Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2159 E. 2021/232 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2159
KARAR NO: 2021/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2017
NUMARASI: 2014/351 Esas 2017/851 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı … davalılar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili banka ile davalı ….Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı şahısların ise kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, ancak kredi hesaplarının kapatıldığı ve borcun ödenmesi gerektiği hususlarının Beyoğlu … Noterliğinin 14/12/2011 tarihli ihtarnamesi ile borçlulara tebliğ edilmişse de borç ödenmediğinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, davalılar tarafından takibe itiraz edildiğini, BK’nın 101. maddesi uyarınca müvekkili banka ile borçlu ve kefiller arasında kurulmuş olan cari hesap şeklinde işleyen kredilerde banka tarafından hesabın kat edilmesiyle alacağın muaccel hale geleceğini ve hesap kat ihtarı tebliğ edilmemiş olsa bile alacaklının ihtiyati haciz talebinde bulunabileceğinin muhakkak olduğunu, genel kredi sözleşmesi hükümleri, Merkez Bankası bildirimi ve TTK’nın 8. maddesi ve 3095 sayılı kanunun 2. maddesi hükümleri gereğince bankanın tespit ettiği akdi faiz oranı ve talep edilen %94,5 temerrüt faizi oranının yasal olduğunu, sözleşmenin 48. maddesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlıkta banka defter ve kayıtlarının kesin delil niteliğinde olduğunu, davalı …’nun sözleşme altındaki imzaya yönelik itirazının da haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davalıların itirazının iptaline, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibin takip talebindeki şartlarla devamına, davalı borçlular aleyhine %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; dava konusu genel kredi sözleşmesindeki imza ve yazıların müvekkiline ait olmadığını, davacı bankanın müvekkiline çektiği Beyoğlu … Noterliğinin 14/12/2011 tarih … yevmiye numaralı ihtarnameye cevaben Bakırköy … Noterliğinin … yevmiye 15/12/2011 tarihli ihtarname çektiklerini, çekilen ihtarnamede imzaların müvekkiline ait olmadığının belirtildiğini, imza incelemesinde bu durumun anlaşılacağını belirterek, davanın reddi ile %40’tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar vekili; müvekkillerinin davacı bankaya talep edilen miktarda borcunun olmadığını, davacı banka tarafından genel kredi sözleşmesi kapsamında yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, davacı banka tarafından hesap ekstrelerinin müvekkillerine gönderilmediğini, cari hesap üzerinde mutabakat olmadığından alacağın likit olmadığını, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi kapsamında uygulanan %63 akdi faiz oranı ile %94,5 temerrüt faizinin fahiş olduğunu ve MK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı banka tarafından belirlenen faiz oranının makul olup olmadığının tespiti için davacı banka ile aynı sektörde faaliyet gösteren bankaların faiz oranlarının tespiti ve onlarla mukayesesi yapılarak artırılan faiz oranlarının ayrıca objektif iyiniyet kurallarına uygun olduğunun denetlenmesinin gerektiğini, sözleşmenin 48. maddesinin hükmün delil sözleşmesi niteliğinde olup davacı banka tarafından tek taraflı tutulan defter ve kayıtların kesin delil olarak kabul edilmesi ve müvekkili şirketin bu kayıtlara itiraz dahi edememesinin açıkca hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketi sözleşmedeki güçlü taraf olan davacı bankaya karşı savunma hakkını kısıtlayan söz konusu delil sözleşmesinin HMK’nın 193/2. maddesine aykırı olması nedeniyle geçersiz sayılması gerektiğini, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu olarak kabul edilmesi gerektiğini, davacı banka tarafından matbu olarak hazırlanan sözleşmedeki hükümlerin taraflar arasındaki dengeyi davacı banka lehine bozduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine %40 oranında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 07.12.2016 tarihli ATK raporunda genel kredi sözleşmesi altındaki imzanın davalı …’nun eli ürünü olmadığının tespit edildiği, diğer davalılar yönünden ise Yargıtay 19. HD’nin 14/04/2014 tarih 4108-7228 sayılı kararına göre davacı tarafından fiilen uygulanan faiz oranı üzerinden yaptırılan hesaplama doğrultusunda asıl alacağın 991.874,00 TL olarak tespit edildiği, uyuşmazlıkta uygulanması gereken akdi faiz oranının %19,6, temerrüt faizi oranının ise %29,40 olduğu, işlemiş faiz ile birlikte davacının alacağının 997.633,00 TL olduğu gerekçesiyle; davalı … aleyhine