Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1883 E. 2020/1269 K. 01.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1883
KARAR NO: 2020/1269
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2017
NUMARASI: 2014/481 Esas – 2017/592 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/12/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin 3 ortaklı 51.000 TL sermayeli dava dışı … Ltd. Şti.’nin (17.000 : 51,000 =) 0,3333 paya sahip ortağı olduğunu, müvekkilinin 0,3333 oranında paydaşı bulunduğu davadışı şirketin 22.09.2011 tarihi itibariyle 650.000 TL sermayeli … Ltd. Şti.’ye (318.500:650.000=) 0,49 oranında iştiraki bulunduğunu, dava dışı …’de müşterek imzaları ile temsil ve ilzama yetkili davalıların, paydaşı bulunduğu dava dışı şirketin mezkur iştirakini 22.09.2011’de nominal değeri (318.500 TL) üzerinden eş deyişle gerçek değerinin altında bir bedelle devretmek suretiyle … şirketinin zararına sebebiyet verdiklerini, şirket hisselerinin çok daha yüksek olduğunu, bu satışla …’nin tüm malvarlığının elden çıkarıldığını, şirketin amaç ve faaliyetinin konusuz kaldığını, bu nedenle oluşan zarardan davalıların şahsi sorumluluğunun bulunduğunu belirterek, şirketin ve dolayısıyla müvekkilinin uğradığı zarardan, fazlaya dair haklan saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL’nin satış tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile hesap edilerek müvekkiline, bu mümkün olmadığı takdirde … Ltd. Şti.’ne ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davacının dava dışı … Türkiye’de imza yetkilisi olarak atandığını, davacı ve davalıları …’nin de ortağı ve müşterek imza yetkilileri olduğunu, davacının … Türkiye’yi suç niteliğindeki fillerle zarara uğrattığını, bu şekilde oluşan zararın 1.200.000 USD civarında olduğunu, ACB’nin hisse devrine kadar … Türkiye’nin ortağı olup 22.09.2011 tarihli ortaklar kurulu kararıyla hisselerini … Türkiye ile … İngiltere’ye devrederek ortaklıktan ayrıldığını, davacının … Türkiye’yi hukuka aykırı eylemleriyle zarara uğratması sonucunda hisselerin nominal değer üzerinden satılmak zorunda kalındığını, aynca satılan hissenin özellikle limited şirket bakımından %49’luk bir orana denk gelmesi, şirketin çoğunluk hissesinin (%51) İngiliz ana ortakların elinde bulunması nedeniyle, hisse değerinin “ederini” fiilen tayin etme hakkının kısa, orta ve uzun vadede yönetim ve finansal stratejiyi kendi başlarına tayin edebilecek olan mezkur yabancı ortaklarına mahsus olduğunu, davacının oluşturduğu suç ortamından bir an önce çıkmak isteyen … Ltd. Şti.’nin nominal bedel üzerinden iştirak satışı yapmasının son derece makul ve cazip olduğunu, yapılan hisse devrinde davalıların herhangi bir hukuka aykırı iş veya işlemi ve kusuru bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; limited şirket genel sorumluluk kuralının; müdürlerin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem ortaklara hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olmaları olduğu, ayrıca kanunda düzenlenen özel sorumluluk hallerinin de; belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olması, sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi, değer biçilmesinde yolsuzluk yapılması, ortak sayısının bire düşmesi halinde gerekli işlemlerin yapılmaması, genel kurul kararları aleyhine kötü niyetle iptal veya butlan davası açılması, birleşme, bölünme ve tür değiştirmede ilgililerin zarara uğratılması, hakim şirket ve bağlı şirket arasındaki hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması olduğu, müdürlerin sorumluluğunu ortadan kaldıran hallerin ise; kusursuzluğun ispatı, ibra ve zamanaşımı olduğu, TTK’nın 553/I. maddesine göre limited şirket müdürlerinin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu oldukları, müdürlerin kusurlu hareket etmediklerini ispatlamaları halinde sorumluluktan kurtulacakları, olay tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK gereğince de; yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan davanın konusunun, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu eylemleri sebebiyle ortaklığa verdikleri zararın tazmini olduğu, ortaklığın bu zararı doğrudan bir zarar olup, ortaklar ve alacaklılar açısından da dolaylı zarar oluşturduğu ve onlara da TTK’nın 309. maddesi kapsamında, tek başlarına dava açma hakkı verdiği, 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesi yollamasıyla 336. maddesine göre idare meclisi azalarının şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen mesul olmadıkları, ancak hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması, dağıtılan ve ödenen kar paylarının hakiki olmaması, kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması, umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi, gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması hallerinde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumlu oldukları, davalılarca her ne kadar dava dışı … Ltd. Şti”nin eski müdürü olan davacının usulsüz işlemleri nedeniyle azledildiği ve şirkete zarar verdiği ve … Şirketi’nin borçlanma yoluyla aldığı … Ltd. hissesini satmak zorunda olduğunu savunmuş iseler de, öncelikle davacı …’nin tek faaliyet alanı sahibi olduğu … Ltd Şti hissesi olup, bunun dışında başkaca faaliyetinin bulunmadığı, … Şirketi’nin işletmesel değerini oluşturan … Ltd. hissesinin tamamının satışının şirketin tasfiyesi mahiyetinde olup, işletmesel karar niteliğinde değerlendirilemeyeceği, aksi düşünülse dahi anılı kararın TMK’nun 2.maddesi ve 6762 sayılı yasanın 336. maddesi çerçevesinde yasal yükümlülüklere uyularak alınıp alınmadığının ve dolayısıyla şirkete zarara uğratıp uğratmadığının tespitinin yerindelik denetimi mahiyetinde olmadığı, bu kapsamda her ne kadar davaya konu …’nin sahibi olduğu … hisselerini borçlanma yoluyla satın almış ve anılı satın almadan kaynaklı borçlanma devam etmekte ise de, anılı borcun herhangi bir vadeye bağlanmadığı ve bu anlamda borcun ödenmesi için devreden alacaklı tarafından şirkete çekilmiş herhangi bir ihtarın bulunmadığı, ayrıca şirketin taahhüt edilen sermayesinin tahsili yada bunun yetersiz kalması halinde sermaye artışına giderek borçlanmasını ortadan kaldırabilme imkanının bulunduğu, buna rağmen davalıların bu yönde davranmayarak şirketin tamamen tasfiyesi anlamına gelecek nitelikte 04.01.2010 tarihinde 318.500-TL nominal bedelle satın alınan … hissesinin yaklaşık 1,5 yıl sonra 22.09.2011 tarihinde yine aynı nominal bedelle dava dışı … firmasına devredilmesinin bir zorunluluk ve gereklilik olmayıp, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, ticari hayatın işleyişi ve mübrez raporda da belirlendiği üzere … Ltd’nin devir tarihinde değeri de nazara alındığında basiretli bir yöneticiden beklenen özen yükümlülüğü kapsamında bir işlem olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla davalıların anılan satış işleminde TTK’nun 309 ve TMK’nun 2.maddesine aykırı davrandıkları ve kusurlu oldukları, dolayısıyla meydana gelen zarardan sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalılar vekili; bilirkişi raporunda hissenin nominal değer üzerinden satılmasının TMK’nın 2. maddesine aykırı olmadığının ifade edildiğini, davacının … şirketini zarara uğratması sonucunda müvekkillerinin …’nin … Türkiye’deki hisselerini devrederek ortaklıktan çıkmak zorunda kaldıklarını, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/371 esas sayılı dosyasında davacı aleyhine olmayıp diğer davalı … aleyhine karar verilse de uçak yakıt faturaları içeriğinin yanıltıcı mahiyette olduğu ve … Türkiye’nin zarara uğratıldığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, mahkemece de taleple bağlı kalınarak karar verildiğini, dolayısıyla … şirketinin davacı tarafından zarara uğratılarak mali durumunun kötüleştiğini, davacının sorumluluk davasının ise tefrik edilerek İş Mahkemesine gönderildiğini, mahkemenin bu hususları dikkate almayarak eksik inceleme ile karar verdiğini, …’nin ise hisse devrinde hiç bir zararının olmadığını, ayrıca şirketin 2011 yılını zarar ile kapatmasının da bilirkişi ve mahkemece dikkate alınmadığını, mahkemenin karara dayanak yaptığı TTK’nın 309. ve 336. maddelerinin dava konusu uyuşmazlıkla ilgisinin bulunmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; limited şirket yöneticilerinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Şirket hisselerinin satış tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesi yollamasıyla aynı yasanın 336. maddesi gereğince, yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen limited şirket müdürleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeni ile ortaklığa, pay sahiplerine ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Müdür aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa aittir. Ancak zarar gören pay sahipleri ve alacaklıların da müdür aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Bu durumda dolaylı zarar kapsamında. pay sahiplerince açılacak davada hükmedilecek tazminatın kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunulabilir. Somut olayda; dava dışı … Türkiye’nin 2 ortaklı 157.650-TL