Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1952 E. 2020/1230 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1952
KARAR NO : 2020/1230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2018
NUMARASI : 2017/75 Esas – 2018/358 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Pasif husumet yokluğundan davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile …. Bölge Müdürlüğü arasında, … Mah.., … parsele bina yapıp, karşılığında 20 yıl kullanım ve işletme haklarına sahip olacağı inşaat yapım karşılığı uzun süreli kiralama ve işletme sözleşmesi imzalandığını, davalının ise müvekkiline ait inşaata C40 dayanım sınıfında beton imal edip, inşaat alanına dökme işini üstlendiğini, davalı tarafından imal edilen betonun inşaatta kullanıldığını, ancak vakfın talebiyle yapılan kontrolde betonun C30 dayanım sınıfında olduğunun belirlenerek inşaatın Üsküdar Belediyesince 23/11/2015’de durdurulduğunu, belediyece alınan karara müvekkilinin itirazı üzerine İTÜ inşaat Fakültesinden rapor alındığını, bu raporla da betonun C30 dayanım sınıfında olduğunun anlaşıldığını, bunun üzerine müvekkilince yapının güçlendirilmesi için tadilat projesi hazırlandığını, tadilat-güçlendirme projesinin belediyece kabulü ile inşaata 24/08/2016 tarihinde yeniden ruhsat alınıp, tekrar devam edilebildiğini, böylece inşaatın yapımı yönünden 10 ay kadar kayıp yaşandığını, sözleşmeye aykırı beton imalatı nedeniyle müvekkilinin betonun niteliğinin tespiti, yeniden inşaat ruhsatı alımı ve proje nedeniyle masraflar yaptığını, inşaatın yaklaşık 10 ay gecikmesi nedeniyle gelir kaybına uğradığını, bina değerinin düştüğünü ve sözleşme gereği idareye cezai şart ödemek zorunda kalacağını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 310.000-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında bir sözleşme bulunmadığını, müvekkilinin sözleşmeyi … Beton İnşaat şirketi ile imzaladığını, davacı ile aralarındaki sözleşmeye göre .. Beton’un davacıya beton sağlama yükümlülüğü altında olup ikisi arasındaki ilişkinin müvekkilini ilgilendirmediğini, davacının kendisine beton sağlama yükümlülüğü altına giren şirkete karşı dava açması gerektiğini, davanın husumet sebebiyle reddi gerektiğini, kaldı ki müvekkilinin C40 seviyesinde beton imal ederek döktüğünü, ihtilaf çıkınca müvekkilinin de laboratuvar ortamında test yaptırdığını ve betonun C 40 dayanım sınıfında olduğuna dair rapor aldığını, hiç bir zaman kabul etmemekle birlikte, davacının basiretli bir tacir gibi teslim edilen betonu kontrol etseydi zemin seviyesine kadar inşaatı yapmayıp, bunca zararın doğmasına da mahal vermeyeceğini, davacının süresinde muayene ve ihbar yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, müvekkilinin kusuru olmamakla birlikte sorumluluğunun da bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının sözleşmeye taraf olmadığı, davacının kendi taşeronu bulunduğu …ı Otomotiv ile yaptığı sözleşme ve alt sözleşmelerde taşeronların akdi ilişki içinde olmadıkları, ana yükleniciye doğrudan sorumluluklarını gerektiren bir düzenleme bulunmadığı, bu durumda davacının aralarında akdi ilişki bulunmayan davalıdan, davaya konu zarar kalemlerini ancak yansıma zarar olarak isteyebileceği, sözleşmenin ihlali sebebiyle zarara uğrayan ve fakat tazminat talebinde bulunma hakkı olmayan 3. kişinin aynı zamanda bir mutlak hakkı veya hukuken korunan bir menfaati zedelenmişse, söz konusu 3. kişinin haksız fiil hükümleri uyarınca zararını tazmin ettirmesinin mümkün olduğu, ancak üçüncü kişinin zararı sırf malvarlığı zararı veya kazanç kaybı şeklinde ortaya çıktığında, zararını haksız fiil hükümleri uyarınca tazmin ettirmesinin “hukuka aykırılık unsurunun” yokluğu nedeniyle mümkün olmadığı, olayda da bu durum söz konusu olup, davalının C40 yerine C30 beton vermesinin haksız fiil değil, akde aykırılık teşkil ettiği, bu nedenle davacının haksız fiile dayanmasının mümkün olmadığı, “sözleşmenin nispiliği kuralı” gereği, ancak sözleşme taraflarının birbirleri aleyhine zarar davası açmasının mümkün olduğu, sözleşmenin nispiliği kuralına istisna getiren halin ise “yansıma zararı” olduğu, sözleşmede taraf olmayan 3. kişinin tazminat isteyebilmesi içinse; 3. kişinin edime yakın olması, 3. kişinin korunmasında alacaklının haklı bir menfaatinin bulunması, bu şartların borçlu tarafından bilinebilir olması ve 3. kişinin zararı nedeniyle herhangi birine sözleşmeden kaynaklanan talepleri ileri sürebilecek durumda olmaması koşullarının gerektiği, bu şartların birlikte bulunması halinde 3. şahsın “sözleşmenin nispiliği” ile bağlı olmaksızın “yansıma zararını” isteyebileceği, olayda bu dört şarttan sonuncusunun, yani “3. kişinin zararı nedeniyle her hangi birine sözleşmeden kaynaklanan talepleri ileri sürebilecek durumda olmaması” şartının gerçekleşmediği, zira davacının kendi