açılan davanın reddine ve bu davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulüne ve davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; dosyada genel kredi sözleşmesi altındaki imzanın davalı …’na ait olduğunu teyit eden toplam 5 adet rapor bulunduğunu, bu raporlar ile aleyhe olan raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ATK raporunun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılama sırasında alınan 14.04.2014 tarihli raporda mukayese belgeleri iki gruba ayrılarak sözleşmedeki imzanın 2. grup imzalarla aynı şahsın elinden çıktığının tespit edildiğini, 2. tip olarak nitelenen belgelerin ise davalının imzasını taşıyan senetler olduğunu, senetlerin konu edildiği takiplere davalının itiraz etmediğini, ayrıca söz konusu senetlere ilişkin davada davalı vekilinin imzaların müvekkiline ait olduğunu ikrar ettiğini, dolayısıyla davalının başka mahkemede imzasını ikrar ettiği senetlerdeki imzalar ile dava konusu sözleşmedeki imzaların aynı olması nedeniyle bu hususun bilirkişi raporuyla teyit edildiğini, müvekkili tarafından alınan üç ayrı grafolog mütalaasında da sözleşmedeki imzanın davalının eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, ancak hükme esas alınan raporda bu raporların dikkate alınmadığını, ayrıca raporda davalının imzasını içeren senetlerin mukayese dışı tutularak inceleme yapıldığını, bu nedenle davalı … yönünden verilen kararın kaldırılmasını istediklerini, bir an için müvekkilinin takipte haksız olduğu kabul edilse dahi sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı hususunun yargılama ile dahi tespiti güç iken müvekkilinin takipte kötüniyetli olduğunun kabul edilemeyeceğini, bu nedenle müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca müvekkilinin kötü niyetli olduğu davalı tarafça ispatlanamadığı gibi mahkeme kararında gerekçeye de yer verilmediğini, ayrıca davalı vekilince 20.05.2013 tarihli dilekçede %20 tazminat istenmişken mahkemece talep aşılarak %40 oranında tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yine sözleşmenin 45. maddesinde uygulanacak faiz belirlenmişken mahkemece fiilen uygulanan faiz oranına göre hesap yapılmak üzere rapor alındığını, bu raporun hukuka aykırı olduğunu, sözleşme gereği talep edilen %63 akdi ve %94,50 temerrüt faiz oranının hukuka, yasaya ve sözleşmeye uygun olduğunu, bu nedenle hükmedilen %29,40 temerrüt faiz oranı yönünden de kararın kaldırılması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak tüm davalıların itirazının iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalılar …, …, …, … ve … ile davalı şirket vekili; kat ihtarında hesap özeti bulunmadığını, talep edilen alacak bakımından mutabakat bulunmadığından alacağın likit olmadığını, hükme esas alınan faiz oranlarının fahiş olduğunu, bilirkişi incelemelerinde sadece davacı banka kayıtlarının dikkate alınmış olması nedeniyle savunma haklarının sınırlandığını, davacı bankanın talep ettiği faiz oranının fahiş olduğunu, davacının sözleşmeden kaynaklanan hakkını açıkça kötüye kullanarak fahiş taleplerde bulunduğunu, banka tarafından uygulanan faizin makul olup olmadığının tespit edilmediğini, ayrıca yargılama sırasında müvekkilleri tarafından yapılan 500.000-TL ödemenin de dikkate alınmadığını, sözleşmedeki hükümler genel işlem koşulu niteliğinde olup taraflar arasındaki dengenin davacı lehine bozulduğunu, faiz yönünden müvekkillerinin haklı olduğu da sabit olmakla müvekkilleri aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine ve %40 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamında mevcut delillerden; davacı banka ile davalı … Ltd.Şti. arasında 25.10.2011 tarihli ve 2.000.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, diğer davalıların da sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları ve kefalet limitinin de ayrı ayrı 2.000.000-TL olarak gösterildiği, kullandırılan kredi nedeniyle tahakkuk eden borçların ödenmemesi üzerine hesabın davacı tarafından 13.12.2011 tarihi itibariyle kat edilerek davalılara kat ihtarnamesi gönderildiği, tüm davalılara gönderilen kat ihtarının 14.12.2011 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarda verilen 24 saatlik süre sonunda tüm davalıların 16.12.2011 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, taraflar arasında imzalanmış olan genel kredi sözleşmesinin 45. maddesinde davacı banka tarafından Merkez Bankasına bildirilen temerrüt tarihindeki en yüksek kredi faiz oranının %50 ilavesiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi uygulanacağının kararlaştırıldığı, davacı