Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1831 E. 2020/806 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1831
KARAR NO: 2020/806
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2018
NUMARASI: 2015/1000 Esas-2018/546 Karar
DAVA: Haksız Rekabetin Tespiti, Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/09/2020
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalının 10/05/2005 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili şirkette satış sorumlusu olarak işe başlayıp kendi arzusu ile 15/05/2014 tarihinde işten ayrılmış olduğunu, davalının müvekkiline ait şirkette çalışırken aynı iş kolunda, aynı şehir ve bölgede faaliyet gösterecek şirketin alt yapısı için hazırlıklar yapmış olduğunu, 16/07/2014 tarihinde müvekkili şirketin bir müşterisi ile birlikte kendi şirketini kurup, müvekkilinin ana tedarikçisi ile bağlantı tesis ederek müvekkili ile haksız rekabete başlamış ve devam etmekte olduğunu, davalının müvekkiline ait şirketteki görevi ve konumu gereği müvekkiline müşterilerine ait ticari sırları, devamlı müşteri listelerini, alışveriş performanslarını, mal temin mahallerini ve fiyatlarını, pazarlama yöntemlerini bilmekte olduğunu, davalının iş sözleşmesi ile iş akdinin devamında ve sona erdikten sonra rekabet etmeyeceğini taahhüt ettiğini, davalının eylemleri nedeniyle müvekkilinin gelir ve itibar kaybına uğradığını belirterek, davalının sözleşme hükümlerine aykırı fiileri ve haksız rekabetin tespitine ve rekabetin engellenmesine, şimdilik 10.000,00- TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal fazi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davaya bakmaya görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, müvekkilinin şahsi olarak ticaret yapmadığını, ortağı ve yetkilisi olduğu … Ltd. Şti. tarafından ticaret yapıldığını, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin davacı şirkette çalıştığı sırada davacı şirkete ilişkin ticari sır mahiyetinde bilgilere sahip olmadığını, davacıya ait hiçbir bilginin de ifşa etmediğini, haksız rekabet teşkil edecek bir eylemde bulunmadığını, davacının da müvekkilinin şirketinden mal almakta olduğunu, davacının satmakta olduğu markaları satmadığını, muadil ürünler sattığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; tarafların ithale edip sattığı ürünlerin farklı olduğu, davacının da davalıdan bir kısım ürünler aldığı, bu hususun tarafların ticari defterlerine de yansıdığı, davalının, davacının ithal edip sattığı ürünlerden farklı marka ve çeşitte ürünler ithal edip sattığı ve bu sattığı ürünlerin bir kısmının satışının davacının da müşterisi olan kişilere yapılmış olduğu, davalının davacı ile yapmış olduğu sözleşmeye aykırı, davacının ticari sırrı niteliğinde her hangi bir sırrını da kullanmamış olduğu, bu hususta davacı tarafça bir ispat delillinin sunulamadığı ve yine davalı eylemlerinin farklı ürün çeşitli ve farklı markalara ait bizatihi davacıya da satışını içeren eylemler içinde bulunmasının davacı nezdinde haksız rekabet oluşturamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; bilirkişi tarafından müvekkilinin defterlerinin incelenmediğini, raporun ciro değerlendirmesi bölümünün hem incelenen hesaplar açısından, hem de incelenen dönem bakımından eksik olduğunu, müşterilerine ait liste bilgilerini ibraz ettiklerini, bu listeden sadece 15 müşteri ile alakalı ciro rakamlarını dikkate aldığını, davalının şirketten 15/08/2014 tarihinde ayrıldığını, davanın ise 13/10/2015 tarihinde açıldığını, tazminat açısından 15/08/2014-13/10/2015 tarihleri arasında değerlendirme yapılması gerekirken, mesnetsiz olarak 01/01/2014-31/12/2014 dönemi olarak tespit konusu yapıldığını, raporda incelenen müşteri sayısı ve dönemin eksik ve hatalı oluşu nedeniyle bu hatalı tespitlere dayanan yargının müvekkilinin dava konusu olay nedeniyle ciro kaybı ve zarar miktarı hakkında bilgi verecek açıklıkta olmadığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin dikkate alınmadığını, sözleşmede