Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2227 E. 2021/203 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2227
KARAR NO : 2021/203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2017
NUMARASI: 2014/735 Esas-2017/365 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/02/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne yönelik hükmün davacı vekili ve davalı … tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalıların dava dışı ….A.Ş.’nln yönetim kurulu üyeleri ve şirket kurucuları olduğunu, davacının 09.10.2012 tarihinde … İnşaat ile Esenyurt İlçesi … Mahallesinde bulunan taşınmazda inşa edilecek … projesinden 205.000,00 TL bedelle daire almak için satış vaadi sözleşmesi imzaladığını, sözleşme gereğince 06.10.2012 tarihinde 500,00 TL kapora bedeli, 20.11.2012 tarihinde 50.750,00 TL peşinat bedeli olmak üzere toplam 51.250,00 TL peşinat ödediğini, kalan tutar olan 153,750 TL aylık 3.075,00 TL tutarlı 50 takside bölünüp, her bir taksit karşılığında sıralı senetlerle ödeme planına bağlandığını, davacının dava dışı şirkete vermiş olduğu senetler karşılığında toplam 43.050,00 TL daha ödediğini ve senetlerini geri aldığını, davacının genel toplamda 94.300,00 TL ödediğini, hakim olan davacının senet için protesto edilmemek ve icra takibine uğramamak için bu senetleri mecburen ödediğini, dava dışı … tarafından yapılması planlanan projeye, sözleşmeye göre 10.09.2012 tarihinde başlanması gerekirken hiç başlanmadığını, dava dışı … A.Ş. aleyhine açılan yüzlerce dava ve söz konusu projelerde yüzlerce mağdurun bulunduğunu, vatandaşlardan alınan paraların inşaata harcanmadığını, …. A.Ş. üzerinde hiçbir kayıtlı malvarlığı olmadığını, dava dışı şirketin alacaklarının bir çok projede davalılar tarafından muvazaalı olarak elden çıkarıldığının, bu durum dikkate alındığında şirket ortaklarının ve yöneticilerinin bu olanlardan TTK’nın 553. maddesi uyarınca sorumlu olduklarını, davalıların tamamı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına nitelikli dolandırıcılık suçlamasıyla şikayet edildiğini, davacının alacağına ilişkin olarak … A.Ş. ilgili olarak İstanbul 7. Tüketici Mahkemesinin 2013/716 esas sayılı dosyası ile sözleşmenin geçersizliği ve senetlerin iptali istemli davada mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamın icraya konulduğunu, icra dosyasında 94.300 TL asıl alacak, 9,742,61 işlemiş faiz, 17,500-TL vekalet ücreti, 6.344,32 TL işlemiş faiz, 45,40 TL yargılama gideri, 1,65 TL işlemiş faiz ile takip çıkışı 122.223,98 TL, bu bedele 12.177,92 TL icra vekalet ücreti ve 44,60 TL takip gideri de eklendiğinde dosyadaki toplam alacak miktarının 134.446,50 TL olduğunu, kural olarak anonim şirket yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamaz iseler de, şirket alacaklılarının yönetim kurulunun kusurlu yönetimi nedeniyle doğrudan zarara uğramaları durumunda, yönetim kurulu üyeleri aleyhine hükmedilecek tazminatın kendilerine verilmesi suretiyle dava açabileceğini, yönetim kurulu üyelerinin ortaklığa ve ortaklık alacaklarına karşı kusursuz olmadıklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olduklarını, buna karşılık bazı özellikli hallerin de bağımsız sorumluluk sebebi olarak sayılmakta olduğunu, şirketin sermayesi 10.000.000 -TL olup bu sermayenin 6.500.000 TL’sinin …, 3.200.000 TL’sinin …, 100.000 TL’sinin …, 100.000 TL’sinin …, 100,000 TL’sinin … tarafından taahhüt edildiğini, davalıların şirketin kurucuları olarak ödemeyi taahhüt ettikleri 1/4 sermayeyi kuruluştan itibaren ilk üç ay içinde ödemediklerini, sermayenin 3/4’ünün de üç yıl içerisinde ödenmediğini, şirketin 08.02.2014 tarihinde yeni yönetim kurulu seçmesi gerekirken seçmediğini, şirketin yönetim kurulsuz olarak idare edildiğini, çağrı yükümlülüğüne uymayan davalıların bilanço çıkarma yükümlülüğüne de uymadıklarını, iflas başvurusunda da bulunmadıklarını, davacının bu proje yapılsaydı, inşaatın tamamlanmasıyla projenin yapacağı primi, her