banka tarafından sözleşme tarihi itibariyle faiz oranlarının belirlendiği kredi bildirim formunda bildirilen faiz oranının %63 olduğu, ilk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının Merkez Bankasına bildirdiği %63 akdi ve %94,50 temerrüt faizi üzerinden yapılan hesaplamada davacı alacağının 991.874,72 TL asıl alacak, 13.886,24 TL işlemiş faiz, 520,73 TL BSMV ve 1.222,46 TL masraf olmak üzere toplam 1.007.504,15 TL; krediye fiilen uygulanan %19,60 akdi faiz ve buna bağlı olarak %29,40 temerrüt faizi üzerinden yapılan hesaplamada ise davacı alacağının 991.874,72 TL asıl alacak, 4.320,16 TL işlemiş faiz, 216,01 TL BSMV ve 1.222,46 TL masraf olmak üzere toplam 997.633,35 TL olduğunun tespit edildiği, davalılar tarafından takip ve dava tarihinden sonra kredi borcuna mahsuben 18.09.2015 tarihinde 350.000-TL ve 30.09.2015 tarihinde 150.000-TL olmak üzere toplam 500.000-TL ödeme yapıldığı görülmüştür. Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda hem kredi limiti ve hem de kefalet limiti açıkça gösterilmiş olmakla, kefalet geçerli olup, davalı kefiller takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarından da sorumlu olacaktır. Davalı … tarafından sözleşme altındaki imza inkar edilmiştir. Bu hususta ilk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 18.03.2013 tarihli raporda imzanın davalının eli ürünü olmadığı tespit edilmiş, 14.04.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunda mukayese belgeleri iki gruba ayrılarak bir grup belgelere göre imzanın davacının eli ürünü olduğu, diğer grup belgelere göre ise eli ürünü olmadığı tespit edilmiş, 17.12.2015 tarihli ATK Fizik İhtisas Dairesi raporu ile 07.12.2016 tarihli ATK Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu raporunda ise imzanın kuvvetle muhtemel davalının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Davacı vekilince sunulan, imza incelemesine ilişkin dört adet bilimsel mütalaada sözleşme altındaki imzanın davalıya ait olduğu tespit edilmiş ise de, söz konusu imza incelemelerinin fotokopi belge üzerinden yapılmış olması nedeniyle, bu özel raporlara dayalı olarak imzanın aidiyeti yönünden raporlar arasında çelişki bulunduğundan söz etmeye olanak yoktur. Dosya kapsamında alınan ve birbirini doğrular nitelikteki bilirkişi ve ATK raporları doğrultusunda dayanak sözleşme altındaki imzanın davalının eli ürünü olmadığının tespiti karşısında, davalı …’nun kefil sıfatıyla borçtan sorumluluğunun bulunmaması nedeniyle, bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Genel kredi sözleşmesinin uygulanacak temerrüt faiz oranını düzenleyen 45. maddesindeki hükmü gereğince banka tarafından Merkez Bankasına bildirilen en yüksek faiz oranının %50’si oranında artırım sonucu bulunacak oran temerrüt faizi olup, davacı bankaca bildirilen en yüksek faiz oranı %63’tür. Dolayısıyla uygulanması gereken temerrüt faizi oranı %94,50 iken, mahkemece bankanın fiilen uyguladığı faiz oranı esas alınarak düzenlenen ek bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması hatalıdır. Zira taraflar tacir olup tacirler arasında düzenlenen sözleşmelerde faiz oranı serbestçe belirlenebilir nitelikte olduğundan, sözleşmede öngörülen faiz oranı sözleşmenin tarafları bakımından bağlayıcı niteliktedir. Davalılar vekilince genel kredi sözleşmesinin genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerinin geçersiz olduğu ileri sürülmüşse de, dayanak sözleşme 25.11.2010 tarihinde düzenlenmiş olmakla, 6098 sayılı TBK ile getirilen genel işlem koşullarının somut olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır. Öte yandan İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın  iptali davasında borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına; takipte haksız olup kötü niyetli olduğu kanıtlanırsa alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilir. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Bu kapsamda somut uyuşmazlıkta alacak genel kredi sözleşmesine dayalı olup, sözleşmede hüküm altına alınan akdi ve temerrüt faizi oranları dikkate alındığında, alacağın likit olduğu açıktır. Bu nedenle davacı yararına icra inkar tazminatı talep koşulları oluşmuştur. Mahkemece, hakkındaki dava reddedilen davalı … lehine %40 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir. Genel kredi sözleşmesindeki imzanın huzurunda atılmasını sağlamaması, davacı bankanın kusurudur. Bu nedenle imzanın davalının eli ürünü olmadığını davacının bildiği var sayılmakla, davacı bankanın takipte kötü niyetli olduğu kanıtlanmış olduğundan, ilk derece mahkemesince