taşeronu … şirketinden talep hakkının bulunduğu gerekçesiyle, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; davalının ürettiği betonun C40 dayanım sınıfında olmayıp C30 sınıfında olduğunun, böylece davalının hatalı, ayıplı beton ürettiğinin sabit olduğunu, davalının tekniğine uygun beton imal edip piyasaya arz etmekle yükümlü olduğunu, davalının ayıplı beton imali eyleminin akde aykırı olduğu gibi hukuka da aykırı olduğunu, davalının eylemi neticesinde müvekkilinin zarara uğradığını, dolayısıyla haksız fiil sorumluluğunun tüm unsurlarının oluştuğunu, … şirketinin de müvekkili ile aynı gruba dahil olup pay sahipleri ve yetkililerinin de aynı olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin bu şirkete karşı dava hakkının bulunmasının davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, sözleşmeye aykırı ifa nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı ile … Bölge Müdürlüğü arasındaki sözleşme ile davacının Üsküdar İlçesinde bulunan taşınmaz üzerinde bina inşa etmeyi üstlendiği , bina yapım işini 03.03.2014 tarihli alt yüklenici sözleşmesi ile dava dışı …Otomotiv’e verdiği, … Otomotiv ile … firması arasında düzenlenen sözleşme ile de yapının kaba inşaat ve altyapı işlerinin yapımı işinin … firması tarafından üstlenildiği, davalı ile dava dışı … Beton arasında imzalanan hazır beton satış sözleşmesi ile de davalı tarafından hazır beton satışı ile şantiye adresi veya tesisine teslimin kararlaştırıldığı, davalı tarafından satşı yapılan betonun davacının inşaatında kullanıldığı, sözleşmeler kapsamında imalat ve satışı taahhüt edilen betonun C40 dayanım vasfında olacağının kararlaştırıldığı, ancak davacı tarafça alınan teknik raporlar ile betonun C30 dayanım vasfında olduğu tespit edilerek inşaatın güçlendirilmesi kapsamında yeniden projelendirme ve ruhsat işlemlerinin gerçekleştirildiği, davacı tarafından bu kapsamda yapılan masraflar ile kar ve değer kaybı gibi zararların tahsili istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda “ayıp” ile “sözleşmeye aykırı ifa (aliud ifa)” kavramlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır. Ayıp, taraflar arasındaki sözleşme ile kararlaştırılan vasıfların eksikliği veya kararlaştırılmamış olsa dahi dürüstlük kuralı gereğince bulunması gerekli vasıfların eksikliği iken; sözleşmeye aykırı ifa (aliud ifa), taraflar arasındaki sözleşmeyle kararlaştırılmış olan şeyden bambaşka bir şeyin teslimidir. Ayıplı ifa halinde ayıplı olsa da bir ifa mevcutken, aliud ifada ise sözleşme hiç ifa edilmemiş kabul edilmektedir. Bu nedenle aliud ifa halinde yüklenici, ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre değil, borcun hiç ifa edilmemesine ilişkin TBK’nın 112. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca sorumlu tutulmalıdır.Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince, kural olarak sözleşmenin hiç veya kısmen ifa edilmemesi ya da sözleşmeye aykırı ifa halinde uğranılan zararın tazminini istem hakkı, sözleşmenin tarafına aittir. Bu kuralın istisnası ise, dolaylı zararın bir türü olarak değerlendirilebilecek yansıma yoluyla zarar kavramıdır. Yansıma zararı konusunda açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, yansıma zararı; bir ya da birden çok kişinin, doğrudan zarar gören kişi ile olan özel bir ilişkisi nedeniyle, aynı zarar verici fiil yüzünden uğranılan, ancak dolaylı olarak ortaya çıkan zarar olarak nitelendirilebilir. Bu kapsamda sözleşmenin tarafı olmayan ve bu nedenle sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince talep hakkı bulunmayan zarara uğrayanın, zarar sorumlusundan talepte bulunabilmesi için; sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişinin edime yakın olması, üçüncü kişinin korunmasında alacaklının haklı bir menfaatinin bulunması, üçüncü kişinin zararı nedeniyle herhangi birine sözleşmeden kaynaklanan bir talep ileri sürebilecek durumda olmaması ve üçüncü kişinin edime yakınlığı ve ve korunmasında alacaklının haklı bir menfaatinin bulunduğu hususunun borçlu tarafından bilinebilir olması koşullarının birlikte bulunması gerekir. Somut olayda ise, davacı ile dava dışı … Otomotiv arasında düzenlenen 03.03.2014 tarihli alt yüklenici sözleşmesi ile bina yapım işinin … Otomotiv tarafından üstlenildiği, … Otomotiv ile … firması arasında düzenlenen sözleşme ile de yapının kaba inşaat ve altyapı işlerinin yapımı işinin alt yüklenici … firması tarafından üstlenilerek betonun temin edildiği anlaşılmasına göre, davacının akdettiği sözleşme gereğince yüklenici dava dışı şirkete başvurması gerekirken, yansıma yoluyla davalıdan tazminat talebinin mümkün olmadığı, dolayısıyla davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.Bu nedenle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Bu itibarla davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020