yıl meydana gelecek gayrimenkul fiyatlarındaki artışı, lojmanda kaldığı sürece elde edeceği kiradan da diğer gelirlerden de mahrum kaldığını, bu zararın munzam zarar olarak görülüp bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiğini belirterek, ödenen 94.300,00TL maddi tazminatın her ödeme için fiili ödemenin yapıldığı tarihten başlayacak avans faiziyle birlikte, 20.000-TL manevi tazminatın ve yargılamada belirlenecek olan munzam zarar toplamının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili 12.12.2016 tarihli talep artırım dilekçesiyle, dava dilekçesindeki talebine ilave olarak 320.000-TL munzam zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; davanın yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, davalı …’ün şirkette 08.02.2013 tarihinde yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalının şirkette kurucu ortak olmadığını, davacının ise söz konusu şirketle 09.10.2012 tarihinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzaladığını, davalının sözleşme tarihinde ve ödemeler yapıldığı dönemde mezkur şirkette yönetim kurulu üyesi olmadığını, davacının ödemelerini davalının şirkette yönetim kurulu üyesi olmadan önce yaptığını, davalı hakkında davanın öncelikle husumet sebebiyle reddinin gerektiğini, davalının yönetim kurulu üyesi olduğu şirketin anonim şirket olduğunu, TTK hükümleri gereği anonim şirketlerin borçlarından dolayı malvarlıklarıyla sorumlu olduğunu, şirket ortaklarının şahsi malvarlıkları ile sorumluluğunun bulunmadığını, TTK hükümlerine göre davalının yönetim kurulu üyesi olarak sorumluluğunun doğmamakta olup kusuru, zararı ve illiyet bağını ispat yükünün davacıya ait olduğunu, şirket yöneticileri hakkındaki soruşturmanın neticesinin beklenmesi gerektiğini, olayların Esenyurt Belediyesiyle yaşanan problemlerden kaynaklı olduğunu, davalının dışında meydana gelen olaylar sebebiyle sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, olay ve zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunup bulunmadığının açık olmadığını, bu sebeple manevi tazminat da talep edilemeyeceğini, ayrıca davacının talep ettiği manevi tazminatın fahiş olup sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağını, davalının kusuru olmamasından dolayı davacının munzam zarar talebinin kanuna aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili; davalının …’un davaya konu şirket hissesini 08/02/2013 tarihinde davalı …’e, yönetim kurulu başkanlığını da …’e devrettiğini, bu sebeple davalının sorumluluğunun bulunmadığını, davacı ile davalı yan tarafından imzalanan sözleşme ve senetlerde davalı …’un hiçbir imzası bulunmadığını, ayrıca şirketin yönetim kurulu üyelerinin sadece kamu borçlarından kendi malvarlığı ile sorumlu olduğunu, bu şekilde bir borç olmadığı için davalının şahsi malvarlığı üzerinde herhangi bir işlem yapılamayacağını, sermayenin ödenip ödenmediği konusunun bu davada söz konusu olamayacağını, kaldı ki davalı o dönemde kendi paylarını devrettiği için bu borç ile devralan kişinin sorumlu olacağını, davacının bu davada tüketici konumunda olması nedeniyle görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin şekil şartlarına uygun olmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, davalının davaya konu olan … projesine dair hiçbir evrakta imzasının olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …; davada davacın yanın tüketici olması sebebiyle görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin şekil şartlarına uygun olmaması sebebiyle geçersiz olduğunu, satış vaadi sözleşmesinin noter tarafından düzenleme biçiminde veya tapu müdürlüğü tarafından yapılması gerektiğini, dava dışı …şirketinin davacıya daire teslim borcu olduğu düşünüldüğünde bu teslim borcu nakt para alacağına dayanmayan bir gayrimenkul teslim borcu olduğunu, bu nedenle nakit para alacağına dayanmayan bir borç için ihtiyati haciz kararı tesis edilemeyeceğini, kesin kabul manasına gelmemekle birlikte savunmalara