davalı … lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi doğrudur. Ancak davalı vekili cevap dilekçesinde %40 oranında kötü niyet tazminatı talep etmişken, 20.05.2013 tarihli dilekçesinde talep sonucunu daraltarak %20 oranında tazminat talep etmiş, bu suretle yasanın kendisine tanıdığı tazminat hakkından kısmen vazgeçmiştir. Buna rağmen mahkemece davalı vekilinin talebi aşılmak suretiyle %40 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca yargılama sırasında davalılar tarafından takip ve dava tarihinden sonra kredi borcuna mahsuben 18.09.2015 tarihinde 350.000-TL ve 30.09.2015 tarihinde 150.000-TL olmak üzere toplam 500.000-TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu suretle yapılan kısmi ödemelerin infazda dikkate alınması yönünde hüküm kurulması gerekmekte olup, mahkemece bu yönde bir karar verilmemiş olması isabetli değildir. Sonuç olarak; krediye fiilen uygulanan %19,60 akdi faiz ve genel kredi sözleşmesi gereğince uygulanması gereken %94,50 temerrüt faizi üzerinden yapılan hesaplamada; davacının 991.874,72 TL asıl alacak, 1.134,04 TL işlemiş akdi faiz, 10.414,68 TL işlemiş temerrüt faizi, 520,73 TL BSMV ve 1.222,46 TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 1.005.166,63 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla, tespit edilen bu tutar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekili ile … dışındaki davalılar vekilinin istinaf başvurularının kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davalı … aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekili ve davalılar vekilinin istinaf başvurularının KABULÜNE; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2017 Tarih 2014/351 Esas 2017/851 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “1-Davalı … hakkındaki davanın REDDİNE, 2- %20 oranında hesaplanan 201.847,98-TL kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalı …’na ödenmesine, 3-Diğer davalılar aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜ ile davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine yönelik itirazlarının KISMEN İPTALİNE; takibin 1.005.166,63-TL üzerinden, 991.874,72-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %94,50 temerrüt faizi, %5 gider vergisi işletilerek takibin devamına, fazla istemin REDDİNE,” 4-Hükmedilen tutar üzerinden %40 oranında hesaplanan 402.066,65-TL icra inkar tazminatının … dışındaki davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,” 5-Davalılar tarafından takip ve dava tarihinden sonra yapılan 18.09.2015 tarihinde 350.000-TL ve 30.09.2015 tarihinde 150.000-TL olmak üzere toplam 500.000-TL ödemenin icra müdürlüğünce infazda dikkate alınmasına, İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 68.662,93-TL nispi karar ve ilam harcından, mahkeme veznesine yatırılan 9.941,05-TL, icra veznesine yatırılan 5.046,20-TL olmak üzere toplam 14.987,25-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 53.675,68-TL harcın … dışındaki davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından mahkeme ve icra veznesine yatırılan toplam 15.011,70-TL peşin harcın … dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafça yapılan 494,65-TL tebligat gideri ile 2.400-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.894,65-TL yargı giderinden, davanın kabulü oranında hesaplanan 2.882,96-TL’sinin … dışındaki davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı … tarafından yapılan 8-TL posta masrafının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, Davalı … lehine takdir olunan 54.227,20 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’na verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 67.308,33-TL nispi vekalet ücretinin … dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davalılar vekili için AAÜT 13/2 gereği takdir olunan 4.073,30-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak … dışındaki davalılara verilmesine, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,” İstinaf yoluna başvuran davacı ile davalılar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (davacı 35,90-TL, davalılar 17.037,07-TL olmak üzere) istek halinde kendilerine iadesine, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan 159,70-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 159,05-TL’sinin … dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf yoluna başvuran davalılar tarafından yapılan 165,90-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 0,66-TL’sinin davacıdan alınarak … dışındaki davalılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 18/02/2021