Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1869 E. 2018/1499 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1869
KARAR NO : 2018/1499
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2018
NUMARASI : 2017/201 Esas 2018/273 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/11/2018
Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka Suadiye şubesi ile … Tic. Ltd. Şti arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını ve diğer borçlu….’in söz konusu sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, daha sonra borcunu ifa etmeyen borçlu ve kefillerine ihtarname çekildiğini, yapılan ihtarlara rağmen borcun tahsil edilmediğini, bunun üzerine borçlular aleyhine icra takibi başlatıldığını, ödeme emrini alan davalı borçlu .. .’in icra dosyasına itiraz ettiğini tüm bu nedenlerle davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptalini, takip miktarının %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili; yetkili mahkemenin müvekkilinin yerleşim yerinin bağlı olduğu Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olup, genel kredi sözleşmesine göre hesabın kat edilip edilmediğinin belirli olmayıp faiz istimenin yerinde olmadığı, alacağın zamanaşımına uğradığını, mükerrer takibin söz konusu olduğunu, davanın reddine ve davacının kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece TBK. 149. maddesinde, zamanaşımının alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı ve alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde, zamanaşımını bu bildirimin yapılabileceği günden itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve hesap kat ihtarıyla birlikte alacağın muaccel hale geleceği kabul edilmelidir. Davacı tarafından dosyaya ibraz edilen hesap kat ihtarının Zeytinburnu…Noterliğinin 21.11.2001 tarihli olduğu, bu tarihten icra takip tarihi olan 05.02.2016 tarihleri arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği,durma veya kesilme hallerinin varlığı ileri sürülmediğinden yasada öngörülen 10 yıllık süre geçtiğinden davalının zamanaşımı definin yerinde olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : 1-Davalı vekili; mahkemece verilen maktu vekalet ücreti takdirine ilişkin kısma ilişkin kısmi istinaf talebinin kabulü ile vekalet ücreti açısından kararın kaldırılmasını ve davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
2-Davacı vekili; alacağın niteliğinin hazine alacağı olmasına rağmen bu hususun göz ardı edildiği;4389 sayılı yasanın ek 3.maddesinde ve 5411 sayılı yasanın 141.maddesinde düzenlenen 20 yıllık zamanaşımı ile bu düzenlemenin 4389 sayılı yasanın Ek 5 ile aynı doğrultuda düzenleme olan 5411 sayılı yasanın Geçici 13.maddesi hilafına değerlendirme yapılarak, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili bankanın 4389 sayılı yasanın ek 5./5411 sayılı yasa Geçici 13.maddesi kapsamındaki alacaklı bankalardan olduğunu, imha edildiğine dair belge gönderilen Bakırköy 12. (Zeytinburnu 2.) İcra 2003/735 esas sayılı dosya kayıtlarının da araştırılmadığını, mahkemece gerekçe gösterilen 6098 sayılı TBK nun yürürlük tarihinin 2011 olduğunu,dava konusu olay açısından uygulanabilirliğinin olmadığını, Anayasa Mahkemesi kararlarının da yürürlük olarak geriye yürümeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasına zamanaşımı süresinin 20 yıla uzadığından ve dolmadığından davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 12.12.2003 günlü, 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen Ek 3. maddesine göre, “Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır. “
01.11.2005 tarih ve 35983 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141.maddesine göre “Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır.” 168/A maddesine göre, Bu Kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır.”
Anayasa Mahkemesi’nin 04.06.2014 tarih ve 2014/85 esas 2014/103 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5411 sayılı Kanun’un 168. maddesiyle yürürlükten kaldırılan 18.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ilk hâlinde ayrıksı bir hüküm öngörülmediğinden anılan Kanun’dan kaynaklanan fon alacaklarında da zamanaşımı süresi on yıl olarak uygulanmıştır. Ancak 12.12.2003 tarih ve 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle 4389 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3. maddeyle, söz konusu kanun’dan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, 4389 sayılı Kanun’dan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde on yıl olan zamanaşımı süresi, 4389 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3. maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinden itibaren 20 yıl olmuştur.
l.l1.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesinde de mülga 4389 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesine benzer bir hükme yer verilmektedir.Esasen fon alacaklarında zamanaşımı süresinin halen yürürlükte olan 141.madde ile 20 yıl olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının da elde ki davada incelenmesi gerekmemektedir. Uyuşmazlık davacı bankanın 20 yıllık zamanaşımından yararlanıp yararlanmayacağı noktasındadır.
Bankacılık Kanunu 132/8 maddesi gereğince TMSF tarafından devralınmayan fon bankalarının alacakları fon alacağı niteliğinde değildir. Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş. bu kapsamda TMSF tarafından devralınmadığından fon bankası değildir.
Davacı banka lehine 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının dayanağı, 5020 sayılı yasa ile 4389 sayılı yasaya eklenen ek 5. maddesidir. Ek 5. madde de, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacakların tahsiline ilişkin düzenleme yapıldığı, ancak bu hükmün Anayasa Mahkemesi kararıyla 2009 yılında iptal edildiği ,iptal edilmeden evvel de 01.11.2005 tarihinde 5411 sayılı 168.maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
5411 sayılı kanunun geçici 13.maddesi ile “Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Halinde T.Emlak Bankası A.Ş. dahil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yeterli teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya…. hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123,134,136,137,138,140,142 ve 165’inci madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması, dahil bankalarınca uygulanır.” denilmiştir. Söz konusu maddede fon alacaklarında zamanaşımının 20 yıl olduğunu düzenleyen 141.maddeye atıf yapılmamıştır. Buna göre davacı banka fonun maddede yazılan ayrıcalıklardan yararlanacak ise de 141.maddeye açık atıf olmadığından genel dava zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
Davacı tarafından istinaf dilekçesinde ileri sürülen icra takibinin alacağın tahsiline ilişkin davacının 2003 yılında takip başlattığı anlaşılmakta ise de dosyanın 2015 yılında sekaya gönderilmesi nedeniyle bulunamadığı ; ancak bu tarihte zamanaşımının kesildiği; dosya bulunamasada kapatıldığı tarihin 23.12.2004 tarihi olduğu icra müdürlüğü tarafından bildirilmekle bu tarihten itibaren yeniden işlemeye başlayan zamanaşımı icra takip tarihi olan 10.2.2016 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır.
Anlatılanlara göre zamanaşımının hesabın kat edildiği 21/11/2001 tarihinde işlemeye başladığı ve özel bir zamanaşımı öngörülmediğinden 4389 sayılı kanun gereği zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, arada 12.12.2003 tarihli ek 5.madde gereği 20 yıla uzadığı, kanun hükmünün l.l1.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı kanunun geçici 13.maddesi ile tekrar kaldırılarak 10 yıla düştüğü, zamanaşımının başladığı ve sona erdiği tarihlerde yürürlükte bulunan kanun hükümleri gereği 10 yıl olarak uygulanması gerekmektedir.
Bu durumda ilk derece mahkemesinin 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davanın zamanaşımı yönünden reddine dair vermiş olduğu karar da isabetsizlik bulunmayıp davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiş başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Davalı vekili ise hükmü nispi vekalet ücretine hükmedilmesi istemiyle istinaf etmiş olup ,davanın zamanaşımı nedeniyle reddi nedeniyle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden hükmün bu kısmının kaldırılarak davalı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/201 Esas-2018/273 Karar sayılı ve 21/03/2018 tarihli hükmünün vekalet ücreti takdirine ilişkin 4. bendininin HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davalı vekili için takdir olunan 9.092,49-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, “
Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davalı yan gider avansından kullanılan 24-TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 29/11/2018