davalı tarafın söz konusu gayrimenkulün boş tutulmasında bir kusurunun bulunmadığı, şirketçe araç alımına ilişkin harcanan miktarların makul sınırlar içinde olduğunun mütalaa edildiği, araçların şirket kayıtlarında yer aldığı, bu çerçevede araç alımına ilişkin davalının kusuruna dayalı bir sorumluluğunun bulunmadığı, davalı tarafın TTK.nun 553(1) uyarınca kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusuru ile ihlal ettiği ve bu yolla şirketi zarara uğrattığının ispatlanamadığı gibi, dava konusu/ileri sürülen iddialar kapsamında davacıların doğrudan zarara uğrattığının da ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, kira toplamak dışında geliri olmayan şirketin geliri kadar giderinin olması konusunda inceleme yapılmadığını, araçların şirketin hangi işi için kullanıldığının dahi sorgulanmadığını, davalı tarafından kullanılan lüks araçların giderlerinin şirket tarafından karşılandığını, yine şirket gelir ve giderleri açısından hiç inceleme yapılmadığını, müvekkili dışındaki tüm ortakların şirket taşınmazlarına ipotek koydurarak kredi kullandıklarını, davalının çekmiş olduğu kredileri nasıl ödediğinin sorgulanması gerektiğini, … kiracı olduğu taşınmazın davalının kişisel hırsları için tahliye edildiğini, taşınmazın kiraya verilmediği gibi davalı tarafından da kullanılmadığını, tahliyeye ilişkin karara müvekkillerinin aile yapısı içerisinde onay vermemelerinin mümkün olmadığını, boş kalan taşınmaz nedeniyle çok yüksek kira gelirinden mahrum kalındığını, dolayısıyla davalının özen yükümlülüğünü ihlal ettiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket yöneticisinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.TTK’nın 553(1). maddesi uyarınca, şirket yöneticileri yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahiplerinin şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için, oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket ortağı veya alacaklısı konumunda olan kişilerin sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda ortakların veya alacaklıların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür.Somut olayda; davacılar ve davalının dava dışı …. AŞ’nin ortakları olup, davalı da aynı zamanda şirketin yönetim kurulu başkanıdır. Yargılama sırasında davalının ölümü üzerine geriye mirasçı olarak … kaldığı, mirasçılardan … mirası reddetmiş olmaları nedeniyle geriye kalan mirasçı … yönelik olarak davanın sürdürüldüğü anlaşılmıştır.Davacılar tarafından ileri sürülen tüm zarar iddiaları dolaylı zarar kapsamında olup, yukarıda açıklandığı üzere dolaylı zararların ancak şirkete ödenmesi talep edilebilecektir. Oysa davacılar, zararın kendilerine ödenmesi istemiyle işbu davayı açmışlardır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, farklı gerekçeyle esastan reddine karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2018 Tarih 2014/871 Esas 2018/220 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Aktif husumet yokluğundan davanın REDDİNE”İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harcın, davacılar tarafından peşin yatırılan 85,40-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla olan ‬31-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine, Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafından yapılan 63-TL posta masrafının davacılardan alınarak davalıya verilmesine, Davalı için takdir olunan 4.080-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”Davacılar tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,Davacılar tarafından yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/12/2020