Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1930 E. 2020/984 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1930
KARAR NO: 2020/984
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2016/55 Esas-2018/231 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2020
Davanın kabulüne yönelik hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili … Sigorta A.Ş nin, sigorta brokerliği ve risk danışmanlığı faaliyetine devam ettiğini, sigorta brokerliği şirketlerinin önemli varlıklarının portföylerinde bulunan müşteriler ve müşterilerin iş hacimleri olduğunu, müvekkili şirket’in 1999-2015 yılları arasında YK üyeliği görevi de bulunan genel müdürü dava dışı …ın işten ayrıldıktan sonra, dava tarihinden geriye doğru son bir aylık süreçte , yaklaşık 30 çalışanın neden göstermeksizin ve ihbar sürelerine riayet etmeksizin müvekkilinden ayrıldığını, yapılan araştırmada … A.Ş. çatısı altında çalışmaya başladıklarının öğrenildiğini, davalı … ayartılan diğer çalışanların adresinde delil tespiti talebinde bulunulduğunu, İst. 2. ATM tarafından adreste yapılan inceleme sırasında ise, ofis girişinde İntegra tabelasının bulunduğunun görüldüğünü,rekabet yasağı sözleşmesinin ihlal edildiğini, davalının son brüt maaşı 10.000-TL olup, ayrılma tarihinden geriye doğru bir yıllık süre içinde elde ettiği brüt kazancının ise 144.672,63-TL olduğunu belirterek,ödenmesi gereken cezai şart tutarından şimdilik 10.000-TL’lik kısmının, dava tarihinden işleyecek olan yasal faizi ile birlikte, davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili;davanın dayanağı olan,rekabet yasağı düzenlemesinin hukuken geçerli olmadığını, davacı şirketin eski çalışanı olan müvekkili işçinin ayartılmasının söz konusu olmadığını,müvekkili davalının işten ayrılma kararının tümüyle davacı şirkette içinde bulunduğu çalışma şartlarına dayandığını,görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu, davanın HMK m. 115/2 uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine; davacının alacağının miktarını belirleyebildiği halde belirsiz alacak davası açılması mümkün olmadığından HMK 114/1-h maddesine göre hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine,iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi TBK m. 445 hükmü uyarınca yer, zaman, konu sınırlaması bakımından geçersiz olduğu, davalı işçi aleyhine konulan cezai şart tek taraflı edim içerdiğinden davacı taleplerinin bu nedenle de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; tek geçim kaynağı emeği ve bunun karşılığında aldığı maaşı olan işçinin rekabet etmeme taahhüdüne aykırı davranması karşılığında öngörülen 10 aylık brüt maaşına denk gelen cezai şartın fahiş olduğu, bir işçinin emekli olması halinde dahi her yıl için bir brüt maaşı kadar kıdem tazminatı alabileceği hususu da nazara alınarak iki yıllık rekabet etmeme taahhüdüne karşılık iki aylık brüt maaşının cezai şart olarak ödenmesinin hak ve rekabet kurallarına daha uygun olacağı bu nedenle davacının ihlal ettiği rekabet etmeme taahhüdü karşılığında iki aylık brüt maaşı tutarı 20.000-TL cezai şart ödemesi gerektiği kanaaatine varılarak, taleple bağlılık ilkesi gereğince 10.000-TL cezai şartın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; işbu davanın kısmi ve /veya belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin mümkün olmadığını,rekabet yasağı düzenlemesinin hukuken geçerli olmadığını, zira gerek yer bakımından gerekse de konu bakımından ilgili mevzuat hükümlerine riayet edilmeksizin geçersiz şekilde düzenlendiğini, işlerin türü bakımından bir başka ifade ile konu bakımından sınırlama içermediği gibi yer bakımından da tüm Türkiye ve sair ülkeleri kapsadığı nazara alındığında işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek nitelikte olduğunu, rekabet yasağı düzenlemesinde sadece işçi aleyhine cezai şart konulduğu ve davacı işverene herhangi bir karşı edim yükümlülüğü getirilmediği nazara alındığında cezai şart talep edilemeyeceğini ileri sürerek hükmün kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Temel uyuşmazlık konusu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, geçerli ise sözleşmenin sona erdirilmesindeki kusur bağlamında davacının sözleşmede öngörülen cezai şart tutarını talep edip edemeyeceği noktasındadır. TBK. 444 