nazaran mahkemece aksi kanaat hasıl olursa TTK’nın ilgili hükümlerince sorumluluğun davacı yanın iddiasının aksine en fazla taahhüt edilen sermaye ile sınırlı olacağının aşikar olduğunu, şirketin yönetim kurulu üyelerinin sadece kamu borçlarından kendi malvarlığı ile sorumlu olabileceğini, o nedenle huzurdaki davanın bu şekilde bir borca ilişkin olmadığı için şahsi mavarlığı üzerinde herhangi bir işlem yapılamayacağının açık olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı ile dava dışı … arasında Esenyurt İlçesi … Mahallesinde inşa edilecek taşınmaza ilişkin 205.000,-TL bedelli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, davacının satış vaadi sözleşmesi gereğince ödeme yaptığı, ancak dava dışı …tarafından yapılması planlanan projeye hiç başlanmamış olduğu, tapulu taşınmazın satışına dair sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersiz olup tarafların verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebileceği, davada 09/10/2012 tarihli sözleşmeden doğan edimini dava dışı şirkete güvenerek ifa eden davacının, sözleşmenin geçerli olmaması ve yerine getirilmemesinden dolayı uğradığı menfi zararını talep edebileceği, menfi zararın, sözleşmenin yapılması, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar, sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar, sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar olduğu, davacı tarafından açılan davada İstanbul 7. Tüketici Mahkemesinin 2013/716 Esas 2014/746 karar sayılı kararı ile satış sözleşmesinin feshi talebinin kabulüne; 94.300.TL.nin, 17.500-TL vekalet ücreti ile 45,40-TL.yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verildiği, karara dayanılarak talep edilen ihtiyati haciz kararının infazı aşamasında davacı tarafça toplamda 94.617-TL bedelin tahsil edildiği, mahkemece hükmedilen 17.500.TL vekalet ücreti ile 45.40-TL yargılama giderinin ise tahsil edilmediği, bu haliyle davacı tarafın bedel iadesi talebi konusuz kalmış olmakla birlikte, menfi zarar niteliğindeki vekalet ücreti ve yargılama giderinin menfi zarar niteliğinde olup henüz tahsil edilemediği, davacının tarafın inşaat yapılıp bitirilseydi malvarlığına katacağı değere ilişkin talebinin hesaplanmasında, davacı tarafın o tarihte sözleşmenin geçerliliğine inanarak 205.000-TL’ye aldığı dairenin dava tarihindeki değerinin 320.000-TL olduğu, ancak davacı tarafın toplam yaptığı ödeme miktarı 94.300-TL olup, oranlama sonucunda davacı zararının 147.200-TL olduğu, davacının tahsil ettiği tutarın düşülmesi sonucunda davacı tarafın malvarlığına katacağı değere ilişkin zararının 52.900-TL olduğu, bu tutara hükmedilen yargılama gideri ve avukatlık ücreti eklendiğinde kalan maddi zarar toplamının 70.445,40TL olduğu, TTK’nın 553. maddesi uyarınca davalıların sorumluluğuna gidebilmek için kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri hususunun tespitinin gerektiği, dava dışı … şirketinin kuruluş tarihinde davalılar …, …, …, …, …’nin kurucu ortak olarak görüldükleri, şirketin 08/02/2013 tarihli genel kurul toplantısından sonra ortaklık yapısının …, …, …, …, …’den oluştuğu, davalıların sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri hususunun tespit edilemediği, şirketin 17/11/2011 tarihinden 08/02/2013 tarihine kadar davalı …, …, …’ün yönetim kurulu üyesi oldukları, 08/02/2013 tarihli genel kurul toplantısından sonra ise davalı …’ün yönetim kurulu başkanı, … yönetim kurulu başkan vekili, …’ün ise yönetim kurulu üyesi oldukları, yönetim kurulu üyesi olan davalıların kanundan doğan yükümlülükleri olan sermaye koyma taahhütlerinin yerine getirilip getirilmediği hususunun takibini yapmadıkları, sermaye koyma borcunu yerine getirilmemesi nedeniyle dava dışı şirketin faaliyetinin ve sözleşme uyarınca üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesinin mümkün bulunmadığı, bu haliyle davalıların kanundan esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri, davacının ödediği bedele