Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/2082 E. 2020/1069 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2082
KARAR NO : 2020/1069
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2018
NUMARASI : 2017/481 Esas – 2018/875 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davanın tarafı şirketler arasında süregelen bir cari hesap ilişkisi bulunduğundan, davalının takip tarihi itibariyle müvekkili şirkete toplam 286.939,22-TL cari hesap borcu bulunmakta olduğunu, mezkur alacağın tahsili için Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı borçlu şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı şirket takibe konu alacağa haksız ve kötü niyetle itiraz ettiğinden, takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek, borçlunun haksız olan itirazının iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına , alacak bedeline takip tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; icra dairesinin yetkisine vaki itirazın değerlendirilmeden itirazın iptali davası açılamayacağını, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığı gibi alacaklı olduğunu, davalı şirketçe düzenlenen 30/12/2016 tarihli 21.838,54-EURO bedelli ve 17/12/2016 tarihli 102.600-euro bedelli faturaların 21/01/2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, fatura bedellerinin halen ödenmediğini, bu nedenle takibe itiraz edildiğini, buna ilişkin Bakırköy …. Noterliği’nin 07/04/2017 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinin tebliğ edilerek borcun ödenmesinin talep edildiğini, takibin cari hesaba dayandırılmasına rağmen taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine, aksi halde alacağına karşılık takasını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece; davacının davasının kabulü ile; davalının Bakırköy …. İcra Dairesinin… esas sayılı dosyasına vaki itirazının takip konusu 286.939,22-TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin takipteki koşullar ile devamına, hükmedilen alacağın %20’si olan 57.387,84-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili; İlamsız icrada icra dairesinin yetkisinin kamu düzenine ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin adresinin Başakşehir/İstanbul olup, Küçükçekmece Adliyesi yargı çevresinde olduğunu, icra takibine yetki açısından da itiraz edilmişken yetkili icra dairesine dosya taşınmadan itirazın iptalinin istenmesinin mümkün olmadığını,mahkemenin bu usuli sorunu gözardı ettiği ve doğrudan esasa girerek hatalı bir karar verdiğini, takas mahsup defilerini dikkate dahi almadığını, ayrıca rapora ilişkin itirazlarının da hiç dikkate alınmadığını,ispat yükünün davacı değil davalı üzerine yıkılmaya çalışıldığını, ihracatın yapıldığı somut bir veri olmasına rağmen, komisyona hak kazanılmamış gibi müvekkili şirketin faturalarının dikkate alınmadığını, gecikme için sadece yazışma sunulduğunu iddia eden ve müvekkili şirketin ticari defterlerindeki 30/12/2015 tarihli credit notu atlayan bilirkişilerin burada da kendilerinin bahsettikleri yazışmalarda ayıba ilişkin ifadeleri göremediklerini,ayıp, gecikme vb. ile bunların ispatı ve sonuçlarına ilişkin tespitlerin neredeyse tamamının hatalı olduğunu bildirerek,davanın kabulü yönünde verilen kararın bozularak yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, satım sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı vekili icra dairesinin yetkisine itirazın giderilmediğini ileri sürmüş ise de 07/12/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında; İİK’nın 50. maddesi yollaması ile HMK’nın 10, HMK’nın 89. Maddesi gereğince davacının ikametgahı icra dairesi yetkili olduğundan gerek icra dairesi ve gerekse mahkemenin yetkisine yapılan itirazın reddine karar verilmiş olup ara kararında isabetsizlik olmadığından bu hususa yönelik istinaf nedeni yerinde değildir.Dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki, satım sözleşmesi ilişkisi çerçevesinde davacı tarafından davalıya sözleşme konusu emtianın teslim edildiğinde ve bedelinde ihtilaf yoktur.Davalının da davacıdan satın almış olduğu emtiayı yurt dışındaki şirkete satmış olduğu, davalı tarafından ayıp ihbarında bulunduğuna dair 22/12/2017 havale tarihli dilekçe ekinde bir kısım belgeler sunulmuş ise de sunulu belgelerin hiçbirinde imza bulunmadığı, hangi tarihte ve ne şekilde ayıbın tespit edildiği konusunda hiçbir açıklama içermediği,imalat aşamasında yapılan kontrollere ilişkin olduğu diğer yandan, dava konusu alacağa ilişkin son fatura tarihi 17/12/2015 tarihi olup, davalı tarafça düzenlenen 102.000-euro ‘luk reklamasyon faturasının 30/12/2016 tarihli olduğu, her ne kadar faturanın davacıya tebliğ edildiği savunulsa da faturanın 07 Nisan 2017 tarihli noter ihtarı ekinde davacıya tebliğ edildiği, bu durumda, davalı tarafından yapıldığı ileri sürülen ayıp ihbarının TTK.’nın 23. Maddesinde belirtilen sürelerde yapılmadığı tespit edilmiştir. Davalı tarafından savunulan 21.838,54-euro ‘luk fatura ise ihracat komisyonu alacağına ilişkin olup, taraflar arasında buna ilişkin bir sözleşme bulunmamaktadır. Dolayısıyla; davacı, satın alarak yurt dışına ihraç ettiği emtia nedeniyle ayrı bir komisyon alacağının bulunduğu da kanıtlanamamıştır. Somut olayda; ayıp ihbarı süresinde yapılmadığı gibi düzenlenen raporların imzasız olması ve kim tarafından düzenlendiğinin belli olmaması karşısında raporlar TTK.’nın 23. maddesi anlamında ayıbın tespitine esas alınamaz. Teknik bilirkişi raporunda (3-5 sayfalar) belirtilen ve davalı tarafından e-mail yazışmalarında sözü edilen, usulüne uygun tespit edilmeyen ayıpların da açık ayıp niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, 2 gün içerisinde açık ayıpların tespit edilerek satıcıya ihbarı gerekirken buna yönelik işlem yapılmadığı, yargılama sırasında herhangi bir ayıp tespit edilmemiş olmasına rağmen, emtia ayıplı kabul edilse dahi alıcının emtiayı ayıplı şekli ile kabul ettiği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla davalının takas mahsup savunması yerinde olmayıp, davalı satın aldığı mallardan dolayı bakiye sözleşme bedelini ödemekle yükümlü bulunduğundan, bu itibarla, İlk derece Mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, istinaf sebebleri yerinde olmadığından, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 19.600,81- TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 4.901- TL harcın mahsubu ile bakiye 14.699,81- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 48,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 361/1 maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/10/2020