maddesi uyarınca, işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Davalı taraf, iş sözleşmesinin davacıdan kaynaklanan nedenlerle feshedildiğini öne sürmekte ise de,4.8.2015 tarihli istifa dilekçesinden bu durum anlaşılamadığı gibi ,aksi ispatlanmadığından davacının kusuruyla sözleşmenin feshedilmediği kabul edilmek zorundadır. Taraflar arasında imzalanan rekabet etmeme yasağını içeren iş sözleşmesi uyarınca davacının iki yıl boyunca davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren işlerle çalışmamayı taahhüt ederek bu taahhüde aykırı davranılması halinde 10 aylık brüt maaşı kadar cezai şart ödemeyi kabul etmiştir. Davalının, davacı yanındaki çalışmasını 5.8.2015 tarihinde sonlandırması sonrasında fesihten 24 gün sonra çalışmaya başladığı dava dışı … A.Ş. ‘nin faaliyet ve iş konularının aynı olduğu hususunda ihtilaf yoktur. T.B.K.’nın 445. maddesi uyarınca: “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” Sözleşmede; yasağın uygulanacağı yer bakımından bir sınırlama bulunmadığı anlaşılmakta ise de davalının istifadan sonra çalışmaya başladığı işletmenin faaliyet adresi gözetilerek, TBK 445/2 uyarınca hakkaniyete uygun bir müdahale yapılmak suretiyle sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin bölümünün geçerli hale getirilmesi mümkündür. İlk derece mahkemesince ,tarafların sözleşme yapma iradesine uygun olarak, makul bir coğrafi alan yönünden davacının faaliyet alanı olarak İstanbul İli ile sınırlandırılarak geçerli sayılması gerektiği, davalının yasak sürede aynı iş kolunda, işe başlaması nedeniyle, sözleşmedeki rekabet yasağı kuralının ihlal edildiği, davacının davalı işçinin pozisyonu nedeniyle önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı mevcut olduğu, davacı iş yerindeki müşteri çevresi ve yaptığı işler hakkındaki ticari sır kapsamında bilgilerine nüfus edebilme ,davacı şirkette çalışırken sahip olduğu iş sırlarını kullanabilme ihtimalinin mevcut olduğu, müşteri bilgileri ve müşteri portföylerinin şirketler arasında geçişinin önemli zarar doğmasına neden olabileceği, davalının rekabet etmeme sözleşmesini ihlal ettiği kabl edilerek cezai şarta hükmedilmesinde isabetsizlik yoktur. Bu kapsamda; eldeki davanın kısmi alacak davası olarak açıldığı, taleple bağlılık ilkesi gereğince talep olunan 10.000-TL nin tenkisi gerektirir mahiyette olmadığı ,davacının talep etmediği miktarın tenkisinin mümkün olmadığı, davacının ihlal ettiği rekabet etmeme taahhüdü karşılığında açılan kısmi davanın kabulü gerektiğinden davalı vekilinin hükmün esasına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. TBK’nın 182/3. fıkrasına göre hakim fahiş gördüğü cezai şarttan re’sen indirim yapabilir. Cezai şartın fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınacak ceza miktarını belirlerken hak, adalet ve nesafet kuralları dikkate alınmalıdır.Davacı tarafça sözleşmedeki cezai şart tutarının tamamı talep edilmemiş olup, kısmi dava olarak açılan davada 1 aylık brüt ücret olan 10.000-TL talep edilmiştir.Ancak talep olunan miktar itibariyle tenkis yapılması gerekli değil ise de ,davada talep olunmayan(iki aylık tutar olan 20.000-TL)nin cezai şart olarak ödenmesi gerektiğine ilişkin gerekçe yerinde olmamıştır.Ancak bu eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun hükmün tenkise yönelik gerekçesi yönünden kabulüne, hükmün kaldırılarak, açılan kısmi davanın kabulüne ilişkin yeniden hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/55 Esas-2018/231 Karar sayılı ve 06/03/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kabulüne; 10.000-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 683,10- TL nispi karar ve ilam harcından 170,78-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 512,32- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından ödenen toplam 204,28-TL harç ile davacı vekili için takdir olunan 2.180-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından ödenen 750-TL bilirkişi ücreti, 44-TL tanık ücreti ve 190,55- TL teb- müz. masrafı olmak üzere toplam 984,55-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı tarafından yatırılan 171-TL peşin istinaf karar harcının isteği halinde iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan toplam 28,35-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2020