ilişkin davanın konusuz kaldığı, manevi tazminat talep koşullarının oluşmadığı, davacının sözleşmenin hüküm ifade etmemesinden doğan zararlardan menfi zararların talep edilebileceği, ancak kira kaybı talebinin müspet zarar kapsamında olup talep edilemeyeceği, davacının talep ettiği zararın doğrudan zarar olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 94.300-TL talep bakımından konusuz kalan kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bu tutarın işlemiş faiz tutarının davalılardan tahsiline, 7.445,40TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; bilirkişi raporuyla 320.000TL munzam zarar tespit edilmesine rağmen mahkemece hatalı hesaplama yapılarak eksik bedele hükmedildiğini, ilave olarak iade alınmayan senetlere dayalı olarak dava dışı üçüncü kişi tarafından müvekkili hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takipte müvekkilinin bu kişiye 43.654,72 TL ödeme yaptığını, bu tutarla birlikte müvekkilinin ödediği tutarın 137.954,72 TL olduğunu, bu konuda mahkemeye bilgi verilmesine rağmen eksik hesaplamayla karar verildiğini, Tüketici Mahkemesi kararının icrası için başlatılan takipteki işlemiş faiz ve vekalet ücreti tutarlarının dikkate alınmadığını, dolayısıyla davalıların toplam sorumluluğunun 255.488,85 TL olduğunu, manevi tazminat koşulları oluşmasına rağmen reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, ayrıca avukatlık ücreti yönünden de eksik bedele hükmedildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İstinaf yoluna başvuran davalı …; 11.02.2013 tarihinde yönetim kurulu üyesi olduğunu, yönetim kurulu üyesi olmasından önceki döneme ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, şirketin daire satmasında bilgisi ve rızasının olmadığını, kendisine imza ve işlem yapma yetkisi verilmediğini, hiçbir yerde şirket adına temsil ve ilzam yetkisi olmadığını, hisseyi devraldığı toplantı hariç hiçbir toplantıya katılmadığını, şirketin bilgisi dışında 121 kişiye maketten daire satarak vatandaşları mağdur ettiğini, hisseyi devraldıktan sonra şirketin faaliyetlerine son verdiğini, suç oluşturan olaylardan kendisi ortak olmadan önce gerçekleştiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.İlk derece mahkemesince, istinaf harçlarının yatırılmaması nedeniyle diğer davalıların istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmalarına karar verilmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.TTK’nın 553(1). maddesi uyarınca, şirket yöneticileri yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahiplerinin şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. TTK’nın 369. maddesine göre ise; yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.TTK’nın 553. maddesi uyarınca şirket alacaklıları şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açabilir. Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklıların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür.TBK’nın 122. maddesinde düzenlenen munzam (aşkın) zarar sorumluluğu da kusur sorumluluğuna dayanır. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir. Alacaklının, dava ettiği asıl alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiz miktarını aşan zararını talep etmesi halinde, talep tarihi itibariyle oluşan munzam zararın bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir. Somut olayda; dava dışı … şirketinin 17.11.2011 tarihinde davalılar … tarafından kuruluşunun gerçekleştirildiği, şirketin kuruluşundan 08/02/2013 tarihli genel kurul toplantısına kadar davalılar … yönetim kurulunda görev aldıkları, 08.02.2013 tarihinden itibaren ise yönetim kurulunun davalılar … oluştuğu, davalılar … kurucu ortaklar arasında yer almakla birlikte yönetimde hiç görev almadıkları, ancak davalı …’nin 08.02.2013 tarihinden itibaren denetçi olarak seçildiği, yönetim kurulunun görev süresi bir yıl olmasına rağmen yeni yönetim seçilmediği, bu suretle şirketin organsız kalmış olduğu, davalı ortakların sermaye koyma