işgörenin sözleşmesinin yürürlükte olduğu müddetçe başka bir şirket adına iş ve işlem yapmasınını, tavsiye ve telkinde bulunmasının yasaklandığını ve yine aynı maddenin devamında iş görenin iş sözleşmesinin sona ermesi halinde de işverenin portföyündeki müşterilerin başka şirket ile iş yapmaları için aracılık yapamayacağını, ayrıldığı işyerinde edindiği bilgileri 3. şahıslarla paylaşamayacağı, iş sözleşmesinin devam ettiği müddetçe başka herhangi bir şirket veya kuruluşta hizmet kabul edemeyeceği, ortak olarak veya başka sıfatla görev yapamayacağı, aksine davranışların tazminat konusu olacağının açıkça belirlendiğini, davalının 16/07/2014 tarihinde kendi şirketini kurduğunu, 15/08/2014 tarihinde müvekkilinin şirketteki işinden ayrıldığını, bu yeni iş kurmanın hazırlık pazarlıkları süreci hariç bırakılsa dahi işten ayrılmadan önce başka bir ticari oluşum lehine çalışmaya başladığını ve ortağı bulunduğu bu şirkette müvekkili şirketin listesini, adreslerini, ticari alışkanlıkları ile ilgili bilgileri ve ödeme güçleri ile kredi bilgilerini kullanarak müvekkili şirketin müşterilerine müvekkili şirkette çalışırken sattığı malları bu defa kendi nam ve hesabına sattığını belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağına aykırılığın önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda; 10.05.2005 tarihli iş sözleşmesi ile davacı şirkette satış sorumlusu olarak çalışmaya başlayan davacının, 15.08.2014 tarihinde kendi isteğiyle işten ayrıldığı, 16.07.2014 tarihinde dava dışı bir kişiyle birlikte davacı şirket ile aynı sektörde faaliyet göstermek üzere … şirketini kurduğu ve şirketin halen faal olduğu, taraflarca imzalanan iş sözleşmesinin 11. maddesinde rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ve yaptırımının düzenlendiği anlaşılmaktadır. 6101 Sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi, “TBK’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, TBK’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, TBK hükümleri uygulanır” hükmünü haiz olup, her ne kadar taraflar arasındaki iş akdi ve buna ekli rekabet yasağı hükmü 10/05/2010 başlangıç tarihli olsa da, sözleşmede iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 01/12/2014 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 Sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve 445. maddelerinin tatbiki gerekmektedir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. TBK 445/2 maddesinde yer alan “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” şeklindeki düzenlemede, rekabet yasağına ilişkin hüküm karşısında şayet işverenin de bir karşı edim yüklenmiş olması halinde, rekabet yasağının aşırı hükümlerinin süre ve coğrafi alan bakımından sınırlanmasında sadece hakime takdir yetkisi verilmiş olup, işveren tarafından böyle bir karşı edimin yüklenilmemiş olması halinde rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olacağı anlamına gelmeyecektir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; taraflar arasında düzenlenmiş olan rekabet yasağı sözleşmesi geçerli ve davalının çalıştığı pozisyon itibariyle davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğu açıktır.Ancak ; sözleşmede rekabet yasağının ihlalinin müeyyidesi davalının elde ettiği menfaat olarak kararlaştırılmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporuyla da tespit edildiği üzere, davacı ve davalının ithal edip sattığı ürün ve markaların farklı olduğu, davalının herhangi bir üretiminin bulunmadığı, davalının, davacı müşterilerinin çok azı ile ticari alışverişinin bulunduğu, davacının kendisinin dahi davalıdan mal almakta olduğu, bu hususun dahi başlı başına haksız rekabet bulunmadığını gösterdiği, davalının, davacı şirketten edindiği ticari sırları ile müşteri portföyünü kullandığı yönünde başkaca hiçbir delil bulunmadığı, bu nedenle rekabet yasağına aykırılık nedeniyle davacının bir zarar uğradığından söz edilmesinin mümkün olmadığı, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 10/09/02020