Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1893 E. 2020/958 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1893
KARAR NO: 2020/958
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2013/416 Esas-2017/1251 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/10/2020
Davanın kısmen kabulüne yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; dava dışı … şirketi ile davacı arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının da sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek davalıya ihtarname tebliğ edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine icra takibine geçildiğini, müvekkili ile şirket arasındaki üye işyeri sözleşmesi kapsamında da davalının borçtan sorumlu ve istenen temerrüt faizi oranının yasaya uygun olduğunu, takibin davalının itirazı nedeniyle durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalının üye işyeri sözleşmesinde imzasının bulunmaması ve tutar artırımının pos alacağından kaynaklanan borca ek teminat olarak alındığına dair ibare bulunmaması nedeniyle davalının üye işyeri sözleşmesinden kaynaklanan borçtan sorumlu olmayıp genel kredi sözleşmesi gereğince oluşan borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; borçlu şirket ile üye işyeri sözleşmesi imzalandıktan sonra risk bakiyesi nedeniyle genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, davalının kefaletinin alındığını, dolayısıyla kefaletin üye işyeri sözleşmesini kapsadığını, bu nedenle davalının bu borçtan da sorumlu olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesi ve üye işyeri sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamında mevcut delillerden; davacı banka ile dava dışı … arasında 06.08.2009 tarihli üye işyeri sözleşmesi ve 750.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesi aktedildiği, davalının genel kredi sözleşmesine dayalı kefalet şerhini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, tahakkuk eden borçların ödenmemesi üzerine hesabın genel kredi sözleşmesi borcu yönünden 04.11.2011 tarihinde, üye işyeri sözleşmesi borcu yönünden ise 14.11.2011 tarihinde kat edilerek davalıya kat ihtarnamesi gönderildiği, davalı kefile gönderilen üye işyeri sözleşmesi kat ihtarının 15.11.2011 tarihinde, genel kredi sözleşmesi kat ihtarının ise 02.12.2011 tarihinde tebliğ edildiği, dolayısıyla davalı kefilin sırasıyla 16.11.2011 ve 03.12.2011 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, genel kredi sözleşmesinde faiz oranına ilişkin hüküm bulunmadığı, ancak sözleşmenin 53. maddesi dikkate alındığında banka tarafından Merkez Bankasına bildirilen en yüksek cari faiz oranı olan %36 oranının uygulanması gerektiği, banka tarafından sözleşme tarihi itibariyle faiz oranlarının belirlendiği genel mektupta temerrüt halinde Merkez Bankasına bildirilen en yüksek cari faiz oranının %100 fazlası oranında temerrüt faizi uygulanacağının belirtildiği, dolayısıyla genel kredi sözleşmesi bakımından temerrüt faiz oranının %72 olduğu tespit edilmiştir. Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda davalı kefil takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacaktır. Borcun ödenmemesi halinde alacağın muaccel olduğu tarihten müşteriye ihtarda belirtilen süre sonuna kadar Merkez Bankasına bildirilen en yüksek cari faiz oranının, temerrüt tarihinden itibaren ise banka tarafından düzenlenen genel mektupta tespit edilen en yüksek cari faiz oranını %100 fazlası oranında temerrüt faizi uygulanacağı kabul edilmiştir. Bu kapsamda yapılan hesaplamada; davacının genel kredi sözleşmesine dayalı alacağı 284.558,23- TL olup, yapılan toplam 134.600,52 TL ödemenin düşülmesi sonucunda 27.12.2011 tarihi itibariyle 149.957,71 -TL alacak aslı kaldığı sabittir. Mahkemece de bu miktar asıl alacağa hükmedilmiştir.Bilirkişi tarafından yapılan hesaplamalarda bu miktara takip tarihi olan 24.01.2013 tarihine kadar geçen süre için 394 gün %72 oran üzerinden temerrüt faiz tutarı 55.784,26 TL olduğu hesaplanmış ise de bu hesaplama maddi hataya dayalı olup ,bilirkişi tarafından hesaplama yapılan dönem icra takip dosyasının yetkili icra dairesine gönderildiği tarih olup takip daha evvel ki tarihte başlamıştır.Verilen hüküm ile davacının takip talebindeki işlemiş faiz ve bsmv taleplerinin tümünün kabul edilerek itirazın iptaline karar verildiği ,hükmün davalı tarafından bu yönüyle istinaf edilmediği gözetildiğinde bilirkişi raporunda ki hesaplama hatası sonuca etkili olmamış,icra dosyasında talep olunan, 24.377,50- TL işlemiş faiz, 1.218,88- TL BSMV ve 220- TL ihtiyati haciz vekalet ücreti talebiyle bağlı kalınması gerekmektedir. Asıl alacak tutarı 149.957,71 -TL ilavesiyle toplam alacağın 175.774,09- TL olduğu,fazla alacak iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan davacı tarafından davalının üye işyeri sözleşmesi kapsamında da kefalet sorumluluğu olduğu davacı tarafça ileri sürülmüşse de, kefalet sözleşmesinin genel kredi sözleşmesiyle birlikte aynı tarihte imzalandığı, bu sözleşmede ve kefalet şerhinde üye işyeri sözleşmesine atıf bulunmadığı gibi kefilin üye işyeri sözleşmesindeki borçtan da sorumlu olacağına dair hiçbir hüküm bulunmadığı görülmekle, davalının üye işyeri sözleşmesinden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulması mümkün olmadığından davacı vekilininin davalının üye işyeri kapsamında doğan borçtan da sorumlu olduğuna yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yapılan hesaplara göre 27.12.2011 tarihi itibariyle kalan asıl alacağa hükmedilmesinde ise bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla ,ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,35,90- TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/10/2020