borçlarını yerine getirmemiş oldukları, ancak davalı yöneticilerin kanundan doğan yükümlülükleri olan sermaye koyma taahhütlerinin yerine getirilip getirilmediği hususununun takibini yapmadıkları, buna ilişkin olarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmedikleri, davacı ile dava dışı şirket arasında maketten konut satışına ilişkin adi yazılı satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, davacı tarafından peşinat ve taksitler halinde olmak üzere dava dışı şirkete toplam 94.300-TL ödeme yapıldığı, ancak şirket tarafından inşaata hiç başlanmadığı, davalılar hakkında bu şekilde birçok kişiye satış yapılarak dolandırıcılık suçu işledikleri iddiasıyla Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/139 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı ve halen yargılamanın sürdüğü, davacı tarafından dava dışı şirket hakkında ödenen bedelin iadesi ve kalan bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle İstanbul 7. Tüketici Mahkemesinin 2013/716 Esas sayılı dosyasında açılan davada mahkemece satış sözleşmesinin feshi ile 94.300.TL.nin, 17.500-TL vekalet ücreti ile 45,40-TL.yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verildiği, davacı tarafından söz konusu karara dayanılarak talep edilen ihtiyati haciz kararının infazı aşamasında davacıya alacağa mahsuben davalı … tarafından 21.08.2015 tarihinde toplam 94.617-TL ödeme yapıldığı, yargılamanın devamı sırasında, davacı tarafından dava dışı şirkete verilmiş olan bonoların davacıya iade edilmeyerek üçüncü kişiye ciro edilmesi sonucunda, dava dışı üçüncü kişi tarafından davacı hakkında başlatılan Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasında davacı tarafından 16.05.2016 tarihinde 43.654,72 TL daha ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket kurucu ortak ve yöneticilerinin, inşasına hiç başlanmayan ve ifası da mümkün olmayan taşınmaza ilişkin maketten konut satışı yapmak suretiyle, davacı ve aynı durumda olan başkaca birçok kişiden para toplamak suretiyle haksız fiil işledikleri, gerçekleşen eylemleri nedeniyle halen yargılandıkları da dikkate alındığında, haksız fiil sorumluluğu kapsamında davacının doğrudan uğradığı zararlardan yönetici, denetçi ve kurucu ortak sıfatıyla sorumlu tutulmaları gerekmektedir. Bu kapsamda yönetici ve denetçi sıfatı bulunmayan, ancak kurucu ortak olan davalı … ile yönetici ve denetçi sıfatı da bulunan diğer tüm davalılar, müteselsilen davacıya karşı sorumludur. Sorumluluk haksız fiilden kaynaklandığından, davalılar davacının doğrudan zararı dışında munzam (aşkın) zararından da sorumludur. Davacının, munzam zarar kapsamında bulunan ve ilk başta belirsiz alacak davası olarak açılıp talep artırım dilekçesiyle 320.000-TL olarak belirlenen zararı ise, taşınmazın teslimi halinde oluşacak değer artışı, elde edilecek kira geliri, davacı tarafından açılan dava ve icra takibindeki alacak tutarları ile ferilerinden oluşmaktadır. Ayrıca davacı vekilince, yargılama sırasında üçüncü kişiye ödenen 43.654,72 TL’nin de tahsiline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Gerçekten de iade alınmayan senetlere dayalı olarak dava dışı üçüncü kişi tarafından davacı hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılan takipte, davacı tarafından dava dışı kişiye 16.05.2016 tarihinde 43.654,72 TL ödeme yapılmıştır. Dolayısıyla bu tutar da davacının doğrudan zararını oluşturmaktadır. Bu tutarın da eklenmesi sonucunda davacının isteyebileceği doğrudan zarar tutarı 137.954,72 TL’ye ulaşmıştır. Ancak davacı dava dilekçesinde doğrudan zarar talebini açıkça 94.300-TL olarak sınırlandırmıştır. Bu nedenle taleple bağlılık ilkesi gereğince 94.300-TL’lik talep aşılarak karar verilmesi mümkün olmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir. Davacının doğrudan zarar tutarı 137.954,72 TL olmakla birlikte taleple bağlılık ilkesi gereğince hükmedilebilecek 94.300-TL’nin yargılama sırasında ödenmiş olması nedeniyle bu istem