Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2169 E. 2020/1066 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2169
KARAR NO: 2020/1066
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2018
NUMARASI: 2017/72 Esas – 2018/479 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı banka tarafından müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden haksız ve hukuka aykırı icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davalı banka ile dava dışı … arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden dava dışı şirketin davalı bankadan kredi kullandığını, müvekkil şahsa da herhangi bir açıklama ve bilgilendirme yapılmadan işbu sözleşme kapsamında kefil olduğundan bahisle imzasının alındığını, genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin bulunduğu bölümün boş bırakılarak müvekkilinden imza alındığını, bu nedenle müvekkili açısından geçerli bir sözleşme bulunmadığını belirterek, takip nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; dava dışı borçlu … ile müvekkili banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin, dava dışı borçlu … ve şirketi temsile yetkili ve şirket müdürü davalı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, davalının iddialarının aksine ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini ve davalının temerrüde düşürüldüğünü, davalının kefalete ilişkin ididalarının geçersiz olup davalının kefil olarak borcun tümünden sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının kefalet imzasının bulunduğu iki adet genel kredi sözleşmesi bulunduğu, ilk sözleşmenin 01/ 09/2004 düzenleme tarihli 125.000 TL bedelli olduğu, takip dosyasına eklenen 07/ 09/2005 tarihli kredi genel sözleşmesi limitinin arttırılması başlıklı belgenin de yer aldığı sözleşme kapsamında ise herhangi bir bedelin yer almadığı, kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için sözleşmede kefalet limitinin mevcut olmasının gerektiği, somut olayda her ne kadar takip dosyasına eklenen surette kefalet miktarı görünmese de davacının 2004 tarihli GKS kapsamında 125.000 TL olarak kefalet miktarının somutlaştırıldığı ve el yazısı ile sözleşmede yer aldığı, dava dışı asıl borçlu şirket ile birden fazla sözleşme akdedilmesinin yeni limitler tahsis edilmesine yönelik olduğu, önceki sözleşmenin iptal edildiğine ilişkin bir anlaşma, protokol veya bankanın kefaletten vazgeçtiğine dair bir kabulü, beyanı bulunmadığı ve davacı yanca bu hususta delil ibraz edilmediği sürece önceki tarihli sözleşme ve bu sözleşmedeki kefaletin geçerli şekilde devam ettiğinin kabulünün gerekeceği, kredi sözleşmesi kapsamında davacı kefilin sorumluluğunu ortadan kaldıran veya kefaletini sona erdiren herhangi bir hukuksal durumun gerçekleşmediği, tek başına icra takibinde davacının kefalet miktarının bulunmadığı sözleşmenin eklenmesinin sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; kefalet sözleşmesinde kefalet limiti gösterilmediğinden kefaletin geçersiz olduğunu, davanın konusu borçlusu … olan 07.09.2005 tarihli kredi sözleşmesi iken davacı tarafça yanlışlıkla …’in borçlu olduğu sözleşmenin sunulduğunu ve yanlış sözleşme üzerinde inceleme yaptırılarak karar verildiğini, dayanak kredi sözleşmesi aslı getirtilerek incelenmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkin takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Somut olayda; davalı banka ile dava dışı … arasında imzalanan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığı, bu kapsamda sözleşmenin icra takip dosyasına sunulan 64. sayfasında davacının imzasının bulunduğu, yine takibe dayanak olarak sunulan limit artırım sözleşmesinde ise kredi limitinin hangi tutar olup ne kadar artırıldığı hususunda bilgi bulunmadığı, buna ilişkin satırların boş olduğu anlaşılmaktadır. Genel kredi sözleşmesi ile genel kredi limit artırım sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Genel kredi sözleşmesinde her ne kadar kefalet limiti gösterilmese de, istikrar kazanmış Yargıtay kararlarıyla da belirlendiği üzere, genel kredi sözleşmesinde kredi limiti açıkça gösterilmiş olduğundan, bu limitin aynı zamanda kefalet limiti olduğu kabul edilmelidir. Ancak limit artırım sözleşmesinde hangi sözleşmeye dayalı olarak limit artışı yapıldığı, artırılan limitin ne kadar olduğu hususunda düzenleme bulunmadığından, davacının limit artırım sözleşmesine dayalı borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir. Menfi tespit davasında kural olarak ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olup, somut olayda davalı tarafından dayanak 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesi sunulmamıştır. Davalı tarafından sunulan ve aslı mahkeme kasasına alınan sözleşme ise, dava konusu olmayan, …’in asıl borçlu olduğu 01.09.2004 tarihli genel kredi sözleşmesidir. Dolayısıyla davanın çözümü için 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinde geçerli bir kefaletin bulunup bulunmadığı tespit edilememiştir. 6100 sayılı HMK’nın 219. maddesi uyarıca taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Yine aynı yasanın 220. maddesine göre ise “İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde zorunlu olan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibrazı hususunda HMK’nın 220. maddesi uyarınca davalı tarafa kesin süre verilerek, sonucuna göre işlem yapılması, sözleşmenin sunulması halinde ise davacının kefaletinden dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı ,davacının borçlu olup olmadığı, borç mevcutsa miktarının tespiti yoluna gidilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı isabetsiz olup, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/72 Esas – 2018/479 Karar sayılı 23/05/2018 tarihli kararının,HMK.’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.27/10/2020