sermayeli bir limited şirket olduğu, şirketin kuruluştaki sermayesinin 77.250-TL’lik kısmının …’a, 80.400-TL’lik kısmının ise yabancı uyruklu …’a ait olduğu, dava dışı şirketi münferit imzası ile temsil ve ilzama yetkili olmak üzere davacının 10 yıl süreyle davadışı şirket müdürü olarak tayin edildiği, dava dışı şirketin ortaklar kurulu kararı ile şirket esas sermayesinin 157.650TL’den 650.000TL’ye çıkarılmasına, sermayenin arttırılan 492.350-TL kısmının şirketin kârından karşılanmasına ve şirket sermayesinin 318.500 TL’lik kısmının …’a, 331,500-TL’lik kısmının ise yabancı uyruklu …’a aidiyetine karar verildiği, dava dışı şirket ortaklar kurulunun 04.01.2010 tarihli ortaklar kurulu kararı ile dava dışı şirket ortağı …’ın şirketteki 318.500-TL tutarındaki sermaye payının tamamının … Havacılık’a nominal değeri üzerinden devredildiği, dava dışı şirket ortaklar kurulunun 18.02.2011 tarihli ortaklar kurulu kararı ile davacının şirket müdürlüğünden azline karar verildiği, … şirketinin ortak ve yetkilisi olan davalılarca, …’nin … Türkiye’deki 318.500-TL payının 22.09.2011 tarihinde davalılarca nominal bedel üzerinden yabancı uyruklu … şirketlerine devrederek ortaklıktan ayrıldıkları, dolayısıyla …’nin elinde bulunan … Türkiye hisselerinin alış tarihindeki aynı bedel üzerinden satıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık; gerçek değerden düşük olduğu davalılarca da kabul edilen hisse satışının nominal değer üzerinden satışı suretiyle, davalıların yönetici sorumluluğu kapsamında sorumlu olup olmadıkları hususunda toplanmaktadır. Tarafların ortağı ve yetkilisi bulundukları … şirketinin tek faaliyet alanının, sahibi olduğu … Türkiye hissesi olduğu, şirketin bu ortaklık dışında herhangi bir mal varlığı ve ticari faaliyetinin bulunmadığı açıktır. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarıyla da tespit edildiği üzere, …’nin … Türkiye’deki hisselerinin 22.09.2011 tarihi itibariyle değeri 684.738,06 TL iken, 366.238.06 TL eksik bedelle 318.500-TL’ye satılmıştır. Dolayısıyla şirketin bu ortaklık paylarının tamamının satışı, şirketin tek faaliyet alanını ortadan kaldırdığı gibi, 04.01.2010 tarihinde 318.500-TL nominal bedelle satın alınan … Türkiye hissesinin yaklaşık 1,5 yıl sonra 22.09.2011 tarihinde yine aynı nominal bedelle dava dışı … İngiltere’ye devredilmesi işletmesel bir zorunluluk da değildir. Bu suretle davalıların, şirketin tek faaliyet konusu olan hisselerini satarak şirketin faaliyet alanını ortadan kaldırmaları ve satışın da gerçekte olması gereken bedelin oldukça altında bir bedelle satışı yoluyla, özen yükümlülüğüne aykırı davrandıkları, yönetici sorumluluğu kapsamında oluşan zarardan sorumlu tutulmaları gerekmektedir. Davalılar vekilince, davacının usulsüz işlemleri sonucunda … Türkiye’nin zarara uğramasına neden olduğu, bu nedenle hisselerin düşük bedelle satıldığı iddia edilmiştir. Gerçekten de Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/371 esas sayılı dosyasında davacı … tarafından davalılar … ve … hakkında açılan alacak davasında … şirketi hakkında, gerçeğe aykırı uçak yakıtı faturaları düzenlenerek davacının zarara uğratıldığı gerekçesiyle, oluşan zarar bakımından talpeple bağlı kalınarak 300.000-USD’nin davalı …’dan tahsiline karar verilmiş olup, davacının da o dönem … çalışanı olarak davalı olduğu, ancak hakkında açılan davanın tefrik edilerek İş Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu davaya konu usulsüz faturalar nedeniyle davacı şirketin uğradığı zarar, şirketin mali durumuna yansımış ise de, mahkemece verilmiş olan tahsil hükmü de bulunmaktadır. Ancak bu davada davacı hakkında verilmiş bir karar veya onun sorumluluğuna dair bir tespit yer almamaktadır. Kaldı ki aksi halde bile bu husus, davalılarca şirket hisselerinin düşük bedelle satışı için bir gerekçe olarak kabul edilemez. Ayrıca … Türkiye’nin 2011 yıl sonu itibariyle dönem zararı bulunması, başlı başına şirketin değer kaybettiği anlamına gelmeyeceği gibi, davalılar vekilince de kabul edildiği üzere dönemsel olarak konjoktürel nedenlerle zarar edilmiş olması da ticari hayatın bir gerçeğidir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı isabetli olup, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalılardan alınması gereken 683,10- TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin yatırılan 170,75- TL harcın mahsubu ile bakiye 512,35- TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan tarafından yapılan 42,35- TL istinaf yargı giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.01/12/2020