bakımından dava konusuz kalmış olup, ancak davacının faiz talebi doğrultusunda bu tutarın işlemiş faiz tutarının davalılardan tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.Yukarıda açıklandığı üzere davacının uğradığı doğrudan zarar tutarı 137.954,72 TL’dir. Davacı taşınmazı 205.000-TL bedelle satın almış olup, taşınmazın dava tarihi ulaştığı değer 320.000-TL’dir. Davacının değer artışından kaynaklanan munzam zararı ise yapılan oranlama sonucunda: 137.954,72×320.000/205.000-94.300-43.654,72=77.389,23 TL’dir. Öye yandan davalıların eylemlerinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaması nedeniyle, ilk derece mahkemesince manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle; davalı …’ın yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda belirtilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirmediğinden, hükmün kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2017 Tarih 2014/735 Esas 2017/365 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KISMEN KABULÜNE; maddi tazminata ilişkin 94.300-TL ödendiğinden konusu kalmayan dava nedeniyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, bu miktara dava tarihi 23/09/2014 tarihinden 21/08/2015 tarihine kadar avans faizi işletilerek davalılardan müteselsilen tahsiline, 77.389,23-TL munzam zarar, 17.500-TL vekalet ücreti, 45,40-TL masraf olmak üzere toplam 94.934,63-TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Manevi tazminat ve diğer fazla istemlerin REDDİNE”İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 5.286,45- TL nispi karar ve ilam harcının, mahkeme veznesine yatırılan 1.952-TL peşin harç ile 5.464,80-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 7.416,80-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.130,35‬-TL harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı vekili için konusuz kalan 94.300-TL üzerinden hesaplanan 12.908,50-TL vekalet ücretinin AAÜT’nin 6. maddesine göre 1/2’si oranı olan 6.454,25-TL vekalet ücreti ile kabul edilen 94.934,63-TL üzerinden hesaplanan ‬12.968,79-TL nisbi vekalet ücreti olmak üzere toplam 19.423,04‬-TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,Davalılar …, …, …, …, … kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/3 gereğince hükmedilecek ret avukatlık ücreti davacı vekili lehine belirlenen tutarı geçemeyeceğinden, 12.968,79-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalılara verilmesine,Davalılar …, …, …, …, … kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 1.980-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalılara verilmesine, Davacı tarafından yatırılan 1.981-TL peşin harç ile 5.464,80-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 7.445,8‬0-TL harçtan, davacıya iadesine hükmedilen 2.130,35 TL harcın düşülmesi sonucunda bakiye 5.315,45 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,Davacı tarafça yapılan 1.750-TL bilirkişi ücreti, 2.081-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.831-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 1.514,48- TL’sinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,Davalı … tarafından yapılan 109,80-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre 66,27-TL’sinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine, kalanın davalı … üzerinde bırakılmasına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,İstinaf yoluna başvuran davalı …’dan alınması gereken 4.812,12-TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 1.234,43‬-TL harcın mahsubu ile kalan 3.577,69‬-TL harcın davalı …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, İstinaf isteminden vazgeçmiş sayılmalarına karar verilen davalılar …, … ve … tarafından ayrı ayrı yatırılan 31,40’ar TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,Davacı tarafından yapılan 327,-TL istinaf yargı giderinin, davanın kabulü oranında hesaplanan 129,27-TL’sinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.16/02/2021